Güncelleme Tarihi:
BİR GARİP İSTANBULLU
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en gözle görünür atılımını gerçekleştiren bu özgün adam, hayatın hep kıyısında yaşadı (Yoksa biz / Biz bu dünyadan değil miydik). O, dünyaya hayretle bakmaya, başını alıp yollarda dolaşmaya, Galata Köprüsü’nde balık tutanları seyretmeye, Rumelihisarı’nda oturup kederlenmeye, basık meyhanelerde içmeye gelmişti. Bu dünya biraz bohem, biraz entelektüel bir dünyaydı. 13 Nisan 1914’te Istanbul’da Beykoz Yalıköy’de, annesinin ailesine ait bir konakta dünyaya geldi. Babası Cumhurbaşkanlığı Bando Heyeti şeflerinden Veli Kanık’tı. Galatasaray Lisesi’nin ilk kısmında başladığı ilköğrenimini Ankara’da tamamladı. Ankara Erkek Lisesi’nde okurken, daha sonra kendisiyle birlikte Garip hareketini başlatacak olan Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’la tanıştı. Ilk şiirlerini lisenin yayın organı Sesimiz dergisinde yayımladı. 1933’te Istanbul’a gitti,
ŞAİRANELİĞE KARŞI BİR ŞAİR
Yirmili yaşlarının henüz başlarında olan Orhan Veli, başka bir şiirin peşindeydi. "Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalıp kalmış şiire yeni imkánlar" aramak, "yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını genişletmek" istiyordu. Varlık dergisinin 15 eylül 1937 tarihli 101. sayısında, şair Melih Cevdet Anday’a ithaf edilmiş bir sayfada Oktay Rifat ile birlikte yayımladığı şiirler bu yeni anlayışın ürünleriydi: (Ben deniz kenarındaki odamda / Pencereye hiç bakmadan / Dışardan geçen kayıkların / Karpuz yüklü olduğunu bilirim). Üç arkadaşın Varlık’ta bu yeni anlayışı sürdüren şiirleri genellikle yadırgandı. Orhan Veli’nin Varlık’taki bu ilk şiirlerinin ardından ekim 1938’de Insan dergisinde yayımladığı şiirleri, özellikle "Kitabe-i Seng-i Mezar" geniş yankı uyandırdı. Üç arkadaşın mayıs 1941’de yayımladıkları ortak kitapları Garip’te Melih Cevdet Anday’ın on altı, Oktay Rifat’ın yirmi bir, Orhan Veli’nin yirmi dört şiiri yer alıyordu. Daha sonra bu şiir akımına adını veren Garip, Orhan Veli’nin düzenlediği bir seçki biçiminde ve onun imzasıyla yayımlanmıştı. Kitabın Orhan Veli tarafından kaleme alınan önsözü hareketin bildirgesi niteliğindeydi: "Eskiye ait olan her şeye" karşı çıkmak ve "her şeyden önce şairanenin" aleyhinde bulunmak! Orhan Veli’nin Garip’teki şiirleri geleneksel şiirin tabularını yıkarken, aynı zamanda bu anlayışı en uç noktalara vardırıyordu (Hiçbir şeyden çekmedi dünyada / Nasırdan çektiği kadar). Vezin, kafiye gibi kısıtlayıcı bağlar, teşbih, istiare gibi söz sanatları şiirden kovulmuştu. Şiir doğal anlatıma, konuşma diline, günlük yaşama, "Yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda" elde
Orhan Veli 1941’de, Ikinci Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam ederken askere alındı; 1944 sonlarına kadar yedek subay olarak Gelibolu’da görev yaptı. Askerlik dönüşü Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda çalışmaya başladı. 1945 şubatında, içinde beşi daha önce yayımlanmış on bir şiirinin yer aldığı Vazgeçemediğim’i yayımladı. Bu kitabında Garip çizgisini terk etmemekle birlikte lirizme karşı bir kayış göstermesi, eski kuşak tarafından övülürken yeni şiir taraftarlarının eleştirilerine yol açtı. Nisan 1945’te Garip’in ikinci baskısını yayımladı. Bu ikinci baskıda yalnız Orhan Veli’nin şiirleri vardı. Eski şiirlerine on bir yeni şiir daha eklemişti. Ilk baskıdaki önsözün önüne koyduğu "Garip Için" başlıklı yazı az çok bir küskünlüğü, bir hayal kırıklığını yansıtıyordu: "Yazdıkça fark ediyorum: Garip’in müdafaasına kalkışmış gibi bir halim var. Garip’i başkalarından evvel kendime karşı müdafaa etmek isteyişim, ondaki kusurları başkalarından çok kendim bildiğim içindir." 1956’da yayımladığı Destan Gibi’de 174 dizelik bir uzun şiir denemesine girişti. Halk şiirinden geniş ölçüde yararlandığı bu eseri Yenisi (1947) ve Karşı (1949) adlı kitapları izledi.
Ikinci Dünya Savaşı sonrasındaki politik gelişmeler ve çok partili hayata geçiş diğer birçok aydın ve sanatçı gibi Orhan Veli’yi de ilgilendiriyordu. 1946 seçimlerinden sonra Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığından ayrılmasıyla işlevini kaybeden Tercüme Bürosu’ndaki görevinden istifa etti. 1947’de Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Hür, Zincirli Hürriyet gazetelerinde eleştiriler yazıyordu. Ocak 1949’da Mahmut Dikerdem’in maddi desteğiyle çıkarmaya başladığı Yaprak dergisinin yayımını haziran 1950’ye kadar sürdürdü. Yaprak, aralarında Garip üçlüsünün de bulunduğu bir grup aydın ve sanatçının düşüncelerini yansıtacak bir fikir-sanat gazetesi olarak tasarlanmıştı. Ancak bir süre sonra Garip üçlüsü çeşitli türlerde telif ve çeviri ürünlerinin niceliği ile dergide belirleyici konuma geldi. Öyle ki dergi bir süre sonra Garip hareketinin gecikmiş bir yayın organı kimliğine büründü. Orhan Veli yazı ve şiirlerinin yanı sıra, yazı seçiminden sayfa düzenine, düzelti işlerinden paketleme ve postalamaya kadar her aşamadaki katkılarıyla Yaprak’la adeta özdeşleşmişti. Derginin 28. sayıdan sonra yayınına son vermek zorunda kalması onu derinden etkiledi. Uzun yıllarını geçirdiği