Güncelleme Tarihi:
İlk öğrendiğimizde otizmle ilgili hiçbir şey bilmediğim için çok fazla karamsarlığa kapılmadım, ilk tepkim “Bu ne ya” oldu. Çünkü, hiçbir şey bilmiyordum. Sonra internetten araştırmaya başladık, ne olduğunu öğrenince duvara çarpmış gibi olduk. Çok uzun süren bir yas tutma dönemim olmadı ama yine de tam olarak kabullenmem bir yılı buldu. Bu süre içinde de çocuğumuzun eğitimini aksatmadık. Hemen özel eğitime ve kreşe gönderdik. O dönemde Kayseri’de yaşıyorduk, eşim de ben de kendimizi İstanbul’a atmamız gerektiğini düşünüp tayin istedik. Çünkü, büyük şehirlerde özel eğitim imkanları daha fazla. İstanbul’a geldiğimizde bir özel eğitim kurumuyla yollarımız kesişti. Buranın bizim için çok doğru bir adres olduğunu düşündük.
Tabii bu işler kolay olmuyor, ben anne olarak hep kuyruğumu dik tutmaya çalıştım. Dibe vurduğum zamanlar da çok oldu ama o zamanlarda da oğluma bir yararımın olmadığını gördüm. Benim ruhsal durumumdan oğlumun etkileneceğini düşündüğüm için her seferinde, hemen kendimi toparladım. Depresyon yaşamadan, ilaç kullanmadan bu süreci atlattım. Daha doğrusu depresyona girmeyi kendime yakıştıramadım. Aldığı eğitimle yavaş yavaş oğlumdaki gelişmeleri de gördüğümüz için eşimin ve benim moralimiz düzeldi. Oğlumuza daha faydalı olmaya başladık.
Ancak, şunu söylemem gerekir. Çocuğu otizmli olan ailelerde boşanma oranlarının ne kadar yüksek olduğunu duyuyoruz ve biliyoruz. Bana en büyük desteği eşim ve büyük oğlum Baran verdi. Eşimle birbirimize destek olarak bugünlere geldik, bu süreci atlattık diyebilirim. Kardeşini en iyi anlayan da büyük oğlum Baran oldu. Benden çok abisinden destek aldığını söyleyebilirim. Baran 11’inci sınıfta okuyor kardeşiyle aralarında 6 yaş var ama hem bana, hem de kardeşine çok destek oldu şimdiye kadar. Oğlumun ilk oyun arkadaşı oldu abisi. Otizmli kardeşini hiç önemsemeyen birçok abi, abla da görüyoruz ama Baran kardeşiyle yakından ilgilendi. Bu durumu bizim için avantaja dönüştürdü. Kardeşinin öğretimine de katkısı oldu, onun problemli davranışlarını gidermede, takıntılarıyla baş etmesinde çok büyük destekte bulundu.
Okula kayıt zamanı geldi
Bu arada oğlumun okul yaşı geldi. Anaokuluna kaynaştırma öğrencisi olarak kayıt yaptırmak istedik. Ben de öğretmen olduğum için görevli olduğum okula kayıt yaptırmaya karar verdik. Fakat bu hiç de kolay olmadı. Çünkü, aynı okulda ben de öğretmen olmama rağmen, okul müdürünü ikna etmek epey zaman aldı. Sonunda okul müdürünü de ikna ederek, oğlumu anaokuluna kaynaştırma öğrencisi olarak kaydettirdik. Birinci sınıfta aynı okulda devam etti. Ama bizim kadar otizmle ilgili bilgi, bilinç ve kültüre sahip olmayan aileler, ifadede problem yaşadıkları için okul yöneticileri tarafından zorluklarla ve engellemelerle çok fazla karşılaşıyorlar.
Okula kayıtla sorun bitmiyor elbette. Eğitim alırken de otizmli çocuklar için sınıfta ayrı bir öğretmenin bulunması gerekiyor. Sınıfta bir öğretmen varken ve ders işlerken, başka bir öğretmenin de özel eğitim gerektiren öğrenciyle ilgilenmesi olarak tanımlayabileceğimiz ‘gölge öğretmenlik’ kavramının yasalara girmesi en büyük isteğim. Gölge öğretmenin maaşının da devlet tarafından karşılanabilir olmasını istiyoruz. Böyle olursa ailelerin yükü çok çok hafifler. Bu çok önemli. Biz oğlum için gölge öğretmen bulup, ücretini de ödedik. Bu nedenle ben oğlumun iyi bir kaynaştırma eğitimi aldığını düşünüyorum, her ne kadar eksiklerimiz olsa da. Tabii burada sınıf öğretmeninin emeğini ve anlayışını da unutmamak gerekiyor.
Oğlum ikinci sınıftayken, daha az öğrencili bir sınıfta okuması için başka bir okula geçtik. Aynı sorunla orada da karşılaştık, okul müdürü önce oraya alamayacağını söyledi, gölge öğretmeni de kabul etmedi. Karşılaştığımız bir başka sorun ise, kaynaştırma eğitimine uygun olmasına rağmen, okul müdürünün ilk kayıt sırasında, özel alt sınıfa almak istemesi oldu. Bu sınıflara özel eğitim sınıfı da deniliyor. Oğlumun kaynaştırma eğitimi için uygun olduğunu söyleyip, ardından okul müdürünü de ikna ettik. Bu konuda oğlumun gittiği otizmlilere eğitim veren diğer kurum müdürünün de çok katkısı oldu. Şu anda oğlum 4’üncü sınıfta ve 11 yaşında, 3 yıldır aynı okula devam ediyor.
Oğlum okula başladıktan sonra, birçok yeteneği gelişti. Problemli davranışlarıyla baş etme yollarını öğrendik. Hem biz, hem de çocuğumuz öğrendi. Tabii bu da aldığı eğitimin sonucu. Konuşmasında çok ilerleme oldu, yemek yemesi düzeldi. Sokakta yemek yeme, masa başında oturma, toplu taşıma araçlarındaki davranışları, selamlaşma, hal hatır sorma, grup içinde arkadaşlarıyla diyalog kurma kültürü gelişti. Bu kültürü, otizmli öğrencilere eğitim veren kurumdan edindi. Bu bir ayrıcalık ve biz bunu alan şanslı ailelerden biriyiz. Onun problemli davranışları hiç bitmeyecek ama nasıl baş edebileceğimizi ve çocuk üzerinde uygulamayı öğrendik. Bir nevi kendisi de bu davranışlarıyla baş etmeyi öğrendi. Oğlumuzun kendi başına hayatını sürdürebilmesi en büyük dileğimiz. Minimum yardımla, kendi yaşamını sürdürmesini, işine gidip gelmesini, yeteneği ile bağlantılı bir işe girmesini istiyoruz.
Bu teşhisi, bu tanıyı alan anne-babanın moralinin bozulmaması mümkün değil. Bence ailelerin bu süreci de yaşanması gerekiyor. Birdenbire, “Ben bunu atlatırım” deyip hemen bu havaya bürünmek doğru değil. En önemlisi çocukları eve kapatmak yerine, her ortama sokmaya çalışmak, “Kimse çocuğumu görmesin” diye düşünmemek gerekiyor. Tabii büyük şehirlerde yaşamak da önemli. Çünkü, özel eğitim imkanları daha fazla. Buna ulaşamayan ailelerin de kendi yaşadıkları şehirdeki özel eğitim kurumlarına başvuramsı şart. Ve çocukları iyi analiz edip, onları tanıyıp, hedef koyup, o hedefe ulaştıktan sonra başka bir hedefe yönelmek çok önemli. Her otizmli çocuğun bir yeteneği vardır, o yeteneği doğrultusunda gelişmesini sağlamak gerekiyor. Özellikle spor yaptırmak gerekiyor, sporun çok çok önemi var. Her otizmli çocuğun yapabileceği bir spor dalı mutlaka var, araştırıp uygun alanı bulmaları gerekiyor. Tabi moralini bozmadan.