Güncelleme Tarihi:
Mesela Antik dönemde Platon ve Aristoteles bilim ve yönetim üzerine eğilmişler, Doğu Medeniyetinde Konfüçyüs gibi eğitimciler öğretmenlik mesleğini bir ahlak düsturu olarak görmüş, toplumun ancak öğretmenler eliyle bir düzen inşa edebileceği fikrini savunmuşlardır. Orta Çağ Avrupası’nda ise dinî eğitim merkeze konmuş, eğitim ve öğretim sadece soylulara ve ruhban sınıfına yönelik olarak din adamları vasıtasıyla gerçekleştirildi. Batıda Rönesans’la birlikte öğretmenlik mesleğinin toplum hayatındaki yeri önemli değişime uğradı. İnsanı merkeze koyan eğitim anlayışı seküler bir hâl almış, öğretmenler sadece dinî değil dünyevi bilgileri de öğrenmeye ve öğretmeye başlamışlardır.
ÖĞRETMEN HEM REHBER HEM DE EĞİTİCİDİR
Türklerde öğretmenin misyonu hiç değişmedi desek yeridir. Türk tarihinin ilk dönemlerinden itibaren öğretmen, bireyi geleceğe hazırlayan, ona şahsiyet veren, kimlik ve kişiliğinin oluşmasında yol gösteren bir yolbaşıdır. Devrin şartları ve algısı içerisinde farklı metot ve teknikler uygulayan eğitimciler, cemiyet hayatında hep ön planda tutulmuş, özel bir saygı görmüştür. Bireyin inançlarında ve geleceğinde önemli bir rol oynadı. Çünkü öğretmen, hem eğitici hem de rehberdir. Dede Korkut, topluma yol gösteren, bireyin doğumundan ölümüne kadar nasıl yaşaması gerektiğini anlatan bilge bir kişilik, iyi bir öğretmendir. Bilge Kağan, devlet adamlığının yanı sıra aynı zamanda da eğitimcidir. Ahiler, Türk toplumunda mesleki eğitimin ilk hocalarıdır. Medreseler, devrine göre bazı farklılıklar gösterse de uhrevi ilimlerin yanı sıra dünyevi ilimlerin de okutulduğu yerlerdir. 19’uncu asrın ilk çeyreğinden itibaren Batı tarzı eğitim kurumları açılmış beraberinde öğretmenlik mesleğinin mahiyeti ve misyonu da bazı değişikliklere uğradı. Günümüzde de öğretmenler, toplum hayatının terakkisinde en önemli vazifeyi üstlenenlerdir. Bir asır öncesinden bu gerçeği gören Mustafa Kemal Atatürk, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözü ile öğretmenlik mesleğinin ne derece önemli olduğunun altını çizmiştir.
ÖĞRETMENLİĞİN MESAİSİ YOKTUR
Günümüzde çok geniş bir coğrafyada varlığını devam ettiren Türkler, öğretmenliği bir meslekten ziyade kutsal bir makam olarak görür. Çünkü öğretmen, hayatın tamamına hitap eden manevi sorumluluk sahibi, fedakâr bir şahsiyettir. Onun mesaisi yoktur. Sabır ve özveri, şahsiyetinin temelini oluşturur. Bu durum aynı zamanda Türk toplum hayatında öğretmene verilen yüksek değeri ve yüklediği misyonu açıkça göstermektedir. Toplumun şekillenmesi ve gelişmesinde çok önemli bir rolü vardır. Türkler, tarihin her döneminde öğretmenliği kutsal bir meslek olarak görmüşlerdir. Öğretmen sadece sınıflarda ders veren kişi değildir. Toplumun değer yargılarını gelecek nesillere aktaran, hâl ve hareketleriyle başta öğrenciler olmak üzere içinde yaşadığı çevreye tesir eden, genç nesilleri geleceğe hazırlayan, onların kabiliyetlerini geliştirmesine yardımcı olan saygın bir kişiliktir.
İçinde bulunduğumuz zenginlikleri korumak ve gelecek nesillere taşımak istiyorsak sorumluluklarımızı iyi bilmemiz gerekir. Öncelikle öğretmenlik mesleğinin itibarının korunması için birtakım tedbirler almamız gerekir. Başta eğitim fakültelerinin son derece seçkin, çalışkan ve nitelikli öğrenciler tarafından tercih edilmesine yönelik tedbirler almalıyız. Her bir öğretmen adayının liyakat esasına göre atamaları yapılmalı, meslek hayatlarını adil bir ilerleme sistemi içerisinde devam ettirmelerine imkân sağlanmalıdır. Tabii, eğitim fakültelerinde görev yapan akademisyenlerin de mesuliyetini müdrik, yüksek ahlaka sahip, ilim ve irfan sahibi bireylerden oluşması hedeflenen amaçlar içerisinde yer almalı.
PROF. DR. FAHRİ TEMİZYÜREK KİMDİR?
1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne girdi. 1988 yılında lisans öğrenimimi tamamlayarak Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde çalışmaya başladı. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi anabilim dalında yüksek lisans ve doktora öğrenimini tamamladı. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladı. Dışişleri Bakanlığının talebi üzerine Kabil Üniversitesi Türkoloji Bölümünün kuruluş çalışmalarını yürütmek ve ders müfredatını hazırlamak amacıyla görevlendirildi. TİKA’nın talebi üzerine 2004 yılında Moldova Cumhuriyeti Gagauz Yeri Özerk Bölgesi’nde Komrat Devlet Üniversitesi Millet Kültürü Fakültesi Türkoloji Bölümünün kuruluş faaliyetlerini yürüttü ve bu bölümün öğretim programını hazırladı. Haziran 2004 tarihinde yabancı dil seviyesini geliştirmek amacıyla üç ay dil eğitimi almak amacıyla İngiltere’ye gitti. Üniversitenin Bilimsel Araştırmalar Projeleri kapsamında “Almanya’daki Türk Çocuklarının İki dillilik Sorunlarının Giderilmesinde Ailenin Tutumu ve Çözüm Yolları” konusunda Frankfurt’ta araştırmalar yaptı.
2018-2020 tarihleri arasında Kültür Bakanlığı Danışmanlığı yaptı. 13 farklı üniversiteden 40 akademisyenle Uluslararası Kültür ve Dil Araştırmaları adı altında sivil bir toplum örgütü kurdu ve hâlen bu örgütün yönetim kurulu başkanlığını yapmaktadır. 2018 yılından itibaren de Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu üyesidir.