Güncelleme Tarihi:
1989’da sahibi oldukları arsada önce anaokulu, sonra da ilkokul, ortaokulu ve lise açan Tavukçuoğlu ailesi, Özel Atacan Eğitim Kurumları adını verdikleri okullarında, “Her şey sevgiyle başlar” sloganıyla hareket ettiler. Kurucu temsilcisi Yusuf Tavukçuoğlu, 30 yıl önce sebze meyve yetiştirdikleri bahçelerine açtıkları eğitim kurumlarına kendisinin de matematik öğretmeni olarak başladığı meslek hayatını
İnşaatçı bir aile olarak, eğitim kurumu açtınız ve 30 yıldır devam ediyor
İyi ki bu işin içine girdik diye düşünüyorum. Samimiyetimle söylüyorum çok fazla para kazanmak değil derdimiz, vatan sevdalısı insanlar yetiştirmektir. Yani ne olursa olsun önemli olan ülkesini seven, ülkesine güvenen, insanını seven, insana değer veren bir kitleyi yetiştirebilmek, bu yolda da devam etmek. Ben yirmi 22 yıl buranın resmi genel müdürlüğünü yaptım. Emekli olduktan sonra, kurucu temsilcisi olarak kurumuma ve Türk milli eğitimine destek vermeye devam ediyorum.
30 yıl ayakta kalmanızın sırrı ne?
- Doğru ve adaletli olmak. Öğretmen de bir eğitim kurumunda önemli.
Siz bu seçimi yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Bizim başarımızın en önemli sırrı “takım oyunu”na önem vermemiz. Bizde bireysel başarı hiçbir zaman başarı olarak kabul edilmez. Bireysel başarıları mutlaka takım ruhuna taşımamız gerekiyor, takım başarısı olacak başarı da hepimizin başarısızlık da hepimizin olacak. Bu kurumda kimse kurumun önüne geçmiyor, öyle bir şansı da yok zaten. Bizler gideriz, yerimize başkaları gelir. Ama Atacan’ın ruhu, kimliği, misyonu, vizyonu aynen devam eder. O çizgi hiçbir şekilde bozulmadan sürer. öğretmenlerimizi alırken, önce bölüm ve zümre başkanlarımız seçer. Sonra yönetim onaylar. Ben bugüne kadar bu kuruma “şu öğretmeni alın” demedim, demem de, bir eğitimci olarak da dememem gerektiğini düşünüyorum. Biz planlı programlı okul gelişim modelini uygularız. Kendi içimizde öğretmen, öğrenci ve velilerimizle birbirimizi eğiterek ileriye doğru gitmeye çalışırız. Anaokulu ve ilkokul 4’e kadar mülakat sistemiyle öğrenci alıyoruz.
Uzun yıllar Türkiye ÖzelOkullar Derneği’nde görev yaptınız.
- Yaklaşık 20 yıldır Türkiye Özel Okullar Derneği’nde görev yapıyorum. Biz arkadaşlarımızla dernekte gerçekten çok farklı çalışmalar yaparak bugüne geldik. Yine derneğimizin içindeyiz ve orayı daha iyi noktalara getirmeye çalışıyoruz. Dernekte genel sekreter olarak başladım. Başkan yardımcısı, sınav yürütme kurulu başkanı, eş başkanlık yaptım. Şimdi de dernekteki en üst düzey kurul olan Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığını yapıyorum. Arkadaşlarla birlikte elimdegeldiğince destek olmaya çalışıyorum derneğime ve ülkemin eğitimine. Aynı zamanda Türkiye Borsalar Odalar Birliği Eğitim Meclisi Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyorum.
Şu anda bazı özel okullarda birtakım sıkıntılar yaşanıyor. Velilere neler öneriyorsunuz?
Bu anki tabloyu görebilmek için biraz geriye 4-5 yıl geri gitmek lazım, dershanelerin kapanmasıyla birlikte bazı okullar açıldı. Bu hataydı.
Burada yavaş yavaş yanlışlar çıkmaya başladı. Dünyanın birçok yerinde eğitimci değilseniz bu işi yapamıyorsunuz. Ülkemizde eğitim konusunda hiçbir bilgi ve yeterliliğiniz olmasa da okul açabiliyorsunuz. Yani paranız varsa eğitime girebiliyorsunuz. Üniversiteyi bitirmiş, liderlik yapmış, birçok kurumda çalışmış arkadaşlarımıza, o insanlar talimat veriyor ve kurumu yönetmeye çalışıyor. Kurum sahibi işi ne kadar bilirse alt kadro o kadar götürür bu işi. Bence okul sayısının ikiye katlanması için yapılan çalışmalar hataydı. Bahçesi olmayan, standartlar yönergesine uymayan birçok okul açıldı. Bunların çoğu kapanacak, kapanması da gerekiyor bana göre. Çünkü
bu ülkenin eğitim sistemine zarar vermeye kimsenin hakkı yok. Ülkenin geleceği ile ilgili kimse böyle bir şeyi yapmamalı. Gerçekten bu
işi yapacak olan kurumlar varlığını sürdürmeye devam etmeli. İşletme mantığı hiçbir zaman eğitim mantığının önüne geçmemeli. Bizim
işimizde ‘eğitim’ her zaman ilk sırada olmalı. Hizmetini vereceksin, karşılığını alacaksın. Kurumlarımızdaki bu sıkıntının en büyük
sebeplerinden biri kurumdan kazanılan paranın yine kuruma yatırılmaması. Bunu inşaata ya da başka bir yere yatırırsanız o zaman kurumun içini boşaltmış olursunuz. Okulda iç memnuniyet çok önemli.
EĞİTİM DÜNYASI İYİ BİR YER GİTMİYOR
Dürüst olmak gerekirse eğitim dünyası, özel okullar çok çok iyi bir yere gitmiyor. Birtakım temel değişiklikler gerekiyor. Temel
değişiklikleri yaparken eğitimcilerle, bu işin mutfağında olan insanlarla oturup bir şeyler yapmak lazım. Eğitimde yanlış çok kolay düzelmiyor, bu nedenle yanlış yapmamamız gerekiyor. Her şeyden önce eğitim ilkelerinin başında yer alan “milli olma” kavramının altını kalın kalın çizmemiz lazım. Milli eğitim ilkelerinin kişiler üstü bir özellikte olması gerektiğini de unutmamalıyız.
VELİLER OKUL SAHİBİNİN KİM OLDUĞUNU İYİ ARAŞTIRMALI
Okul binalarının kiraları çok yüksek. Kurumun bütçe hesaplarını oluştururken önce öğretmenimin, çalışanımın parasını ayırırım ondan
sonra para kalırsa okula yatırım yaparım. Öğretmenimin parasını bir başka işte kullanıp da ona o sıkıntıları yaşatmam. Alın terinin karşılığını zamanında vermemiz gerekiyor, iç memnuniyetin en önemli şeylerinden biri bu. Velinin okul seçerken her okul için çok iyi
bir araştırma yapması gerekiyor. Okulun sahibinin, yöneticisinin kim olduğunu öğrenmeli. Çünkü okul kurum sahibi ne kadar bu işi
biliyorsa, yöneticiler de bu işi o kadar iyi yaparlar. Son 4-5 senede eğitim dünyasına o kadar farklı kişi girmeye başladı ki, ciddi sorunlar
yaşanıyor. Veliler çocuğunu göndermeyi düşündükleri kurumun velilerinden bilgi alabilir. En önemlisi mutlaka kurum sahibi ve yöneticileri ile tanışsınlar. Çünkü, yarın tekrar yüz yüze geldiklerinde bir şeyler söyleme hakları olsun.
KURUMUN ÇÖZÜM BULMA REFLEKSİ ÖNEMLİ
Veliler gittikleri okulda sıkıntı yaşadıklarında o kurumun çözüm bulma refleksini iyi öğrenmeli. Çözüm odaklı bir kurumu tercih etmeli. Yaşadıkları bir sorun hemen çözülüyor mu ona bakmalı. Kurumun çocuklara sosyal alanı yaratıp yaratmadığı incelemeli. Okulun sadece öğrenciye değil, öğretmene de bilgi, beceri, kültür kazandırıp kazandırmadığı çok önemli. Çocuğa hizmet verebilecek bir kültürel yapıya sahip olup olmadığı araştırılmalı. Kuruma girildiğinde duvarların süslü olması önemli değil, içerdeki ruhu ve havayı araştırmalı veliler.
EĞİTİM, HİÇBİR SEKTÖRE BENZEMEZ
Ben eğitimde franchise olmasına karşıyım. Eğitimde böyle bir şey olmaz. Örneğin benim okullarımda bir misyonumuz, vizyonumuz var. Farklı il ve yerlerin öğrenci ve öğretmen yapısı hatta velisi buradaki ile aynı olmayabilir. Merkezden idare etmek, kurallar koymak çok da doğru yürümez. Buradaki velinin, öğrencinin kültür yapısı, algılaması çok farklı. Merkezdeki sistemle diğer yerlerdeki sistemler farklı olabilir. Eğitim sektöründe isim hakkının verilmesine müsaade edilmemeli. Çünkü eğitim sektörü diğer hiçbir sektöre benzemez.
Kimdir?
1955’te Rize’de doğdu. İlkokulu Rize’de bitirip İstanbul’a geldi. Ortaokul, lise ve yükseköğretimini İstanbul’da bitirdikten sonra Matematik öğretmeni olarak görev yaptı. İki yıl dershane öğretmenliği yaptı. Atacan Eğitim Kurumları’nın ilk basamağı olan anaokulu bölümünü 1989’da kurucu temsilcisi olarak açtı. Anaokulundan sonra ilköğretim okulu ve liseyi açarak genel müdürlük görevini üstlendi. 1999’da Türkiye Özel Okullar Derneği’ne girdi. 2001-2003 yılları Genel Sekreterlik, 2004-2005 yılları arasında Sınav Yürütme Kurulu Başkanlığı yaptı. 2006-2013 tarihlerinde Başkan Yardımcısı oldu. 2004-2005 yıllarında Türkiye Bilim Vakfı Yönetim Kurulu’nda görev yaptı. 2013-2017 yılları arasında derneğin eş başkanlık görevini üstlendi. Halen Türkiye Odalar Borsalar Birliği Başkan Yardımcılığı yapıyor.