Güncelleme Tarihi:
Teftiş, en genel olarak “kamu yararı adına davranışı kontrol etme ve geliştirme” süreci olarak tanımlanabilir. Bunun anlamı, milli eğitim sisteminde tüm kurum ve kişilerin, yasalarda belirlenen şekilde görevini yapıp yapmadığının belirlenmesi, ortaya çıkan aksaklıkların düzeltilmesi ve geliştirilmesi için gerekli önlemlerin alınmasıdır. Teftiş sürecinin işleyişini düzenlemek Milli Eğitim Bakanlığı’nın temel görevi olmasına rağmen, meslek hayatı boyunca bir kez bile teftişten ya da denetimden geçmemiş öğretmen sayısı hiç de az değil. Bu alandeki ihmal sadece eğitimin değil bütün ülkenin zarar görmesi anlamına geliyor. Ülkemizde teftişin çok köklü bir tarihsel temeli var. Bu ülkede devletin parasının, malının, mülkünün, hak ve çıkarlarının hesabını sormaları için Büyük Selçuklu Devleti’nde Divan-I İşraf; Fatih Sultan Mehmet tarafından ise ‘Bakı Kulluğu’ sistemi kuruldu. Fatih bir fermanında, “Ben ki karaların, havaların ve denizlerin sultanı, ben ki yedi düvele hükmeden, Bakı Kulu’ma sözüm geçmez” diyerek müfettişlerin özerk ve bağımsız çalışmasının önemini vurguluyordu. Teftiş ve müfettişler üzerinde son yıllarda ortaya çıkan değersizleştirme ve güçsüzleştirme, en çok eğitim sistemine zarar veriyor.
OKULLAR ARASI KALİTE UÇURUMU
Eğitim müfettişleri, bu ülkede hiçbir devlet memurunun gitmediği en uç noktalara bile ulaştılar. Ülkemizde tek seferde 40 bin aday öğretmenin ataması yapılıyor ve bunların bir kısmı da okulun bütün yönetiminden sorumlu ‘müdür yetkili öğretmen’ oluyorlar. İyi yetişmiş ve deneyimli müfettişler bu eğitimcilere bir yandan mesleğin gereklerini diğer yandan köy koşullarında yaşama becerileri konusunda yol göstererek öğretmenlerin mesleki stresinin azaltılmasında ve gelişimlerinde önemli katkılar sunuyorlar. İl düzeyinde görevli müfettişlerin ders denetiminden çekilmesi aday öğretmenlerin yetişmesinde büyük sorunlar yaşanmasına yol açmayacak mı?
Eğitimde eşitsizlik ve okullar arası kalite uçurumu, ülkemizin en önemli sorunlarından biri haline geldi. Bırakın okullar arası eşitsizlikleri, aynı okulun içinde öğretmenlerin niteliğinden kaynaklanan ciddi standart farklılıkları var. Eğitimde kurum, ders, sınav teftişleri etkili biçimde yapılarak temel standartların tavizsiz biçimde her okulda, bütün öğretmenler tarafından uygulanmasında teftiş sisteminin ve müfettişlerin çok önemli bir işlevi bulunuyor. Teftişle okulların niteliğinin geliştirilmesi için dünyanın çeşitli ülkelerinde olduğu gibi etkili bir teftiş yapılanması neden kurulamadı?
2017 Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sonuçlarına bakıldığında tek bir net bile yapamadığı için sıfır çeken öğrenci sayısı 38 bin 483 oldu. 12 yıl eğitim alıp tek bir soruya bile doğru cevap verilememesinin sorumlusu kim? Bunun sorumluluğunu kim üstlenecek? Okullardaki eğitim öğretimin teftişi, süreç boyunca planlı ve etkili biçimde yapılsaydı sonuç nasıl olurdu? Okullarda meydana gelen taciz olayları her geçen gün daha fazla medyanın gündemine düşüyor. Bu olayların sıkı denetim ve hızlı soruşturmalarla önlenmesi ve caydırıcılığın sağlanmasında teftiş süreci önemli değil mi? Teftiş öğrenci sağlığı ve güvenliğinin teminatı değil mi?
HAYATİ ÖNEMİ VAR
Bütün bu sorulara bağlı olarak eğitim sisteminin denetimi ile ilgili şunlar söylenebilir:
1- Eğitimde teftiş hayati bir önem taşıyor, çünkü söz konusu olan kişiler 18 yaşından ‘küçük’. Kendilerini koruma ve savunmada yetersizler. Bu nedenle sistemin, çocukların haklarını savunacak şekilde teftişle gerekli kontrolleri yapması, öğretmen ve diğer çalışanların öğrencilere karşı görevlini tam yapıp yapmadığını denetlemesi zorunlu.
2- Sistemin başarısızlığından kim ya da kimler sorumlu? Öğrenciler süreç içinde pek çok öğrenme boşluğu ve bilgi eksikliği ile üst sınıflara geçiyorlar. Bu durum, öğrencilerin giderek öğrenme sürecinden kopmalarına ve kronik bir akademik başarısızlığın pençesine düşmelerine yol açıyor. Kuşkusuz başarısızlığın tek sebebi olarak öğretmenler görülemez. Ancak okul düzeyinde iyileşme sağlanmadıkça eğitim sisteminin başarılı olması da mümkün değil. Eğitimde süreç değerlendirmesi, alanda uzman müfettişlerin rehberlik odaklı yapacakları ders gözlemleri ile mümkün.
3- Kamusal alanda iş gören herkes teftişe açık olmak zorunda. Kendisi de ordu müfettişliği yapmış olan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yaptıkları işin doğruluğuna inanan insanlar çalışmalarının denetlenmesinden, karşı fikirler ortaya atılmasından ve tercihleri üzerinde münakaşa yapmaktan zevk alırlar” sözlerinde olduğu gibi, kendi çalışmasına güvenenlerin teftiş kaygısı duymalarına gerek yok.
SAĞLIKLI BİR SİSTEM İÇİN ZORUNLU
4- Eleştiri, insanların hoşlanmadığı bir şey olsa da Winston Churchill’in dediği gibi, “Eleştiri insan vücudundaki ağrı gibidir. Dikkati sorunlu, sağlıksız bölgeye çeker.” Teftiş bu anlamda sağlıklı bir sistem için zorunludur. Ancak teftiş gibi teknik ve etik boyutları olan önemli bir görevi yerine getirecek müfettişlerin de denetledikleri kişilerden daha eğitimli, profesyonel, insan ilişkilerinde uzman ve etik değerler doğrultusunda tam bir yetişmişlik içinde olmaları gerekiyor.
5- İlk kez 1838 yılında Rüştiye Mektepleri’nin denetiminin öngörüldüğü eğitim sistemimizde, teftişin 180 yıllık kurum kültürü ortadan kaldırıldı. Müfettişler, ‘Milli Eğitim Denetçisi’, ‘İl Eğitim Denetmeni’, ‘Maarif Müfettişi’ unvanlarıyla anıldı ve teftiş sistemi son yedi yılda tam anlamıyla kaosa dönüştü.
6- Bakanlık müfettişleri önce il emrinde görevlendirildi ardından bakanlık merkezinin müfettişsiz olamayacağı anlaşıldığı için 450 müfettiş mülakatla tekrar kurulan Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu’na atandı. Teftiş Kurulu kurumsallığını korumalı ve geleneğe çağdaş bir felsefe ile sahip çıkmalı.
BİR KARİYER MESLEĞİ
7- Müfettişlik herkesin kolayca yapabileceği bir meslek değil. Müfettişlik, bir kariyer mesleğidir. Türk eğitim sisteminde Cahit Külebi, Reşat Nuri Güntekin, Hasan Ali Yücel gibi önemli isimler müfettişlik yaptı. Müfettiş kalitesi, teftiş sürecinin kalitesinde en önemli unsurdur.
8- 1 milyonu geçen öğretmen sayısına uygun sayıda müfettiş, liyakat esasına dayalı olarak seçilmeli. Ülkemizde başka Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi olmak üzere birçok kurumda 1965 yılından beri ‘Eğitim Yönetimi ve Teftişi’ alanında lisans ve lisansüstü eğitim veriliyor. Müfettişler, eğitim yönetimi alanında yüksek lisans programlarında yetişmiş adaylar arasından objektif olarak seçilmeli ve yetiştirilmeli. Şube müdürleri ya da uzmanların müfettiş olarak atanmaları doğru değil.
9- Ders denetimleri sadece okul yöneticilerine bırakılmamalı. Bu görev yeniden eğitim müfettişlerine verilmeli ve derslerin etkili ve yeterli biçimde yürütülmesi için müfettişler rehberlik yapmalı ve öğretmen performansının geliştirilmesine destek sağlamalı.
ETKİLİ EĞİTİM SİSTEMİ İÇİN ÖNERİLER
- Etkili bir eğitim sistemi için, teftiş sistemi bakanlık ve il düzeyinde yeniden ele alınmalı. Bakanlık ve il eğitim müfettişliği yeniden düzenlenmeli. Teftiş sisteminin kurumsal kültürü ve müfettişlerin mesleki kimliği yeniden oluşturulmalı.
- İl eğitim müfettişlerinin bağımsız çalışabilmesi için Milli Eğitim Bakanı’na bağlanması ancak yerel çalışması sağlanmalı.
- Tüm müfettişlerin özlük hakları ve çalışma koşulları, görevlerinin risk ve güçlüğüne bağlı olarak yeniden düzenlenmeli.
- Kendisini etkili biçimde denetlemeyen sistemlerin bir tür intihar girişiminde bulunduğu unutulmamalı. İki yıl içinde teftiş edilmemiş okul ve öğretmen kalmamalı.
- Eğitimde durum saptama yapıldıktan sonra, geliştirme çalışmaları başlatılmalı.
PROF. DR. İNAYET AYDIN KİMDİR?
Prof. Dr. İnayet Aydın, 1985 yılında Ankara Üniversitesi (AÜ) Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Planlaması Bölümü’nden mezun oldu. 1988’de aynı üniversiteye ait Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı, Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Planlaması Bölümü’ne araştırma görevlisi olarak atandı. 1993 yılında ‘Eğitim Yönetiminde Stres Kaynakları’ konulu tezi ile ‘doktor’ unvanı kazandı ve aynı bölüme ‘yardımcı doçent’ olarak atandı. 1996 yılında sekiz ay ‘Yükseköğretim Kurulu (YÖK)/ Dünya Bankası Milli Eğitimi Geliştirme Projesi’ kapsamında kazandığı bursla Amerika Birleşik Devletleri- OHIO ‘University of Cincinnati’de doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. 1997’de doçent, 2003’te profesör olarak atandı. 2012 yılından bu yana Ankara Üniversitesi Hizmet İçi Eğitim Koordinatörü olarak görev yapıyor. Birçok kamu ve özel sektör kurumunda hizmet içi eğitim ve yönetim seminerlerinde programcı, koordinatör ve öğretici olarak görev aldı; ihtiyaç saptama ve değerlendirme çalışmalarını gerçekleştirdi. ‘Etik eğitimi’ ve ‘yönetici eğitimi’ seminerleri veriyor. Prof. Dr. İnayet Aydın şimdiye kadar toplam 10 kitap yazdı, Türkçe ve yabancı dergilerde yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor.