Güncelleme Tarihi:
Yargıtay 4’üncü Ceza Dairesi, Pekünlü’ye verilen hapis cezasına ilişki onama kararının gerekçesini açıkladı. Gerekçede, yerel mahkemenin sanık hakkında verdiği karar hatırlatılarak, yüklenilen eğitim ve öğretimi engellenme eyleminin sanık tarafından işlendiğinin, kanuna uygun yürütülen duruşma sonucu saptandığı vurgulandı. Sanığın eyleminin kanunda öngörülen suç tipine uyduğu kaydedilen gerekçeli kararda, sanığın, değişik zamanlarda öğrencilerin eğitim ve öğretim hakkını engellediği ve suçu kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak işlediği belirtildi. Bu nedenle cezanın ilgili Türk Ceza Kanunu hükümleri gereği artırılması gerektiği, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni sayılmadığı
dile getirildi. Karar, 1’e karşı 4 üyenin oyuyla alındı. Çoğunluk görüşüne katılmayan bir üye ise karşı oy gerekçesinde, sanığın suçu işlediği tarihlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın konuyla ilgili kararlarının yürürlükte olduğunu savundu. Karşı üye gerekçesinde, yasağın devam ettiği yönünde ilgili üniversite rektörlüğünün, fakülte dekanlıkları ile yüksekokullara gönderdiği 23 Mart 2011 tarihli yazısının bulunduğunu ileri sürdü.
Milletvekilinden profesöre ceza yorumu
Başörtülü öğrencileri engelleyen profesörün cezasının onanmasını değerlendiren milletvekili, kararın türban üzerinden yeni bir tartışma yaratacak nitelikte olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Yargıtay’ın başörtülü öğrencileri engelleyen profesörün cezasını onamasına ilişkin, “Yargıtay kararı, türban üzerinden yeni bir tartışma açma ve gerilim yaratma potansiyeline sahiptir” görüşünü savundu.
Tezcan, yaptığı açıklamada, Ege Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü’ye türbanlı öğrenci hakkında tutanak tuttuğu için verilen hapis cezasının Yargıtay 4. Ceza Dairesince de onandığını belirtti. Türkiye’de uzun zamandır Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve diğer yargıda üniversitelere türbanla girilemeyeceğine ilişkin kararlar verildiğini ve bu yönde bir hukuk oluştuğunu ifade eden Tezcan, “Bu uygulamanın doğruluğu veya yanlışlığı ayrı tartışma konusu yapılabilir. Ancak oluşmuş bu hukuka uygun olarak tutanak tutan öğretim üyesini hapisle cezalandırmak, intikam ve korku hukuku yaratmaktan başka bir anlam taşımaz” ifadesini kullandı.
Tezcan, şunları söyledi:
“Yargıtay kararı türban üzerinden yeni bir tartışma açma ve gerilim yaratma potansiyeline sahiptir. Çözüme değil yeni bir çatışmaya kapı açmakta. Yargıda oluşan yeni güç dengelerine dayalı bir ‘devri sabık’ yaratma izleri taşıyor. Siyasetin açık etkisi altında verilmiş, hukukun evrensel ilkelerine aykırı bu karardan derhal dönülmeli, bu uygulama yerleşik hale getirilmemeli.”
Avukatlardan karara destek
İzmir Barosu avukatlarından Mehmet Gün, müvekkilinin okula baş örtüsüyle girmesini engelleyen öğretim üyesinin 2 yıl 1 aylık hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasına ilişkin, "Bu demokratik ortamda hakimler daha cesur davrandılar ve bu kararı verdiler. Karar, 28 Şubat darbesine karşı verilmiş bir zaferdir" dedi.
Avukat Gün, eski Ege Üniversitesi (EÜ) Fen-Fakültesi Astronomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü'nün, aynı üniversite öğrenim gören müvekkili Fatma Nur Gidal'ın okula başörtüsüyle girmesini engellediği iddiasıyla açılan davada hapisle cezalandırıldığını hatırlattı. Yargıtay'ın yaptığı incelemede yerel mahkemenin kararını onadığını aktaran Gün, adaletin yerini bulduğunu söyledi.
Müvekkilinin Giresun'un küçük bir ilçesinden okumak için İzmir'e geldiğini belirten Gün, dava süreci hakkında şu bilgileri verdi:
"Hocası bu ayrımcı muameleyi yapınca, gurur meselesi yapıyor, önce bu tavra direnmeye çalışıyor, direnemiyor. Bir avukat arkadaşa gidiyor, o avukat arkadaşımız ilgileniyor, cesaret edemiyor. Daha sonra bayan bir avukat arkadaşa gidiyor, o da, 'Ben kendi başörtüme sahip çıkamıyorum, başörtüsüyle duruşmalara giremiyorum, sizin hakkınızı nasıl savunayım' deyip MAZLUMDER'e yönlendiriyor. Bize geldiklerinde birkaç avukat arkadaşımızla üniversiteye gittik, olayı bir de kendi gözümüzle görmek istedik. Baktık, hoca gerçekten kızların yanına geldi, açık açık 'Girmeyin böyle ha, kapıdayım, gözüm üstünüzde' dedi."
Gün, Prof. Pekünlü ile görüşerek olayı tatlıya bağlamak istediklerini ancak bunun gerçekleşmediğini söyledi.
Öğrencinin okula girmesini engelleyen, onun resimlerini çeken, sürekli gidip yüksek sesle kızlara bağırıp çağıran hakaretler eden Pekünlü'nün ceza kanununa göre beş suç işlediğini anlatan Gün, bu suçları "eğitim öğrenim hakkını engellemek", "ayrımcılık", "kişinin huzurunu bozmak", "kamu görevini kötüye kullanmak", "resmini çektiği için özel hayatın gizliliğini ihlal etmek" şeklinde sıraladı.
Danıştay soruşturma izni verdi
Dava sürecinde cumhuriyet savcılığına başvurarak doğrudan soruşturma açılması gerektiğini belirttiklerini, YÖK kanununda da eğitim öğretim hakkının engellenmesinin doğrudan soruşturma açılması gereken konular arasında bulunduğunu anlatan Mehmet Gün, ancak savcıların biraz daraltıcı yorum yaparak rektörlüğün soruşturma izni çıkarmasını tercih ettiğini, dosyanın rektörlüğe gitmesinin ardından soruşturma izninin çıktığını anlattı.
Gün, Prof. Pekünlü'nün Danıştay'a soruşturma izni konusunda itiraz ettiğini, Danıştay'ın sadece "eğitim öğretim hakkının engellenmesi" konusunda dava açılmasına izin verdiğini söyledi.
"Bu karar, 28 Şubat darbesine karşı verilmiş bir zaferdir"
YÖK kanununun17. maddesinde "kılık kıyafet serbesttir" denildiğini, 28 Şubat sürecine kadar da başörtüsü yasağının gelmediğini hatırlatan Gün, "28 Şubat darbesini yapan generaller, başörtüsü yasağına yasal bir kılıf ayarlamaya çalıştılar ve Anayasa Mahkemesi'nin 1990'daki bir yorumuna dayanarak, 'başörtüsü yasaktır' dediler" şeklinde konuştu.
Mehmet Gün, 28 Şubat sürecinde de başörtülü öğrencilerin eğitim hakkının engellenmesine karşı çok sayıda dava açtıklarını ancak o dönemde savcıların kendilerine cevap bile vermediklerini, takipsizlik kararlarını göndermeye bile tenezzül etmediklerini anlatarak, "Çünkü darbe ortamıydı, darbe ortamlarında cesur karar veren hakim ve savcıların başına neler geldiğini biliyoruz" dedi.
Son yıllarda yeterli olmasa da ülkede özgürlüklerin genişlediğini, insanların daha rahatladığını, Türkiye'nin daha demokratikleştiği bir ortamın bulunduğunu belireten Gün, "Bu demokratik ortamda da hakimler daha cesur davrandılar ve bu kararı verdiler. Bu karar, 28 Şubat darbesine karşı verilmiş bir zaferdir" diye konuştu.
Gün, bu karar benzeri başka kazanılmış davaların olup olmadığının sorulması üzerine, "Bu karar ilktir. Çünkü öğrenciler dava açmaya bile korkuyorlardı" diye konuştu. Avukat Gün, söz konusu kararın emsal teşkil edeceğini belirtti.
İkinci dava sürüyor
EÜ Matematik Bölümü öğrencisi Fatma Nur Gidal, 2011 yılı mart ayında Fen Fakültesi binası girişinde Prof. Dr. Pekünlü'nün özellikle derslere giriş saatlerini takip ettiğini, bölüm binasının kapısına geldiğinde karşısında dikilerek başörtülü olarak okula girmesini engellediğini, ardından cep telefonuyla fotoğrafını çekerek hakaret ettiğini öne sürmüş ve bunun üzerine peruk takarak çözüm bulmaya çalıştığını belirterek, Pekünlü hakkında şikayetçi olmuştu.
Yapılan yargılama sonucunda Pekünlü'ye "aykırı olarak eğitim ve öğretim hakkını engellemek suçundan" 2 yıl 1 ay hapis cezası verilmiş, bu karar Yargıtay tarafından da onanmıştı.
Öte yandan Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü hakkında Matematik Bölümü'nde eğitim gören öğrenciler T.Ö, F.Ö, N.G. ve H.A. da TCK'nın 112. maddesinde kapsamında "Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla eğitim ve öğretim faaliyetlerine engel olma" iddiasıyla şikayetçi olmuştu. Cumhuriyet Savcısı'nın, Pekünlü hakkında 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle açtığı dava sürüyor.
Prof. Dr. Pekünlü, ilk dava sonuçlanmadan emekliliği isteyerek üniversiteden ayrılmıştı.