Güncelleme Tarihi:
Biz bir şeyleri anlatırken hep kavramlar üzerinden gideriz ama şefkat aslında bir deneyimdir. Peki şefkati okulda bir deneyim olarak nasıl yaşayabiliriz? Bütün bunların okulla olan bağlantısı nasıl olabilir? Her koşulda kabul ve güven ilişkisi evet önemli ama peki bunu nasıl sağlayabiliriz? Sevecen olmak önemli ama bunu okulda nasıl sağlayabiliriz?
ŞEFKAT EYLEM DE OLABİLİR DUYGU DA
Okullar zorlanmanın çok olduğu yerlerdir. Yaşamda bir zorlanma, bir acı varsa şefkat aslında bizim o duruma karşı gösterdiğimiz becerikli bir tutumdur. Şefkat bir eylem olabilir, bir eylemin içerisindeki tutum olabilir veya bir duygu olabilir. Pandemi süreci yüzünden öğrenciler zor duygu ve durumlarla karşılaştı. Örneğin birçok okul mezuniyet törenini online gerçekleştirdi. Öğrenciler için bu çok zor ve acıklı bir durum haline geldi. Aslında bir tür yası yaşayamama diyebiliriz. Yılın sonunda vedalaşamadan. Her ayrılış içinde; bir sonraki sınıfa geçiş, ilkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye geçme veya yaz tatiline giriş bunların hepsinde bir yas vardır. Çocuklara bu seramoniler, bu karne törenleri orayı kapatıp diğer tarafa geçişle ilgili bir bilgilendirme ve farkındalık kazandırır.
VEDASIZ MEZUNİYET
Bu süreci yaşayamadılar, bir gün gözlerini açtılar ve okula gidemez oldular. Son sınıf öğrencileri mezun oldu fakat arkadaşlarıyla vedalaşamadılar bile. Dolayısıyla burada zor ve şefkatin uyanabileceği bir durum var. Bunun dışında zaten okullar birçok açıdan kolay değil. Örneğin okullar, akran zorbalığının çok fazla olduğu yerlerdir. Okullarda; çocukluk dönemi travmaları, ebeveyn kayıpları, ailesel problemler, akademik anlamda yaşamış oldukları kaygılar, hastalık, bedensel engeli olan çocuklar var. Aslında bir sınıfın içine baktığımızda yaşamın içi gibi, o kadar çok acı var ki. Peki bütün bunlarla biz nasıl şefkatli olabiliriz? Burada diyebiliriz ki okullar eğitim ve öğretimin var olduğu gibi acının, duyguların, zorlanmanın da var olduğu yerler. Bir sınıfın içinde öğretmen birçok acı görür, eğer farkındaysa.
DOĞAMIZ GEREĞİ PROBLEM ÇÖZÜCÜYÜZ
Şefkat acı ve zorlanma durumunda onunla kalmaya gönüllü olma halidir. Bizler doğamız gereği direkt olarak bir problem çözücüyüz. Problem çözmek isteriz. Örneğin birisi bize bir sıkıntısını, bir acısını anlattığında ilk tepkimiz akıl vermek olur. Derde derman olmak ve yaraya merhem olmak gibi bir dürtümüz var. Aslında biz o yaraya merhem olmaktan ziyade dinleyip bağlantı kurmalıyız. Birisi bir problemini anlattığı zaman onu nasıl çözümleyebiliriz diye düşünürüz. Çoğunlukla bu derde derman olamayacağımızı anladığımız zamanlarda ise bunu görmeme, uzak tutma, yok sayma durumuna geçeriz. Okul ortamında çözemeyeceğimiz bir problemle karşılaştığımızda ondan uzaklaşma eğilimi içine gireriz.
ŞEFKATİN İLK ADIMI FARKINDALIKTIR
Aslında şefkat cesaret ister. Şefkatli olmak demek cesaretli olmak; bir acının, bir zorlanmanın gözünün içine bakabilmek demektir. Bu anlamda şefkatin ilk adımı farkındalıktır. Neye şefkat göstereceğimizin farkında olmaya ihtiyacımız var. Şimdi ve burada zorlayıcı durumların farkında olabilmek gerekiyor. Farkında olmadığımız bir şeye şefkat gösteremeyiz çünkü çoğunlukla yaptığımız şey onu uzak tutmaktır. Bizler problemli bir durumu bizden uzak tutmak için birçok yol deneriz. Bunlar bahaneler bulmak olabilir, rasyonalize etmek olabilir, kaçınma olabilir, bir suçlu bulmak veya kurban olduğumuzu düşünmek.
Bazen zorlandığımız duygularımızı, düşüncelerimizi, anılarımızı uzakta tutmak için o kadar çok enerji sarf ederiz ki bütün içsel enerjimizi onları uzak tutmak için kullanırız. Fakat onlar her seferinde tekrardan geri gelir. Yani şefkat yüzünü dönmek ve kabul etmektir. Şu anlamda kabul etmek:
“Bir şeye rağmen değil bir şeyle beraber yaşayabiliyor olmaktır.”
Yüzümüzü döndüğümüzde elimizde nur topu gibi bir problemimiz oluyor. Özellikle bize hep şu öğretildi; eğer zorlanmaya veya zorlanmayı oluşturan duruma prim vermezsen ve güçlü durursan onunla başa çıkmak daha kolay olur. Hayır, bizim yüzümüzü dönmemiz gerekiyor. Sınıfta da, kendimizde de zorlayıcı bir durum varsa öncelikli olarak şunu fark etmeliyiz: Bu zor bir an.
Şefkat her şey gibi özde başlar. Biz kendimizde tanıyamadığımız bir şeyi başkasında kesinlikle tanıyamayız. Genelde şöyle tanımlanır, kendimizi sevdiğimiz zaman başkasını da seveceğiz. Her zaman bir öz sevgi eksikliğinden bahsediliyor. Bence, kendi zorlayıcı yönlerimizle yüzleşmediğimiz zaman, kendi içimizdeki zorlayıcı tarafları keşfetmediğimiz zaman başkalarını da sevemiyoruz. Çünkü başkalarının zorlayıcı durumlarını da anlayamıyoruz. Bu sebeple şefkat özde başlar ve kendine şefkatli olamayan kişi başkasına da şefkatli olamaz.
Okullarda şefkatli eğitim zorlanmayı farketmekle başlar. Zorlayıcı bir durumda olmak ve zorlanmak iki farklı şey olabilir. Zorluklar yaşamın içindedir ve kaçınılmazdır. Çoğu zamanda biz belirleyemeyiz, ya da kaynağı bizimle ilgili değildir. Tıpkı içinde bulunduğumuz süreç gibi. Bizim elimizde olan tek şey onu deneyimleme biçimimizdir. Bizler deneyimlediğimiz her zorluktan daha büyük ve kapsayıcı, evrenin içinde bir o kadar küçük ve geçiciyiz. Evren dertlerimizden daha büyüktür.
DOÇ DR. ZÜMRA ATALAY KİMDİR?
MEF Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü öğretim üyesi olan Doç. Dr. Zümra Atalay aynı zamanda Mindfulness Institute (2014) kurucusudur. Dünya standartlarına göre 3’üncü seviye (deneyimli) mindfulness eğitmenidir. Uluslararası ‘MBSR-MBCT-MBCL’ ve Google temelli ‘SIY7, Oxford temelli ‘.b okullarda mindfulness’ eğitmenidir. Doktora sonrası çalışmasını Rochester Üniversitesi Psikoloji Bölümünde ‘Mindfulness ve Psikolojik İhtiyaçlar’ üzerine yapmıştır. Mindfulness - Bilinçli Farkındalık- Farkındalıkla Anda Kalabilme Sanatı ve Şefkat- Zorlayıcı Duygu ve Durumlarla Yaşayabilme Sanatı adlı kitapların yazarıdır.