Güncelleme Tarihi:
Uzmanlara göre, kendisiyle sorunu bulunmayan ve mutlu olabilen, planlı birinin aslında ‘Pazartesi Sendromu’na tutulması sık olan bir şey değil. Çünkü programlı insan için günün önemi yok. Ancak her işini son ‘an’a bırakanlar için aynı şey geçerli değil. İki günlük tatilin ardından gelecek olan yeni hafta, bu tip insanlarda yeni sorunların da başlangıcı olabilir. Okul-sınav- ödev arasında koşturan öğrenciler de bu sendroma kapılabilir. Özellikle eğer o hafta sınav varsa ve çalışılmamışsa stres bunu daha da tetikler. “Aslında pazartesinin sendrom olup olmayacağı kişinin kendi elinde” diyen Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tuncay Ergene, bunun kişiler arası ve aile içi iletişimde sorunlu ve okul hayatında uyumsuzluk yaşayan öğrencilerde daha sık görüldüğünü belirtiyor. Prof. Dr. Ergene’ye göre, bu özünde bir iletişim sorununu barındırıyor. Öğretim üyesi, konuyla ilgili şunları anlatıyor:
İLK SİNYALLER PAZAR GECESİ BAŞLAR
İki günlük hafta sonu tatili yapıp, hafta başı okula, staja giderken yaşanan gerginliğe ve isteksizliğe ‘Pazartesi Sendromu’ adı verilir. Fiziksel ve psikolojik taleplere karşı vücudun fizyolojik olarak verdiği bir yanıt, bu. Stres kaynaklı ve daha çok iş stresi kökenli bir durum. Kişiler arasında, aile içinde sosyal ilişki sorunları yaşayan bireylerde daha şiddetli görülür. Stres, günümüz modern toplumunun hastalığı ve bir gerilim durumu. Organizmanın fiziksel ve ruhsal sınırlarının zorlanması sonucu ortaya çıkar. Öğrencilerin yaşadığı stres, belli bir sorumluluk ve risk sonucu oluşur. Hem bireysel hem de okulda yapılması gereken etkinliklerin özelliklerinden kaynaklanabilir. Büyük bir beklentiyle yapılması düşünülen bazı işler birikir ve hafta sonuna bırakılır. Ancak iki günlük tatilin bitmiş olması, öğrenciler üstünde gerginlik yaratabilir. İşler ve ödevler yapılmayınca pazar gecesi, ‘Pazartesi Sendromu’nun ilk sinyalleri gelmeye başlar. Birkaç saat sonra girilecek yeni bir haftaya direkt olarak endişeli yaklaşan insanların içinde bulundukları bu sendrom, çeşitli şekillerde kendini gösterir. Unutulan ödevler, tamamlanması planlanan işler, hazırlanması gereken kıyafetler, kaygı, pişmanlık gibi durumlar kendine ve çevresindekilere karşı öfke gibi hoş olmayan duyguları ortaya çıkarabilir.
YÜKSEK BEKLENTİ ÖĞRENCİLERE AĞIR GELEBİLİR
Kişiler arası iletişimi bozuk olan, aile içi iletişimde sorunlu ve okul hayatında uyumsuzluk yaşayan öğrencilerde daha sık görülen ‘Pazartesi Sendromu’, aslında tamamen bir iletişim sorununu özünde barındırır. Örneğin okul yaşamında öğretmenlerin ve velilerin yüksek talep ve beklentileri, çalışılması gereken konuların fazlalığı veya azlığı, ortaöğretim ve üniversite merkezi sınavlarına hazırlanma, yorgunluk, bıkkınlık, belirsizlik, takdir görememe, güvensizlik öğrencilerde bu duruma yol açabilir. Tatil sonrası bu rutine dönmek, hayatın gerçekleriyle yüzleşmek ağır geliyor olabilir. Bu sendrom, mükemmeliyetçi kişilerde daha yaygın. Hata yapmak istemeyen, kusursuzluk çabasında olan aşırı titiz öğrencilerde sıklıkla görülebilir. Ayrıca sürekli erteleme davranışı sergileyen çocuklarda da rastlanır.
HAFTA BAŞI BİLİNMEZİ TEMSİL EDER
Pazartesi gününün, hayatın bilinmeyen problemlerine açık oluşu, bilinmezi temsil etmesi de kaygı yaratan başka bir gerçek. Tamamlanmamış ev ödevleri, hazır olunmayan testler korkuyu tetikler. Yine haftanın ilk günü olması nedeniyle pek çoğumuzun zihninde bir dizi rahatsızlık veren olayların başlangıcının simgesi şeklindedir. İki gün boyunca geçirilen güzel vakit sonrası, okula gitmek istemeyen öğrenciler için pazartesi adeta bir kâbus olabilir. Okuyup aynı zamanda çalışan öğrenciler de, hem eğitim hem de iş hayatı içinde bulunanların sıkıntılarını yaşar. Kendisiyle mutlu olan insanların bu sendromun etkisine girmeleri zor. ‘Pazartesi Sendromu’ndan kurtulmak için öncelikle kişinin kendisiyle mutlu yaşayabilmesi gerekir. Kişiliğiyle bir huzursuzluğu ve sorunu olmayanlar, başkalarıyla da kolay kolay problem yaşamaz, sakin ve gerçekçi olur. Yani pazartesinin sendrom olup olmayacağı tamamen kişinin elinde.
NE YAPMALISINIZ?
Prof. Dr. Ergene, bu sendromun olumsuz etkilerini azaltmak için öğrencilere şunları öneriyor: