Güncelleme Tarihi:
'DERS VERECEK HOCALAR EĞİTİM FAKÜLTELERİNDEN OLMALI'
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Şükrü Özdemir, dört yıllık öğretmen okulundan mezun olduğunu, 35 yıldır eğitim camiasında çalıştığını söyledi. Hem edebiyat hem de eğitim fakültelerinde ders verdiğini anlattı. Hem teori ve hem uygulamayı bilen biri olarak tavsiyelerde bulunabileceğini belirten Özdemir, şöyle devam etti:
"Fen liselerinde akademisyenlerin hocalık yapması olabilir ama bir çok değişken ve kısıta bağlı. Burada ders verecek hocaların özellikle eğitim fakültelerinden olmasında çok büyük bir fayda var. Okullara stajyer öğrenci (öğretmen adayı) gönderiyoruz. Öğretmen uygulamalı derslerimiz var. Öğretmen adaylarımız ders dinliyor. Bizler müfredatı, konuyu, seviyeyi, öğrenciyle olan iletişimi, ilişkiyi biliyoruz. Sıkıntılı hocalarımız var ama öğretmenlerin yüzde 80'i bunları biliyor. Böyle olmazsa sıkıntılar doğacaktır. Böyle bir formasyonu olmayan hoca liseye gidip ders verdiğinde öğrencinin seviyesi, müfredat, öğrenciyle iletişim konusunda sıkıntı çekecektir. Liselerde ders verecek hocanın öğrencilere uyumu, müfredatı ve seviyeyi bilmesi gerekiyor. Böyle bir şey incelemeden yapılırsa sıkıntı çıkar."
'ÖĞRETİM GÖREVLİLERİ DERSE GİRİYOR'
Kabataş Erkek Lisesi Müdürü Selman Küçük ise fen liseleri ve proje uygulayan okulların Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilgili yönetmeliğine göre eğitim ve öğretime devam ettiğini, bu kapsamda hem yönetici atamaları hem de öğretmen görevlendirmelerinin yüksek öğretim kurumlarından yapılabildiğini belirtti. Soysal bilimler ya da fen bilimleri alanında yapılan projelerde her okulun kendi içerisinde TÜBİTAK gibi kurumlarla çalışmalar yaptığını anlatan Küçük, kendilerinin de protokol imzalayarak üniversite öğretim görevlileriyle okuldaki öğrencilerin buluşmasını sağladıklarını söyledi. Hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin yüksek öğretimle temas halinde olmalarını her daim istediklerini söyleyen Küçük, şöyle konuştu:
"Çünkü proje desteğini yüksek öğretim kurumundan alıyoruz. Lisedeki öğrencilerimizin danışman ya da mihmandar olacak projeden sorumlu ilgili bir öğretim görevlisiyle temasını sağlıyoruz. Öğretim görevlisi arkadaşlarımız aylık dönemlerde derslere de giriyor, seminer şeklinde spesifik konularda çocuklarla irtibat da kuruyor. Çünkü bu tür kurumlar, İstanbul Erkek, Galatasaray ve Kabataş Erkek liseleri, sadece lise olmayıp üniversiteyle lise arası okullar. Yıl içerisinde sayısız derecede projenin üretildiği etkinliğin yapıldığı okullar. Kabataş olarak sadece yüksek öğretime öğrenci yetiştiren kurumlar değiliz. Burada örenciler üniversiteye yerleşmek için bulunmuyor. Ülkenin geleceği burada. Çocuklara vizyon kazandıracak kendi alanlarındaki öğretim görevlileri zaten çocuklara rehberlik yapıyor.
OKULLARIN YATILI OLMASI DEĞER KATIYOR
EĞİTİM danışma kurullarında da üniversitelerdeki öğretim görevlileri yer alıyor. Sayın bakanın söylediği uygulama süreklilik arz edecek bir durumsa mutlaka faydalı olacaktır. Biz bakanımızın bu projesini destekliyoruz ve uyguluyoruz da zaten. Diğer okullarda da uygulanması örneklendirme noktasında çok faydalı olacak. Türkiye'deki Galatasaray, Kabataş bir tane. Bunların sayılarının artması gerekiyor. Bu modelin yaygınlaştırılması anlamında atılmış bir adım. Kabataş, sayısının artırılması gereken okullardan biri.
Bu yıl okula, 180 öğrenci alındı. Bunların 110'unu il dışından geldi. 946 öğrenciden 400'e yakını yatılı. Bu tür kurumların yatılı olması da okula bir değer kazandırıyor."