Güncelleme Tarihi:
Salgının öğrenciler üzerindeki etkilerinin daha uzun süreli olacağıyla ilgili öngörüler de var. Diğer taraftan eğitim-öğretime verilen aralar ya da kapanmalar sadece öğrencileri etkilemedi. Öğretmenler ve aileleri de etkilerken toplumsal ve ekonomik sonuçlar da ortaya çıktı. Ülkemizde salgının başlamasıyla birlikte okullara ara verildi ve akabinde uzaktan eğitime başlandı. Bu hızlı ve etkin çözümde ülkemizde daha önce kurulan Eğitim Bilişim Ağı (EBA) gibi projelerin de katkısı oldu. Salgın sürecinde sistem daha da güçlendirildi ve yeni uygulamalar hayata geçirildi. Uzaktan eğitim uygulamalarında ülkemiz dünyada önemli başarılar gösteren ülkeler arasında yerini aldı. Bu önemli adımlar atılırken uzaktan eğitimin başarısı, erişim sorunu, yeni sürece ailelerin etkisi, öğrenci motivasyonu, dezavantajlı grupların durumu, öğrenme kayıpları ve öğrenciler üzerindeki psikolojik etkileri gibi konular tüm dünyada tartışılmaya başlandı.
AİLELER ÇOCUKLARIN EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ KAYGI YAŞIYOR
Öğrencilerin uzaktan eğitimden yararlanabilmeleri ve erişim sorunlarının çözümüne yönelik adımların atılmasının yanında öğrencilerin öğrenmelerine engel teşkil edilebilecek aile içi sorunların da üzerinde durulması gerekiyor. Bazı çocuklar bu anlamda destekleyici ve sağlıklı bir aile ortamına sahipken bazılarının da bunlardan yoksun olabileceği göz ardı edilmemeli. Ailelerin yaşadıkları sosyo-ekonomik sorunlar çocukların uzaktan eğitimden yaralanmalarını olumsuz etkilerken aile içi şiddet, ciddi zihinsel sağlık sorunları, ihmal ve istismarla karşılaşma olasılığına yönelik neler yapılabileceği de tüm dünyada konuşulmaya başlandı. Bu olumsuz yaşantıların öğrenme üzerinde büyük etkileri oluyor. Ailelerin yeni sürece uyum sağlamalarını etkileyen çok farklı faktörlerden söz edebiliriz. Sağlıklı aile içi ilişkilerin olduğu ortamlarda, aileler çocuklarının eğitimleriyle ilgili kaygılar yaşadıkları gözleniyor. Amerika Psikologlar Derneği’nin Mayıs 2020’de yaptığı COVID-19 dönemi stres araştırmasında ebeveynlerin daha çok stres yaşadıkları bulundu, diğer bir stres kaynağı olarak ise çocuklarının online eğitimiyle ilgili yaşadıkları, bu oran yüzde 71. Yine İngiltere’de yapılan bir araştırmada ebeveynlere “Sizce, çocuğunuz okula döndüğünde okulların neye odaklanması gerekir?” sorusuna yüzde 70’i ruh sağlığı derken müfredat öğrenimi yüzde 57 ile ikinci sırada yer aldı.
COVID-19 KORKUSU ÖĞRENCİLERİN KARİYER STRESLERİNİ ETKİLİYOR
Ülkemizde de pandemi sürecinin çocuklar üzerinde psikososyal etkileri üzerine araştırmalar yapıldı. Diğer taraftan COVID-19 korkusunun depresyon, anksiyete ve stres üzerinde etkili olduğuyla ilgili araştırma bulguları da mevcut. Benim araştırma grubunda yer aldığım, üniversite öğrencileri üzerine yaptığımız bir çalışmada ise COVID-19 korkusu öğrencilerin kariyer streslerini de etkilediğini ortaya koymuştur. Mevcut durum öğrencilerin en çok kariyer sürecini etkiliyor. Bu bağlamda öğrencilerin kariyer gelişimlerini destekleyici programlar hazırlanmalı ve uygulanmalı. Dünyada sağlık sistemine yapılan yatırımların zorunlu olarak artmasıyla özellikle az gelişmiş ülkelerde eğitime yapılan yatırımların giderek azalacağı konusunda kaygılar artıyor. Bu kaygılar çocukların okula devam etmesi noktasında da yaşanıyor. Save the Children’s Resource Centre tarafından yayımlanan bir raporda, 9 milyondan fazla çocuğun okulu bırakma riski altında olduğu, Nijer, Mali ve Çad’ın çocukların en savunmasız olduğu ülkeler listesinin başında yer aldığı ve az gelişmiş ülkelerdeki çocukların da yine risk altında olduğu belirtiliyor. Diğer taraftan gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde de uzaktan eğitimin çocukların öğrenme sürecindeki kazanımları sağlayıp sağlayamaması ve her şeye rağmen yüz yüze yapılan eğitimin yerini alıp alamayacağı konusu da tartışılılıyor. 2021 yılı bahar döneminde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de okulların açılıp açılmamasına ya da hangi modelin uygulanacağı salgının seyrine bağlı olarak karar verilecek. Beklentiler aşıyla birlikte alınan tedbirlerin etkili olacağı ve okulların açılmasının elzem olduğu yönündeki bu görüşün çocukların gelişimleri, okulun fırsat eşitliği sağlaması ve öğrenme kayıplarının giderilmesi açısından da önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Bu bağlamda okulların açılmasıyla birlikte;
- Öğrencilerin sorunları belirlenmeli ve okul psikolojik danışmanları tarafından müdahale programları uygulanmalı. Sağlıksız aile ortamının etkileri, yas ve kayıplar çocuklarda kaygı ve korkuya neden olur.
- Öğrenme kayıplarının ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalı. Bunu yaparken öğrencilerin bireysel farklılıkları gözardı edilmemeli. Programlar öğrencilerin bireysel öğrenme hızlarına ve hazırbulunuşluk düzeylerine göre de yapılandırılmalı.
- Pandemi süreci öğretmenlerin sorumluluğunu azaltmadı aksine arttırdı. Öğretmenlerin de her yönden güçlendirilmesi ve desteklenmesi psikolojik iyi oluşlarına önemli katkı sağlayacaktır. Öğretmenler öğrencilerin öğrenme kayıplarının azaltılmasında ve etkili çalışmalar yürütülmesinde önemli bir rol üstleniyor. Bu süreçte ebeveynlerle etkili iletişim kurulması da gerekiyor.
- Dünyada konuşulmaya başlanan ‘Ebeveyn Dostu Okullar’ için çalışmaların da planlanmalı. Pandemi öncesinde de ebeveynler okulların önemli bir paydaşıydı. Ancak bu süreç okulların ebeveynlerle daha etkili iletişim kurması ve bilgilendirmelerin yapılmasını gerekli kılıyor. Farkındalığı yüksek ve ilgili ailelerin çocukları daha az öğrenme kaybı yaşıyor hem çocuklarına daha empatik yaklaşıyor hem de uygun rol model oluyorlar.
- Bütün öğrenciler teknolojik destekli eğitimden okul dışında da yararlanması için desteklenmeli.
- Öğrencilerin okul performansları için yapılan değerlendirmeler gözden geçirilmeli. Okullarda ve üniversitelerde sınav odaklı olmaktan çok proje odaklı değerlendirmelere yönelik stratejiler geliştirilmeli.
- Öğrenciler uzaktan eğitim sürecinde teknoloji bağımlılığı riskiyle karşı karşıya kalmalarına rağmen bilinçli teknoloji kullanımının kitaplara ulaşma, dil becerilerini geliştirme, el-göz koordinasyonunun iyileşmesi, görsel dikkat kapasitesini ve problem çözme becerisini arttırma gibi yararlarından da söz edebiliriz. Dolayısıyla teknoloji öğrencilerin iletişimi ve işbirliğine dayalı öğrenmesi üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır. Bunun da ailelerin istekli olmasına ve çocuklarına zaman ayırmasına bağlı olduğu unutulmamalı.
Sonuç olarak okulların açılmasıyla birlikte pandemi sürecinin psikolojik etkileri dikkate alınmalı, öğrencilerin öğrenme kayıplarının giderilmesine yönelik stratejiler geliştirilmeli. Salgının tamamen ortadan kalkması belli bir süre daha alacağı düşünüldüğünde, okullarda yüz yüze yapılan eğitim online olarak derslere katılamayan öğrencilere ulaştırılması için sınıfların gerekli teknolojik donanıma sahip olması da sağlanmalı. Uzaktan eğitimin daha çok öğrenciye ulaştırılması noktasında da çalışmaların yapılmasında yarar var. Tüm bunları yaparken ebeveyn katılımının önemi bu süreçte giderek daha da önemli hale geldi, bu konuda çalışmalar da yapılmalı.
PROF. DR. M. ENGİN DENİZ KİMDİR?
İlk ve ortaokulu İskilip’te okudu. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma lisans programını 1994’te tamamladı. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalında 1997 yılında yüksek lisans ve 2002 yılında doktorasını tamamladı. Rehberlik ve psikolojik danışma alanında 2006’da doçent ve 2012’de profesör oldu. Yazarın, ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış çok sayıda makaleleri, ulusal ve uluslararası kongrelerde sunulmuş bildirileri ve kitapları bulunuyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapan Deniz aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi Öğrenci Dekanlığı görevini de yürütüyor. Prof. Dr. Deniz, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Şube Başkanıdır.