Güncelleme Tarihi:
Yusuf Sarı altı yaşında, birinci sınıfa gidiyor. Her gün okula gitmek için evden çıktığında 4 yaşındaki kardeşi Rabianur’u ardında bırakıyor. Rabianur, önceki sene olduğu gibi bu yıl da okul öncesi eğitim alamıyor. Rabianur da ağabeyi Yusuf gibi okul öncesi eğitim almadan birinci sınıfa başlayacak. Yoksul ailelerin çocukları için ‘anaokulsuzluk’ kardeşten kardeşe geçen bir yoksunluk. Onlar tek örnek değil. Türkiye’de varlıklı ailelerin çocuklarının okul öncesi eğitim alma ihtimali yoksul ailelerin çocuklarından yaklaşık 4 kat daha fazla.
Türkiye’de okul öncesi eğitim alabilen çocuk sayısı son 10 yılda artsa da hâlâ OECD ülkelerinin gerisinde. 2016-2017 eğitim yılında beş yaşta net okullulaşma oranı yüzde 58,8. OECD ülkelerinde ise bu oran yüzde 95.
Bu eşitsizlik en çok yoksul ailelerin çocuklarını vuruyor. ‘Türkiye’de Erken Çocukluk Bakımı ve Okul Öncesi Eğitime Katılım’ bilgi notu da bunu söylüyor. Bilgi notuna göre, Türkiye’de okul öncesi eğitim hane halkının varlık düzeyi ve çocuğun yaşı yükseldikçe artıyor. Özellikle 4 yaşta ailenin maddi durumu ve annenin eğitim, istihdam durumu okul öncesi eğitime erişimde belirleyici.
Bilgi notuna göre, 54’üncü ayda yani 4,5 yaşta en varlıklı yüzde 20’lik dilimden gelen aileler ile en yoksul yüzde 20’lik dilimden gelen aileler arasında okul öncesi eğitimden yararlanma farkı yüzde 54. Varlıklı ailelerin çocuklarının anaokuluna gitme ihtimali yüzde 71 iken, yoksul ailelerin çocuklarının anaokuluna gitme ihtimali sadece yüzde 17. 66 aylık yani 5,5 yaşındaki çocuklar arasındaki durum da farklı değil.
Bunlar verilerin anlattığı durum. Ailelerin anlattıkları ise çocuklarının okul öncesi eğitime erişimde yaşadığı zorluğu verilerin ötesinde bir gerçeklikle ortaya koyuyor.
Esenyurt’taki Sonnur Yalnızoğlu İlkokulu’nda asgari ücretle hizmetli olarak çalışan Kıymet Sarı, 4 yaşındaki kızı Rabianur’u çalıştığı devlet okulunun ana sınıfına kayıt ettirmek istediğini anlatıyor:
“ANNE BENİ OKULA YOLLAMAYACAK MISIN?”
“Ücreti aylık 200 TL idi. Yıllık 200- 300 TL de kırtasiye parası vermek gerekiyor. Bunu ödeyecek gücüm yok. Kızım, ‘Anne beni okula yollayacak mısın?’ diye soruyor. Üzülüyorum. Ancak eşim düzenli çalışmıyor. Şu an işçi olarak iş buldu ama benim gelirim dışında düzenli bir gelirimiz yok. Yeri geliyor 100 TL ile ayı geçiriyoruz. Ayda 1.500 TL kredi ödüyoruz. Akrabalarıma borçlarımız var.”
Sarı, okul öncesi eğitimin önemli olduğunun farkında.
6 yaşındaki oğlu Yusuf anaokuluna gitmeden ilkokula başladığı için çok zorlandığını anlatıyor. Aynı sorunu kızının da yaşamasından endişeli:
“Kızımın hakkı, ama bütçemize göre anaokulu lüks”
“Oğlum kalem tutmakta zorlandı. Anaokuluna giden çocuklar daha farklı. Çabuk kavrıyor. Sınıfı 50 kişi, kalabalık. Oğlum zaten geride, 50 kişi içinde kayboluyor. Kızım anaokuluna gitsin, aynı zorluğu yaşasın istemezdim. Tüm çocuklar okul öncesi eğitim alabilmeli. Zorunlu ve ücretsiz olsun isterim. Bu eğitim lüks değil, hakkı çocuğumun. Ama maddi koşullarımız içinde lüks gibi kalıyor.”
Anaokulu eğitimine bütçe ayıramayan bir diğer veli ise Kartal’da yaşayan Sabahat Süme. 4 çocuğu var. İkisi ortaokul öğrencisi diğer ikisi ise okul öncesi çağda. Anaokuluna gitmesi gereken Sema 5, Umut 4 yaşında. İkisi için de anaokulu uzak bir hayal. Vakitlerini evde televizyon karşısında ya da sokakta oyun oynayarak geçiriyorlar. İki kardeşin ağabey ve ablasının gittiği Şeyh Şamil Ortaokulu’nun anasınıfı var. Aylık ücreti 120 TL. Ancak ailenin iki çocuk için de ayda 240 TL vermesi mümkün değil.
“ÖNCELİĞİMİZ KARNIMIZI DOYURMAK”
Anne Süme, “Anaokulu masrafı kırtasiyesiydi, peçetesiydi derken çok. Eşimin düzenli bir işi yok, ben de çalışmıyorum. Okula vereceğim parayla evin masraflarını karşılamak zorundayım. Kiramız 500 TL. Bazen kirayı geciktirip pazar bütçesine harcamak durumunda kalıyorum. Önceliğimiz karınlarını doyurmak” diye konuşuyor.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM ALMAYANLARIN SINAV BAŞARISI DÜŞÜK
Yoksulluğun yarattığı eşitsizliği kırmanın en etkili yollarından biri eğitim. Okul öncesi eğitim de çocukların eşit donanımda ilkokula adım atması ve ileriki yaşamı için çok önemli. Veriler de bunun kanıtı. PISA 2015 (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) sonuçlarına göre Türkiye’de 1-2 yıl arası okul öncesi eğitim alan çocuklar, fen sınavında okul öncesi eğitim almayan akranlarından 17 puan daha fazla aldı. Bu farkı TIMSS 2015’te de (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) görmek mümkün. TIMMS 2015’e giren ve iki yıl okul öncesi eğitim alan 4’üncü sınıf öğrencileri, okul öncesi eğitim almayanlara göre matematikte 77, fende 76 puan daha yüksek puan aldı.
“BEYİN GELİŞİMİNDE İLK 5 YIL ÇOK ÖNEMLİ”
AÇEV Erken Çocukluk Eğitimi Direktörü Duygu Yaşar da çocuğun beyninin ilk 5 yılda bir daha hiç olmayacağı kadar hızlı bir gelişim içinde olduğunu vurgulayarak şöyle konuşuyor:
“Beyinde uyarılmayan ve kullanılmayan bağlantılar zayıflar ve yok olur. Beyin kullanıldıkça gelişir, çocuklar deneyimleyerek ve yaparak öğrenir. Çocuğun yakın çevresinde, ev ortamında ne kadar çok uyarı sağlanırsa, çocuklar ileride o kadar başarılı oluyor. Eğitim malzemelerinin, basit bir yapboz, boyalar, bloklar gibi sadece evde bulunması bile, çocuğun gelişiminde anlamlı farklar yaratıyor. Beyin gelişimi desteklenen ve okul öncesi eğitim alma şansına sahip olan çocuklar; daha güçlü okuma yazma becerileri ve okul başarısı gösteriyorlar. Çünkü akademik ve sosyal hayattaki başarı için önemli olan dil becerilerinin temeli de bu dönemde atılıyor. Diğer insanların duygularını ve düşüncelerini daha rahat anlayabiliyor ve bunlara karşı hassas davranıyorlar. İleride daha yardımsever, işbirliğine dayanan ilişkiler kurabiliyorlar. Daha güçlü zihinsel becerileri olabiliyor ve daha başarılı bir iş yaşamları oluyor. Dolayısıyla okul öncesi eğitimin her çocuğa erken yaşlardan itibaren ücretsiz olarak ulaştırılabilmesi, anne babaların çocuklarının gelişimini erken yaşlardan itibaren destekleyebilecek şekilde eğitimler almaları çok önemlidir.”
ZORUNLU OKUL ÖNCESİ EĞİTİM PİLOT OLARAK BAŞLADI
Okul öncesi eğitimin tüm çocuklar için erişilebilir olması için de eşitlikçi politikalar şart. Millî Eğitim Bakanlığı 2019 yılında okul öncesi eğitimi 54 ay ve üstü çocuklar için zorunlu hale getirmeyi amaçlıyor. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıklamasına göre okul öncesi eğitimin zorunlu olması için 19 bin dersliğe, 19 bin de öğretmene ihtiyaç var. Bu yüzden zorunlu okul öncesi eğitim pilot olarak bu yıl 22 pilot ilde uygulanmaya başlandı.
ERG Politika Analisti Dr. Aysel Madra, zorunlu okul öncesi eğitimin 4,5 yaşa çekilmesi hedefine ulaşılabilmesi için farklı okul öncesi modellerinin ve politikaların geliştirilmesi gerektiğini anlatıyor:
“Okul öncesi eğitimi etkileyen en önemli etkenlerden biri maliyetli olması. Devlet tarafından sunulan eğitim ücretsiz diye geçiyor ancak ailelerden katkı payı isteniyor. Bu da özellikle yoksul ailelerden gelen çocukların okul öncesine erişiminin önünde önemli bir engel oluşturuyor. Sosyo- ekonomik olarak en altta olan kısımlar için erişilebilir ve maliyetsiz çözümler üretilmesi gerekiyor. Devlet tarafından okul ücretinin karşılanması gerekiyor. Özellikle 3 ve 4 yaşa yönelik özel okul öncesi kurumların sayısı ise çok az. Bu kurumlar ayrıca oldukça maliyetli olabiliyor. Bu kurumların daha nitelikli ve erişebilir hizmetler sağlayabilmesi için çeşitli teşvik politikaları oluşturulabilir. Bu da orta sınıfın okul öncesi eğitime katılımını artırabilir.”
“NİTELİKTEN VAZGEÇMEDEN ZORUNLU OLMALI”
Madra, okul öncesi eğitimin zorunlu olacağı süreçte nitelikten de vazgeçilmemesinin çok önemli olduğunu vurguluyor:
“Olay sadece çocukları kaydettirmek değil. Çocuklar okula başladıktan sonra nasıl bir eğitim ortamıyla karşı karşıya kalıyorlar? Okul öncesinin zorunlu olmasıyla birlikte yeterince okul öncesi öğretmen olabilecek mi? Bunlar çok önemli sorular. Derslik eksikliğinden dolayı bazı çocuklar toplum temelli merkezlere yönlendirilebilir. Bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı, dernekler ve belediyelerce açılan okul öncesi kurumlar. Ancak bu kurumlarda niteliksel olarak nasıl eğitim veriyor tam olarak bilmiyoruz. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kurumlarda verilen eğitim çocukların pedagojik gelişimiyle uyumlu mu? Bu süreçte bu kurumlarda verilecek eğitimin denetlenmesi çok önemli.”