Güncelleme Tarihi:
Zafer Öztürk, “Bizim göçmenler gelecek nesillere anılarını bırakmak ister. Bizim o tarafların yerleşik bir kültürüdür. Eskiden bu kahramanlıklarla oluyormuş. Şimdilerde ise bu yaptığınız ve başardığınız işlerle oluyor. Ailemiz de açtığı bir eğitim kurumuyla adımızı yaşatmak kalıcı iz bırakmak istedi. 1998 yılında babam Vehbi Öztürk ve amcam Feriz Öztürk ile birlikte Florya Koleji’ni aile işletmesi olarak kurduk” diyor. “Okulların başarısı öğretmenin mutluluğuna bağlı. Okul, öğretmen merkezli olursa başarılı olur” diyen Florya Koleji kurucu temsilcisi Zafer Öztürk ile eğitimi konuştuk:
Ticaret işiyle uğraşan Balkan kökenli bir ailenin çocuğuyum. Ailemin Türkiye’ye geldikten sonra en büyük ideali çocuklarını yetiştirmek ve okutmak. Bilkent Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve kamu yönetimi okudum. Yurtdışında da yatırımlarımızvardı o dönem. Yurtdışına da gidiyoruz ama ismimizin Türkiye’de kalıcı olmasını istiyoruz. Göçmenler gelecek nesillere anılarını bırakmak ister. Bu bizim o tarafların yerleşik bir kültürüdür. Bunun da farklı kanalları var. Eskiden bu daha çok kahramanlıklarla oluyordu şimdi de yaptığınız işlerle oluyor. Beni mezun eden ilkokul müdürüm ve bazı dostlarımızın telkinleriyle eğitim alanına girdik.
- Bir ara yurtdışında yaşamışsınız.
Evet. Polonya’da şirketimiz vardı. Açıkçası çok da sevmedim o tarafları o zamanlar. Biz eski Floryalıyız. Şenlikköy’de kendi arsalarımız vardı. Evimiz şu an okulun bulunduğu yerdeydi, biz burada yaşıyorduk. Hatta yanında açık hava sineması vardı. O zamanlar burası yazlık bölgeydi. Küçüktüm, duvardan kafamı kaldırır sinemayı izlemeye çalışırdım. Okullar bittikten ve yurda döndükten bir süre sonra babam ve amcamla okulu kurduk. Babamlar esnaf olduğu için eğitime karışmadılar, sadece finansal destek sağlamakla yetindiler. Danışmalarım vardı o zamanlar. 25 yaşındaydım kurumun başına geçtiğimde. 23 öğretmenimiz ve 140 öğrencimizle eğitime başladık. İlk günden itibaren hâlâ çalışanlar varmış kurumunuzda. Evet. İyi bir kadroyla başlamıştım. Bugün 1998’de kurduğum kadronun yüzde 30’u hâlâ devam ediyor. 22 senedir bu okulda çalışanlar var. Örneğin ilkokul-ortaokul müdürüm ile yabancı diller bölüm başkanım ilk günden itibaren bizimle. Bir işin başarısında çalışanın devamlılığı çok önemli. Ayrıca biz okulu kademeli olarak büyüttük, her yıl bir sınıf ekledik. Bugün ne yazık ki açılan okulların en büyük hatası aynı anda bütün sınıflara öğrenci almak. Kurumsal kültür ve ekonomik açıdan çok yanlış bir adım bu. Biz emin adımlarla aşama aşama büyüdük.
- Genç yaşta okulun başında olmanın sıkıntıları olmadı mı?
25 yaşındaydım. Evet iyi bir eğitim almıştım. Ama teori ve pratik çok farklı şeyler. Ben yaz aylarımı küçük yaştan itibaren hep Kapalıçarşı’da çalışarak geçirdim. Yani esnaflık kültürünü de almıştım. Güvenin, saygı ve dürüstlüğün ön planda olduğu bir dönemde yetiştim. Selam verilip alındığı güzel günlerdi. O gün bu gündür benim odama herkes ulaşır, ben de herkesle görüşürüm. Okulun açıldığı günden beri bu böyle oldu.
- Siz öğretmenlik de mi yaptınız?
Evet. O yıllar iktisadi idari bilimler fakültesi mezunları öğretmenlik de yapabiliyordu. İnanılmaz zevkli bir şey derse girmek, öğrenciyi hissetmek. Daha sonra öğretmenlere fen-edebiyat ya da eğitim fakültesi mezunu olma şartı getirildi. Öğretmen olmayı çok sevdim. Ben de tekrar üniversite sınavına girdim. Kültür Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ni burslu kazandım. Müthiş edebiyatçılardan dersler aldım. Sonrasında öğretmen olarak mezun oldum.
SORUMLULUĞUM EN İYİ ÖĞRETMENİ BULMAK
Çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirmek konusunda çok ciddi bir vebal altındayız. Benim okulumda gönlüm çok rahat. Geriye dönüp baktığımda kazanabileceğimiz öğrencilerimizi kazandığımızı görebiliyorum. Benim sorumluluğum en iyi öğretmeni bulmak, ona en iyi imkânı sağlamaktı. Bunları yaptığımızı düşünüyorum. Günümüzde çok sayıda okul var. Ama eğitim ticari kaygı ile yapılan bir iş olmamalıdır. Sadece ticari kaygı ile yapılan eğitimden bir fayda gelmez.
SAMİMİYETLE VE İNANARAK ÇALIŞTIM
Bu kadar yıl ayakta kalmanın sırrı yapacağınız işin en iyisini samimiyetle ve inanarak yapmaktır. Hep işimizin başında olduk. Okul benim işim değil, okul benim hayat tarzım, yaşam biçimim. Okulla beraber benim her şeyim değişti. Çünkü ben sokağa çıktığımda, bir eğitimci ve öğretmen olarak örnek olmalıydım. Bununla yaşamak zorundayım. Elbette insanım. Ama ben dışarıdaki rahatlığımı ve samimiyeti işime de yansıtan bir adam olduğum için bu anlamda çok fazla bir sıkıntı duymuyorum. Tabii ki çok çalışmalıyım ve her şeyi takip etmeliyim. Öğretmeninizin yaptığı her işten siz sorumlusunuz.
YENİ AÇILAN OKULLARIN BAZILARI HESAP HATASI YAPIYOR
Her ilin, her bölgenin öğrenci yapısı, standartları farklıdır. Bir yandan 20 yıl 50 yıl boyunca uzun süre ayakta kalan, bir yandan da daha ikinci yılında kapısına kilit vurulan okullar var. Bunun nedeni doğru ya da yanlış alınan stratejik kararlar. Önce çok iyi bir analiz yapılmalıdır. Yeni açılan bazı okullar hesap hatası yapıyorlar. Okulumuzu açtığımızda bizim ciddi bir sermayemiz vardı. Böyle önemli bir sektöre sermayesiz girilmez. Sermayeyi iyi yönetmeli. Yüksek maliyetlerin karşılığını bu okul enflasyonunda almak mümkün değil. Öğretmenin de ruhunu bilmeli. Siz farklı okullardan topladığınız öğretmen ve öğrencilerden bir anda bir ruh, bir ekol oluşturamazsınız. Ticari düşünerek hareket ederseniz o okul yaşamaz.
BENİM OKULUM ÖĞRETMEN MERKEZLİ
Bir okul öğretmeni kadar iyidir. “Biz öğrenci merkezli bir okuluz” diyenlere karşı ben “öğretmen merkezli okuluz” diyorum. Okul yapımı öğretmen şekillendirir. Okul, öğretmen merkezli olursa başarılı olur. Öğretmen mutlu olmalı, mutlu çalışmalı. Öğretmen kadromuz çok fazla değişmez. Ancak taşınma, evlenme vs. gibi durumlarda bizden ayrılırlar. Öğretmeninizin her türlü derdinde, sıkıntısında yanındayız. Onların hayat görüşü, vizyonu, akademik yapısı, sınıf kontrolü, öğrenciyi motive etmesi, modern olması, giyim kuşamı önemlidir. Öğretmenimizin her daim yanındayız.
KİMDİR?
1972’de İstanbul’da doğdu. Bilkent Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü’nden mezun oldu. Ailesinin turizm, inşaat ve tekstil alanında yer alan şirketinde görev yaptı. Polonya’da aile şirketinde 1998 yılına kadar aktif olarak çalıştı. Aynı yıl Florya Koleji’nin kurucu temsilcisi olarak eğitim dünyasına girdi. Eğitim ve öğretimin sadece bir iş olmadığı, bunun bir yaşam biçimi ve büyük bir sorumluluk olduğu düşüncesi ile İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirerek Türkolog, daha sonra Yeditepe Üniversitesi’nde formasyon eğitimi alarak öğretmen oldu. Eğitim Yönetimi ve Denetimi alanında yüksek lisans yaptı. Şimdi 22 yıllık okullarını kuzenleriyle birlikte yönetiyor. Rumeli Eğitim Vakfı, Rumeli Yönetici İş Adamları Derneği ve TOBB Eğitim Meclisi’nde de görev yapıyor. 2015’ten beri TÖZOK yönetiminde aktif olarak görev alan Zafer Öztürk şu an başkan yardımcısı. Spor, sanat ve seyahat ise hayatının vazgeçilmezleri. Amatör olarak futbol ve su topu oynadı. İyi derecede İngilizce, Boşnakça ve Lehçe biliyor. Türkçe öğretmeni Elida Öztürk ile evli olup, dört çocuk babası.