Güncelleme Tarihi:
Yaşadığımız çağda fazla bilgi yüklemesi, yoğun iş temposu gibi nedenlerle insanların dikkatleri sürekli dağılıyor. Neyi, ne zaman yapacağını unutuyor, motivasyonu bozuluyor. Aynı durum çocuklar için de geçerli. Peki bütün dikkat dağınıklıkları bir bozukluk mudur, bozukluk olduğu nasıl anlaşılır ve nasıl tedavi edilmesi gerekir? Bunlar ve daha birçok soruya, dünya çapında DEHB’in duayeni olarak bilinen, kariyerini Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile ilgili doğru bilgi yayma konusundan şekillendirmiş, bu konuda yaptığı çalışmaları sayısız ödül olmış olan Güney Carolina Tıp Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ve Çocuk Klinik Profesörü Russell A. Barkley cevap verdi.
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği tarafından Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Anabilim Dalı’nın ev sahipliğinde 24’üncü kez düzenlenen Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Kongresi’ne katılan Prof. Dr. Barkley, Hürriyet’e şu açıklamalarda bulundu:
Günlük hayatın bir parçası olmalı
Bazen benim de dikkatim dağılıyor. Ama bu benim DEHB’li olduğumu göstermez. Öncelikle belirtilerinin çok sık ortaya çıkması lazım. Tipik insanlarda görüldüğünden çok daha sık görülmesi bir kriter. Diğer kriter ise semptomların şiddetli görülmesi, insanın hayatı üzerinde bir etkisi olması lazım. Mesela biraz yoruluyoruz, konsantrasyonumuz bozuluyor ama sonuçta işlevlerimiz bozulmuyor. O yüzden burada da sorun olduğuna dair bir kanıt olması lazım. Ayrıca çoklu semptomlar olması gerekiyor. Sadece biri varsa böyle bir tanı konulmaz.
Normal insanlardan daha fazla kaza yapıyorlar
Belirtilerin çoklu ortamda ortaya çıkması gerekiyor. Sadece evde olması yetmez. Çocuklarda hem evde, hem okulda, hem sosyal ortamda görülmesi lazım. Ve tabii bundan sonra en önemli kriter geliyor, bu da zaten bunun bozukluk olduğuna karar vermemizi sağlayan bir şey: Bir bozulma hissetmeniz lazım. Bunun çok ciddi sonuçları var. Okulda başarısız olur, hiç arkadaşı olmaz, normal insanlara göre üç kat daha fazla kaza geçirir. Çünkü dürtüsel hareket eder. Okulda notları sürekli düşüktür, sınıf atlayamaz. Farkında olunabilecek belirtiler yani.
Kötü niyetliler ‘DEHB yok’ diyor
Günümüzde birçok bilimsel gelişme olmasına rağmen bu hastalığı inkar edenler var. Amerika’da DEHB diye bir şey yok diyorlar. ‘Bu bir efsanedir, böyle bir hastalık yok diyenler’ oluyor. Birtakım dini gruplar psikyatrik hastalıkları tanımıyorlar. Mesela Scientology Tarikatı böyle. Tom Cruise ve bütün Scientology Tarikatı üyeleri tanımaz. Dini birtakım ideolojiler nedeniyle böyle bir düşünceleri var. İkinci neden de, bu hastalık ve ilaç tedavisi kabul edildiğinde işlerine engel olacak olması. Çünkü, bunun aileden gelen bir psikolojik sorun olduğunu söyleyerek insanları yıllarca terapiye tabi tutuyorlar. Yani finansal bir nedeni var. Tabii bazen politik ve siyasi gruplar da buna karşı çıkıyor. Bunlar genelde muhafazakâr ya da çok kökten dinci Hıristiyanlar
Genetik ve biyolojik bir hastalık
Öncelikle ailerin şunu bilmesi gerekiyor, DEHB bir karakter bozukluğu, sosyal bozukluk ya da yaşam tarzı değil. Nedeni sosyal ortam da değil. Nörolojik ve genetik bir hastalık. Aileler de bu hastalığın oluşmasına neden olmuyor. Yüzlerce çalışma bize şunu gösteriyor, burada beyinden kaynaklanan, genetikten kaynaklanan bir hastalıktan bahsediyoruz. Ama tabii ki yaşanan çevre, ortam da önemli ama hastalığa yol açan bir şey değil. Tabii tedavi edilmesi lazım ve bu açıdan engelli olan bir çocuğu yetiştirmeleri gerekiyor. Yani o suçluluk duygusunu öncelikle ortadan kaldırıyorum ama çok daha önemli bir sorumluluk veriyorum. Normal bir ebeveynin sorumluluklarından çok daha fazla.
Çok büyük umut da var
Çoğu çocukta uzun süreli ve ısrarcı olan bir hastalık. Ama yine de en rahat tedavi edilebilecek psikyatrik hastalık aynı zamanda. Psikyatride bu kadar fazla tedavi opsiyonu olan başka bir hastalık yok. Pozitif bir yanıt alabiliyorsunuz hastaların çoğundan. Tedavi edilmezse çok korkulması gerekiyor, suç işliyorlar, uyuşturucu kullanıyorlar vb. Tedavi programları uygulandığında çok da iyi sonuçlar elde edilebiliyor. O yüzden çok umut veren bir hastalık. Biyolojik bir hastalık, uzun sürüyor, tedavi edilmezse çok ciddi sonuçları olan hastalık ama tedavi edildiğinde çok iyi yanıt alınabiliyor. O yüzden de ebeveynlerin bu açıdan çok umutlu olmasını istiyorum, çünkü yapılabilecek çok şey var.”
Ödevler parçalara bölünerek verilmeli
DEHB’li çocuklara verilecek ödevler, normal bir öğrencinin ödevinden az olmalı. Ödevler parçalara bölünerek verilmeli. Derslerde, sık sık ara verilmesi gerekiyor, DEHB’li öğrenciye daha fazla imtiyaz tanınmalı. Öğretmenlerin öğrenciyi eleştirmemesi gerekiyor, çünkü bu hiçbir şeyi değiştirmez. Öğretmenlerin bu çocuklara daha fazla yardım etmesi daha ödüllendirici olmaları gerekiyor. Öğrenciye ceza verecekse de hemen yapması lazım, hiç hatırlatma ve yorum yapmadan. Çünkü, biraz bekletirse bir sonraki davranışında bunu tekrarlar.
Anne-babalar süreklİ kontrol etmeli
Anne-babaların da sürekli kontrol etmesi gerekiyor. Yaşanabilecek sorunları önceden tahmin edebilirler. Bir mağazaya gitmeden önce yaşanabilecek sorunlar tahmin edilerek, önceden uyarılmalı. İyi davranışlarının ödüllendirileceği söylenmeli. Sosyal ortamlarda ellerine bir şeyler vererek meşgul olmaları sağlanabilir.
KAÇ KİŞİDE GÖRÜLÜYOR?
DEHB yetişkinlerin yüzde 4 veya 5’inde görülüyor. Amerika’da bunların sadece yüzde 10’una tedavi uygulanıyor. Türkiye’de durumun daha kötü olduğu tahmin ediliyor. Yapılacak şey ise, öncelikle hastanın tespit edilmesi, tanının konulması ve tedavi uygulanması.
NE TÜR SORUNLAR YAŞIYORLAR?
Eğitimlerini tamamlayamıyorlar, başkalarıyla iletişimde çok büyük zorluklar yaşıyorlar. Daha az arkadaşları oluyor, uzun süre arkadaşlık kuramıyorlar. İş hayatında istikrarlı olamıyorlar. Verilen görevleri yapamıyorlar. Bir anda bütün işleri bırakabiliyorlar. Özgüvenden yoksun oluyorlar. Araba kullanırken ve sporda kaza yapma riskleri çok fazla. Cinsel hayatlarında da sorun yaşıyorlar. Suç unsurları içeren davranışlara yatkın oluyorlar, uyuşturucu kullanabiliyorlar.
Prof. Dr. Russel A. Barkley kimdir?
Prof. Dr. Barkley 1973’te Chapel Hill’deki North CarolinaÜniversitesi lisans bölümünü onur derecesi ile bitirdi. Daha sonra 1975 yılında yüksek lisans derecesini aldı. Ardından Ohio’daki Bowling Green State Üniversitesine katıldı ve klinik psikoloji alanında doktora yaptı. DEHB olan çocuklar üzerinde ilaç etkilerini araştırdığı çalışması Seçkin Tez ödülü’ne layık görüldü. Daha sonra çocukların, gelişim öğrenme ve davranış bozuklukları staj için Oregon Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne girdi. Sırasıyla Wisconsin Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümü (MCOW), Milwaukee Çocuk Hastanesi’nde Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde çalıştı ve ardından MCOW’de Nöropsikoloji Servisini kurdu. Burada 1985 yılına kadar şef olarak görev aldı. Dr. Barkley daha sonra, Massachusetts Tıp Fakültesi Üniversitesi’nde Psikoloji Direktörü ve Psikiyatri ve Nöroloji (1985-2002) profesörü olarak görev yaptı. Buradaki görevinde çocuk ve yetişkinlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu için araştırma klinikleri kurdu. 2003 yılında ise Güney Carolina Tıp Üniversitesi Psikiyatri Bölümü’nde profesör oldu.
Prof. Dr. Barkley, DEHB ve ilgili bozuklukların doğası, değerlendirilmesi ve tedavisi ile ilgili 200’den fazla bilimsel makale ve kitap bölümleri yayımladı. 11 bilimsel derginin editör kurullarında ve sayısız yayın için eleştirmen olarak hizmet verdi. Barkley, Avustralya, Yeni Zelanda, Belçika, İsrail, Rusya, Kenya, Venezuela, İsveç, Danimarka, Norveç, İzlanda, Finlandiya, İspanya, İtalya, Büyük Britanya ve Kanada da dahil olmak üzere uluslararası 700’den fazla atölye çalışması ve bilimsel sunum yaptı. DEHB ve psikoloji alanında kariyeri boyunca yaptığı çalışmalar sayısız ödül aldı. Prof. Dr. Barkley şu anda Güney Carolina Tıp Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ve Çocuk Klinik Profesörü olarak görev yapıyor.