Güncelleme Tarihi:
Kayseri’de başınızı ne yana çevirseniz bir Osman Ulubaş tabelası var. 85 yaşındaki Osman Amca şehrin önde gelen işinsanlarından biri. Ayrıca yaptırdığı cami, hastane ve okullarla halkın gönlünde taht kurmuş bir hayırsever. “Hepsi hayır ama beni en çok okul yaptırmak mutlu ediyor” diyen Osman Ulubaş bugüne kadar Kayseri’de 6’sı tamamlanmış, 4’ü inşa halinde 10 okul yaptırdı. Şehre gelen valilerle okuluna tavla oynayan Ulubaş, kazansa da kaybetse de okul yaptırmaktan hiç vazgeçmemiş.
‘BEN OKUYAMADIM’
1934 yılında Kayseri’de dünyaya gelen Osman Ulubaş, “Ben okuyamadım, yaptırdığım okullardaki öğrencilerle okuyorum” diyor. Okulu bıraktığı günlerden okul yaptırmaya başladığı günlere geliş öyküsünü ise şöyle anlatıyor: “Ben tahsil alamadım. İlkokul üçüncü sınıftan terkim. Çocukken güvercinlerim vardı. Damlarda çok gezdim peşlerinde. Babam bana hiç kıyamazdı. Bir gün dedi ki; ‘Oğlum bak düşeceksin damdan. Bırak şu güvercinleri. Yoksa vereceğim başkasına.’ Ben de ilkokula gidiyorum daha o zaman. ‘Güvercinlerimden beni ayırırsan okula gitmem’ dedim. Babam düşer ölürüm diye korkusundan ayırdı beni güvercinlerimden. Ben de okulu bıraktım. Ama okul sevdası içimde kaldı. O hasreti de okul yaptırarak gideriyorum.
YENSE DE YENİLSE DE
Yaklaşık 30 yıl önceydi ‘Bismillah’ dedik ilk okulu yaptırdık. Açılışına rahmetli Süleyman Demirel gelmişti. Sonra elime para geçtikçe okul yaptırdım. Ben tavla oynamayı severim. Karşıma kim çıkarsa çıksın yenerim. Nihat Canpolat 1999-2005 arasında Kayseri Valiliği yaptı. ‘Çok iyi tavla oynuyormuşsun. Hadi gel okuluna oynayalım' dedi. 70-80 kişi vardı etrafımızda. Okuluna oynadık. Baktı ki yeniliyor işi çevirdi. ‘Okuldan vazgeçelim yemeğine olsun’ dedi. Vali beyi kıramadım ‘Tamam öyle olsun’ dedim. Ben onu yendim tabii. Ama yenmeme rağmen okulu da yaptırdım. Eski valimiz Süleyman Kamçı ile oynardık bazen. ‘Okuluna oynayalım’ dedi bir gün. ‘Ben zaten yaptırıyorum ama hadi senin dediğin olsun’ dedim. Ben hiç yenilmiyorum ama okulları yaptırmaktan da vazgeçmiyorum. Yendim tabii, okulu da yaptırdım yine. Tabii bunlar işin latifesi. Ben bu okulları vatanımı, milletimi çok sevdiğim için yaptırıyorum.”
AHIRDAN FABRİKAYA
Tırnaklarıyla yaptığı serveti şimdi hayır işlerine harcayan Süleyman Ulubaş, 13 yaşında bir ahırda başladığı iş hayatını şu sözlerle özetliyor: “Henüz 13 yaşındaydım. Eski bir evimiz vardı. Babamın yanında bakır döverdik. Sabahtan akşama bu işi yapmaktan parmaklarım yoruluyordu. Başka bir şey yapmam gerekliydi. Her gün düşünüyordum ne yapabilirim diye. Evimizin bir ahırı vardı. Oraya bir döküm ocağı kurmaya karar verdim. Bir arkadaşımla her akşam aynı saatte buluşur gizli gizli çalışırdık. Bir hafta sonra ocağımız tamamlanmıştı. Ocağı yaktık ancak baca yapmayı unutmuştuk. Ocak tüttü, her yer duman oldu. Ahırdan eşekler, inekler kaçmaya başladı, ev yanıyor diye itfaiyeler geldi. Babam önce çok kızdı ama sonra izin verdi. Döküm işine başladığımda daha çocuk yaştaydım ama hayatımın da dönüm noktasıydı. Azimle başladım ve daha 15 yaşında iş veren oldum. Sonra sanayici olduk, işinsanı olduk. Şimdi de hayır işlerine verdim kendimi.”