Güncelleme Tarihi:
10 öğrencili okulun hem öğretmeni hem müdürü hem de ‘hizmetlisi’
Erzurum'un Narman ilçesinde bu yıl öğretmenliğe başlayan Sema Turgut, 10 öğrencinin eğitim gördüğü ilkokulda, aynı zamanda yöneticilik ve hizmetli görevini de üstlenerek minikleri geleceğe hazırlıyor.
10 öğrencili Güvenlik İlköğretim Okulu'na 4 ay önce atanan Bayburtlu sınıf öğretmeni Sema Turgut, tüm ihtiyaçlar ile yakından ilgileniyor.
Mesleğe yeni başlamasına ve kısıtlı imkanlara rağmen çocukluk hayali öğretmenliği yapmanın heyecanı ile öğrencilerine eğitim veren Turgut, başka personel bulunmadığı için okulun müdürlüğünü ve hizmetli görevini de üstlendi.
Okulun temizliğini yapan Turgut, havaların soğuması nedeniyle öğrencilerinin üşümemesi için her gün sabah saatlerinde odun toplayıp sobayı yakarak öğrencilerini bekliyor. Turgut, ders sonrası idari işlerle ilgileniyor.
Görme engelli öğrencilerine "ışık" oluyorlar
Hatay'ın merkez Antakya ilçesindeki Atatürk İlkokulu’nda oluşturulan iki özel sınıfta “ışık algısı” olduğu tespit edilen 15 görme engelli öğrenci, öğretmenlerinin desteğiyle geleceğe hazırlanıyor. En küçüğü 7 en büyüğü 11 yaşında olan ve aralarında kardeşlerin de bulunduğu 15 öğrenci farklı ilçelerden taşımalı olarak okula geliyor.
Atatürk İlkokulu Müdürü Halil İbrahim Aksu, her öğrencinin öğretmenleri için ayrı bir değer olduğunu belirterek, "Bu sınıflara diğer öğretmen arkadaşlarımızla özel bir ilgimiz var. Onların hayatlarında bir ışık olmaya çalışıyoruz, hayata tutunmalarını sağlamak bizim en büyük görevimiz. Gerek kendileri gerekse aileleri açısından burası gerçekten vazgeçilmez bir yer. Sadece okul değil, hayata hazırlama yeri çünkü bu çocuklarımız sadece okuma yazmayı öğrenmiyorlar, bağımsız yürümeyi, bağımsız hareket etmeyi ve kendilerini ifade etmeyi öğreniyorlar. İnanın ilk kayda geldiklerinde velilerimiz çocuklarını okula göndermek istemiyorlardı. Yani çocuklarının gözleri görmediği için 'Nasıl yapacak, düşer mi, kalkar mı?' şeklinde endişeleri oluyordu. Ancak bu endişelerinin yersiz olduğunu zaman içinde kendileri de görüyorlar. Gerek rehber öğretmenlerimiz, gerekse yardımcı personellerimiz bu konuda gerçekten çok titizlikle çalışıyorlar" dedi.
Görme engelliler öğretmeni Fikret Çiçekli ise öğrencilerini her yönüyle hayata hazırladıklarına inandıklarını söyleyerek, şöyle konuştu:
"İnanın sınıfa girdiğim zaman görme engelliler sınıfı olduğunun bile farkında değilim. Normal bireyler gibi görüyorum ben onları. Normal akademik derslerin yanı sıra verebileceğim her şeyi vermeye çalışıyorum. Aileleri zaman zaman eğitimin içerisine katıyorum. Çünkü bizim özel eğitim sadece çocuğu eğitmekle bitmiyor, idaremizin desteğiyle velilerimizi de işin içine katarak beraber çocukları geleceğe hazırlamaya çalışıyoruz. Kendi ayaklarının üzerine basabilen, kendi ihtiyaçlarını bağımsız şekilde karşılayan, ilerde kendi ekmeğini kendi kazanacak bireyler yetiştirmeyi amaçlıyoruz."
Çiçekli, mezun ettiği birçok öğrencisinin güzel sanatlar fakültesinde eğitimini tamamladığını söyledi.
"Asırlık öğretmen" öğrencilerinin anılarıyla yaşıyor
Amasya'nın Merzifon ilçesinde oturan, Cumhuriyet tarihinin ilk öğretmenlerinden 102 yaşındaki Mukime Furatoğlu, emekli olmasının üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen görev yaptığı yılları ve öğrencilerini unutamıyor. Erzurum Öğretmen Okulun’dan mezun olup 1935'te mesleğe başladığını belirten Furatoğlu, Erzurum ve İstanbul'da görev yaptıktan sonra 1971’de emekli oldu. Küçük yaştan beri öğretmen olmak istediğini belirten Furatoğlu şunları söyledi:
"Hani diyorlar ya 'Bir daha dünyaya gelsen ne olmak isterdin?' Ben yine ilkokul öğretmeni olurdum. Öğrencilerimin fotoğraflarına bakıyorum ve yeniden yaşıyorum o günleri. Onlarla ilgili binlerce anım var. Hepsi çocuklarım. Ölene kadar onların özlemiyle yaşayacağım… Şimdi öğretmenler talebelerden korkuyor. Disiplinin olmadığı bir sınıfta ders de olmaz. Öğrencilerim benden çok korkarlardı ancak çok da severlerdi. Hepsi efendi ve terbiyeli çocuklardı. Çocuklar sevmezse sizi dinlemez, severse canla başla dinler ve dersten ayrılmak istemez. Çocuklar çok temiz, samimi ve candan bağlanıyorlar insana. Ne yaparsanız yapın sizi seviyorlar. Anasından, babasından daha çok öğretmenini seviyorlar."
Öğretmenler Günü hediyesi ablasının böbreği
Mersin'de yaşamını diyalize girerek sürdüren 48 yaşındaki öğretmen Ayşe Kahraman, ablasından nakledilen böbrekle hayata tutundu. En büyük hayali öğrencilerine kavuşmak olan 24 yıllık öğretmen Kahraman, "Ablamdan en anlamlı Öğretmenler Günü hediyesi oldu. Öğrencilerim öperdi, kutlardı. Öğretmenler gününde her yıl çiçek alırdım bu yılki hediyem böbrek oldu" dedi.
Çatak’ta bir eğitim meleği
Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nü bitirdikten sonra Van’ın Çatak ilçesinde 40 kilometre uzaklıktaki 3 derslikli 3 öğretmenin bulunduğu Yukarı Narlıca Mahallesi İlkokulu’na 3 yıl önce atanan Meltem Çelik, ilk kez soba ve tezekle burada karşılaşırken soba yakmayı da öğrencilerinden öğrendi.
ÖĞRENCİLERİN VE VELİLERİN UMUDU OLDU
Öğrenciler ve köylüler tarafından çok sevilen ve büyük bir zevkle öğretmenlik yaptığını belirten Meltem öğretmen, ders saatleri dışında da öğrencileriyle ilgilenip aile ziyaretleri yapıyor.
Ailelerle görüşüp çocukların okula devam etmelerini sağlayan Meltem öğretmen, hem öğrencilerin hem velilerin umudu oldu. Özellikle kız çocuklarının okuması için çaba gösteren Meltem öğretmen, "Öğrenciler bazen okula geliyor bazen gelmiyordu. Ben ailelerle görüşmeler yaparak çocukların eğitiminin önemine dikkat çektim. 3 yıl içinde çok sayıda öğrenci hiç aksatmadan okula devam etmeye başladı" dedi.
Babalarından eğitim aldıkları okulda öğretmenlik yapıyorlar
Aksaray Kanuni Anadolu İmam Hatip Lisesi öğretmenleri Akif ve Akın Gören kardeşler, daha önce eğitim gördükleri ve babalarının da derslerine girdiği okulda öğretmenlik yapmanın mutluluğunu yaşıyor.
Üniversite eğitiminin ardından, babaları gibi öğretmenliğe başlayan kardeşler, mezun oldukları liseye Türk dili edebiyatı ve meslek dersleri öğretmeni olarak döndü.
Gören kardeşler, burada yaklaşık 10 yıl babalarıyla beraber görev yaptı. Şu an babalarının başka bir lisede görev yaptığı kardeşler, kendilerini hayata hazırlayan okulda genç nesilleri yetiştirmenin mutluluğunu yaşıyor.
Meslek dersleri öğretmeni Akif Gören, öğretmenliğin çok kutsal bir meslek olduğunu ve bu mesleği yapmanın gururunu yaşadığını söyledi. Kardeşiyle mezun oldukları okulda görev yapmanın çok güzel bir duygu olduğunu belirten Akif, şunları söyledi:
"Babam, çocukluğumuzdan beri öğretmenliğin güzel bir meslek olduğunu bizlere aşıladı. Kardeşimle beraber üniversiteyi bitirdikten sonra mezun olduğumuz okula döndük. Çok büyük şans aslında. Ailece öğretmenliği seven ve bu mesleği icra etmeye çalışan insanlarız. Oğlum da imam hatip ortaokulunda okuyor. Böyle güzel bir silsile oldu. Babam, oğlum ve kardeşim imam hatip okullarında okuduk. Bundan da gurur duyuyoruz. Elimizden geldiğince de en iyi şekilde görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Kardeşimle bu okulda okurken 'tekrar buraya gelebilir miyiz, burada görev yapabilir miyiz' diye konuşurduk. Allah nasip etti, uzun yıllar sonra ilk önce kardeşim daha sonra ben buraya öğretmen olarak atandık. Babam da zaten burada öğretmendi. Burada eğitim görürken dersimize de giriyordu. Okuduğumuz okula hem kardeşim hem de babamla öğretmen olarak görev yapmak nasip oldu. İlginç bir durum. Öğretmenler odasındaki kişi öğretmenimiz, babamız hem de meslektaşımızdı. Ama zamanla baba oğuldan ziyade, öğretmenlik gibi kutsal bir mesleği icra eden yakın arkadaşlar gibi olduk."
"Bizim için mükemmel bir duyguydu"
Görev yaptıkları okulun ailesi için önemli olduğunu vurgulan Akın Gören ise tek amaçlarının yeni nesilleri en iyi şekilde yetiştirmek olduğunu anlattı. Akın, şöyle devam etti:
"Babam hem Arapça hem de Kur'an derslerimize giriyordu. Liseden mezun olduktan sonra Konya Selçuk Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı öğretmenliği bölümünü kazandım. Ağabeyimle öğrencilik zamanlarımızda sürekli 'bu merdivenlerin tozunu o kadar yuttuk, o kadar çilesini çektik, burada baba mesleği olan öğretmenliği yapabilir miyiz' diye konuşurduk. Şükürler olsun Allah nasip etti. Buraya 2003 yılında öğretmen olarak döndüm. Sonra ağabeyim atandı. Babam da burada görev yapıyordu, hep beraber çalışmaya başladık. Bizim için mükemmel bir duyguydu. Bunun başka örneği her halde yoktur. Allah ömür verdikçe çalışmaya devam edeceğiz."
"Hala ilk başladığım heyecanı duyuyorum"
Baba Celal Gören ise yaklaşık 40 yıldır öğretmenlik yaptığıni belirterek, şunları söyledi:
"Okulda göreve başladıktan sonra çocuklarım da buraya öğretmen olarak atandı. İki oğlumu da öğrenci olarak burada okuttum. Şimdi yeni açılan imam hatip kız lisesinde öğretmenliğe devam ediyorum. Bir baba olarak, çocuklarımın mezun olduğu okula tekrar öğretmen olarak devam etmeleri ve beraber öğretmenlik yapmamız benim için çok güzel bir duygu. Öğretmenlik çok severek yaptığım, kutsal bir meslek. Hala ilk başladığım heyecanı duyuyorum. O heyecanla derslerime giriyorum. Çocuklarıma da aynı duyguları aşıladım. Onlar da benim yolumdan yürüdüler."
Örnek projeleriyle minik öğrencilerine ışık tutuyor
"Öğretmenlik aşk işidir" inancıyla çalıştığı mesleğinde 28 yılı geride bırakan Osman Açıkgöz, sınıfında uyguladığı 29 farklı projesiyle minik öğrencilerini küçük yaştan itibaren hayata hazırlamaya çalışıyor.
Sakarya'nın Adapazarı ilçesinde Selçukbey İlkokulu'nda sınıf öğretmeni olan Osman Açıkgöz (48), "Kitap Oku Dünya Sana Gelsin", "Üniversite Eğitim Fonu", "Toprak Koruyucu Solucan Timleri Yetiştiriyoruz", "Rahatsız Etmeyiniz Sessizliğin Sesini Dinliyoruz", Sınıfça Bir Olduk, Yardıma Koştuk" ve "Temizlik Saygı İşidir, Bunu Başaran Çalışkan Kişidir" gibi öğrencilerin çok yönlü gelişimini hedefleyen projeler yürütüyor.
Atlet öğretmen matematiği sporla sevdirdi
Bu yıl 38'incisi koşulan Vodafone İstanbul Maratonu'nda yaş kategorisinde 1'incilik elde eden, asıl mesleği olan sınıf öğretmenliği Ayşegül Yılmaz, öğrencilerine matematiği sporla sevdirdi.
Aydın'ın İncirliova ilçesindeki Erbeyli İlkokulu’nda görev yapan Yılmaz, 9 yaşından itibaren babasıyla düzenli olarak yaptığı koşuları, bu yıl nisan ayında babasını kaybetmesinin ardından maraton koşularına, şampiyonluğa ve asıl mesleği öğretmenliğe taşıdı.
Atletizm ve sporla ilişkisini öğretmenlik mesleğinde de kullanmaya başlayan Ayşegül öğretmen, özellikle 1'inci sınıfa giden öğrencilerine temel matematik bilgilerini eğlenerek, sıkılmadan öğretebilmenin yolunu da sporla buldu.
Ders, bahçede koşuyla başlıyor
Sabahki ilk ders saatini öğrencilerine okul bahçesinde ısınma koşuşu yaptırarak başlatan Yılmaz, o yaş grubu çocuklar için sıkıcı ve zor gelebilen 1'den 100'e kadar 1'er, 2'şer, 3'er ritmik saymaları da bu sırada eğlenceye dönüştürüyor.
Ayşegül Yılmaz, küçük öğrencilerin 40 dakika boyunca sınıfta oturarak dersi takip etme zorunluluğunun yarattığı sıkıcılığa çözümü de onları sıra kenarlarına çıkararak, dersi spor hareketleri yaptırarak işlemekte buluyor.
Öğrencilerinin hem ders öncesi hem de ders sırasında yaptıkları hareketler sayesinde okula daha mutlu ve isteyerek geldiklerini anlatan Yılmaz, şunları söyledi:
"Çocuklar sınıfa geldiklerinde çok mutlu oluyor. Derse daha bir heyecanla başlıyorlar. Hatta ertesi gün, 'öğretmenim bugün spor yapmayacak mıyız' diyorlar. Matematik derslerinde ritmik sayma çocuklar için sıkıcı. 1-2 diye başlıyoruz. 1'den 100'e kadar sayıyoruz, 10'ar 10'ar sayıyoruz. Bunu yaparken öğrenciler sıkılıyor. Onda da şöyle bir şey yaptım, monoton bir ders işleme şeklinden çok, farklı bir şey yapmak istedim. Onun için onlarla beraber ritmik saymayı hareketler eşliğinde yaptık. Ders işleniş sırasında monotonluğu biraz daha yok etmek için çocuklar yaparak, yaşayarak, eğlenerek, matematiği severek öğrensinler diye onlarla birlikte sıraların yanlarına geçip ısınma hareketleriyle beraber ritmik saymalar yapıyoruz. Çocuklar çok mutlu oluyor. Sıkılmıyorlar ve saymadan keyif alıyorlar. Matematik dersini seviyorlar. Sporun gerçekten de öğrenmede çok büyük etkisi var. Enerjilerini atmış oluyorlar. Sporun matematikte olumlu yönde bir geri dönüşü oldu."
Karateci öğretmenin köy okulundaki başarısı
Bitlis'in Tatvan ilçesinde beden eğitimi öğretmenliği yapan milli sporcu Elif Yüksel'in çalıştırdığı 10 öğrenciden 9'u, katıldıkları ilk karate turnuvasında madalya kazandı.
İlçe merkezine 65 kilometre mesafedeki Alacabük köyündeki İlk ve Ortaokulda görev yapan Elif Yüksel, Edirneli olduğunu ve karatede çok sayıda derecesinin bulunduğunu söyledi. Yaklaşık iki yıl önce geldiği Tatvan'da çocuklara sporu sevdirmeye çalıştığını anlatan Yüksel, çocukların da hevesli olduğunu anlattı.
Karate branşında çalıştırdığı 10 çocuğun bu yıl düzenlenen bölge müsabakalarına katıldığını, bunlardan birinin altın, birinin gümüş ve 7'sinin bronz madalya kazandığını belirten Yüksel, "Çocuklarımız eğitimde başarılı. Eğitimde başarılı olan çocuklar zaten sporda da başarılı olabiliyor. Sporu çok seviyorlar" dedi.
Yüksel, çocuklarla ilk karate antrenmanına başladıklarında, bu durumun önce velilere tuhaf geldiğini ancak daha sonra alıştıklarını ve destek verdiklerini dile getirdi.
Görme engelli öğretmenin alkışlanacak azmi
Manisa’da görme engelli, 22 yıllık tarih öğretmeni 45 yaşındaki Arzu Okumuş’un öğrenme ve öğretme aşkı parmak ısırttı. Çocukluğundan bu yana öğretmen olmayı hayal ettiğini anlatan Arzu öğretmen, ömrü yettiğince gençlere engellere karşı ayakta kalmayı öğreteceğini söyledi.
Manisa’da tarih öğretmeni Arzu Okumuş, azmiyle öğrencilere örnek oldu. İsmet İnönü Mesleki ve Teknik Lisesi’nde öğretmenlik yapan Okumuş, görme engeline rağmen azmiyle öğrencilerinin sevgisini kazandı. Yaşam hikayesiyle dikkat çeken Okumuş, doğuştan görme engelli olduğunu ve yaşamını öğretmen olmaya adadığını anlattı.
"Hayalimden hiç vazgeçmedim"
Okumuş 4 çocuklu öğretmen bir ailede yetiştiğini, kendisinin de görme engeline aldırmadan çocukluğundan bu yana öğretmenliği hayat ettiğini söyledi. Engelinin hiçbir zaman mesleğini yapmasına engel olmadığını dile getiren Arzu Okumuş, şöyle dedi:
"Doğuştan görme engelliyim. Sol gözüm hiç görmüyordu, iki ameliyatla birazcık ilerleme sağladım. Sadece yüzde 10 görebiliyorum. Ama hep normal okullarda okudum. Hiç engelli okullarına gitmedim. Babam öğretmendi, kardeşim de bana çok destek oldu. Öğretmenlik benim çocukluktan bu yana hayalimdi, hep istediğim bir şeydi. Bu hayalimden hiç vazgeçmedim. Liseyi bitirdim, öğretmen olmak istiyordum. Ama o dönemde görme engelliler öğretmen olamıyordu. Ama ben ne olursa olsun en azından üniversite okumuş olurum diye düşündüm. Üniversiteyi bitirdim, öğrendim ki yasa değişmiş. Ben de artık öğretmen olabilecektim. İyi ki pes etmemişim."
"Bir daha dünyaya gelsem yine öğretmen olurdum"
Yaşamının öğretmek üzerine kurulu olduğunu söyleyen Arzu Okumuş, öğrencilere ders anlatırken çok mutlu olduğunu söyledi. Okumuş, şöyle konuştu:
"Bir daha dünyaya gelsem yine öğretmen olurdum. Öğrencilerle olmayı seviyorum. Öğretmeyi ve öğrenmeyi seviyorum. Hayat boyu güçlüklerle karşılaştım. Ama hepsiyle mücadele ettim. Tarih bölümünde yüksek lisans yaptım. Aynı zamanda Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Öğrenmeyi hiç bırakmadım. Öğrenciler ilk başta görme engelli bir öğretmeni garipsiyor. Ama sonra işimi yaptığımı görünce önyargıları gidiyor. Benim öğretmenlik hayalime engelim, engel olamadı. Öğrenmenin mutlaka bir yolu vardır."
Engellinden dolayı çok fazla dertlenmediğini söyleyen Arzu Okumuş, engellilerin ailelerine seslendi. Çocuklarına güvenmelerini isteyen Okumuş, "Engelli kişiler engeli aşmaya çabalıyorlar. Ama engelli kişileri engelleyenler en başta aileleri. Evhamlarından, korkularından sıyrılsınlar. Çocuklar özgüvensiz yetişiyor. Engelli çocuğun işini aileleri yapmasın. Aileler çocuklarını dışarıdaki hayata hazırlamalı. Dışarı çıkmıyorlar, evin içinde oturuyorlar" diye konuştu.
Nesibe öğretmen, hasta çocukların umudu oldu
Gaziantep Onkoloji Hastanesi İlkokulu’nda 6 yıldır görev yapan öğretmen Nesibe Gerek lösemi, talasemi ve hemofili hastası öğrencilerin umudu oldu.
Gaziantep Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’ndeki ilkokula gönüllü olarak gelen ve 6 yıldır görev yapan Nesibe Gerek, hasta öğrencilere hem eğitim veriyor hem de elinden geldiğince hemşirelik görevini üstleniyor. Lösemi, talasemi ve hemofili hastası çocuklarla ilgilenen Nesibe öğretmen, çocukların moral bulmasını sağlıyor. Çocukları doktor kontrolünden geçmesinin ardından Nesibe öğretmen çocuklara anne şefkatiyle yaklaşıyor.
Hasta öğrencilerin sosyal yaşamından kopmaması, stresten uzak kalmaları ve yüzlerinin gülmesi için çalıştığını ve bundan mutlu olduğunu belirten Nesibe Gerek, okulun hayatının dönüm noktası olduğunu söyleyerek şunları dedi:
"Gaziantep Onkoloji Hastanesi’nde yaklaşık 6 yıldır çalışıyorum. Gönüllü olarak çalışmaya karar verdim. Geldim günden itibaren de burada çok güzel anılar biriktirdim. Burasının hayatımın dönüm noktası olduğunu söyleyebilirim. Öğretmen olarak, anne olarak o kadar çok şey öğrendim ki buradaki hastalar bana yaşamanın ne kadar değerli olduğunu anlattılar. Diğer öğretmenler kara tahta başında ders anlatırken ben öğrencilerimin burada hem sağlık sorunlarıyla ilgileniyorum hem eğitimleriyle ilgileniyorum hem de onların sosyal hayata katılmalarını sağlıyorum. Sabah doktorların muayene saatiyle bizim çalışmamız başlıyor. Hangi çocukların sınıfa gelebileceğini doktorlar karar veriyor. Bazı çocuklarla yatak başı eğitim yapıyoruz. Buradaki öğrencilere daha çok onların kafasını dağıtabilecek etkinliler düzenlemeye çalışıyoruz. Etkinliklerimizin arasına da eğitimi sıkıştırmaya çalışıyoruz."
Öğretmenler Günü’nde tek dileğinin öğrencilerinin bir an önce sağlığına kavuşması olduğunu belirten Nesibe Gerek, "Öğretmenler gününde en çok istediğim şey öğrencilerimin bir an önce sağlıklarına kavuşması. Öğretmenler günü benim için çok anlamlı, öğretmenlik kutsal bir meslek fakat hastanede öğretmenlik yapmak daha da kutsal diye düşünüyorum. Öğrencilerim hasta odalarında kendilerinin biriktirdiği parayla aldıkları bir çiçek benim belki de ömrümce alabileceğin en büyük hediyeydi, onları çok seviyorum bir öğretmen olarak en büyük dileğim bir an önce sağlıklarına kavuşması" dedi.
Hastanede tedavi gören öğrenciler, Öğretmenler Günü dolayısıyla kendi aralarında topladıkları parayla aldıkları çiçeği de Nesibe öğretmenlerine hediye etti.
9 idealist öğretmenin özverisi, eğitimde zirveye çıkardı
Van’ın Gürpınar İlçesi Kırkgeçit Mahallesi Ortaokulu, TEOG’da Türkiye’nin en kısa zamanda en iyi başarısını yükselten okulu oldu. Bu başarı ise, son iki yılda Kırkgeçit Ortaokulu’na atanan 5’i kadın 8 idealist öğretmen ve müdürün yoğun çabasıyla geldi. Kırkgeçit Ortaokulu bir yıl içerisinde TEOG sınavı başarısında ilçe sonunculuğundan 3’ncülüğe, Van genelinde ise 284’ncü sıradan 32’nci sıraya yükseldi.
Van’a 70 kilometre uzaklıkta bulunan Gürpınar İlçesi Kırkgeçit Mahallesi Ortaokulu, TEOG sınavında gösterdikleri başarı ile adlarından söz ettirdi. 2014-2015 TEOG başarı sıralamasında ilçede 14 okuldan sonuncu, Van il genelinde ise 330 okul arasında 284’üncü olan okulun başarısı, 2 yıl içinde okula yeni atanan 8 öğretmen ve müdürün gelmesiyle bir anda değişti.
13 derslikli 16 öğretmenin görev yaptığı okulun başarısını yükseltmek için çalışmaya başlayan Okul Müdürü Hakan Elitaş ve çeşitli branşlardaki öğretmenler Şeyda Polat, Bilge Bingöl, Şeyma Şahan, Dilan Deniz, Kemal Demir, Erdoğan Gülce, Seher Polat ve Gülhan Talan yoğun bir çaba içerisine girerek, 8’nci sınıfa giden 35 öğrenciyi gecelerini gündüzlerine katarak TEOG’a hazırladı.
Kapı kapı dolaştık eğitimin önemini anlattık
Okul başarısı bakımından il ve ülke bazında çok gerilerde olduklarını belirten Okul Müdürü Hakan Elitaş, "Önceki yıllarda il ve ilçe sıralamasında son sıradaydık. İki yıl içerisinde okulumuza yeni atanan öğretmenler ile el ele vererek başarımızı inanılmaz bir hızla en üst sıralara taşıdık. Bu başarıdaki en büyük faktör, 8 öğretmenin özveriyle çalışması oldu. Öğretmenlerimiz, öğrencilerin aileleri gibi oldu. Öğrenciler, öğle aralarında, gece gündüz ve hafta sonları yine sınavlara hazırlandı. Öğrencilerin evlerine ziyaretlerde bulunarak velilere çocukları hakkında bilgi verildi. Eğitimin önemi anlatıldı. Bu planlı özverili çalışma sonucu ise başarımız kaçınılmaz oldu. Ben, öğretmen arkadaşlarım ve öğrenciler şimdi çok daha mutluyuz. Büyük bir aile gibiyiz. Eğitimlerimiz aralıksız sürecek. Başarımızı en üst seviyelere çıkaracağız" dedi.
Öğretmenlerimizin özverisi bizi motive etti
Katledilen başarıda öğretmenlerin özverisinin olduğunu söyleyen 8’nci sınıf öğrencisi Nazime Arslan "Öğretmenlerimiz bizim başarılı olmamız için büyük çaba sarf ediyor. Bizi öğle tatillerinde hafta sonlarında okulda toplayıp TEOG sınavına hazırlıyorlar. Bizim için ellerinden geleni yapıyorlar. Yine belli aralıklarla evlerimize gelip ailelerimiz ile görüşüyorlar. Bizi sınava ve hayata hazırlayıp motive ediyorlar. Biz onlar sayesinde çok daha başarılı olacağız. Öğretmenlerimizi çok seviyoruz" dedi.
Görme engelli müzik öğretmeninin meslek aşkı
Sakarya'nın Serdivan ilçesindeki Prof. Dr. Osman Öztürk İmam Hatip Ortaokulunda görev yapan görme engelli müzik öğretmeni Ahmet Yılmaz, meslek aşkıyla çevresindekilerin takdirini kazanıyor.
Henüz 6 aylıkken geçirdiği havale nedeniyle görme yetisini kaybettiğini belirten Ahmet Yılmaz, kişisel çabalarıyla "bu zorluğu nasıl aşabilirim" diyerek arayışa girdiğini, lise öğretmeninin yönlendirmesiyle müziğe yöneldiğini anlattı.
Müziğin kendisine sabretmeyi, birkaç işi aynı anda yapabilme, problem çözebilme ve üretken olma gibi birçok özellik kazandırdığını ifade eden Yılmaz, piyano, org, flüt ve bağlama gibi birçok enstrümanı çalabiliyor ve bazı öğrencilerine de ücretsiz özel kurs veriyor.
Tüm öğrencilerine müzik bilincini aşılamak için, mesai saati gözetmeksizin gece gündüz ilgilenen Ahmet öğretmen, tüm engellilerin mutlaka bir yeteneğinin olduğunu ve onlara bu yeteneklerini arayıp bulmalarını tavsiye ediyor.
Öğrenciler "keşke ders bitmese" diyor
Ahmet Yılmaz (35) yaptığı açıklamada, müziğin ve öğretmenliğin bir tutku olduğunu söyledi.
Müziğin ve öğretmenliğin apayrı özellikleri olan meslekler olduğunu ve ikisini de çok sevdiğini dile getiren Yılmaz, "Öğrencilerimle diyaloğum inanılmaz iyidir. Çocuklar ders aralarında fırsat bulduklarında boş vakitlerinde yanıma gelir. Onlara ‘hayır’ diyemem. Boş zamanlarımızda da çalışırız hiçbir zaman derse bağımlı kalmayız. Zaten öğretmenliğin doğasında derse bağımlı kalmak yoktur. Müzik ise insanlara birçok şey getiriyor. Sabretmeyi öğreniyorsunuz. Sizi biraz daha ehlileştiriyor, sakinleştiriyor. Farkında olmadan birtakım şeyleri size kazandırıyor. Birkaç işi aynı anda yapabilme, problem çözebilme, üretkenlik gibi şeyler getiriyor. Onun için çok faydasını görüyorum" diye konuştu.
İmam hatip ortaokulunda görev yapmasından dolayı şarkıların haricinde ilahi de çalıştıklarını aktaran Yılmaz, öğrencilerine flüt, melodika ve org gibi enstrümanları kullanmayı öğrettiğini ifade etti.
Özel yetenekli öğrencilerle daha sıkı çalıştığını belirten Yılmaz, şunları söyledi:
"Müzik yetenek dersi olduğu için herkesten başarı beklemek zor ama her öğrencimin en azından birçok şeyi bilmeleri amacıyla elimden geleni yapıyorum. İlahi korolarımız var. Özellikle Kutlu Doğum haftalarında güzel etkinliklerimiz oluyor. Ben piyona çalıp onlara melodika çaldırıp, orkestra bilincini vermeye çalışıyoruz. Onlar da bu işten daha çok keyif alıyor. Çocuklarımıza bunları kullandırmaya, mümkün olduğunca yararlandırmaya çalışıyoruz. Çocuklara sevdikleri, ilgi duydukları şarkıları öğretmeye çalışıyorum. Bunu yaparken ilahiler de öğretiyoruz ve ders verimli geçiyor. Hatta 'Ders yine mi bitti? Keşke iki saat daha olsaydı' diyen öğrencilerimiz çok oluyor."
"Engeli unutturmak da hatırlatmak da sizin elinizde"
Engellilere karşı toplumun ön yargısı olduğunu ve bu ön yargının toplumun hemen her kesiminde görülebildiğini anlatan Yılmaz, kendisi açısından bir problem olmadığını bir sorunla karşılaştığı zaman "bu zorluğu nasıl aşabilirim" diyerek bireysel çalışma yaptığını dile getirdi.
Yılmaz, engelli vatandaşların sorunlara öncelikle kendilerinin çözüm üretmesini daha sonra başka şeyler beklemesi gerektiğini vurgulayarak, "Ben bu konuda bir zorluk yaşamıyorum. Zaten çevremdekiler engelimin farkına dahi varmıyor. Bu iş sizinle alakalı. Çoğu zaman etrafımdakiler benim engelli olduğu unuturlar. Onu unutturmak da hatırlatmak da sizin elinizde olan bir şey. Öncelikle iş engelli ailelerine düşüyor. Engellilerin mutlaka başarılı olabileceği bir alan vardır." şeklinde konuştu.