Güncelleme Tarihi:
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Ali Demir, Kamu Denetçiliği Kurumunun (KDK) Dikey Geçiş Sınavı (DGS) ile Teknik Öğretmenlik İçin Mühendislik Tamamlama Programları Giriş Sınavı kararına yönelik, “Karar 19 Temmuz’da alınmış ve sınav öncesi bize ulaşmamış. Ancak ulaşmış bile olsa o saatten sonra zaten yapılabilecek bir şey söz konusu değil” dedi.
KDK, ÖSYM tarafından aynı gün ve saatte yapılan DGS ile Teknik Öğretmenlik İçin Mühendislik Tamamlama Programları Giriş Sınavı’nın ikisine de girmek isteyen bir adayın şikayetini değerlendirirken, sınavların eş zamanlı yapılması nedeniyle adayların iki sınavdan birisini seçmek zorunda bırakıldığına vurgu yaptı ve, “sınav tarihlerinin değiştirilmesi ilgili idarenin hatalı işleminin düzeltilmesi ya da iki sınava da girmeye hak kazanmış adayların giremeyecekleri sınavlara eş değerli yeni bir işlemin tesis edilmesi” yönünde tavsiye kararı aldı. Karar, KDK’nın ilk kararı olma özelliği de taşıyor.
ÖSYM Başkanı Demir, kararın kendilerine sınav öncesi ulaşmadığını belirterek, “21 Temmuz’da yapılacak sınav için 19 Temmuz’da alınan kararın bağlayıcılığını düşünmek yanlış olacaktır” dedi. Kurum olarak sınavları belli bir işlem-zaman çizelgesi kapsamında yürüttüklerini anımsatan Demir, bu kapsamda sınava ilişkin tüm süreçlerin nerede başlayıp nasıl sonlanacağının önceden belirlendiğini dile getirdi.
“Sınav takvimi önceden ilan ediliyor”
ÖSYM’nin yıl içinde yapacağı sınavlara ilişkin takvimin her yıl Ağustos-Eylül aylarında yayınladığını hatırlatan Demir, ÖSYM’nin yanı sıra Milli
Eğitim Bakanlığı, Anadolu Üniversitesi ve Uzaktan Eğitim yapan diğer üniversitelerin de sınav yaptığını, tüm bu kurumların sınavların çakışmamasını sağlayacak bir takvimi belirlediklerini vurguladı.
Sınav takvimi belirlendikten sonra talep edilen bazı sınavları, aday kitlesinin farklı olması, niteliklerinin ya da kazanımlarının ayrı olması gibi kriterlere göre aynı güne koyabildiklerini anlatan Demir şunları söyledi:
“Öncelikle ÖSYM, sınavın kurallarını koyan bir kurum değil. Yetkili kurumlarca belirlenen kararları uygulamakla sorumlu. DGS ve Mühendislik Tamamlama sınavları da bize gelen talepte tamamen farklı aday kitlesini ilgilendiren sınavlar olarak ifade edildi. DGS, 2 yıllık önlisans mezunlarının 4 yıllık eğitime geçebilmek için girdiği, mühendislik tamamlama sınavı ise 4 yıl süreli eğitim veren teknik eğitim fakültesi mezunlarının girdiği bir sınav. Dolayısıyla teorik olarak ÖSYM’ye ifade edilen aday kitlesinin farklı olduğu bilgisi doğru.”
Aynı gün yapılan bu sınavlardan birine giren adayların önlisans, diğerine girenlerin ise lisans derecesine sahip olduğuna dikkati çeken Demir,
kamuoyunda ve KDK tarafından alınan kararda aynı sınava girecek adayların olduğu ve fırsat eşitliğini ortadan kaldırdığının ifade edildiğine işaret etti.
26 aday aynı durumda
Bir teknik öğretmenin 4 yıllık eğitimine ilave olarak kendisine alternatif avantaj ve hak sağlamak amacıyla bir de 2 yıllık önlisans bitirdiğini söyleyen Demir şöyle devam etti:
“Bu durumdaki aday sayısı ise 26. Sınava giren yaklaşık 200 bin aday içinde sadece 26’sı her iki sınava girmek istediğini beyan etmiş. Sonuç olarak aynı kulvarda yarışan adaylar için 2 ayrı sınav hakkı tanıyıp da birine girme zorunluluğu dayatılmadı. Bu anlamda açıkça bir hukuka aykırılık yok. Kaldı ki 2 yıllık önlisans mezunu ve aynı zamanda teknik öğretmen olanların olabileceğini öngörmek de ÖSYM’nin sorumluluk alanında değil. Tavsiye şeklinde bile olsa kararın ÖSYM’ye karşı alınmış bir karar olarak kamuoyuna duyurulması bu anlamda talihsizlik. Ayrıca 10 Haziran’da yapılmış bir başvurunun değerlendirme işleminin 19 Temmuz’da yani 39 gün sonra ve bir sınavdan bir gün önce açıklanmış olması düşündürücü. Karar alındığında sınav evrakı sınav merkezlerine ulaşmış ve sınav görevlileri atanmış durumda. Karar 19 Temmuz’da alınmış ve sınav öncesi bize ulaşmamış. Ancak ulaşmış bile olsa o saatten sonra zaten yapılabilecek bir şey söz konusu değil. Uygulama için yapılabilecek bir şey yok. Bu arada, bir noktayı da ifade etmekte yarar görüyorum. Anılan kararın içeriğinde bir yerlerde benimle telefonla yapıldığı iddia edilen bir görüşmeye de yer verilmiş. Bu da kararın ilginç ayrıntılarından birisi. Telefon görüşmelerinin ne zamandan beri savunma olarak tanımlandığını merak ediyorum.”