Güncelleme Tarihi:
Dünya inanılmaz bir hızla değişiyor. Bilginin eskime hızının çok yüksek, yenilenme hızının ise ondan kat ve kat daha da yüksek olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Geleneksel eğitim sistemi artık işlevsel değil. Nota ve dereceye dayalı sistemde öğrendiklerimiz zaten okuldan mezun olunca anlamını ve işlevini kaybediyor. Bilginin çok hızlı tüketildiği ve değiştiği bu yeni dönemde eğitimi ve öğrenme çabasını da belli bir döneme veya bireyden bağımsız olarak yapılandırılmış belli kalıplara sığdırmak mümkün değil.
Bugün uzaktan eğitim araçları muhteşem fırsatlar sunuyor, bireylerin öğrenme beklentilerinde ve taleplerinde değişiklikler meydana getiriyor. Yeni mobil kaynaklar dünyanın her yerinden öğrencileri olabilen yeni nesil üniversiteleri yaratıyor. Öğrenciler, uzaktan, harmanlanmış ya da yüz yüze eğitim yoluyla; istedikleri dersi istedikleri yerde ve zamanda, neyi isterlerse onu öğrenebilme olanağına sahipler. Eğitimde merkeziyetçilik ve standardizasyon ise etkisini giderek yitiriyor. Bugünün dünyasında küreselleşme, yaşam boyu öğrenme, geçicilik, yenilik, derinlemesine ve disiplinler arası uzmanlık önem kazanıyor. Değişimin kendisi öğrenme ve öğretme çabasının özünü oluşturuyor.
Bu hızlı değişime eşzamanlı ayak uydurabilecek insan gücü profilini yetiştirebilmek için yeni bir üretim alanı oluştu. Bilginin kendisi ve bilgili insan, ekonominin en önemli girdileri haline geldi. Başka bir ifadeyle bilim, teknoloji ve eğitimle sağlanan iyi yetişmiş insan kaynağı, artık başta gelen üretim faktörleri arasında sayılıyor. Bu yeni ekonomi alanına “bilgi ekonomisi” deniliyor.
Yaşam boyu öğrenme de; bilgi ekonomisine yatkın bireyler için hazırlanmış bir program. Üretim biçimine hizmet edecek şekilde tasarlanıyor. Bir yandan kalkınmanın hızlandırılmasında, diğer yandan hızla değişen teknolojik ve yönetsel gelişmelere uyum sağlanmasında ülkemizde ve dünyada yaşam boyu öğrenme sürecinin rolü ve önceliği daha çok vurgulanıyor.
Türkiye’de yeni bir kavram: Yaşam boyu öğrenme
Türkiye’de “yaşam boyu öğrenme” kavramı yeni olmamakla birlikte yaşam boyu öğrenme sistemin oluşturulmasına yönelik çalışmalar 2000’li yıllardan itibaren hız kazandı. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün internet sayfasında bu konuda üniversitelerde 126 lisans üstü çalışma yapıldığı bilgisi yer alıyor.
Bugün üniversitelerde ‘Yaşam Boyu Öğrenme Merkezi’, ‘Hayat Boyu Öğrenme’ veya ‘Sürekli Eğitim Merkezi’ gibi isimler altında kurulan merkezlerin sayısı giderek artıyor. Ayrıca özel sektör tarafından kurulan danışmanlık ve eğitim merkezleri de bilgi ekonomisinin bir üretim aracı olarak bu çalışmaların sürdürülmesinde rol alıyor. Tüm bu çabalar ve girişimler bilgi toplumuna geçiş sürecinde; “öğrenen toplumu”n gelişimine katkı sağlıyor.
Dokuzuncu Kalkınma Planı kapsamında Yüksek Planlama Kurulu’nca “farklı öğrenim ve yaş seviyelerindeki bireylerin istihdam edilebilirliklerini ve sosyo-kültürel gelişimlerini sağlamak amacıyla; bilgi, beceri ve yeterliliklerini geliştirerek, öğrenmeye erişimlerini artırarak öğrenen bireyden, öğrenen topluma ve öğrenen Türkiye’ye doğru bir dönüşümü gerçekleştirmek” amacıyla 13 Mayıs 2014 tarihinde kabul edilen, 2014-2018 yıllarını kapsayan Türkiye Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi yayımlandı.
Bu programla bireylerin, çalışma hayatının gerektirdiği bilgi ve iletişim teknolojileri, yabancı dil, finansal okuryazarlık, problem çözme, eleştirel düşünme, iletişim, liderlik, kariyer planlama ve iş arama gibi temel beceriler ile sanatsal ve sportif becerilere sahip olması amaçlanıyor. Bugün belirlenen bu temel beceriler gelecek on yıllarda işlevini yetirecek ya da bunlara yenileri eklenecek. Geçici bilgilerin yerini yeni geçici bilgilere bıraktığı hızlı bir hayatın ortasındayız. Bu hız her şeyi, ama her şeyi etkiliyor.
Berlin’de toplantı, Paris’te öğle yemeği
Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi’nin öğrencileri sömestr tatillerinde Florida’ya giderken Florida Üniversitesi’ndeki öğrenciler aynı anda Antalya plajlarına tatile geliyorlar. İnsanlar sabah Berlin’deki bir toplantıya katılıp, Paris’te öğle yemeği yiyip, başka bir ülkede akşam bir sanat etkinliğine katılabiliyorlar. Bu durum toplumda ya da yeniliklere ve değişime hazır olmayan kesimlerde müthiş bir korkuya ve gelecek kaygısına yol açabilir.
İnsanlar işe başladıklarında; o işi ve kendilerini orada geçici görüyorlar. Okulda öğrendiklerinin bir faydasını göremeden yeni şeyler öğrenmek zorunda kalan insanlar iş ve kurumlarına aidiyet beslemiyorlar. Mobilizasyon, bilgi ve teknolojideki değişim süreci insanları bazen isteyerek bazen de zorunlu bir öğrenme çabası içerisine sokuyor.
Hacettepe Üniversitesi Yaşam Boyu Öğrenme Merkezi olarak her gün yeni eğitim talepleri ya da mevcut eğitim programlarımıza dair onlarca elektronik posta alıyoruz. Programlarımıza her dönem bir yenisini ekliyoruz. Son dönemlerde ‘Sosyal Medya Uzmanlığı, Aile Danışmanlığı, Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi, Eğiticilerin Eğitimi, İnsan Kaynakları Yönetimi’ programları en çok talep edilen eğitim programlarımız arasında. Eğitime katılan ve başvuran profilini irdelediğimizde çok farklı yaş, ülke, mesleki kıdem ve statüdeki bireylerden oluştuğu gözlüyoruz.
Duygusal dinamizmi harekete geçiren becerilere de ihtiyaç var
Öğrenen toplum kavramı ile birlikte sınırların, ekonomik, toplumsal ve politik kariyerlerin kalktığı, ‘Küresel Köy (Global Village)’ şeklinde ifade edilebilecek yeni bir dünya düzeni ortaya çıktı. Küreselleşme olgusu, eğitim için yeni olanaklarla birlikte yeni sorunları da getiriyor.
Uluslararası öğrenci çekmek için birçok üniversitede hazırlanan e-kaynaklar, uzaktan-online erişim olanakları, ders programları İngilizce hazırlanıyorsa da programların çok kültürlü veya kültürel farklılıkları dikkate alarak yeniden tasarlanması gerekiyor. Burada gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta ise, ‘yaşam boyu öğrenme’, ‘küreselleşme’ ve ‘öğrenen toplum’ kavramları ile salt bilgi ve teknik beceri yüklü bireylerin yetiştirilmesi vurgusu yapılmadığıdır.
Toplumlar yalnızca bilişsel değil, duygusal ve toplumsal dinamizmi harekete geçiren becerilere de ihtiyaç duyar. Toplumu sadece veriler ve bilgisayarlarla yürütemezsiniz. Toffler, ‘Rethinking the Future-Geleceği Tekrar Düşünmek’ adlı kitabında der ki, “21’inci yüzyılın cahili okuyup yazamayanlar değil, aynı zamanda öğrenemeyen, unutamayan ve yeniden öğrenemeyenler olacaktır.”