Güncelleme Tarihi:
Öğrencinin uzaktan eğitime hazır olmasında da gelişimsel özellikler geçerli. Aynı zamanda insanlığın geçmişi ve alışkanlıkları da etkili. Örneğin; anne-çocuk etkileşimde göz teması önemli. Öğrenciler okulda öğretmeniyle göz teması kurmak ister ve kurar. Ancak uzaktan eğitimle bu teması kurmak ve bu sürece alışmak zaman alabilir, fakat kazanılabilir. Bu konuda genelleme yapmak zor. Çünkü hiç kimse ortalama değil. Bu durum öğrencinin uzaktan eğitime hazır olma durumu için de geçerli. Ancak, insan beyninin yaklaşık üçte biri görmeye adanmıştır (Eagleman, 2013). Ayrıca görme, konuşmadan önce geliyor. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. Bu nedenle öğrenci, öğretmeniyle direkt iletişim kuramasa da onu görebilmesi uzaktan eğitim sürecini kolaylaştırır.
Öğrencilerin uzaktan eğitime hazırlanmaları, dünyanın ve ülkemizin yaşadığı bu sürece biz yetişkinlerin alışma süreciyle iç içe. Araştırmalar insanların bu tür durumlarda korku, kaygı, öfke, can sıkıntısı gibi duygular yaşayabileceğini gösteriyor. Öğrenciler de koronavirüs haberleri ve önlemleri karşısında farklı tepkilerde bulunur. Her öğrenci kendi mizacına göre uzaktan eğitime yönelik farklı tepkiler verir. Kimi az stres yaşarken, kimi göreli olarak bir miktar fazla stres yaşayabilir. Bu durum bireylerin parmak izlerinin farklı olması gibi normal bir durum. Öğrenciler televizyon ya da interneti bazı ihtiyaçlarını gidermek için kullanıyor. Bu ihtiyaçlar arasında bilgi edinme, kendini ifade etme, güç elde etmek, özerklik, eğlenme sayılabilir. Televizyonun kullanılmaya başlandığı günden bu yana çocuk ve gençlere olumlu davranışlar kazandırdığı ya da olumsuz davranışlara neden olduğu yönleriyle tartışılıyor. Her iki durumla ilgili araştırma sonuçları bulmak mümkün. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu süreçte televizyonu uzaktan eğitim amacıyla kullanması yerinde bir karar. Araştırmalar, televizyonun motive edici eğitim programları ve içerikleri sunarak, kendi yakın çevresinin ötesindeki dünya hakkında bilgi vererek ve sosyal davranış modelleri sağlayarak çocuklar üzerinde pozitif bir etki yaptığını gösteriyor. Özenle hazırlanmış televizyon programlarının eğitime katkısına yönelik araştırmalar var. Eğitici televizyon programlarını izleyen çocuklar daha iyi okuyucular olurken eğitici olmayan programları izleyenlerin okuma seviyeleri ortalama okuyucudan daha düşük bulundu. Bu bulgular ders içeriklerinin bireysel farklılıklar dikkate alınarak hazırlanması durumunda öğrenciler için yararlı olabileceğini gösteriyor. Örneğin; araştırmalar bebekler ve çocukların, kendilerine benzer aksanlı insanlarla etkileşim kurmayı tercih ettiklerini gösteriyor.
AİLELER ÇOCUKLARINI GÖZLEMLEMELİ Mİ, BASKI YAPMALI MI?
Ülkemizde öğrenci performansı sadece öğrenciyi değil, aile ve yakın çevresini de ilgilendirir. Dolaysıyla eğitim yaşamı sadece öğrencide değil, aile üzerinde de baskı yaratır. Aileler dünyada ve Türkiye’de yaşanan bu olayları ilk defa yaşıyor. Bir diğer deyimle bu süreçte öğrenci, aile, yetişkinler ve genel olarak toplum da acemi. Bu dönemde anlamlı faaliyetlerde azalma olur. Örneğin; okula veya işe gidememe, ekonomik sıkıntı, sosyal ve kültürel etkinliklerin azalması gibi tipik baş etme stratejilerine erişim eksikliği nedeniyle, korku, kaygı, can sıkıntısı, öfke, hayal kırıklığı yaşanabilir. Yaşanan durumla ilgili bilgileri elde etmek önemli ancak virüsün medyada yer almasına çok fazla maruz kalmak, korku ve endişe duygularının artmasına neden olabilir. Psikologlar, haberlere ve sosyal medyaya harcanan süreyi karantina veya izolasyonla ilgili olmayan, kitap okuma, müzik dinleme, yeni bir beceri edinme gibi diğer etkinliklerle dengelemeyi öneriyor. Çalışmanın üç işlevi vardır. Hayatta kalmak için gelir sağlar, kendimizi ifade etmemize neden olur ve sosyal bağlantı kurma aracı olarak işlev görür. Belirli bir süre çalışmak için iş yerine gitmemek, evde birlikte kalmak aile ilişkilerinde sorunlara da neden olabilir. Ebeveynler arasında yaşanan bu sorunlar çocukların uzaktan eğitimle ders işlenmesi sürecinde karşılaşılan sorunlarla karıştırılmamalı. Unutulmamalı ki bu tür bir sorunu hepimiz ilk defa yaşıyoruz. Bu süreçte duygu ve düşüncelerin karşılıklı ifade edilmesi ve tarafların birbirini anlamaya çalışması yararlı olabilir. Dünyada ve ülkemizde yaşan olaylara bakış açınızı ve davranışlarınızı değiştirebilirsiniz. Üstesinden gelinemeyecek zorluk yoktur. Bilim bu sorunu da çözecektir. Çoğu kişi, trajedilerden veya kayıplardan sonra daha güçlü ilişkiler kurar, olgunlaşır ve hayata karşı müteşekkir olmanın yeni yollarını keşfeder. Ebeveyn olarak kendinize dair olumlu bakış açısı geliştirin. Olayları çözebileceğinize her zaman inanın ve yeteneklerinize güvenin. Bunu çocuklarınıza yansıtın. Geleceğe dair olumlu bir bakış açısı size yaşananlarla baş etme gücü verir. İnsan, günlük yaşamda karşılaştığı problemlerle etkili bir şekilde başa çıkabilme yeteneğine sahip. Bu özellik kendini toparlama gücü (resilience) olarak tanımlanıyor ve toplum olarak bu güce sahibiz. Türklerin tarihi mücadele tarihidir. Bu süreçten de mücadele ve dayanışmayla çıkılabilir.
ÇOCUKLARLA OYUN OYNAMALI ONLARLA İLETİŞİME ÖNEM VERİLMELİ
Bu noktada ebeveynlerin kendilerini tanımaları ve eğitmeleri de önemli. Bu süreçte çocuklarıyla birlikte onların gelişimine katkı sağlayabilecek oyunlar oynayabilir (sessiz sinema, satranç gibi) ve çocukların bir şeyler başarma isteğine katkıda bulunabilirler. Ebeveynler çocuklarının mizacına ve öğrenme biçimine uygun, katı olmayan bir program oluşturabilir. Unutulmamalı ki her öğrenci kendi hızında çalışmasına izin verildiğinde öğrenir. Bu süreçte öğrenciye baskı yapmak, güç kullanarak disipline etmek uygun davranışlar değil. Bunların yerine çocuğu dinlemek, duygu ve düşüncelerini açıklamasına izin vermek, karşılıklı konuşmak yararlı. Bu açıklamaları çocuğun yaşına ve içinde bulunduğu gelişim dönemine göre ayarlamakta yarar var. Yukarıda ifade edildiği gibi çocukların diğer ihtiyaçları gibi özerklik ihtiyacı da var. Çocuk ders dinlerken izinsiz odasına girmek, sürekli olarak onu kontrol etmek uygun bir davranış değil. Çocukların kendilerini yönetmeyi öğrenmeleri zaman alır. Öğrencinin öz düzenlemesine katkıda bulunmak için kendi programını yapması yararlı. Bu süreçte sizden yardım istediğinde belli ölçülerde yardım sunulabilir. Öğrenciler çevrede olup bitenleri fark eder. Olayları yokmuş gibi kapatmak, çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade etmesine engel olmak ya da fırsat vermemek öğrencinin uzaktan eğitime motive olmasını olumsuz etkiler. Öğrencinin düzeyine göre bu sorunların çaba ve bilimsel yöntemlerle çözülebileceğine yönelik güven verici açıklamalar yapılabilir.
ÇOCUKLARI KORONAVİRÜS ALGISINDAN KORUMAK İÇİN AİLELER NE YAPMALI?
Çocuklar güvende olduklarına, kendilerine destek olunacağına inanmak ister. Bilim ve bilimsel çalışmalarma insanlığın bu tür sorunları çözeceğine dair güvence verilmesi önemli. Bu tür durumlarda güven düzeyi düşük olan toplumlarda bireyler kendilerini güvende hissedebilecekleri ortam ve bilgi arayışına girer. Özellikle sosyal medyanın kullanımı çocuklar ve ebeveynler için yönetilmesi zor bir konu. Aristoteles’in (MÖ 384) ifade ettiği gibi “Bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler.” Günümüzde bilgiye ulaşmak için gençlerin en sık kullandığı platform sosyal medyadır ve bu mecralarda fazla sayıda doğru olmayan haber dolaşıyor. Bu haberlere çok fazla maruz kalmak, korku ve endişe duygularının artmasına neden olabilir. Bu noktada resmi kaynaklardan sürecin kontrol altında olduğu ve yönetildiğine dair belirli aralıklarla doğru bilgilerin paylaşılması önemli. Bu süreçte, haberlere ve sosyal medyaya harcanan süreyi karantinayla ilgili olmayan, okuma, müzik dinleme, resim yapma gibi etkinliklerle dengeleme öneriliyor.
SINAVLARA HAZIRLANAN 8’İNCİ VE 12’NCİ SINIF ÖĞRENCİLERİNE ÖNERİLER
Bu yılki sınavlara hazırlanan 8’inci ve 12’nci sınıf öğrencileri de yukarıda ifade edilen durumları yaşayacaktır. Aynı olmasa bile toplum olarak sınavlar öncesi yapılan değişikliklere alışkın bir toplumuz. Öğrencilerin ve ebeveynlerin bu süreci kendini toparlama gücünü kullanarak aşabileceğine inanmamız gerekiyor. Öğrenciler önceden planladıkları çalışma programına bağlı kalabilir ya da eğitim kurumları, güvenilir internet kaynakları, akranları gibi kaynaklardan bilişim teknolojilerini kullanarak yardım alabilir. Son olarak günlük rutin oluşturma ve izleme önemli. Günlük bir rutinin sürdürülmesi, hem yetişkinlerin hem de çocukların yaşamlarında düzen ve amaç duygusunu korumalarına yardımcı olabilir. Uzaktan yürütülmesi gerekse bile, çalışma, egzersiz veya öğrenme gibi düzenli günlük aktivitelere devam edilebilir. Öğrencilerin arkadaşlarıyla yüz yüze etkileşimleri sınırlı olabilir ancak telefon görüşmeleri, kısa mesajlar, görüntülü sohbet ve sosyal medya bu süreçte kullanılabilir.
PROF. DR. GALİP YÜKSEL KİMDİR?
1965’te Gülşehir’de doğan Prof. Dr. Galip Yüksel, lisansını Gazi Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında tamamladı. Yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitede Eğitimde Psikolojik Hizmetler konusunda yaptı. 1987-1992’de Kayseri Fen Lisesi ve Ankara Dikmen Lisesi’nde psikolojik danışmanlık yaptı. 1992-1999 yılları arasında Gazi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak başladı. Prof. Dr. Yüksel çalışmalarını halen Gazi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık alanında sürdürüyor.