İnsanla teması seviyorsanız, mutlu olursunuz
Prof. Dr. Murat Baş (Diyet ve Beslenme Uzmanı)
Beslenme ve
diyet eğitimi dört yıl sürüyor. Bir ve ikinci sınıf temel tıp bilimleri olan anatomi, fizyoloji, biyokimya, mikrobiyoloji, psikoloji gibi derslerden oluşuyor. Uygulamalı ve teorik eğitim alınıyor. Üçüncü sınıfın yazında öğrenciler toplum sağlığı stajına çıkıyor. Türkiye’nin değişik bölgelerinde eğitimler veriyorlar. Son sınıf tamamen stajla geçiyor. Haftanın dört günü öğrenciler hastanede oluyor. Bir günü ise okula geliyorlar. 4’üncü yılın sonunda da diyetisyen unvanıyla mezun oluyorlar. Mezunlar, beslenmenin ve gıdanın olduğu her yerde çalışabiliyorlar. İlaç firmalarında CEO düzeyine gelmiş ya da gıda şirketlerinin kurumsal iletişimine kadar yükselmiş diyetisyenler var. Genel anlamda hem kamu, hem de özel hastanelerde, polikliniklerde, huzurevlerinde, askeri kuruluşlarda, catering firmalarında, kreşlerde görev alabiliyorlar. İnsanla teması seven bir kişiliğe sahipseniz eğer mesleki anlamda çok tatmin olabilirsiniz. Bu mesleği yapacak kişi sağlık alanına ilgi duymalı. İnsan ilişkileri ve iletişim becerileri gelişmiş olmalı. İngilizce’yi iyi bilmeli. İngilizce kitap ve makaleler üzerinden daha çok eğitim görüyoruz. Tabii ki kendi yaşam biçimlerini de sağlıklı bir hale getirmiş olmalılar.
Türkiye’de her 10 kişiden 3’ü obez. O nedenle obezitenin önlenmesi ve onun getirdiği hastalıklardan korunması açısından diyetisyenlerin görevleri son derece ön planda. Biz obezitenin önlenmesinde koruyucu beslenme tedavisi, aynı zamandahastanelerde şeker hastalığı, hiper tansiyon, kronik böbrek yetmezliği, kanser gibi hastalıklarda da tıbbi beslenme tedavisi uyguluyoruz. Türkiye’de yeni gelişmeye başladı ama sporcu diyetisyenliği de ön planda. Takımların diyetisyenleri bulunuyor. Zor yanı ise; beslenme herkesin fikrinin olduğu bir alan. Bu nedenle çok fazla yanlış bilgi var. Bunları düzeltmek zor ama çok keyifli bir meslek. 65’e yakın üniversitede bu bölüm var ama bunların öğretim üyesi kadroları güçlendirilmeli.
Eğitim süreci uzun
Prof. Dr. Gonca Soygüt (Türk Psikologlar Derneği Başkanı)
Psikolojinin kendi içinde çok sayıda alt alanı bulunduğundan dört yıllık lisans eğitimi uzmanlaşmayı sağlamıyor. Öğrenci, mutlaka uzmanlık alanında bir master eğitimi de alması gerektiğini bilmeli. En az altı yıl eğitim almalı. Sosyal, gelişim, klinik veya bilişsel psikoloji gibi değişik alanları var. Sosyal bilimlerin tüm skalalarından içerik bulunduğu için öğrenciler multidisipliner bakış açısına sahip olmalı, bilimsel birikiminin uygulamaya yönelik sonuçları hakkında çalışabilmeli, farklı araştırma alanlarında uzmanlığa yatkın olmalı. Yani bir deney laboratuvarında da, toplumsal bir gündemle, örneğin travma alanında halkla da çalışabilir.
Sağlık Bakanlığı klinik psikolog unvanını yasal olarak tanımladığından hastanede çalışma şansları var. Onun dışında adli psikolojiyi sayabilirim. Trafik psikolojisi, psikoteknik laboratuvarlarda raporların yazılmasında görev alabiliyor. Endüstri örgüt psikologları akla gelebilecek tüm örgütlerde insan kaynaklarında geniş istihdam alanına sahip. Psikologlar, aile danışmanı olarak uzmanlaşıp danışmanlık merkezi kurabiliyor. Üretilen bilgi birikiminin toplumda uygulanma şansı var. Farklı alanlarda sunduğunuz hizmetlerin kişilerin refahını artırmasında doğrudan sonuç alabiliyorsunuz. Bu keyifli yanlarından biri. Çok sayıda psikoloji bölümü açıldı ama bu kaliteli eğitim anlamına gelmiyor. Dernek olarak bu konudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu mesleği seçmek isteyenlere öncelikle yerinde ziyareti öneririm. Bu konuda yeterince bilgi almıyorlar. En önemli hayal kırıklığı lisans eğitimine başlar başlamaz, psikoterapist olacakları yönünde bir beklentiyle gelmeleri. Uygulamalar masterda başlıyor. Bölümleri ziyaret etmeliler. Farklı alan hocalarıyla tanışmalılar. Psikolojinin farklı alanlarında bilgi sahibi olmalılar.
Büyük sorumluluğu göze almalısınız
Dilek Livaneli (İlkokul Öğretmeni)
13 yıllık köy okulu öğretmeniyim, ancak atandıktan sonra köyde öğretmenliğin nasıl olduğunu anlayabildim. Eğitim süreci daha fazla uygulamalı olmalıydı. İlkokul öğretmeni, çocuğun hayatında kalıcı izler bırakır, olumlu ya da olumsuz. Asla unutulmaz. Mesleğin en zor yanı, çok büyük bir sorumluluğun altında hissettirmesi. Dokunduğunuz nesli şekillendiriyorsunuz. Öğretmenliğin verdiği güçle hem kişide, hem toplumda ciddi değişim, dönüşüm hikâyeleri yaratabilirsiniz. Verdiği haz ise inanılmaz, birçok ailenin üyesi gibi oluyorsunuz. Her akşam evde sizin adınız geçiyor, sofrada sizden bahsediliyor. Öğrenciniz aynanızdır, onlara baktığınızda yansımanızı görürsünüz. Adaylar, öğretmenliği yalnızca “Devlet garantili iş, tatili fazla, puanım buna yetiyor, ailem istiyor” gibi sebeplerden dolayı seçmesin. Gerçekten öğretmeyi, çocukları sevenler tercih etsin. Sevilmeden yapılacak bir meslek değil. Çünkü insan işini sevdiği zaman daha üretken, daha yaratıcı olur ve asla bahaneler üretmez. Nesil yaratmak ayrı bir sorumluluk. Vicdanı farklı. Fazla fedakârlık, sabır, iyimserlik, çalışkanlık, yaratıcılık ve yeniliklere açık olmayı gerektiriyor. Kendinde bu gücü hissedenler tercih etsin.
Hemen iş bulunabiliyor
Prof. Dr. Türker Sandallı (Kemerburgaz Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı ve Rektör Yardımcısı)
Diş hekimliği lisans eğitiminde öğrenciler ilk 2.5 yılda temel, son 2.5 yılda da klinik eğitimini tamamlıyor. Mezunlar özel muayenehane açıyor ya da hastanede, ağız diş sağlığı merkezinde çalışabiliyor. Zor bir eğitimi var. Öğrenciler derslere ve uzun bir klinik eğitimine paralel olarak hasta tedavilerini sürdürüyor. Yoğun bir çalışma ve fedakârlık gerektiriyor, öyle ki öğrencilerimiz bazen
yemek yemeye bile vakit bulamıyor. Ufacık bir ağızda, küçücük bir dişin 1 mm genişliğindeki kanalında tedavi yapmak açık kalp ameliyatı yapmak kadar zor ve hassasiyet gerektiriyor. Fakat sonunda bütün zorluklara rağmen dünyanın en prestijli mesleklerinden birine sahip olunuyor. Ağrısını dindirdiğiniz birinin minnet duygusunu hissetmek ya da estetik olmayan dişleri yüzünden gülmeyi unutan birine gülümsemesini iade edebilmek, manevi tatminlerin en yücesi ve bütün zorlukları unutturuyor.
Son yıllarda çok popüler olmaya başlayan ve geleceğin meslekleri arasında yer alan meslek bu nedenle fazlaca tercih edilmeye başlandı. Toplam 65 diş hekimliği fakültesinin tüm kontenjanları doluyor. Bunun ilk nedenlerinden biri de yüksek ekonomik imkânlarla hemen iş bulunabilmesi. 48 yıllık diş hekimi ve 40 yıllık akademisyen olarak gençlere tavsiyem; bu kutsal mesleği başarılı ve kazançlı şekilde sürdürebilmeleri için Avrupa ve Amerika ile akredite ve aynı eğitimi uygulayan, çağdaş vizyona sahip, öğretim üyelerinden en iyi koşullarda eğitim alabilecekleridiş hekimliği fakültelerini seçmeleri ve mesleki gelişmeleri daima takip etmeleri.
Hızlı karar vermeli ve zinde olmalısınız
Ali Karahan (İstanbul İtfaiye Daire Başkanı)
Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlama konusunda üç asrı aşkın süredir özveriyle çalışan İtfaiye Teşkilatı, dünyanın en eski ve en güçlü itfaiye teşkilatlarından. İtfaiyeci eğitimlerimiz temel ve ihtisas olarak iki kısma ayrılıyor. Temel eğitimi tüm personel alıyor. İhtisas eğitimleri ise göreve göre ihtiyaç olan konularda uzmanlar tarafından veriliyor. Resneli’de yer alan gerçek yangın ortamını yaşatan yangın konteynerlerinde pratik eğitimlerimizin bir kısmını düzenliyoruz. ‘İtfaiye e-akademi’ projemizle uzaktan eğitim veriyoruz. İtfaiyeciler saniyelerle yarışıyor. Saniyeler içinde insanların saatlerini, aylarını, yıllarını etkileyecek kararlar alıyoruz. Ter akıtırken hissedilen maneviyat çok yüksek. Kutsal ama zor bir meslek. Yüksek kondisyon, sabır ve bilgi gerekiyor. Fiziksel ve zihinsel olarak zinde olmalısınız.
Bilgiyi ve gücü hızlı kullanmanız için teknolojiye hakim olmalısınız. Olay yerinde kriz yönetimini becerebilmelisiniz. Canı yanan vatandaşın hislerini iyi bilmeli, olay yeri psikolojisini yönetebilmelisiniz. Sıkışmalı trafik kazalarında kurtarma, sel ve su baskınlarında tahliye, afetlerde arama-kurtarma yapıyoruz. Tehlikeye düşmüş kedi, köpek, kuşları kurtarıyoruz. Mesai arkadaşlarınızla olaylar dışında da 24 saati birlikte geçiriyorsunuz. Kardeşlik, birlik ve beraberlik ortamı oldukça yüksek. Bu mesleği seçmek isteyenlere şunları söyleyebilirim, başarının sırrı sabır ve çalışmaktan geçer. Özellikle insan hayatını kurtarmaya adanmış meslekler ne kadar zor olsa da huzur ve mutluluğu çok fazla. Bu bilinçteki gençler bu işi seçmeli. İtfaiyede çalışmak ve bu şehre, halkına hizmet etmek bence profesyonelliğin yanında herkese nasip olmayacak bir ayrıcalık.
Hayat kurtarmak için ömür boyu öğrenmeyi göze almalısınız
Çiğdem Özdemir (Türk Hemşireler Derneği Başkanı)
Sadece kendisine ait yasa ve yönetmelikleri olan tek sağlık mesleği, hemşirelik. Onu tanımlayan ve hemşirelere uluslararası düzeyde profesyonel bir kimlik kazandırması açısından bu yasa ve yönetmelikler önemli. Sağlık sisteminde çeşitli zorluklar ve engellerle karşılaşılsa da uluslararası düzeyde tanınan güçlü bir meslek örgütüne sahip olmak, mesleği güçlendiriyor. 7 gün 24 saat kesintisiz süren sağlık hizmetleri içerisinde hemşireler için de nöbet sistemi olması, bayram ve tatil günlerinde çalışılması zorlukların en başında sayılabilir.
Teknoloji ve bilimin sürekli ilerlemesiyle gelişen ve değişen tıp bilimi, hemşirelerin de sürekli kendini geliştirmesi gerekliliğini getiriyor, bu da mesleği monotonluktan çıkarıyor. Eğitimle kazandığınız profesyonel kimlikle, insanlara hayatlarının en zor gününde eşlik etmek ve hayatlarına dokunmak, zaman zaman sizi zorlasa da, çok özel bir deneyim. Ülkemizde dört yıllık hemşirelik eğitimi 1955’te başladı. Pek çok okul öğrencilerine yurtdışı eğitim imkânı ve uluslararası standartlarda eğitim veriyor. Yurtiçi ve yurtdışı yüksek lisans ve doktora yaparak meslekte uzmanlaşma imkânı da var. Adayların zorlu bir teori ve uygulama eğitimi olan hemşireliği seçmeden önce, meslekle ilgili araştırma yapmalarını, mesleği tanımalarını ve başkalarının etkisinde kalmadan kararlarını vermeleri önemli. Merkezine insanı alan ve önceliği yaşam olan hemşirelik hayat boyu öğrenmeyi ve bilgiyi analiz etme yeteneğine sahip olmayı gerektiriyor. Bunların bilincinde olarak bu mesleği seçmek gerekir.
Bağımlılıkla ilgili çalışmaların önü açık
Mehmet Dinç (Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi ve Klinik Psikolog)
Sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve psikiyatristler bağımlılıkla ilgili çalışıyor. Bu konuda bir lisans eğitimi yok. Ancak bu bölümlerin eğitimleri içerisinde bir ders olarak veriliyor. Biri özellikle adli psikoloji alanında çalışacaksa bu konuyla alakalı ekstra ders alıyor. Onun üzerine insanlar genelde kendi gayretleriyle ya da yurtdışında aldıkları eğitimlerle bu alanlardaki bilgilerini, yetkinliklerini artırmaya çalışıyor. Alkol Madde Tedavi Merkezleri’nde uzman hocalardan bilgi alarak, çalışarak yoğunlaşabiliyorlar. Birkaç yeni çalışma var. Mesela Ege Üniversitesi’nde madde bağımlılığıyla alakalı yüksek lisans programı bulunuyor. Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde ise bağımlılık üzerine bir yüksek lisans programı var. Psikoloji ya da sosyal hizmetler bölümünü bitirmiş biri orada yüksek lisans eğitimi alabilir. Bununla ilgili Yeşilay, Mesleki Yeterlilik Kurumu ile bir çalışma yapıyor. Bu çalışmada “Madde bağımlılığıyla ilgili kim, hangi düzeyde çalışabilir?”in ölçütlerini getiriyor. Dünyada eski bağımlılar, tedavi olmuş ve artık bağımlı değilse bu süreçleri çok iyi bildikleri için tedaviye yardımcı olabiliyor. Yeşilay geçen seneden bu yana bir çalışma hazırladı, lise mezunu biri madde bağımlılığıyla ilgili çalışmak istiyorsa “Hangi sıfatta, ne eğitimleri alarak hangi düzeyde çalışabilir? Bu işin yüksek lisans ve doktorası nasıl olabilir?” konularında çok detaylı bir komisyon çalıştı. Kriterleri çıkardılar. Bu hayata geçer ve devlet bu mesleği tanırsa eğitimlerin önünün çok açılacağını ve ciddi talep olacağını düşünüyorum. Çünkü bağımlılıkla ilgili ciddi sıkıntı var ama bağımlılarla kim, nasıl, hangi yetkinlikte çalışıyor, hangi süreçleri izliyor; bu çok karışık. Bu mesleği yapmak isteyenler Alkol Madde Tedavi Merkezleri’nde çalışabilirler. Türkiye’de yaklaşık 30 tane var. Ruh sinir hastalıkları bünyesinde faaliyet gösteriyorlar. Ruh sağlığı hastanelerinde çalışmaları da mümkün olabilir.
İnsana dokunan bir mesleğimiz var
Prof. Dr. Bingür Sönmez (Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü)
Doktorluk; uzun mesai saatleri, bitmez nöbetler, sürekli okumak zorunda olmak, usta çırak şeklindeki öğrenme aşamasında büyük sıkıntılar yaşamak gibi görülse de; aslında dokunduğunuz her insanın, size yaşamınızın her anında kendinizi iyi hissettirmesidir. Başarılı olduğunuzda takdir edilmeniz, iyileştirdiğiniz insanların ve yakınlarının duyduğu minnet, daha önce yardım ettiklerinizin, desteğe ihtiyacınız olduğu anda çevrenize toplanıp size yardımcı olmak için yarışmaları belki de çok az meslek grubunda yaşanan güzellikler. Doktorluk, resmi tıp fakültesi yıllarından başlayıp ömür boyu süren eğitim dönemini kapsıyor. Sürekli yeni çıkan bilgileri takip etmek, branşında özel bir uzmanlık alanı belirlemek ve bunda ihtisaslaşmak, günümüzün kabul edilmesi gereken kuralları arasında. Bir doktorun yaklaşık 24 yaşında tıp fakültesinden mezun olduğu düşünülürse, iki yıl mecburi hizmet sonrası ortalama 27-28 yaşında ihtisasa başlıyor. Onu bitirdiğinde yaklaşık 34-35 yaşında oluyor. İki yıl daha mecburi hizmet ve askerlikle 39-40’ına ulaştığında artık iyi bir hastanede ve başarılı çalışma arkadaşlarıyla mesleğinde ilerleme şansına sahiptir. Bunları yaşamış bir kalp ve damar cerrahı olarak, fakülteye girdiğim ilk yıldan itibaren gönlümde yatan kalp cerrahlığıydı.
Genç meslektaşlarım, yaptıkları işte ilerlemeyerek, seçtikleri özel bir alanda başarılı olmak istiyorlarsa, iyi aile yaşamı, akademik ortam, iyi ve başarılı çalışma arkadaşları ve yoğun çalışma saatleriyle bunu yapabilir. Doktorluk ilaçtan, reçeteden, ameliyathaneden ibaret değil. İnsana dokunan, hisseden bir meslek. Bizler aslında insanlara şifa vermeye çalışırken onlara dokunuyoruz ve hastalarımızla aramızda kopmaz bir bağ oluşuyor. Hele ki kalp cerrahıysanız, onlarla ömür boyu bir aile gibi oluyorsunuz. Düşünün, bizler kalbe dokunan, onu sağlıklı hale getirmeye çalışan insanlarız. Hastayla gönül bağı kuruyoruz. Bunlar bize güç veriyor, bizleri daha da iyiyi hedeflememiz için motive ediyor. Gerçekten severseniz, özveriyle kendinizi yetiştirirseniz, başarı çıtanızı hep yükseltmeye çalışırsanız, hedeflerinize ulaşabilirsiniz. Mesleğe gönül vermiş bir cerrah olarak gençlere tıbbi genetik ve biyomedikal gibi geleceği çok açık ve sınırları olmayan branşları da tercih etmelerini öneriyorum.
Öğrenme ve araştırma aşkı
Ralph Radtke (Çırağan Palace Kempinski Istanbul Genel Müdürü ve Kempinski Residences Türkiye Bölge Direktörü)
40 yılı aşkın deneyimimle söyleyebilirim ki, otel yöneticiliği dünyanın en zor işlerinden biri. Öncelikle otelin her ne seviyesinde çalışırsanız çalışın, 365 gün 24 saat müsait olmanız gerekiyor. Bazen fiziksel olarak bazen de ruhen. Hem çok dinamik hem de ruhunuzu besleyen bir iş. Genel Müdür görevindeyseniz bilgi, beceri ve tecrübenin bir arada olduğu bir işiniz var demektir. Hem işin operasyonel seviyesinde çok iyi bilgiye, hem de strateji kurabilme yetisine sahip olmalısınız. Geleceği görebilen ve vizyon sahibi olmak da son derece önemli. Tabii tüm zorluklar yaşanırken çok da keyif alındığı için otel yöneticisi oldum. Hiç durmadan öğrenmenin devam ettiği, genelden detaya hâkim olabildiğiniz çok keyifli bir iş. Otel sektöründe 40 yılı aşkın tecrübemin içine sayısız önemli otel açılışı, lüks zincirlerde genel müdürlük görevleri, önemli renovasyon projeleri sığdı. Ana dilim Almanca’nın dışında İngilizce, Fransızca ve Flamanca’yı da çok iyi konuşuyorum. Yıllardır büyük bir tutkuyla otelcilik yapıyorum. Kariyerimin temelleri, 1970-72 yılları arasında İspanya Tenerife, Puerto de la Cruz’da bulunan Hotel School D. Speiser at Tegernsee’de atıldı. İsviçre’nin en iyi otelcilik okullarından Glion’un Otel Yöneticiliği ile Yiyecek ve İçecek Yönetimi bölümlerini bitirdim, ayrıca Florida Üniversitesi’nden mezunum. Fransa, Hollanda, Yunanistan ve İtalya’da, sektörde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra birçok uluslararası önemli otelde genel müdürlük pozisyonunda yer aldım. Elbette her meslekte olduğu gibi, otelcilikte de iyi bir eğitim çok önemli. Yabancı dillerini geliştirebilecekleri bir kurumda eğitim alırlarsa çok faydasını görecekler. Birkaç dile çok iyi hâkim olmak kesinlikle bir ayrıcalık getiriyor. Otelcilikte teknik bilginiz kadar sosyal becerilerinizin de çok iyi olması gerekiyor. Bu mesleği çok severek yapabilenler ancak başarılı olabiliyor. İletişim kabiliyetiniz her seviyede çok iyi olmalı. Pozitif olmak ve kendiniz dahil ekibinizi motive edebilmek bir görev değil, gerçekten kişiliğinizin bir parçası olmalı. Hiç durmadan
öğrenme ve araştırma aşkı içindeyseniz ve çevrenize ilham veriyorsanız bu meslekte başarı sizi bekliyor.
Bu meslekte çalışma sistemi 24 saat
Dr. Fuat Oktay (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Eski Başkanı)
Afet ve acil durum yönetiminin planlanması, yönlendirilmesi, desteklenmesi, koordine edilmesinden sorumlu olan AFAD’ın faaliyetleri, farklı disiplinlerin ekip ve eşgüdüm halinde çalışmasını gerektiriyor. Bu nedenle stratejik hedeflerimizi destekleyecek potansiyeli yüksek gençler KPSS baz alınarak çoğu pozisyon için mülakatla seçiliyor. Ekip çalışmasına yatkınlığı, yabancı dil seviyeleri, genel kültürü ve AFAD değerlerine uygunluğu esas alıyoruz. Yeni başlayanlara oryantasyon uyguluyoruz.
Üniversitelerin ‘Acil Durum ve Afet Yönetimi’ veya ‘Acil Yardım ve Afet Yönetimi’ ön lisans veya lisans programlarından mezunlar bu işi yapabilir. Lisansı tamamlayıp belirli alanda uzmanlaşmak isteyenler de belli üniversitelerdeki Afet Yönetimi yüksek lisans programlarına devam edebilir. Afetlerin ne zaman, nerede meydana geleceği bilinemediği için bu mesleği seçenler her an her şeye hazır olmalı. Meslekte 24 saat esasına dayanan çalışma sistemi var. Fiziksel, duygusal ve zor durumlarda soğukkanlı olma gerekliliği; inisiyatif alabilme ve hızlı karar verme becerisi; her türlü coğrafya ve koşulda görev yapabilme becerisi aranıyor. İnsan hayatının söz konusu olduğu her yerde görev yapıyoruz. Bunun manevi tatmini tarif edilemez. Seçmek isteyen gençlere, ulusal ve uluslararası çalışmaları ve yayınları takip ederek kendilerini sürekli güncellemelerini, gelecekte afet yönetim sistemlerinin hangi temele dayanacağı konusunda fikir sahibi olmalarını öneririm. Ayrıca, en az bir yabancı dili çok iyi konuşan; çalışma koşullarının hareketliliğine uygun; yardım etmekten hoşlanan; ani durumda hızlı ve doğru karar verebilen; bedenen sağlam ve güçlü; iyi iletişim kurabilen; liderlik özelliklerine sahip; ekip çalışmasına açık kişiler seçmeli. İsteyenler, başta AFAD Merkez’de, İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri’nde, Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri’nde, belediyeler ve kamu teşkilatlarının ilgili merkezlerinde koordinatör ve yönetici olarak çalışabilir. Ayrıca özel sektör ve sivil toplum örgütlerinde, üniversitelerde, uluslararası kuruluşlarda iş bulabilirler.
Kaybolmayacak 20 meslek
1- Rekreasyonel terapistler
2- Tamirhane yöneticileri
3- Acil durum yöneticileri
4- Akıl sağlığı ve madde bağımlılığı sosyal çalışanları
5- Odyolojistler
6- Meşguliyetle tedavi terapistleri
7- Protez uzuv uzmanları
8- Hastabakıcı ve hemşireler
9- Ağız ve yüz cerrahları
10- İtfaiye yöneticileri
11- Diyet ve beslenme uzmanları
12- Otel yöneticileri
13- Koreograflar
14- Satış teknisyenleri
15- Doktor ve cerrahlar
16- Eğitim koordinatör ve yöneticileri
17- Psikologlar
18- Polis amirleri
19- Dişçiler
20- İlkokul öğretmenleri