Güncelleme Tarihi:
Bakan Suat Kılıç, Samsun’da gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Yüksek öğrenimdeki öğrencilerle ilgili tartışmanın bir miktar mecra dışına taştığını söyleyen Bakan Kılıç, “Sürecin başında sayın Başbakanımızın hem bir baba hem de devletinin geleceğini düşünen bir siyasi lider, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kaygılanmasına neden olan esas sorunun kaynağında ‘apart yurt’ olarak işletilen yapılar var. Buralarla ilgili bizim ciddi kaygılarımız mevcut” dedi. Kılıç, “Özel sektördeki yükseköğrenim yurtlarını denetleme sorumluluğu şuan Milli Eğitim Bakanlığı’nda ancak onların yükü ve ödevleri çok çok ağır. Bakanlar kurulunda alınan bir karar doğrultusundan özel sektör tarafından çalıştırılmakta olan yükseköğrenim yurtlarını denetleme ve kriterlerini oluşturma görevi çıkarılacak bir kanunla KYK’a devredilecek” diye konuştu.
Devlet gençlerin beden ve ruh sağlığından sorumlu
Söz konusu tartışmayı tekrar doğal mecrasına çekmek gerektiğini, gençlerle ilgili tartışmanın gençleri ve ailelerini incitmeyecek boyutta sürdürülmesini isteyen Bakan Kılıç şöyle konuştu:
“Ebetteki burada farklı görüşler seslendirilebilir. Bu farklı seslerin olması demokratik bir toplumun göstergesidir. Tartışmayı gerçek zemininde tartışmak, gerçek olgularla ele almak lazım. Beni sürecin başından beri üzen konu maalesef Başbakanımızın mesajlarının gerçek mecrasında ve kast edilen anlamda tartışılamamış olmasıdır. Herkesin bahsettiği kavram hukuk kavramıdır. Herkes Anayasa'dan, hukukun üstünlüğünden bireyin hukukundan bahsediyor. Ama hukukun üstünlüğünden bahsedenler maalesef Anayasa'nın devlete ve hükümete yüklediği görevleri hatırlamaksızın cümleler kuruyor. Anayasamızın apaçık maddelerinde yer aldığı biçimiyle devlet; gençleri alkol ve madde bağımlılığından, beden, ruh sağlığını korumakla mükelleftir. Devlet gençleri uyuşturucu müptelası olmaktan korumakla mükelleftir.”
MEB’in iş yükü hafifletiecek
Sürecin başında Başbakan Erdoğan’ın hem bir baba hem de devletinin geleceğini düşünen bir siyasi lider ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kaygılanmasına neden olan esas sorunun kaynağında apart yurt olarak işletilen yapıların olduğunu hatırlatan Bakan Kılıç konuşmasını şöyle sürdürdü: “Buralarla ilgili bizim ciddi kaygılarımız var. Bir; apart dediğimiz binaların çoğunun tabelası yurt tabelası, iş yeri açma izin belgesi var mı? Çoğunda yok, ruhsatlandırma süreçleri tamamlanmış mı? Çoğunun maalesef ruhsatlandırma süreçleri tamamlanmış değil. Bugün yurt açmak isteyen bir işletmeciden yangın merdiveninden, yemekhanesine, güvenliğinden doğalgaz sistemine kadar bir çok kriter isteniyor. Ama apart olan bir yerde stüdyo tipi dairelerin kiralanması şeklinde işleyiş var fakat bütüne bakıldığında o tek tek kiralanan stüdyo dairelerin tamamında işletme açısından bir yurt mantığı var. Bir özel yurt çalıştıran ile apart çalıştıran arasından vergilendirme açısından ruhsatlandırma açısından bir eşitsizlik mevcut. Bir hukuksuzluk hali var ve bu hukuksuzluk halinin hukuksuzluk yapan lehine bazı maddi kazanımları var. Bunları bir standarda kavuşturacağız. Bu konuyla ilgi bir yasal düzenleme gerekirse bu yönünde bir çalışma yapılması kolaylıkla mümkün."
Pazartesi günü toplanan Bakanlar Kurulu toplantısında karar altına alınan ama kamuoyunun dikkatinden kaçan bir konu olduğunu vurgulayan Bakan Kılıç konuşmasını şöyle sürdürdü: " Şuan Türkiye’de bakanlığımıza bağlı olarak faaliyetlerine devam eden Yüksek Öğrenim Kredili Yurtlar Kurumu (KYK) bünyesinde 310 bin 800 yurt yatak kapasitemiz var. Yüzde 60’ı kız, yüzde 40’ı erkek öğrencilerimiz tarafından kullanılıyor. Bunun dışında yaklaşık 200 bin yatak kapasitesi özel sektörde var. Özel sektördeki yükseköğrenim yurtlarını denetleme sorumluluğu şuan Milli Eğitim Bakanlığı’nda ancak onların yükü ve ödevleri çok çok ağır. Bakanlar kurulunda alınan bir karar doğrultusundan özel sektör tarafından çalıştırılmakta olan yükseköğrenim yurtlarını denetleme ve kriterlerini oluşturma görevi çıkarılacak bir kanunla KYK’a devredilecek. Atılacak olan bu yasal adım zaten sektördeki boşluğu ve başıbozukluğu büyük ölçüde ortadan kaldıracak tekrar ifade ediyorum. Sayın Başbakanımızın kaygıları özel yaşama müdahale etme yönünde bir yaklaşım değildir. Başbakanımızın kaygısı bu ülkenin geleceği olan gençlerimizin sağlıklı koşullarda barınma, eğitim alma ve geleceğe öz güveni yüksek bireyler olarak anne ve babaların beklentileri doğrultusunda hazırlanmasına yönelik bir sorumluluğun yansımasıdır. Bizim yükümüz son gelişmeyle birlikte biraz daha artacak ancak, özel sektördeki tüm yurtların güvenlik, barınma, tesisat koşulları bir standarda kavuşmuş olacak. Acı kötü dramatik anne ve babaların hayallerini yerle bir eden, onları üzüntüye sevk eden olayların yaşanmasına da büyük ölçüde engel olunmuş olacak.”
Kılıç, “163 yeni yurdun Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna kazandırılmasıyla devam eden kiralama işlemleri de ilave edildiğinde, önümüzdeki yıl itibarıyla bu sene 310 bin olan yurt yatak kapasitesi 450 bin rakamına ulaşmış olacaktır” dedi.
Türkiye’de yeterli yurt bulunmadığı konusunda eleştiriler olduğunu ifade eden Kılıç, “Hemen bir rakam vermek istiyorum, Türkiye’de 2002 yılında koğuş sistemi, yani 12 kişilikten başlayıp 40 kişiye kadar ulaşan odalardaki toplam yatak kapasitesi 188 bin civarındaydı. Bugün biz koğuş sistemi yurt inşa etmiyoruz. Yurt odaları bugün 1 veya 3 kişilik. Her odanın içinde duşu ve tuvaleti var. Her odanın içinde ücretsiz internet hatları var. Her odanın içinde gençlerimizin gardırobu, ders çalışma masası ve kitaplık rafları var. Yeni standartlar bu şekilde biçimlendi” diye konuştu.
Koğuş sistemi kalkıyor
Eski koğuş sistemindeki yurtları 40, 20, 12 kişilik odaları kaldırarak maksimum kalabalık odayı 8 kişide tutacak biçimde bu yaz bir düzenleme yaptıklarını anlatan Kılıç, “Önümüzdeki yaz ayları itibarıyla koğuş sistemini Türkiye’de tamamen terk edeceğiz” dedi.
Bakan Kılıç, 163 yeni yurt inşaatına devam ettiklerini vurgulayarak, “163 yeni yurt inşaatının Türkiye Cumhuriyeti ekonomisine maliyeti 2,5 milyar liradır. Eski rakamla 2,5 katrilyon lira. 163 yeni yurdun Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna kazandırılmasıyla devam eden kiralama işlemleri de ilave edildiğinde önümüzdeki yıl itibarıyla bu sene 310 bin olan yurt yatak kapasitesi 450 bin rakamına ulaşmış olacaktır” ifadelerini kullandı.
Yeni yurtlar kiralanacak
Türkiye’de yaklaşık 3 milyon üniversite öğrencisi olduğunu bildiren Kılıç, şöyle devam etti:
“Yurt binalarını inşa etmek oldukça pahalı bir yatırım. Sadece devletin parasıyla, merkezi bütçeden bina inşa etmek değil, bununla birlikte hem özel sektörde uygun olan binaları kiralamak yolunda bir operasyon geliştirdik. Ayrıca kendi projesini getiren bir gayrimenkul yatırımcısına 15 yıl kiralama garantisi vererek yapacağı yurdu tamamen devlete 15 yıl teslim etme imkanını vermiş bulunuyoruz. Önümüzdeki birkaç gün içinde 6 aydır üstünde çalıştığımız bir kiralama şartnamesi ulusal gazetelerde ilan edilecek ve Türkiye’nin 65 ilinde ev kiralama taahhüdüyle devlet tarafından 15 yıla kadar süreyle kiralama garantisi içeren yeni yurtların kiralanmasına gidilecektir.”
Ailelerin tamamı devlet yurtlarını istiyor
“Biliyorum ve inanıyorum ki ailelerin tamamı kız ve erkek evlatlarını devlet yurtlarında barındırmak istemektedir” diyen Kılıç, şöyle konuştu:
“Çünkü devlet yurtlarında barınmak, özel sektör tarafından işletilen yurtlarda veya apartlarda barınmaktan, kesinlikle ve tartışmaya mahal olmayacak biçimde çok çok daha güvenlidir, devlet yurtlarında barınmak özel yurtlarda barınmaya göre yaklaşık yüzde 60-70 daha ucuz ve uygundur. Devlet yurdunda kalan her bir kızımıza ya da delikanlımıza devletimiz tarafından ayda 200 lira yemek katkısı verilmektedir. Yurt konaklama ücretlerinin 80 ile 180 lira arasında değişkenlik gösterdiği dikkate alınırsa en yüksek ücretli yurdumuzda kalan gencimizin cebinde, yemek katkısı kendisine verildikten sonra artı 20 lira kalmaktadır. Devlet yurtlarında kalmak, giriş çıkış saatlerinde intizam ve disiplinden dolayı anne ve baba tarafından kesinlikle tercih edilen bir yöntemdir. Madem ki anne ve babalar devlet yurdunda kız ve erkek evlatlarını barındırmaya bu kadar istekli ve devletimiz barınma imkanlarını oluşturmakta bu kadar arzulu, her yıl 2,5 milyar lira kaynak ayırıyoruz bu iş için. O zaman geri kalan tek şey var, kiralama işlerini hızlandırmak. Çünkü üniversiteler, yeni kurulan fakülte ve yüksekokullara tek imzayla artırılan kontenjanlar sayesinde çok yüksek sayıda öğrenci alabilmektedir.”
Karabük örneği
Bakan Kılıç, Karabük’ün merkez nüfusunun 100 bin civarında, üniversitesinin öğrenci mevcudunun ise 32 bin olduğunu vurgulayarak, “Bakıldığı zaman 100 bin nüfuslu bir kentin 32 bin öğrenci mevcudunu barındırabilmesi hiç de kolay değil. Ev kiralayacak olsa, yeterince kiralamaya müsait ev mevcut değil. Bugün biz yurt kiralamaya Karabük’te bina bulamıyoruz ama sürekli bina inşaatlarına devam ediyoruz. Bin kişilik bir öğrenci yurdu açtık. 750 kişilik yeni bir öğrenci yurduna devam ediyoruz ama bunların da yetmesi mümkün değil. Tabi bu arada maalesef gayrimenkul sahiplerinin bu fırsatı kara dönüştürme arzuları var. Çok sayıda öğrenci var, aynı miktarda konut arzı yok” dedi.
“Bunu bütün illerimiz için ifade ediyorum, bütün illerimiz için konut arzı yok” diyen Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öğrenciye ev kiralayan gayrimenkul sahipleri maalesef 300 liralık evi 500 liraya, 500 liralık evi bin liraya, bin liralık evi 2 bin liraya kiralama yoluna gidebiliyor. Bu takdirde ne oluyor, öğrenci bütçesi bin liralık kirayı ödemeye müsait olmadığından, normalde 3-4 kişinin sağlıklı koşullarda barınması gereken evde 5-6 genç barınabiliyor. Bunlar Türkiye’de bilinen sorunlar. Devam eden işlemler ve kiralama konsepti doğrultusunda bu sorunlar aşılmış olacak ama yine şu noktaya gelmek isterim. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, hukuk devletinin temel kaidesi bireyin hukukunu ve özel yaşama alanını korumaktır. Özel yaşama müdahale yönünde hükümetimize ve sayın Başbakanımıza atfedilen yaklaşımlar kesinlikle gerçek dışıdır, kesinlikle hak etmediğimiz yaklaşımlardır. Biz AK Parti siyasi hareketi olarak 2007 senesinde Türkiye’yi daha sivil, daha özgür, daha demokratik, bireyi ön plana alan ve özel yaşam alanına alan bir anayasaya kavuşturmak için büyük riskleri göze almış bir siyasi hareketiz. Biz yine 2010 yılında daha sivil, daha demokratik, daha özgür, bireyin hukukunu koruyan ve özel yaşamı güvence altına alan anayasa paketini referanduma taşıyan bir siyasi hareketiz.”
Gezi Parkı eylemlerine katılan öğrenciler
Bakan Kılıç, bir gazetecinin “Gezi Parkı eylemlerine katılan öğrencilerin YURTKUR’a ait yurtlardan çıkarıldığı” iddialarıyla ilgili görüşünü sorması üzerine, şunları söyledi:
“Herhangi bir gencimizin devlet yurtlarından, şu olaya ya da bu olaya, bu harekete katıldığı için çıkarılması söz konusu değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde kurallar, kaideler çalışır. Hukuk adamları savcısından hakimine, güvenlik birimleri polisinden jandarmasına hukuk devletinin sınırları içinde kalmak kaydıyla sadece kanunların ve paralel metinlerin gereğini yerine getirebilirler. Mesele Gezi Parkı meselesi değil, mesele Gezi Parkı’na paralel eylemler meselesi de değil. Mesele, Kredi ve Yurtlar Kurumunda barınma koşullarını ihlalle ilgili eylemler meselesidir. Kredi ve Yurtlar Kurumunda barınma koşullarına yönelik genelge ve yönetmelikleri ihlal eden birey ve öğrencilerle alakalı elbette yurt kurumunun disiplin süreçlerini çalıştırmasından daha doğal bir şey olamaz. Elimde benim bir sayı yok, Gezi Parkı olaylarıyla da alakası yok. Her yıl Kredi ve Yurtlar Kurumundan suç unsuru taşıyan farklı eylemlere katıldığından dolayı çıkarılan gençler bulunabiliyor. Bugün bunlarla ilgili bir sayı elimde yok ama Kredi Yurtlar Kurumunda barınan 310 bin gencin güvenliğini sağlamak, onları siyasi ve ideolojik hatta zaman zaman şiddet içeren olayların ortasında bırakmamak, anne babaların gözünü arkada bırakmamak, yurtların güvenliğini sağlamak, benim ve benimle birlikte arkadaşlarımın görevidir.”