Güncelleme Tarihi:
Türk Eğitim Derneği’nin (TED) alt birimi olan TEDMEM, ‘Ortaöğretimde Dönüşüm: Bir Yol Haritası Önerisi’ başlıkla bir rapor hazırladı. Lise türlerinin azaltılmasının tartışıldığı bugünlerde yapılan çalışmada, liselerin Anadolu ve Bilim olarak ikiye indirilmesi öneriliyor. Bu liselere alımların hem sınav, hem de bölgesel ihtiyaçlara göre yapılması istendi. Ayrıca, eğitim sistemindeki aksamalara yönelik bazı tespitlere yer verildi. Raporda, bazı siyasetçi ve bürokratların kişisel projelerini hayata geçirmek ve eğitim tarihinde iz bırakabilmek için sağlıklı bir analiz olmadan büyük projelere girebileceği de vurgulandı. Bütün bu isteklerin sonucunda da raporda söylem ve eylem arasındaki boşluğun büyüdüğü ifade edildi.
Çalışmanın ilk bölümünde ‘Niçin Bir Değişime İhtiyaç Var?’ sorusuna cevap arandı. Ortaöğretimdeki sorunların kaynağı olarak finansman, erişim, erişilen hizmetin kalitesi, sınav baskısı, öğretmen niteliği, iller ve okullar arası farklılıklar, dershane sistemi, mesleki eğitimin genel eğitim içindeki oranı gibi konuların gösterildiği belirtilerek, sorunların çözümü için uygulanan yöntemin değiştirilmesi gerektiğinin altı çizildi.
İz bırakma sendromu
Raporda sistem değişikliğinde yapılan yanlışlıklar şöyle özetlendi:
Yazılanla yapılanlar arasında uyumsuzluk: Sistem uygulanabilir olana değil, ideal olana meylediyor. Yeni bir uygulama veya değişim yaparken, makul ve mümkün olan yerine acil olan tercih edilebiliyor. Bunun sonucunda üretilen her çözüm, yeni problemlerin kaynağı haline geliyor.
Temel ve acil sorunları gidermek yerine popüler konulara yönelmek (İz bırakma sendromu): Kasım 2012 itibariyle yaklaşık 130 bin öğretmen, 190 bin civarında derslik açığı bulunan 2010 yılı 4 yaş nüfusuna göre okul öncesinde AB ortalamasının yakıt, telefon, temizlik, fotokopi vb. harcamalarını karşılama sorunu yaşayan bir eğitim sisteminde öncelikle bu açıkların giderilmesi hedeflenir diye düşünülebilir. Çünkü temel ihtiyaçları karşılanamamış bir sistemde yapılacak her türlü nicel ve nitel düzenleme beklenen etkiyi yaratamaz. Buna karşın 5+3 yerine 4+4+4 sistemini tercih etmek, ilkokul birinci sınıfı 5 yaşa çekmek, kıyafet serbestisi getirmek, resmi rakamlara göre 8 milyar dolar bütçe ayırarak her öğrenciye tablet vermek temel sorunları çözmek yerine, mevcut durumu daha da ağırlaştıracak bir etki yaratabilir. Söz konusu projeler için ayrılması kararlaştırılan bütçenin, niçin acil ihtiyaçlar için değil de popüler konular için ayrıldığını anlamak sistemin alışkanlıklarını çözümlemek açısından ilginç olabilir.
İki lise türü kalsın
Raporda lise çeşitliliğinin azaltılması konusunda genel bir uzlaşma olduğu ancak, hangi lise türlerinin kalması gerektiği üzerine bir görüş birliğine varılamadığı belirtiliyor. Tüm ortaöğretim kurumlarının Anadolu ve Bilim Lisesi olmak üzere ikiye ayrılması gerektiği ifade ediliyor. Önerilen modelde okulların nasıl öğrenci alacağı, hangi tür liseleri kapsayacağı ve eğitimin detayları şöyle özetleniyor:
3 veya 4 yıllık olarak düzenlenebilir
Anadolu Lisesi: Tüm genel liseler, mevcut Anadolu liseleri, imam hatip ve meslek liseleri bu çatı altında toplanabilir. Mesleki alt yapısı güçlü olan meslek liseleri, mesleki program ağırlıklı olurken, diğerleri akademik program ağırlıklı olabilir. Bu liseler 3 veya 4 yıllık olarak düzenlenebilir. Bu liselere öğrenci alımı, adrese dayalı olarak ya da paylaştırılmış okul bölgesi planlamasına (Paylaşılmış Okul Bölgesi - POB) göre yapılabilir. Her bölge içinde bölgenin eğitim talebi ve sektörel ihtiyaçlarını karşılayacak programların olduğu ortaöğretim kurumları teşekkül ettirilir. Her POB, öğrencilerin bir üst eğitim kurumuna devam edebilecekleri sayıda kapasite yaratmalıdır. İlkokuldan mezun olan öğrencilerin yerleşecekleri ortaokullar, ortaokullardan mezun olan öğrencilerin yerleşecekleri liseler net bir şekilde belirlenmeli. Yerleştirmeler POB Direktörlüğü tarafından yapılabilir.
Herkes 4 yıl lise okumak zorunda kalmasın
Bilim Liseleri: İleri ülkelerde olduğu gibi, yüzde 1’lik bir üstün zekalı öğrenciler için çok sınırlı sayıda Bilim Liseleri önerilebilir. Bu liseler akademik anlamda çok ağır koşulları yerine getirebilecek olan çok az sayıdaki seçilmiş öğrenciye hitap etmeli. Bu liseler hazırlık hariç, 4 yıllık öğrenim süresine sahip olmalı. Fen bilimleri, sosyal bilimler vb. programlar bu lisede yer alabilir. Galatasaray, İstanbul Erkek, Kadıköy Anadolu gibi çok talep gören özellikli bazı liseler de bu grup içinde değerlendirilebilir. Her öğrencinin bireysel ilerlemesi, akademik gelişimi ve kariyer planlaması birbirinden farklı olduğu için, her öğrenci 4 yıllık lise eğitimi almak zorunda bırakılmamalı. Özellikle yükseköğretime devam etmeyi düşünmeyen öğrencilerin kısa süre içinde eğitimlerini tamamlayarak iş hayatının içinde olma eğilimleri dikkate alınmalıdır.
Bu liselere merkezi sınavla öğrenci alımı yapılmalı. Güçlük derecesi çok yüksek olan bu sınavın açık uçlu sorulara dayalı olması gerekir. Sınava, ortaokul ağırlıklı yıl sonu not ortalaması 4,80 ve üzeri olan üstün başarılı öğrenciler başvurmalı. Gerekirse her ortaokuldan en yüksek yüzde 3’lük dilime giren öğrenciler bu sınava başvurma hakkına sahip olmalı. Böylece merkezi sınava başvurma hakkı olan öğrencilerin sayısı çağ nüfusu dikkate alındığında yüzde 97 azaltılabilir. Bu liselerin her bir sınıf düzeyindeki öğrenci sayısı çağ nüfusunun yüzde 1’ini geçemez. Bu konunun yasayla teminat altına alınması şart.
Merkezi sınava girenlerin sayısında azalma hedefleniyor
Raporda önerilen modelle aşağıdaki üç konuya katkıda bulunulması hedefleniyor:
- Öğretim kademeleri arasındaki geçişlerde sadece merkezi bir sınava değil, birden fazla kaynağa dayalı bir geçiş prosedürü oluşturulmasına katkı sağlamak,
- Ortaöğretime geçişte pratik bir model önermek,
- İlk etapta, sınava girenlerin sayısını ortaöğretime girişte yüzde 90, yükseköğretime girişte yüzde 50 civarına indirecek bir yaklaşım ortaya koymak.
Selçuk Pehlivanoğlu (Türk Eğitim Derneği (TED) Genel Başkanı): Biz Türk Eğitim Derneği olarak ortaöğretimin, yükseköğretime giriş sınavına girebilmek için devam edilmesi gereken bir müesseseye dönüştüğü düşüncesindeyiz. Eğer yükseköğretimde hep şikayet ettiğimiz sınav ve kalite sorununu ortadan kaldıracaksak, bu tamamen ortaöğretimdeki eğitim ve öğretimin yeniden düzenlenip planlanmasına bağlıdır. Çünkü Trükiye’de ilköğretimde temel eksikliklerin önemli bir kısmı ortadan kaldırılmış, ortaöğretimde ise sıralama sınavı baskısını da dikkate aldığımız zaman amaçtan tamamen sapmış bir yapı ortaya çıkmıştır. Ortaöğretimdeki temel sorunlardan biri de okullar arası farklılıktır. Bu hem gelir itibariyle, akademik başarı itibariyle ve akademik personel itibariyle önümüze çıkıyor. Türkiye’deki temel sorun, şekilleri ve sistemleri değiştirme yerine gerekçeleri ortadan kaldıracak bir planlama ihtiyacına gidilmemesidir. Onun için biz TED olarak bu yol haritası öneri detaylarımızı bir rapor haline getirdik. Örneğin Türkiye, gerekçesini hiçbirimizin anlamadığı bir nedenle liseleri 4 yıla çıkardı. Liselerin 4 yıla çıkarılmasında amaç olarak önümüze konulan gerekçe müfredatın yayılması, dershane ihtiyacının ortadan kaldırılması ve okula bağımlılığın artmasıydı. Sonuç olarak hiçbir yararı olmadığını gördük. Örneğin raporda biz diyoruz ki lise bitirme 3, ileri lise bitirme 4 yıl olsun. Eğer TÜBİTAK’ın önerdiği ölçme sınavını ortaöğretimde gerçekleştirirsek, açıköğretime, meslek okullarına ve bazı fakültelere gidecek öğrencilerimizi LYS’ye almamızın hiçbir yararı yok. 4’üncü sınıfı bitirenler ise 4 yıllık üniversiteye devam edebilecekler. Sonuç itibariyle hiçbir para harcanmayacak, hatta öğretmen ve kaynak tasarrufuna gidilecek, üniversite sınavlarına 1 milyon 800 bin kişi gireceğine daha birinci aşamada 1 milyon kişi alınacak. Biz TED olarak bu rapordaki önerilerimizin uygulanabilir olduğunu düşünüyoruz. Ve Türk eğitim sisteminin düzelmesindeki en önemli taşlardan birinin ortaöğretim olduğuna inanıyoruz.