Güncelleme Tarihi:
Dünyanın en önde gelen tüm eğitim uzmanları, örneğin Ken Robinson, Tony Wagner, Marc Prensky, Yong Zhao, Howard Gardner, Renee Hobbs ve diğerleri bugün eğer her hareketlerini takip ettiğimiz birer düşünür konumundaysa, en önemli sebebi bireyselleşme temelli, problem çözme becerileri gelişmiş, inovasyon, girişimcilik, medya okuryazarlığı, teknoloji ve dijitalleşmeyi içselleştirmiş eğitimi yönelimlerine harcadıkları teorik ve pratik mesaiden kaynaklanmaktadır. Çalışmalarında veri temelli analizi önemserler. Hem doğrudan eğitim ile ilgili hem de 21. Yüzyıl becerilerini çevreleyen diğer her tür veriyi kullanırlar. Gerek kitaplarında gerekse konuşmalarında 21. Yüzyıl pedagojisinin bağlantılı olduğu tüm sektörlerde gerçekleştirilen araştırmalara atıf yaparlar. Böylelikle eğitim araştırmalarını, içine kapalı, salt bir epistemik disiplin olmaktan çıkarırlar. Onlar için pedagoji kutsal bir alan değildir. Öğrenmenin gayet insana dair olan doğasını, insani ve sosyal bilimlerin tanıdığı her bir imkânla sorgulamanın, geliştirmenin kendisidir.
OECD’nin PISA 2012 serisinin beşinci kitabı olarak geçtiğimiz günlerde yayınladığı ‘Yaratıcı Problem Çözme: Öğrencilerin Gerçek Hayattaki Sorunların Üstesinden Gelme Becerileri Raporu'nu yukarıda özetlemeye çalıştığım çerçevede değerlendirebiliriz. Bilindiği gibi PISA, karşılaştırmalı eğitim politikalarına ilgi duyan herkes için üç yılda bir yenilenen en önemli kaynaktır. Son PISA, 65 ülkeden 15 yaş 3 ay - 16 yaş 2 ay grubu okul çağındaki 28 milyon öğrenciyi kapsayan evrenden örneklenen 510 bin katılımcıyla gerçekleştirildi. Yaratıcı Problem Çözme Becerileri değerlendirmesine ise 44 ülkeden 85 bin öğrenci katıldı. Böylelikle Yaratıcı Problem Çözme aynen Fen, Matematik ve Okuma Becerileri gibi PISA konuları arasına girmiş oldu. Buraya bir not düşelim. Önümüzdeki aylarda yayınlanacak olan ve Türkiye’nin katılmadığı Finansal Okuryazarlık 5’inci PISA başlığı olacak. Bunun yanında öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve velilerin tutumları, algıları ve sosyo-kültürel özellikleriyle ilgili çeşitli anketlerden toplanan bilgiler de PISA veritabanının parçasıdır.
PISA Yaratıcı Problem Çözme sonuçları dikkatli okunduğunda ülkelerin eğitim sistemlerinin bir sürdürülebilir kalkınma aracı olarak inovasyona ne derece yatkın gelecek nesiller yetiştirdiğini gösterir. Küresel rekabet şartlarına sahip işgücü potansiyeline hangi seviyede hazırlıklı olduklarını gözler önüne serer. Eğitim, kalkınma, inovasyon ve rekabet göstergeleri bu gözle yan yana konulduğunda ortaya net bir tablo çıkmaktadır. Benim daha önceki yazılarımda ‘altın oran’ şeklinde kavramsallaştırdığım eğitim-inovasyon göstergeleri arasındaki mükemmel ilişki, yaratıcı problem çözme sonuçları tarafından da doğrulanmaktadır. Küresel İnovasyon Endeksi ve Küresel Rekabet Endeksi’nden alınan veriler ışığında dünyanın en önde gelen 25 inovasyon ekonomisi, yaratıcı problem çözme becerileri performansları da dahil, 1-2 ufak değişiklikle PISA’nın en iyi performans gösteren 25 ülkesidir.
Tamamen bilgisayar ortamında gerçekleştirilen Problem Çözme Becerileri’nin kavramsal çerçevesi ve değerlendirmenin içeriği geçen sene yayınlanan PISA 2012 Çerçeve Belgesi’nde açıkça anlatılmaktadır. Buna göre yaratıcı problem çözme becerisi özellikle çözüm yolunun açıkça belli olmadığı ve bireyin problemin çözümünü anlayacak bilişsel işlemleri yapmasını gerektiren durumlarda sınanmaktadır. Yaratıcı Problem Çözme Değerlendirmesi öğrencilerin gerçek hayatta karşılaşacakları her tür problemle ne denli başa çıkabileceklerini ölçmeyi amaçlamaktadır. Bu çözümlerin üretilmesi esnasında yaratıcılık becerilerini harekete geçirerek etkili biçimde kullanmaları beklenmektedir. Problemin durumunun doğasını, problem çözme sürecini ve problemin günlük örneklerle bağdaştırılması başlıkları altında interaktif, statik, keşif ve anlama, sembolleştirme ve formülleştirme, planlama ve hayata geçirme, gözlem ve fikirselleştirme, araçsallık ve odaklanma özellikleri hakkında değerlendirmeler bulunmaktadır.
ŞEKİL-1 YARATICI PROBLEM ÇÖZME SONUÇLARI
Türkiye ile ilgili kimisi sürpriz mahiyetinde bulgulara geçmeden önce şunları paylaşalım: Sıralamanın ilk 7 basamağında Asya ülkeleri var. Singapur (562), Güney Kore (561), Japonya (552), Makao (Çin) (540), Hong Kong (540), Şangay (Çin) (536) ve Tayvan (534). OECD ortalamasının 500 puan olduğu Yaratıcı Problem Çözme Değerlendirmesi’nde Kanada, Avustralya, Finlandiya, İngiltere, Estonya, Fransa, Hollanda ve İtalya Asya-7’lisini takip ediyor. Elbette sıralamanın böyle oluşmasında en büyük etmen ülkelere göre en üst düzey başarı gösteren dilimin büyüklüğü. Örneğin bu oran Sinagapur’da yüzde 29.3, Kore’de yüzde 27.6 ve Japonya’da yüzde 22.3. Türkiye’de ise yüzde 2.2. Genele bakıldığında 44 ülkenin en üst düzey performans gösteren öğrenci oranı ortalaması yüzde 11.4. Türkiye’nin performansı ne yazık ki bu oranın oldukça altında yer almaktadır.
ŞEKİL-2 YARATICI PROBLEM ÇÖZME EN ÜST DÜZEY PERFORMANS GÖSTERENLER (DÜZEY 5-6)
23 ülkede erkekler kızlara göre daha yaratıcı özelliklere sahip. 5 ülkede kızlar daha önde. 16 ülkede ise kızlar ve erkekler arasında yaratıcılık açısından gözle görülür bir fark bulunmamaktadır. Problem Çözme sonuçlarına göre sosyo-ekonomik özelliklerin yaratıcılık becerilerine yaptığı etkinin daha fazlasını Fen, Matematik ve Okuma becerileri üzerinde gerçekleştirdiği görülmektedir.
ŞEKİL-3 YARATICI PROBLEM ÇÖZME DEĞERLENDİRME ÇERÇEVESİ
ŞEKİL-4 YARATICI PROBLEM ÇÖZME PUAN/PROGRAM TÜRLERİ ORANLARI- TÜRKİYE
ŞEKİL-5 YARATICI PROBLEM ÇÖZME ÖRNEK SORU
ŞEKİL-6 YARATICI PROBLEM ÇÖZME SONUÇLARI MESLEKİ EĞİTİM PERFORMANSI
ŞEKİL-7 YARATICI PROBLEM ÇÖZME GÖÇMEN ÖĞRENCİLERİN PERFORMANSI
Ayrıca:
- Japonya, Hollanda, Sırbistan & Türkiye'de öğrencilerin okul türlerindeki dağılımını en fazla Matematik performansları belirliyor, problem çözme değil. Bu da okullarımızda 21. Yüzyıl becerileri çerçevesinin belirleyici bir faktör olmadığını gösteriyor.
- Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Malezya, Rusya'da sosyo-ekonomik göstergeler matematik başarısında rol oynadıkları ölçüde yaratıcılığı etkiliyor. Yani sosyoekonomik göstergeler ile matematik ve yaratıcılık başarısı arasındaki korelasyon benzer.
- Yaratıcı problem çözme değerlendirmesine giren öğrencilerin evlerinde bilgisayar-tablet kullanma oranı ortalama %95, Türkiye'de bu oran %70.
- Şangay, Kore, Uruguay ve Türkiye'de öğrencilerin %50'si okulda bilgisayar kullandıklarını ifade etti. OECD ortalaması %72. Norveç'te %90. Türkiye’de okulda bilgisayar kullanımı ve yaratıcı problem çözme becerisi arasında bir ilişki tespit edilemedi.
ŞEKİL-8 YARATICI PROBLEM ÇÖZME SONUÇLARI
Raporun Türkiye ile ilgili bölümlerindeki tespitlere bakıldığında, Türkiye, fen, matematik ve okuma değerlendirmelerine kendine benzer başarı gösteren ülkelerden çok daha düşük yaratıcı problem çözme performansı kaydetmektedir. Öğrencilerin soyutlama yardımıyla sebep-sonuç ilişkisini kurgulamada zayıf oldukları gözleniyor. Türkiye’den değerlendirmeye katılan öğrenciler, karşılaştıkları sorunları gerçek hayatta modelleyerek çözmek konusunda yeterli analitik ve bilişsel becerilere sahip değiller. Yaratıcı Problem Çözme Raporu’na göre Türkiye’deki 15 yaş grubu öğrencilerin %36’ı problem çözme okur-yazarı değil. Sadece çok basit ve hiçbir yaratıcılık becerisini gerektirmeyen sorunların üstesinden gelebiliyorlar. Sadece %2’den biraz fazla orandaki en üst düzey problem çözme becerisine sahip çocuklarımız, çok katmanlı karmaşık sorunlara, kendilerine iletilen geridönüşleri de dikkate alarak çözüm üretebilmektedir.
ŞEKİL-9 YARATICI PROBLEM ÇÖZME SONUÇLARI (1-6 DÜZEY DİLİMLERİ, TÜRKİYE/OECD ORTALAMASI)
ŞEKİL-10 YARATICI PROBLEM ÇÖZME SONUÇLARI ( MATEMATİK SONUÇLARINA GÖRE TÜRKİYE ÖNGÖRÜSÜ)
Türkiye Matematik, Fen ve Okuma Becerileri değerlendirmeleri tabanlı öngörü sonucunda yaratıcı problem çözme becerileri açısından beklentilerin altında kalmıştır. Sırbistan, Türkiye ile neredeyse aynı ortalama Matematik puanını almasına rağmen, yaratıcı problem çözmede 473 puan alarak, ülkemize 19 puan fark atmıştır.
ŞEKİL-11 YARATICI PROBLEM ÇÖZME SONUÇLARI (ÖĞRENCİLERİN EVLERİNDEKİ BİLGİSAYAR KULLANIMLARINA GÖRE)
Özetle, PISA Yaratıcı Problem Çözme Raporu’ndaki verileri okuyabilen herhangi birisi için, Türk eğitim sisteminin teorik ve yapısal çerçevesinin 21. Yüzyıl Pedagojisiyle uyumsuzluğunu görmek zor olmasa gerek. 21’inci Yüzyıl becerileri problem çözme temel becerisi üzerine inşa edilir. PISA Yaratıcı Problem Çözme Değerlendirmesi’ne göre Türkiye’de bu becerileri yeterince kazandıramıyoruz. Kazandıramadığımız için ise ‘altın oran’ aleyhimize çalışıyor. Kalkınma, inovasyon, istihdam, vasıflı işgücü, girişimcilik küresel rekabette aleyhimize çalışıyor ve gelecekte daha fazla devam edecek. En ilginci ise değerlendirmede en üst düzey performansı akademik liselerin değil ülkemizde dezavantajlı görülen meslek liselerinin göstermesi. Bu konuyla ilgili bir tezim var. Sanırım meslek liseleri, Türk eğitim sisteminin standart akademik yapısından uzunca süre bir bakıma o kadar kenara itildi ki bu onlara yaratıcılık alanında avantaj sağladı. Yani Türk eğitim sisteminin standart akademik yapısından marjinalize edilmek onları dünya çapında yaratıcı düşünme becerilere sahip bireyler haline getirdi. Bu itilmenin kazandırdığı bir tür planlanmayan özerklik yardımıyla kendi kendilerine yine ‘içsel müfredat’ diye tabir ettiğim biçimde, aslında hiç hesapta yokken PISA başarısı gösteren Singapur, Kore, Japonya’daki üst düzey okulların yaratıcı problem çözme başarısına denk performans gösteren eğitim-öğretim kurumları oluverdiler. Aslında bizim de aradığımız meslek liselerini okul hiyerarşisinin en alt katmanlarına iterek verdiğimiz okul özerkliğini genele yayarak 21.’inci yüzyıl paradigmasını sistemin tüm katmanlarına ulaştırabilmek.
Soruyorum, kime sorsanız meslek liseleri 21. Yüzyılın pedagojisinin ülkemizde en iyi performans gösteren kurumlarıdır derdi? Hatta meslek liselilerin kendisine OECD raporunda sizden övgüyle bahsediliyor deseniz öğrencileri, öğretmenleri, idarecileri inanırlar mıydı? Peki bu 'okul türü-21. Yüzyıl becerileri' paradoksunu Türkiye örneğinde kim net açıklayabilir? Daha da önemlisi ülkemizde neredeyse kastlaşan/damgalayıcı okul türü/program hiyerarşisi sorunsalımızı beceri merkezli bir bakış açısıyla ve PISA verilerini ele alarak nasıl aşabiliriz? Bu soruların cevapları sadece veri-temelli araştırmalarla bulunabilir. O zaman bir sır gibi karşımıza çıkan meslek liselerinin 21. Yüzyıl becerileri bakımından en iyi performans gösteren öğrenciler yetiştirme gerçeğini daha iyi anlayabiliriz.