Güncelleme Tarihi:
Sınır hattında öğretmen olmak
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde görev yapan öğretmenler, sınırın karşısındaki çatışmalara rağmen öğrencileri geleceğe hazırlıyor. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün "öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır" diye nitelendirdiği eğitim neferleri, onun gösterdiği yolda her türlü zorluğa göğüs gererek mesleklerini icra ediyor. Sınır bölgesindeki çatışmalar, eğitim faaliyetlerini zaman zaman olumsuz etkiliyor. Öğretmenler ise bu durumu öğrencilerine yansıtmadan canla başla görevlerini sürdürüyor.
Suruç Milli Eğitim Müdürü Mahmut Demirbilek, çatışmalar nedeniyle sınırdaki bazı okullarda eğitime 5 gün ara verildiği hatırlattı. Mürşitpınar Mahallesi'ndeki okul dışındaki diğer eğitim kurumlarında eğitim öğretime devam edildiğini belirten Demirbilek, "Sınır hattında görev yapan öğretmenlerimiz büyük bir özveriyle çalışıyor. Silah sesleri öğrencileri olumsuz etkiledi ancak öğretmenlerimizin gayretiyle bu durum daha fazla sorun olmaktan çıkarıldı" dedi.
Eğrice Ortaokulu Müdürü Haydar Fırathan ise yaklaşık 10 yıldır sınır hattındaki okulda görev yaptığını söyledi. Sınır hattında görev yapmanın zorluğuna değinen Fırathan, şöyle konuştu:
"Öğrencilerimiz, Suriye'den gelen yaşıtlarından çabuk etkileniyor. Çünkü sınırın hemen karşısında bir savaş var ve bu insanların yaşadıkları korku yüzlerinden okunuyor. Dolayısıyla öğrencilerimizin bu durumdan etkilenmemeleri için büyük gayret gösterdik. Öğretmenlerimiz birer psikolog gibi öğrencilerle ilgilendi ve sürekli iletişim halinde olduk."
Fırathan, yaşadıkları tedirginliği öğrencilere yansıtmaya çalıştıklarını dile getirdi.
Mesleğe 2 ay önce başlayan Merve Can da göreve başladığı 4'üncü gün görev yaptığı Mürşitpınar İlkokulu’nda güvenlik nedeniyle eğitime ara verildiğini belirtti. Daha sonra bir başka okula taşındıklarını anlatan Can, "Öncelikle velilerimizle görüşerek çocukların okula devamını sağladık. Bunun yanında savaştan etkilenen öğrencilerin ruh sağlığını düzeltmek için çalışmalar yaptık" dedi.
Bu süreçte velilerden de destek gördüklerini anlatan Can, şöyle konuştu:
"Hepimiz çok korkuyorduk, bomba seslerini ve dumanları görebiliyorduk. Çocukların kaygılarını o an en aza indirmek için bütün öğretmen arkadaşlarımızla el ele verdik. Şu an eğitim-öğretimimiz güzel bir şekilde devam ediyor."
Sedat Uca ise sınır hattındaki gelişmelerin kendilerini olumsuz etkilediğini ancak bu durumu öğrencilere yansıtmadan en iyi şekilde eğitim faaliyetini sürdürmeye gayret ettiklerini söyledi.x
Hakkari'nin fedakar öğretmenleri
Hakkari'nin en ücra köylerinde eğitim hizmeti veren fedakar öğretmenler, tüm zorluklara rağmen çocukların eğitimden yoksun kalmaması için özveriyle görev yapıyor.
Birçok kişinin görev yapmaktan kaçındığı ya da tayini çıkınca istifa ettiği Hakkari'de, bu yıl adeta öğretmen bereketi yaşanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı son atamayla ilk kez en ücradaki köylerde dahi kadrolu öğretmenlerin görevlendirildiği kentte, eğitim ordusuna yeni katılan genç öğretmenler bulunuyor.
Bir yıl öncesine kadar 3 kadrolu öğretmenin bulunduğu Taşbaşı köyünde de son atamayla birlikte 20 kadrolu öğretmen görevlendirildi. Taşbaşı Köyü İlkokulu ve Ortaokulunda görev yapan öğretmenler, alışık olmadıkları köy yaşantısına uyum sağlayıp öğrencilerine en iyi eğitimi vermenin çabasını gösteriyor.
Sınıf öğretmenlerinden Tuğba Biber, köyde iki yıldan bu yana görev yaptığını ve bundan büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Meslektaşlarının Hakkari'ye atanınca görevlerinden istifa etmesine bir anlam veremediğini vurgulayan Biber, şimdiye kadar hiçbir zorlukla karşılaşmadığını söyledi.
Bir yeri görmeden ve orada yaşamadan fikir yürütmenin yanlış olacağını anlatan Biber, "İki yıldır Hakkari'deyim ve burada çok mutluyum. Buraya atanan arkadaşlarımız da görev yapmaya gelsin. Bunlar da bizim çocuklarımız, burası bizim de memleketimiz. Görevimizi her yerde yapacağız. Ne kadar fedakarlık gösterirsek o kadar iyi. İstifa etmeden önce gelip görmek lazım. Çünkü hiç beklediğimiz gibi olmuyor. Biz buraya kötü şeyler düşünerek gelmiştik ancak şu anda gayet memnunuz" dedi.
Öğretmenlerden Tokatlı Nurgül Özyurt ise Hakkari'de bulunmaktan memnuniyet duyduğunu ve şimdiye kadar hiçbir sıkıntı yaşamadığını bildirerek, şunları söyledi:
"Hakkari'ye atanırken gelip gelmeme konusunda kafamda birçok soru işareti oluştu. Ama şu an gayet memnunum. Buradaki çocuklarımızın da eğitime ihtiyacı var. Boş vakitlerimizde de aile ziyaretleri yapıyoruz. Aileler hoşgörülü ve çok misafirperver. Bize candan davranıyorlar. Belki birçok bölgede böyle karşılanmayabiliriz. Her şeyi önünüze seriyorlar. Halk çok iyi. Herkes gelip burada görev yapabilir. Burada görev yapmak, bu çocuklara eğitim vermek çok farklı bir duygu."
Taşbaşı köyünde 3 yıldır görev yapan Beytullah Kaçmaz da kente gelmeden önce bölge hakkında olumsuz düşüncelerinin olduğunu ve tedirginlik yaşadığını belirterek, zaman içinde bu tür korkularını yenerek öğrencilerine iyi bir eğitim vermenin uğraşı içine girdiğini belirtti.
Öğrencilerden küçük ama anlamlı hediyeler
Kaçmaz, Öğretmenler Günü'nü köyde kutlamanın daha anlamlı olduğuna değinerek, "Öğrencilerimiz hiçbir zaman bu özel günümüzde bizleri unutmuyorlar. Çocuklar kendilerine göre küçük ama çok anlamlı hediyeler getirerek günümüzü kutluyor. Çocuklarla çok mutluyuz. Köyde kalıyorum. Köy sakinleri bize yardımcı olmak için çalışıyor. Bizi düğünlerine çağırıyorlar ve ihtiyaçlarımızı soruyorlar. Komşuluk ilişkileri çok iyi" diye konutu.
"Bu ortamı yaşamak her öğretmenin hakkı"
Yaşadıkları tüm endişenin köye geldikten sonra yersiz olduğunu anladığını belirten sınıf öğretmeni Müyesser Uludağ ise şunları dile getirdi:
"Burada 3 yılım dolu dolu geçti. Öyle sanıldığı gibi değil. Gelip görmeleri lazım. Hiçbir şey televizyonlarda göründüğü gibi değil. Batıdaki şartlara göre biraz zor ama yine de insan sabretmeli. Yeni ve güzel bir okulumuz var. Aileleri ziyaret ediyoruz. Kadın ve kızlarla sohbet ediyoruz. Buradaki gönül bağı çok farklı. Buradaki çocuklar, insanları çok masum seviyor. Bunu hissedebiliyoruz. Bunları görmek, yaşamak her öğretmenin hakkı. Buradan gitmek istemiyorum."
Köylülerden Pakize Kaya ise bu yıl köye çok sayıda öğretmen atandığını ve bunun mutluluğunu duyduklarını bildirerek, "Öğretmen demek, yeni nesil yetiştirmek demek. Bütün öğretmenlerimizi hem evimize hem memleketimize bekleriz. Boş vakitlerinde sürekli hocalarımıza uğruyoruz. Onlar da evlerimize geliyor. İletişimimiz güzel. Bize birçok konuda yardımcı oluyorlar. Biz de elimizden geldiğince kendilerine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Öğretmenlerimizden çok memnunuz" ifadelerini kullandı.
Emekli öğretmenin eğitim aşkı, evini kütüphaneye çevirtti
Çorum'un Osmancık ilçesine bağlı Çampınar köyünde yaşayan 91 yaşındaki emekli fizik öğretmeni Salim Savcı, kurduğu kütüphaneyle köydeki öğrencilere öğretmenlik yapmaya devam ediyor.
Avcı, Türkiye'nin bir çok yerinde uzun yıllar fizik öğretmeni olarak görev yaptığını belirtti. Emekli olduktan sonra memleketi Çampınar köyüne döndüğünü ifade eden Avcı, çeşitli işler yaptığını ancak bir türlü öğretmenlik mesleğinden kopamadığını söyledi.
Öğretme aşkının hiç sönmediğini ve sürekli "öğrencilere nasıl faydalı olabilirim" diye düşündüğünü anlatan Avcı, 1999 yılında tek başına yaşadığı iki katlı evinin üst katını kütüphaneye çevirme kararı aldığını anlattı.
Avcı, yeğeniyle birlikte evinin üst katını kütüphane olarak düzenlediklerini vurgulayarak, "Kütüphanemizde şu an öğrencilerin faydalanabileceği 6 bin kitap bulunuyor. Bu kitapların çoğunu da kütüphaneye kendim kazandırdım. Çocuklarla birlikte olmaktan ve eğitime katkıda bulunmaktan memnuniyet duyuyorum. Köyümün insanına, çocuklarına faydalı olmaktan dolayı çok mutluyum. Bu kütüphanenin yaşatılması için mücadele veriyoruz" dedi.
"Bu işi zevkle yapıyorum"
Avcı, köyün çocuklarının kütüphaneye gelerek burada derslerini yaptığını, öğrencilere bir nevi gönüllü öğretmenlik yaptığını dile getirdi.
Aynı zamanda yazarlık da yaptığını ve birçok yazılı eserinin de bulunduğunu anlatan Savcı, şunları söyledi:
"Kendimi eğitime ve insanlara adadım. Bunu öğrenciliğim döneminde kaldığım devlet yurdunda bana gösterilen ilginin bir yansıması olarak değerlendirebiliriz. Devlete minnet borcumu ödemek adına bu işi zevkle yapıyorum. Genç öğretmenlerimiz ne yaparlarsa yapsınlar deneyimli olanları dinlesinler. Kendilerine göre hangi meslekte olursalar olsunlar o mesleğin en iyi prensiplerini ortaya koysunlar onu olmaya çalışsınlar."
Osmancık Atatürk Ortaokulu 6’ncı sınıf öğrencisi Buse Eraslan ise kütüphanenin kendileri için önemli bir fırsat olduğunu belirtti.
Birçok köyde kütüphane bulunmadığını anlatan Eraslan, "Kütüphaneye gelerek ödevlerimizi sessiz bir ortamda yapabiliyoruz. Aynı zamanda kitap okuyarak vakit geçiriyoruz" dedi.
Köyde öğretmen olmak
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden gelerek Van'ın ücra köylerinde görev yapan öğretmenler, bir taraftan öğrencilerine eğitim veriyor, bir taraftan da köy yaşamına alışıyor.
Erkek öğretmenlerin okulun kışlık ihtiyacı olan odunları Kırkdeğirmen köyündeki ağaçlık bölgeden vatandaşların yardımıyla sağladığı, kadın öğretmenlerin de bu odunları taşıyarak çetin geçen kış döneminin hazırlığını yaptığı Erciş ilçesine bağlı Kırkdeğirmen İlkokulunda, öğretmenler arası dayanışmanın en güzel örneklerinden biri sergileniyor.
Soba yakmayı öğrencilerinden öğrenen ve sıcak bir ortamda ders işlemenin mutluluğunu yaşayan öğretmenler, yaşadıkları zorluklara ve imkansızlıklara rağmen çocuklara iyi bir gelecek sunmanın uğraşını veriyor.
Sınıf öğretmeni Büşra Dağlı, İstanbul'dan iki ay önce Erciş'e gelerek göreve başladığını belirtti.
Daha önce Ankara'nın doğusunu görmediğini anlatan Dağlı, kafasındaki birçok soru işaretiyle geldiği ilçede ilk günler büyük sıkıntı yaşadığını, ancak ilerleyen günlerde tüm sıkıntıları geride bırakıp öğrencilerini okutmanın çabasını gösterdiğini söyledi.
Dağlı, kış mevsiminin gelmesi ve havaların soğumasıyla soba yakmayı öğrendiğini vurgulayarak, "Sobanın üfleyerek daha iyi yanacağını öğrencilerimden öğrendim. Ayrıca hangi odunun daha iyi yanacağını da yine çocuklar öğretti. Daha önce hiç soba yakmadığım için ilk zamanlar sınıfta montla oturuyorduk. Ama şimdi alıştım ve sıcak bir ortamda dersimizi işliyoruz" dedi.
Türkiye şampiyonluğu bırakıp sınıf öğretmeni oldu
Bölümünü birincilikle bitirdikten sonra akademisyenlik ve öğretmenlik arasında seçim yapmak zorunda kaldığını ve tercihini öğretmenlikten yana kullandığını anlatan İzmirli Buket Süslü de köyde öğretmenlik yapmaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Süslü, aynı zamanda atletizmle ilgilendiğini ve müsabakalarda çeşitli dereceler elde ettiğini bildirerek, "3 adım atlama salon yarışmasında Türkiye şampiyonluğu elde ettim. Sonra zirvede bıraktım ve öğretmen oldum" diye konuştu.
Kırkdeğirmen köyündeki insanlarla sürekli bir arada olduklarını, gerek taziyelerinde gerekse düğünlerinde vatandaşları yalnız bırakmadıklarını belirten Süslü, gerçekleştirdikleri ev ziyaretleriyle de özellikle kadınlarla bir araya geldiklerini söyledi.
Okula gönderilmeyen kız çocuklarının eğitime kazandırılması için velileri ziyaret ederek ikna etmeye çalıştıklarına değinen Süslü, "Ziyaret ettiğimiz evlerde ailelerle görüştük ve ikna ettik. Şimdi kız çocuklarının okula geldiğini görünce çok mutlu oluyorum. Köylüler de bizi çok seviyor ve sürekli yardımcı oluyorlar" ifadelerini kullandı.
"Köy çocuklarının daha fazla ihtiyacı var"
Adanalı anasınıfı öğretmeni Begüm Aka İşbilir de 3 yıldır okulda görev yaptığını kaydederek, köy şartlarına alışmanın kendisi için kolay olmadığını ancak köylülerin desteğiyle bu tür sorunların üstesinden geldiğini ifade etti.
Soba yakmayı okulda öğrendiğini bildiren İşbilir, şöyle dedi:
"Köy ekmeğini, yoğurdunu, yumurtasını burada tattım. Adana buraya göre çok sıcak. Ama burada, soğuk olması ve şartlarının zor olmasına rağmen öğretmen olarak görev yapmak her şeyden daha güzel. Yaptığınız işin anlamlı olduğunu burada fark ediyorsunuz. Buradaki çocukların size çok daha fazla ihtiyacı olduğunu görüyorsunuz. İnsanlarla sıcak iletişiminiz oluyor. Mesela düğünlere katıldık, yemeklerini yedik. Cenazeler olduğunda taziyeye de gidiyoruz. Köy halkı da bizi aralarına almaktan memnuniyet duyuyor. Biz de bunları onlarla paylaştığımız için mutluyuz."
Isparta'dan iki ay önce gelerek göreve başlayan Faden Kızaklı ise alışık olmadığı köy yaşantısında her gün yeni şeyler öğrendiğini belirterek, bölge ve köy şartlarının zor olmasına rağmen yılmadıklarını, aksine daha fazla güç kazandığını ifade etti.
Yüz yaşında ama elleri tebeşir, gözleri öğrenci arıyor
Cumhuriyet tarihinin ilk öğretmenlerinden, Merzifon ilçesinde yaşayan 100 yaşındaki Mukime Furatoğlu, emekliliğinin üzerinde 43 yıl geçmesine rağmen okula ve öğrencilere ayrı bir özlem duyuyor. 1914 yılında Erzurum'da dünyaya gelen, henüz 6 aylıkken babasının 1. Dünya Savaşı'nda Erzurum'da şehit edildiğini anlatan Furatoğlu, ilkokul yıllarında öğretmen olmaya karar verdiğini söyledi.
Öğretmenlerinin sürekli öğretmen olmaları için tavsiyede bulunduğunu anlatan Furatoğlu, "Hocalarımız, 'Yeni okullar açılmış. Atatürk sizlerin öğretmen olmanızı istiyor' diye bize sürekli telkinlerde bulunuyorlardı. Amcamın kızı da Erzurum'da öğretmen okulunda okuyordu. O da sürekli öğretmen olmam için bana mektup yazıyordu. Ben de diplomayı alınca direkt Erzurum'a gittim ve öğretmen okuluna başladım. Daha sonra okula İzmir'de de devam ettim" diye konuştu.
Furatoğlu, öğretmenliğe 1935 yılında başladığını, 1971 yılına kadar Türkiye'nin birçok yerinde görev yaptıktan sonra emekli olduğunu anlattı.
"Dünyaya yeniden gelsem yine öğretmen olurum"
Furatoğlu, son 1 aya kadar dinç bir şekilde hayatına devam ettiğini ancak son günlerde, geçirdiği kaza nedeniyle eski dinçliğinin kalmadığını dile getirdi. Mümkün olduğunca öğrencilerle beraber olmaya çalıştığını, öğretmenlerle tecrübelerini paylaştığını anlatan Furatoğlu, "Tekrar dünyaya gelsem yine öğretmen olurdum. İlkokul öğretmeni olur ve öğrencilerin içine vatan, millet ve bayrak sevgisini işlemeye çalışırdım. İlkokul çocukları çok temiz, samimi ve candan bağlanıyorlar. Ne yaparsanız yapın sizi seviyorlar. Anasından, babasından daha çok öğretmenini seviyor. Öğretmenlerimiz Atatürk'ü öğretsin, vatanı, bayrağı sevdirsin. Milliyetçi olsunlar" diye konuştu.
Öğrencilerinin kapıda onu beklemelerini unutamıyor
Yüz yaşına gelmesine rağmen okula ve öğrenciye özleminin hiç tükenmediğini anlatan Furatoğlu, "Onlar sabahleyin beni kapıda beklerdi. 'Öğretmenim günaydın' demeleri beni çok duygulandırırdı. Bir okula gittiğimde çocuklar bağırıyorlar, çağırıyorlar, gürültü yapıyorlardı. 'Ay ben bunları özlemişim' dedim. Genç öğretmenin biri de 'Aman hocam biz bıktık' dedi. 'Bıkmayın, sonra ararsınız bu sesleri, doyamazsınız, çok özleyeceksiniz' dedim" diye konuştu.
İzci kıyafeti olmadığı için Atatürk'ü göremedi
Furatoğlu, İzmir'de öğretmen okulunda okurken cumhuriyetin 10. yıl törenleri için her ilden izci öğrencilerin Ankara'ya Atatürk'ü görmeye gittiğini söyledi. Kendisinin tenis takımında olduğu için izci kıyafeti bulunmadığını anlatan Furatoğlu, "İzci kıyafetim yoktu. Hocam 'Mukime ben seni Ankara'ya götüreyim' dedi ama kıyafetim olmadığı için gidemedim. O zaman gitseydim Atatürk'ü canlı olarak görecektim. 1934 senesiydi. Ne bileyim hemen vefat edeceğini. Çok üzüldüm" dedi.
"Macide Öğretmen" eğitimden kazandığını yine eğitime harcıyor
Yalova'da yaşayan Macide Alp (88), öğretmenlikten kazandığı paraları, yine çocukların öğrenimi için okul yaptırıp eğitim kuruluşlarının ihtiyacını karşılayarak, öğrencilere burs vererek harcıyor. Emekli fizik öğretmeni Alp, inşa ettirip hizmete açtırdığı Atatürk Bilim ve Sanat Merkezi'nde kendisine eğitime katkılarından dolayı 2009 yılında "TBMM Üstün Ödülü" verildiğini söyledi.
Bu merkezde, üstün zekalı ve yetenekli öğrencilerin eğitimlerine destek olunduğunu belirten Alp, öğretmen olan eşi Abdülkerim Alp ile İstanbul'da 35 yıl görev yaptıktan sonra Yalova'ya yerleşip eğitime destek olmaya karar verdiklerini anlattı.
Eşinin 1997 yılında vefat ettiği bilgisini veren Alp, şöyle konuştu:
"Atatürk Bilim ve Sanat Merkezi'nin yanı sıra 1995-1997 yıllarında eski Yalova Devlet Hastanesi'ni modernleştirdik. Birçok alet aldık. Çınarcık ilçesinde bir okul daha var. Oraya 10 bilgisayar aldım. Çınarcık'taki diğer okullara da bilgisayar ve ihtiyaç duyulan malzemeleri aldım. Keşke o ufak tefek yardımları yapmayıp da büyük bir yardım yapsaydım, bir okul yapsaydım diyorum. O masraflarla yapılabilirdi. Depremde yıkılan Çınarcık Camisi'nin minaresini, Teşvikiye beldesinde yapımı yarım kalan caminin minaresini yaptırdım. Hasanbaba'da çeşme yaptırdım. Kocadere Şehitliği'ni bir arkadaşımla yaptırdık. Çınarcık Meydanı'nda bulunan Atatürk Anıtı'nı Tankut Öktem'e yaptırdım. Uludağ Üniversitesi'ne hayvan barınağı yaptırdım ve onlara ameliyathane açtım. Eskiden Çınarcık'taki eşimizin dostumuzun çocuklarını toplayarak matematik ve fizik dersleri veriyordum. Yardım olarak bunu yapıyordum. Hem yeni müfredatlara uygun olarak kendimi geliştiriyordum hem de onlara yardımcı oluyordum."
Yaptırdığı okul için marş yazdı
Alp, kendisi ve eşinin öğretmen maaşından artırdıklarıyla Çınarcık'ta arsalar satın aldıklarını, bunların zamanla değerlendiğini ve satıp eğitime destek olmaya çalıştıklarını bildirdi. "Çalışalım, gençliğimizde kazanalım, ileride bir okul yapalım, bir şeyler yapalım" düşüncesiyle eşiyle çok çalıştıklarını belirten Alp, "Bir gün içinde üç ayrı okula, birer saat derslere gittiğimiz oldu. Aynı zamanda eşim, o zamanlar pek yaygın olmayan renkli fotoğraflar çekiyordu. Bunları kartpostal firmalarına satıyorduk" dedi.
Yaşı ilerlemiş olmasın rağmen yardımlarını sürdürdüğünü söyleyen Alp, bunun için eşinden kalan emekli maaşı ve bir evinin kirasını harcadığını anlattı.
Uludağ Üniversitesi'nde görevli bir profesör arkadaşının yardımıyla öğrencilere burs verdiğine değinen Alp, "Çınarcık'ta Sağlık Merkezi var. Bir alet varmış, tıkalı damarları açan bir alet. 12 bin liraya alınıyormuş. Şimdi ona yardımcı olacağım. İsteğim, yardımlarım haybeye gitmesin, resmi bir yere gitsin" diye konuştu.
Alp, insanları, özellikle çocukları çok sevdiğini anlatarak, Atatürk Bilim ve Sanat Merkezi için yazdığı marşın Milli Eğitim Bakanlığı'nca onaylanmasını beklediğini sözlerine ekledi.
Okudukları okulun öğretmeni oldular
Ordu'da öğrenim gördükleri okulda meslek yaşamını sürdüren öğretmenler, öğrencisi oldukları öğretmenlerle aynı görevi icra etmenin mutluluğunu yaşıyor. Hamdullah Suphi Tanrıöver Ortakulunda okuyan ve yıllar sonra aynı okulda görev yapan öğretmenler, kendi öğretmenleriyle ders vermenin heyecanını tadıyor.
Yaklaşık 37 yıl önce göreve başlayan Mehmet Yılmaz, hem 3 öğrencisinin hem de kendisini, okuduğu okulda görev yaptığını söyledi. 1966-1967 yılları arasında görev yapmış olduğu okulda öğrenim gördüğünü anlatan Yılmaz, "Bu yıllarda Hamdullah Suphi Tanrıöver Ortakulu'nda 3/B sınıfında okudum. 1978'de ise bu okula sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandım. O günden bugüne burada görevimi yapıyorum" dedi.
Aynı okulda öğrencileriyle öğretmen olduğu için mutluluk duyduğunu belirten Yılmaz, "Okulumuzda öğretmenlik yapan 3 arkadaşıma yıllar önce öğretmenlik yaptığımdan dolayı gurur duyuyorum" diye konuştu.
Müzik öğretmeni Mehmet Ali Gönül ise 26 sene önce Muş'ta meslek hayatına başladığını dile getirerek, daha sonra okuduğu okula tayin olduğunu anlattı. Öğretmeni ve öğrencisi ile aynı okulda görev yaptıklarını vurgulayan Gönül, değişik bir duygu yaşadıklarını belirtti.
Ercan Sayın da Hamdullah Suphi Tanrıöver Ortaokuluna tayini çıktığında öğretmeninin de aynı okulda görev yaptığını görünce çok sevindiğini, öğrencilik zamanında kendisiyle iyi geçindiğini kaydetti.
Yılmaz ile Gönül'ün öğrencisi Betül Şen de yıllar önce öğrenim gördüğü okulda öğretmenlik yaptığını dile getirerek, "Buraya geldiğimde birçok öğretmenimin göreve devam ettiğini gördüm ve birlikte çalışıyoruz. Mehmet Yılmaz ve Mehmet Ali Gönül hocamla çalışmak çok gurur verici ve güzel bir duygu. Ben de kendi öğrencilerimle aynı okulda çalışmayı çok isterim" dedi.
Şen'in öğrencisi Aleyna Toptaş ise büyüdüğünde öğretmenleri gibi aynı duyguyu tatmak istediğini vurguladı.
Samsun'da lise öğrencilerinden öğretmenlerine sürpriz
Samsun Piri Reis Ticaret Meslek Lisesi öğrencileri, okulun koridorlarını öğretmenlerinin siyah beyaz fotoğraflarıyla süsledi. Öğrencileri, öğretmenlerine sevgilerini göstermek için sürpriz hazırladı. Çeşitli bahanelerle öğretmenlerinin tek tek fotoğraflarını çeken öğrenciler, siyah beyaz fotoğrafları çerçevelettikten sonra okulun koridorlarına astı. Teneffüste koridorlarda fotoğraflarını gören öğretmenler, şaşkınlık yaşadı. Ayrıca öğrenciler, hazırladıkları kısa filmle öğretmenlerini kahkahaya boğdu.
Okul müdürü Mustafa Şahin, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde öğretmenlerin çocuklara etkinlik hazırlatmasını çok doğru bulmadığını, bu nedenle her yıl okullarında öğrencilerin çeşitli sürprizler hazırladıklarını söyledi. Okulda her yıl değişik sürprizle karşılaştıklarını belirten Şahin, "Bu seneki sergi sürprizi de bizleri oldukça sevindirdi. Yani öğrencilerimiz bize kıymet verdiğini gösterdi. Biz de onlara insanı sevmiş olmayı öğretmenin mutluluğunu yaşadık. Ayrıca öğrencilerimiz öğretmenlerinin değişik hallerini kendilerince anlatan bir video hazırlamış. Bu da bizi oldukça güldürdü. Tüm öğrencilerimize teşekkür ediyoruz" dedi.
Öğrencilerin kendilerini komik şekillere sokmasının her yıl gelenek haline geldiğini belirten edebiyat öğretmeni Elif İnce ise "Bizim için her yıl ne yapacaklar diye bugünü bekler olduk. Öğrencilerimize harcadığımız emeğin karşılığını aldığımızı hissettik" diye konuştu.
Son sınıf öğrencisi Hale Mıdık da öğretmenlerin haberi olmadan farklı açılardan fotoğraflar çektiklerini vurgulayarak, "Fotoğraflardan siyah beyaz bir sergi oluşturduk ve bu fotoğrafları okulun koridoruna astık. Teneffüste dersten çıkan öğretmenlerimiz sürprizle karşılaştılar, umarım beğenmişlerdir" dedi.
Geleceğin bilim adamlarını yetiştirmek için çabalıyor
Eskişehir'de, bir ortaokulda fen ve teknoloji öğretmenliği yapan Selma Bedir'in, bilimi teşvik için başlattığı projelere katılan öğrencileri, Türkiye çapındaki yarışmalardan derecelerle dönüyor. Mesleğe 17 yıl önce başlayan Bedir, 5 yıldır Hasan Polatkan Ortaokulu'nda görev yaptığı belirterek, bilimsel çalışmalarda öğrencilerine örnek olup, projelerde yer almalarını sağladığını söyledi.
Önceden öğrencilerin, atomların yükünü yeteri kadar anlayamadığına değinen Bedir, şöyle konuştu:
"Onların başarılarını artırmak için laboratuvarda iyon yükünü ölçebilecek, bu işlemi yapabilecekleri bir araç geliştirdim. Bununla bir proje yarışmasını girerek, Türkiye derecesi aldım. Böylece öğrencilerime örnek oldum. Daha sonra öğrencilerimi projelere dahil ettim. Onların fen ve teknoloji dersinde öğrendikleri bilgileri kullanmaları, toplumsal sorunlara çözüm önerileri getirmelerini amaçladım. Öğrencilerimin gözündeki parıltı bana büyük mutluluk veriyor."
Bedir, TÜBİTAK tarafından düzenlenen "Bu Benim Eserim" proje yarışmalarında öğrencilerinin 10 projesinin sergilenme başarısı gösterdiğini vurguladı.
Öğrencilerinin projelerle Türkiye dereceleri aldığını anlatan Bedir, şunları söyledi:
"Projeler için hafta sonu, yaz tatilinde bile öğrencilerimle okulda bir araya gelip, çalışıyoruz. Vatana hizmet eden, düşünen ve üreten bir nesil yetiştirmeye gayret ediyorum. INEPO Çevre Proje Olimpiyatları'nda altın madalya alan öğrencim var. Geçen yıl 3 öğrencim, Çevre Proje Olimpiyatları'nda dereceye girdi. Bir öğrencim de 'Bu Benim Eserim' proje yarışmasında, geçen yıl birinci oldu. Bu öğrencilerimiz geleceğin bilim insanları olacak ve vatana hizmet edecekler. Onları yetiştirmekten gurur duyuyorum."