Güncelleme Tarihi:
Okul paydaşları kendilerini fiziksel, sosyal ve psikolojik açıdan güvende hissetmediklerinde birçok sorun yaşamaya başlıyorlar. Okul güvenliğini olumsuz etkileyen etmenlerin başında vandalizm, şiddet, zorbalık, akran zorbalığı, siber akran zorbalığı, ekonomik şiddet, hırsızlık, bağımlılık, teknoloji ve internet bağımlılığı gibi olaylar geliyor. Okul ortamını güvensiz kılan bu etmenler öğrenciler için kaygı, korku ve güvensizlik hissi yaratıyor. Şiddete uğrayan ya da arkadaşlarının şiddete uğradığına şahitlik eden öğrenciler okulun güvensiz bir yer olduğunu düşünüyorlar. Bu da okula yabancılaşmaya ve devamsızlığa neden oluyor. Okulda zorbalığa uğrayan, şiddeti gözlemleyen ve kendini mutlu hissetmeyen öğrenciler okulu asmaktan okul terkine kadar varan davranışlar gösterebiliyorlar.
‘Okulu asmak’, ‘okulu kırmak’ şeklinde ifade edilen bu riskli davranışlar öğrencilerin ve okulun sosyal ve akademik başarısını olumsuz etkiler. Öğrenciler neden okulu terk eder ve niçin zamanlarını okul dışında geçirmek isterler? Onların okuldan kaçmalarını ya da terk etmelerini tetikleyen etkenler neler? Bu sorun günümüzde dile getirilmeyen önemli bir başlık olarak karşımızda duruyor.
4 milyon öğrenci devamsızlık yaptı
2013 yılında ilk, orta ve liselerde eğitim alan 16 milyondan fazla öğrenciden 4 milyonunun devamsızlık yaptığı belirlendi. Devamsızlıkta en yüksek rakam yüzde 32.7 oranıyla lise öğrencilerinde görülüyor. Erkek öğrenciler kızlara göre daha fazla oranda devamsızlık yapıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Ortaöğretim İzleme ve Değerlendirme raporuna göre; ilköğretimde 5 milyon 547 bin 916 öğrencinin yüzde 18’inin, ortaokulda 5 milyon 478 bin 399 öğrencinin yüzde 25’inin ve lisede de 5 milyon 420 bin 178 öğrencinin yüzde 32.7’sinin 2012 yılında 10 günden fazla okula gitmediği ortaya çıktı.
Bu oranların sayısal büyüklüğü okul terki ve devamsızlık sorununun okul iklimini olumsuz etkilediğinin de bir göstergesi. Öğrencilerin gelişimi, akademik geleceği ve okul dışında karşılaşabilecekleri riskler açısından devamsızlıkların ve okul terkinin önlenmesi gerekiyor. Okul çevresindeki park ve bahçeler, internet kafeler, Alışveriş Merkezleri (AVM), sinema ve yeme içme yerleri öğrencilerin sıklıkla zaman geçirdiği mekanlar olarak dikkat çekiyor. Gözlemlediğim bazı olaylar bunun açık göstergesi.
İstanbul’un merkezi bir semtinde bulunan küçük bir parkta hafta içi özellikle güneşli havalarda kızlı erkekli öğrenci grupları okul çantaları sırtlarında sigara, kola, çekirdek yiyip içerek zaman geçiriyorlar. Çevreyi rahatsız edecek tarzda aralarında küfürlü ve sinkaflı tartışmalar yapıyorlar. Bu kadar pervasızca insanın yüzünü kızartacak sözleri içeren davranışları çok üzücü. Neden bu çevrede bulunan devlet okul yöneticileri bu parkları kontrol etmiyor, belediye özel güvenliği neden devriye sistemi oluşturarak bu tür yerleri denetlemiyor, neden riskli davranışlara ve öğrencilerin okul saatinde burada olmalarına göz yumuyor ve okul ile işbirliği yapmıyor? Burada dolaşan ve madde bağımlısı olduğu şüphesi uyandıran kişilerin varlığı ise bu çocukların geleceği için ayrı bir risk oluşturuyor.
Okul devamsızlığı ile mücadelede sınıf öğretmenleri ve aileler başta olmak üzere okul yöneticilerine ve güvenlik görevlilerine büyük sorumluluklar düşüyor. Özellikle okul yöneticileri, bu konuda etkili bir rehberlik süreci oluşturarak devamsızlığı ve okul terklerinin nedenlerini araştırmalı. Diğer taraftan devamsızlıklar izlenerek, öğrenci ve ailelere yönelik rehberlik ve müdahale programları uygulamaya konulmalı.
Riskleri azaltmak mümkün
CSG Güvenli Okul Araştırması’na göre ailelerin yüzde 73’ü çocuklarının okulda bulunduğu saatlerde güvenliğinden endişe duyuyor. Öğrencilerin yüzde 74’ü birbirlerine fiziksel ve sözlü şiddet uyguladıklarını düşünüyor. Bu araştırmaya göre velilerin yüzde 64’ü çocuğu okula giderken okul yolundaki güvenliğinden endişe ediyor. Yaklaşık olarak her 2’i kişiden 1’i, okul yöneticileri ve öğretmenlerin güvenlik konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığını düşünüyor.
Acaba okulda yaşanan ve üst sınıf öğrencilerinin ya da sınıftaki daha güçlü öğrencilerin zayıf ve güçsüz öğrencilere uyguladıkları gözlemlenen akran zorbalığı ve sözlü şiddet olaylarının varlığı, öğrencilerin devamsızlık yapmalarına etken oluyor mu? Bu sorunun karşılığı rehber öğretmenler ve okul yöneticilerinin velilerle oluşturacakları etkin işbirliği ile yanıt bulacaktır.
Okul yolu risk ve tehlikelerle dolu olsa da alınacak önlem ve sürekli denetimlerle bu riskleri azaltmak ya da daha güvenli hale dönüştürmek mümkün görünüyor. Öğrencilerin yaşadıkları sorunların ilk belirtileri okulu asmaları ile başlar ve her geçen gün artarak daha da önemli sorunlara yol açar. Okul dışında geçirdikleri zamanlar, kötü arkadaş çevreleri ve karşılaştıkları olaylar birçok suç içeren eylem ve davranışa yönelmelerine neden olabilir.
Evden “okula gidiyorum” diyerek gününü sokakta, internet cafe, sinema, ya da suç potansiyeli taşıyan ortamlarda geçiren çocuklar karşılaştıkları olaylardan olumsuz etkilenirler. Bazı kötü niyetli kişilerin etkisinde kalarak küçük suçlara, hırsızlık, kötü alışkanlıklar ve madde kullanımı, cinsel taciz ve şiddet gibi önemli olaylarla karşılaşabilirler. Bu durum onların gelecekteki hedeflerinin kaybolmasına ve suç çetelerinin mağduru olmalarına bile yol açabilir.
Okulu asmaya devam eden öğrenciler hayata tutunmak ve eskisi gibi okula dönmek isterlerse bu durumu ailelerine, okul yöneticilerine, arkadaşlarına ya da çevrelerindeki herhangi birine söyleyebilirler. Yaşadıkları olumsuz ortamdan kurtulmak için yardım isteyebilirler. İşte bu durumda onlara yardım edin ve bu beladan kurtarmaya çalışın.
Demokratik sınıf yönetimi
Çocuğun aile ortamından toplumsal bir kurum olan okul ortamına geçiş sürecinde güvenli bir okul ikliminin önemi büyük. Güvenli okul; öğrencilerin, öğretmenlerin ve tüm okul personelinin kendini fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan özgür hissettiği yerdir. Güvenli bir okulda, okul-aile işbirliği vardır. Çocuğun okula başlamasıyla birlikte ebeveynlerin, öğretmenle etkin bir şekilde çalışabilmesi, çocuğun okuldaki durumu hakkında açık ve net bilgi sahibi olabilmesi gerekiyor. Bu etkileşim ortamı, olası uyum ya da başarı sorunları karşısında önlem alınmasına olanak sağlar.
Güvenli bir okulda etkili öğretmen yapısı vardır. Çocuğa, okulun ve sınıf ortamının bir parçası olduğunu hissettirir, aidiyet duygusunu kazandırır. Çocuğa görev ve sorumluluklar vererek önemli olduğunu hissettirir, sınıf içinde mutlu olabilmesini ve sınıf ortamına katılımını sağlar. Demokratik bir sınıf yönetimi vardır. Çocuğa sorumluluk vererek onun önemini ve işlevini vurgulayan öğretmen, çocuğun hem bireysel imajnı güçlendirir hem de kendine olan güvenini artırarak arkadaşları ile iletişime geçmesini sağlar. Öğretmen sadece sınıf içinde değil, sınıf dışında da çocuğu gözlemler. Onun teneffüslerdeki oyun ortamında, arkadaşları ile ilişkilerini yakından takip ederek çocukta olumlu bir izlenim bırakacak bir sınıf içi ve sınıf dışı ortam yaratır. Böyle bir okulda çocuk eve döndüğünde okulu özler, istekle okula giden düzenli bir öğrenci konumuna gelir.
Hızlı değişen ve gelişen sosyal yapıda yeni sosyal sorunlar ortaya çıkıyor, var olan sosyal sorunlar ise çeşitleniyor ya da etki alanı genişliyor. Okulda, sokakta ve ailede ortaya çıkan sosyal sorunlar yeni suç türleri yaratarak toplumsal yaşam için risk oluşturuyor. Hızlı ve düzensiz kentleşme, sosyo-ekonomik yetersizlik, göç, sağlıksız yerleşim ve yaşam koşulları, aile içi ilişkilerde parçalanmış ailelerin yarattığı sorunlar, aile içi şiddet, ailenin kalabalıklığı, cinsel şiddet ve istismar, eğitim düzeyinin düşüklüğü, yetersiz kontrol ve okullardaki şiddet olgusu çocukların okuldan uzaklaşmalarına neden olarak onları çok çeşitli olumsuz davranışlara ve sokağa itiyor. 2015 yılında yaptığımız bir araştırmada okulların bulunduğu sosyo ekonomik ve kültürel çevrenin okul iklimini etkilediği özellikle ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin yaşadığı bölgelerde ve çocuklarının gittiği okullarda devamsızlık ve suç riskinin yüksek olduğu görüldü.
Okulu bırakan üretken vatandaş olamıyor
Araştırmalar gösterir ki, sürekli okulu asan ya da bırakan öğrenciler üretken vatandaş olamıyorlar. ABD’de yapılan bir çalışma bu konuda birçok gerçeği ortaya çıkardı. Ülkede 1995 yılında, liselerde okulu bırakma oranı ikiye katlandı ve öğrenciler işsiz kaldı. Ayrıca liseyi bırakan öğrenciler hayat mücadelesine karşı işsiz güçsüz dolaşmamak için düşük maaşlı bir işe başladılar. Okulu asmak, suçların başlaması için giriş kapısı kabul ediliyor. Okuldan kaçma oranlarının yüksek olması, vandalizm ve hırsızlık olaylarının oranının artmasına da etki ediyor. Los Angeles Eğitim Merkezi’ne göre okulu asmak, gençlerin suç davranışları göstermesi için en büyük belirleyicidir.
Öğrencilerin okulu asmasını önlemek için polislerden, okuldan ve ailelerden yardım alınabilir ve bu sorunla kamusal bir mücadele yapılabilir. ABD’de bu sorunla ilgili yapılan etkin ve tutarlı çalışmaların sonucunda çok şey değişti.
• Minneapolis’te, kaçak öğrencilere karşı polis mücadelesi başladıktan sonra suç oranı yüzde 68 oranında düştü.
• Miami’de suç işleyenlerin yüzde 71’i, 13-16 yaş arasında bulunuyordu.
• San Diego’da suçlar genel olarak sabah 08.30 ile öğlen 13.30 arasında işleniyordu.
Her okul ve kuruluş gençleri okulu asmaktan alıkoymak için adım adım önlemler almalı. Okuldan kaçma oranını en aza indirmek için;
• Aileler, okulu asmayı önleme aktivitelerine davet edilebilir. Anne-babalar çocukların eğitim hayatlarında başrol oynarlar.
• Öğrencilerin devamsızlık konusunda sıkı kurallara sahip olduğuna emin olun. Okul, devamsızlık konusunda öğrencilere hiçbir şekilde tolerans göstermemeli.
• Ebeveyn sorumluluğu için teşvik edici organizasyonlar düzenlenmeli.
• Okulda devam eden kaçma olaylarını önlemek için programlar hazırlanmalı.
‘Güvenli Okul Standartları’nın oluşturulması şart
Öğrencilerin okulu asma eylemlerine uyuşturucu kullanımı, şiddet, arkadaşlarıyla birlikte daha fazla vakit geçirme isteği, aile desteğinin eksikliği, duygusal veya ruhsal sağlık sorunları, maddi durum gibi birçok faktör neden oluyor. Okullar her çocuğun kendine özgü ihtiyaçlarını karşılamak, öğrencilerinin kaçma nedenlerini araştırmak, ders programlarını incelemek, aileler ile bir araya gelerek sorunlara çözüm aramak konularından sorumludurlar. Bunun yanı sıra eğitim kurumları, öğrencilere mentorluk yaparak yol göstermeleri gerekiyor. Okula devam politikalarında, disiplin uygulamaları ve yasal kurallar belirlenmeli. Okula devam politikaları için okul yetkilileri, polis, belediye, çocuk ve aile mahkemeleri ile bağlantı kurulması lazım.
Okul terki ve okula yabancılaşmayı azaltmak ya da ortadan kaldırmak için öncelikle, çocukların okula aidiyet duygusunu güçlendirmek, okul paydaşlarının iletişimini ve motivasyonlarını artırmak gerekiyor. Okulun akademik beklenti ve hedeflerini yükseltmek, okul ve sınıf kurallarının açık ve tutarlı olmasını, öğretmen moral ve motivasyonunun artırılması, sosyal, sanatsal, kültürel ve sportif aktivitelerin çeşitlendirilmesi, sadece akademik başarıya odaklı bir okul sistemi değil, çocuğun ders dışı zamanlarda sosyal ve psikolojik gelişimini destekleyen aktivitelere ağırlık veren bir konseptin oluşturulması yararlı olacaktır. Tüm bu düşüncelerin ışığında okul terkine, olumsuz okul iklimine ve çocukların okul sistemi dışında kalmasına neden olan etmenlerin yok edilebilmesi için ülkemizde ‘Güvenli Okul Standartları’nın oluşturulması şart.