PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı?

Güncelleme Tarihi:

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2013 09:42

Türkiye’de kime PISA deseniz, genelde İtalya’da tarihi kulesiyle özdeşleşen şehirden bahsedildiğini düşünür. Ama tüm dünyada eğik kulesiyle ünlü Pisa şehrinin şöhretini zorlayan başka bir PISA var.

Haberin Devamı

OECD’nin her üç yılda bir gerçekleştirdiği Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA-Programme for International Student Assessment) kendi başına neredeyse üç yıl arayla yapılan bir sonraki değerlendirmeye kadar küresel eğitim tartışmalarının yarısından fazlasını meşgul ediyor. Daha önemlisi dünyanın hemen her yerindeki eğitim politikalarının geliştirilmesi çalışmalarına veri ve vizyon sağlıyor. Eğitim bakanlıkları, akademisyenler, düşünce kuruluşları, eğitimciler ve medya multi-disipliner çalışmalar için biçilmiş kaftan olan PISA’nın geniş veritabanından faydalanıyorlar.

Dünya kamuoyu konuya fazlasıyla ilgi gösteriyor. Hatta ABD’de PISA 2012 sonuçlarının açıklandığı gün Eğitim Bakanı Arne Duncan ve OECD Genel Sekreteri Angel Gurria ile PISA Direktörü Andreas Schleicher’in katıldığı ve saatler süren ‘PISA: Sıralamaların Ardındaki Gerçekler’ temalı canlı televizyon yayını yapıldı. O yüzden OECD’nin çok daha kısa aralıklarla yapabileceği bir değerlendirmeyi niçin üç senede bir tekrarladığını anlamak zor değil. Sonuçların ülkeler tarafından ciddiyetle, detaylıca ve kararlı bir şekilde incelenmesi bekleniyor. Eğitim-öğretim süreçlerindeki sorunların mikro/makro düzeyde tespiti ve iyileşme çabalarına veri ve zemin teşkil etmesi umuluyor.

Haberin Devamı

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

Türkiye, ilki 2000 yılında gerçekleştirilen PISA’ya 2003’te katılmaya başladı ve o tarihten bu yana dört değerlendirmede (2003, 2006, 2009 ve 2012) yer aldı. OECD’nin düzenlediği beşinci, Türkiye’nin katıldığı dördüncü ve son değerlendirmenin sonuçları ise birkaç gün önce ilan edildi. Buna göre ülkemiz 2012 değerlendirmesinde matematik alanında ortalama 448 puan elde ederek 65 ülke arasında 44’üncü sırada kaldı. Okuma becerileri alanında 475, fen alanında ise 463 puan elde edildi. Bu puanlar sınava giren tüm öğrencilerimizin PISA performanslarının ortalaması. Yoksa bazılarının sandığının aksine OECD, Türkiye’nin eğitim durumuna bakarak bir puan biçmiyor (Böyle bir soruya muhatap kaldım). 2009’da ise ortalama puanımız okuma becerilerinde 464, matematikte 445, fen alanında ise 454 şeklindeydi. Türkiye sıralama, puan ve ilerleme açısından değerlendirildiğinde ortalama performansını yükseltmiş olmasına rağmen sıralamadaki yeri değişmedi. Elbette, PISA sonuçları ışığında mutlak bir başarı veya başarısızlık aramak hata olur. Böyle olursa, bu üç değişken etrafındaki tartışma ne yazık ki son derece sığ ve kör kalmaya, PISA’nın sınav sonuçları kadar bir bütün olarak veri tabanını incelemeyi öngören felsefesine pek de uymayan bir mecrada devam etmeye mahkumdur.

Haberin Devamı

Aslında büyük bir paradoksla karşı karşıya olduğumuz da kesin. Türkiye’de PISA sonuçlarına karşı tamamen bir kayıtsızlık var demek imkansız. Özellikle son birkaç yıl içinde PISA sonuçlarını karşılaştırmalı ele alan çalışmaların artışı göze çarpıyor. Bakanlığın 2011 yılında yayınladığı PISA Türkiye kitabı değerlendirmeyi anlamak için başvurulması gereken kaynaklardan biri. Yine ülkemizde gerek akademik çevrelerde gerekse düşünce kuruluşlarında çeşitli çalışmalara rastlamak mümkün. Bu çalışmaların bazıları eğitim sistemleri ile bilgi ve eğitim teknolojileri üzerinde yoğunlaşırken, diğerleri de sınav sonuçlarına, eğitim göstergelerine, eğitimde eşitliğe/eşitsizliğe, sosyo-ekonomik göstergelere, küresel rekabetle PISA ilişkisine, PISA ve Türkiye’deki merkezi sınavların soru tekniklerinin karşılaştırılmasına, dezavantajlı öğrencilerin PISA başarısına ve yüksek performans gösteren ülkelerden alınacak derslere ağırlık veriyor. Ama asıl sorun bu çalışmaları tümünü ortak bir akıla, platforma ve eğitim politikalarının revizyonuna dönüştürecek süreçlerin başlatılması konusundaki girişimlerin eksikliği. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’na önemli görevler düşüyor.

Haberin Devamı

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

PISA, matematik, fen ve okuma becerileri alanlarında 15 yaş 3 ay ile 16 yaş 2 ay arasındaki çağ nüfusunun katıldığı bir değerlendirmedir. 2012 değerlendirmesine 34’ü OECD üyesi, 31’i üye olmayan toplam 65 ülke katıldı. 2009’daki değerlendirmeye 26 milyon çağ nüfusunu temsilen 470 bin öğrenci katılırken, 2012 değerlendirmesinde 28 milyon öğrenciyi temsilen 510 bin öğrenci dahil edildi. Sınavı OECD’nin Eğitim Bölümü, ülke eğitim bakanlıkları ile ortaklaşa yürütüyor. Her ülkenin kendi sınav komitesi bulunuyor. Türkiye’den 2009 yılında değerlendirmeye 56 ilden çağ nüfusuna hitap eden türler arasından toplam 170 okuldaki 5 bin öğrenci katılırken, 2012’de bu sayı 57 ilden 169 okul ve 4 bin 848 öğrenci oldu. 12 istatistiki bölgedeki (NUTS) illerden sınava katılacak öğrenciler KeyQuest isimli bir yazılım sayesinde seçkisiz yöntemle belirleniyor. Türkiye’den 2012 yılında PISA’ya katılan öğrencilerin yüzde 2,3’ü köylerden, yüzde 41,3’ü, nüfusu 3-100 bin arasındaki yerleşim birimlerinden, yüzde 56,4’ü ise nüfusu 100 binin üzerindeki şehirlerden belirlendi. 2009 değerlendirmesi okuma becerileri ağırlıklıyken, 2012 değerlendirmesi daha çok matematik ağırlıklı tasarlandı.

Haberin Devamı

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

PISA, istatistiki olarak son derece temsili bir örneklemi kapsadığı için dünya eğitim ligini ve ülke sıralamalarını gözler önüne seren tek çalışma olarak anılıyor. Hatta bugün dünyanın en iyi eğitim sistemlerine sahip olduğunu düşündüğümüz ülkelere bu payeyi vermemizin yegane sebebi PISA değerlendirmelerinde gösterdikleri performanstır. Finlandiya, Kore vb. ülkelerin dilimize ‘en iyi eğitim sistemleri’ şeklinde pelesenk olmasının başka hiçbir açıklaması yok. Gerçi bir başka tartışmanın konusu olsa da şunu belirtmek gerekir; dünyada iyi veya kötü eğitim sistemi çıkarımı anlamsızdır. Düşük, orta, yüksek veya ölçülebilir herhangi bir derecede performans gösteren eğitim sistemleri ibaresi OECD’nin özellikle PISA kapsamında benimsediği ve küresel ölçekte yaygın kullanılmasını önerdiği daha uygun bir dil. Çünkü düne kadar PISA’da gösterdiği sürekli başarı sayesinde hüküm süren Finlandiya efsanesi, PISA 2012’de yerini küçük de olsa hayal kırıklığına bıraktı. Finlandiya, matematik alanında 12’nci sırada yer alarak aslında tüm dünyaya ‘iyi eğitim sistemi’ yanılgısı hakkında performansa dayalı bir düşüş örneği sundu.

Haberin Devamı

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

2012 sonuçlarına göre ilk 7 sırayı alan Asya ülkeleri (Çin, Singapur, Hong Kong, Kore, Tayvan) yeni ve belki de tüm dünyanın dikkatini çeken bölgesel denebilecek bir başarı hikayesinin sinyallerini veriyor. Ülkemizde belki de bir bakıma çok az tanınan Asya bölgesi ülkelerinden Vietnam’ın dahi Türkiye’nin gösterdiği performansın çok üstüne çıkması PISA’yı sıralamalardan ve sonuçlardan çok sebepleri araştırmaya merak uyandıran bir değerlendirme haline getiriyor.


PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı
Peki, PISA neyi ölçer ve ne ifade eder? PISA kısaca 21. yüzyıl eğitim paradigmasının olmazsa olmaz becerilerini ölçmeyi amaçlıyor. Bunun yanında PISA, küresel ölçekte ülkelerin eğitim sistemlerinin ne kadar 21. yüzyıl öğrenme modelini içselleştirdiğini ve 21. yüzyıl eğitim gereksinimleri açısından ne denli performans gösterebildiğini ortaya koyan bir değerlendirmedir. Sorular eleştirel ve analitik düşünme becerilerine dönük hazırlanıyor. Daha önceki yazılarımızda tekrarladığımız 4C (takım çalışması, eleştirel düşünme, yaratıcılık, iletişim) prensibine dönük beceriler PISA ölçme değerlendirmesinin akış diyagramı içerisinde. Öğrenciler azdan çoğa, 1-6 arasında bir başarı ölçeğinde yerleştiriliyor. 5-6’ıncı kademeler en başarılı öğrencilerin yer aldığı yüzdelik dilimleri ifade ediyor.

OECD’nin sürekli tekrarladığı eğitimde inovasyon ve inovatif eğitim çevreleri meselesinin altı, PISA sonuçlarının ele alındığı tüm çalışmalarda çiziliyor. Yapılan son çalışmalar gösterdi ki, inovatif eğitim çevreleri PISA performansını arttırıyor. Ayrıca, ülkelerin eğitim ve inovasyon performansları arasında bu satırların yazarının ‘altın oran’ adını verdiği yakınlıkta bir korelasyon bulunuyor. PISA’da en üst düzey performans gösteren ülkelerin istisnasız hepsi inovasyon ekonomileridir. 2023 vizyonumuz bağlamında PISA sonuçlarının bu gözle okunması elbette daha verimli sonuçlar verecek. 2023’ün kalkınma hedefi inovasyon ekonomisine dönüşmeyi, diğer bir deyişle PISA’da yüksek performans gösteren ülkeler seviyesine çıkmayı gerektirir. OECD değerlendirmeye katılan ülkeler için hızla artan küresel rekabet ortamlarında, ülkelerin sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya dönük politikalarını hazırlarken ihtiyaç duyulan insan profili konusunda diğer ülkelerle karşılaştırmalı bir eğitim tomografisi sunuyor. PISA özetle ülkelerin eğitim performansı kadar eğitimin doğrudan etki ettiği beceriler, ekonomik işgücü, kalkınma ve rekabet performansı/potansiyelini de ölçer. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da bakanlık bürokratlarının PISA sonuçlarını değerlendirdiği toplantıda “Sadece soyut bir eğitim başarısı olarak bakmıyorlar. O ülkenin daha sonraki ekonomik, sosyal performansına katkıda bulunacak olan kesimin başarısını ölçüyorlar” diyerek bu konuya vurgu yaptı. Aynı toplantıda PISA’nın temel hedefinin, eğitim sistemlerinin, ülkelerin iktisadi açıdan geliştirmek için ihtiyaç duydukları insan kaynaklarını yetiştirmedeki başarısını tespit etmek olduğunu anlattı.

Matematik alanında yoğunlaşan PISA 2012’nin sonuçları altı ayrı raporda açıklanıyor. Bu raporların iki ayağı var. Birincisi sınav sonuçları ve öğrencilerin becerilerinin ölçülmesidir ki daha çok ülkemizde mevzu yapılan ve çok dar ve hatta sığ bağlamda sıralamalara endekslenen bölümler bunlar. Bir tabloyla özetlenebilecek kadar tek sayfalık bir mesele. İkinci ve Türkiye’de fazlasıyla ihmal edilen tarafı ise öğrenci, veli ve okul idarecilerine dönük gerçekleştirilen anketlerle PISA’yı mekanik bir sınav mantığından çıkararak daha geniş bir çerçeveye oturtan eğitim tutumlarının/temayüllerinin ölçümüdür. Böylelikle sınav performansı verisi ile beraber öğrenci, öğretmen, idareci ve veli algı/davranışlardan elde edilen daha geniş ve birbirlerini tamamlayıcı bir veri tabanı oluşturuluyor. PISA sadece bir sınav değil, öğrencilerin sosyo-ekonomik statüleri de dahil birçok alt bileşen hakkında veri sağlayan bir değerlendirme programıdır. Bahsettiğimiz sınav performansı ve tutum ölçümü arasındaki dengeye bir örnek olarak öğrencilere evleri, aileleri ve sosyo-ekonomik durumları ile ilgili sorulara verilen cevapların matematik başarısını açıklamadaki varyasyonun oranı gösterilebilir.

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

OECD’nin PISA 2012’de bize sağladığı veriler arasından yine buna benzer bir başka örnek sosyo-ekonomik durumlarına nazaran ve rağmen başarı gösteren dirençli öğrencilerin oranıdır. Türkiye bu oranda OECD ortalamasının hemen üzerinde.

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

Özellikle öğrencilerin tutumu ile okul ve öğretmenleri ile algılarının PISA fen, okuma ve matematik performanslarına etkisi dikkatle gözden geçirilmeli. Öğrencilerin okuldaki mutluluğu, içsel motivasyonlarının ölçümü, okula geç kalma sebepleri, öğretmenlerin kullandıkları yöntemlerin başarı üzerindeki etkisi PISA 2012 araştırmalarında detaylıca işleniyor.

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

OECD’nin yukarıdaki tip örneklere de sıkça yer vererek 2012 sonuçlarından ürettiği altı çalışma şunlar: ‘PISA Matematik, Fen ve Okuma Becerileri Performansı’, ‘Eğitimde Eşitlik Yoluyla Mükkemmeliyetçilik’, ‘Öğrencilerin Öğrenme Motivasyonu ve Tutumları’, ‘Okullarda Başarı Nasıl Yakalanır?’.

İlk dört rapor halihazırda OECD tarafından yayınlanmasına rağmen Türkiye’nin de yer aldığı Problem-Çözme Becerileri raporu Mart 2014’te, ülkemizin yer almadığı ve 18 ülkenin katıldığı Finansal Okur-Yazarlık Değerlendirmesi Raporu 2014’ün Haziran ayında açıklanacak. Bir de tabi ülkeler hakkında veya ülkelerin kendi eğitim performanslarını PISA sonuçları ışığında değerlendirdikleri çalışmalar var. Örneğin OECD sonuçları açıkladığı gün ABD’nin PISA performansı üzerine bir rapor yayınladı. ABD’deki Mükemmelliyetçi Eğitim Birliği de benzer bir rapora imza attı.

14 ülke kötüye gitti

Açıklanan dört raporda yer almasına rağmen satır aralarında kalan birkaç veriyi paylaşmak gerekebilir. 2003-2012 arası dönemde 25 ülkenin matematik puanında artış oldu. 25 ülkede değişim gözlenmezken, 14 ülke kötüye gitti. Türkiye ise yılda ortalama 2,5 puan artış göstererek OECD’nin raporlarda takdirini kazandı. Aynı dönemde Türkiye okuma değerlendirmesinde yükseliş gösteren 34 ülke içerisinde yine artış oranı bakımından üst sıralarda yer aldı. 6 kademeli öğrenci başarısı yüzdelik dilimlerinde ise ülkemiz 2’nci kademe altındaki öğrenci sayısını oldukça azaltarak yine önemli bir aşama kaydetti. OECD’nin eşitlik raporundaki verilere göre Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 69’u dezavantajlı sosyo-ekonomik gruplara ait. Bu da eğitim politikalarının veriminde önemli sorunlar yaratıyor. Türkiye, İtalya’nın Sicilya bölgesinin başarısıyla paralellikler gösteriyor. Matematik alanında Türkiye ve Sicilya, Hollanda ile aynı başarıyı gösteren İtalya’nın Trento ve Friuli bölgelerinin iki okul yılı gerisinde bulunuyor. Yine 2003’te Türkiye’nin başarısı Uruguay ve Tayland ile denkti. Ülkemiz 2012’de bu iki ülkeyi de geride bıraktı. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 5,9’u en üst düzey performansı gösteren 5-6 kademeli gruptayken OECD ortalaması yüzde 12,6. Bu oran Şangay’da yüzde 55.4. OECD ayrıca PISA Matematik, Fen ve Okuma Becerileri Performansı Raporu’nun 122-124’üncü sayfalarını Türkiye’nin kaydettiği aşamaya ayırdı.

PISA 2012 Sonuçları ve Türkiye: Başarı mı Başarısızlık mı

ABD 2012 yılında OECD ile ortaklaşa gerçekleştirdiği bir projeyle PISA değerlendirmesini ülkedeki 100 okulun sınav sistemine entegre eden bir pilot uyguladı. İngiltere’de aynı pilot uygulama 126 okulda gerçekleştirildi. İngiltere’de ise bu uygulamanın 2014 yılından itibaren ulusal ölçekte başlaması bekleniyor. İspanya’nın 2013-2014’te 4 okulda PISA sınav uygulamasına başlanacağını duyuruldu. Japonya ve Avustralya’nın ise bu konuda ilgili olduklarını beyan ederek gerekli çalışmaları yürüttüklerini biliyoruz.

Dikkat ettiyseniz Türkiye şunu yaptı, bu kadar puan aldı, şu sırada şeklinde çok az ifade kullandım. Bunlar bir bakıma Erovizyon şarkı yarışması haberleriyle aynı dili kullanan sadece sıralamalara odaklanarak neredeyse 3 yıl boyunca sadece sıralamadaki yere takılıp kalanların dilidir. Büyük bir PISA denizinde, o ummanın sadece bir damlasına bakarak bütün deniz hakkında fikir sahibi olmaya çalışanların tembelliğidir. Halbuki dünyanın yüksek eğitim performansı gösteren ülkeleri ve ekonomileri PISA sonuçlarından çıkan verileri en ince ayrıntısına kadar işleyerek çok ciddi dersler çıkarabiliyorlar. Bu dersler daha sonra eğitim sistemlerinin performansının arttırmasına vesile oluyor. Sadece bir mersiye edebiyatı türü olarak PISA sonuçlarına ‘ahlar, vahlar’ okumak ya da sadece puan artışıyla ilgili tespitlerle yetinmek ve bunu mutlak bir başarı olarak görmek bu işin kolaycılığına kaçmaktır. O yüzden OECD’nin yaklaşık 2 bin sayfadan oluşan raporlarından veriler arasında bir önem sıralaması yapmak istemedim. Çünkü verideki seçicilik, yöntemsel olarak kasıtlı ve sığ yorumları da beraberinde getiriyor. Önemli olan bu veri tabanının ve açıklanan raporların tümünü en kısa sürede Türkçe’ye çevirerek araştırmacıların ve eğitimcilerin ilgisine sunmak. Milli Eğitim Bakanlığı’nda oluşturulacak bir ekibin PISA verisinin disiplinler arası bir bakışla değerlendirilmesi için koordinasyonu sağlaması yerinde olur.

PISA 2012 sonuçları Türkiye açısından başarı mı başarısızlık mı? Bu soruya verilecek cevaplar PISA felsefesini ne kadar anladığınızı da açığa çıkaracak. Sadece puan, sıra veya göreceli ilerlemeye bakmak yeterli mi? Türkiye eğer bugüne kadar hiçbir değerlendirmeye katılmamış olsaydı ve ilk kez 2012’de boy gösterseydi, geçmişten günümüze bir kıyaslama yapamasaydık ne gibi çıkarımlarda bulunacaktık? Türkiye’nin gösterdiği göreceli aşamayı OECD de açıkça ifade etmektedir. Hatta Türkiye sınava ilk katıldığı günden itibaren sürekli aşama kaydeden birkaç ülkeden bir tanesidir. Bu bir başarıdır. Ancak bir başarısızlık varsa geçen onca zamana rağmen PISA kültürünün bu ülkede yerleşememesidir. PISA sonuçlarını tartışma kültürünü yerleştirememek ve veri tabanından yeterince istifade edememektir. PISA’dan elde edilecek en önemli başarı sonuçları eğitim politikalarına katkı mahiyetinde değerlendirebilmek ve okuyabilmekten geçiyor.

@goyucel

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!