Güncelleme Tarihi:
Sınıf öğretmeni Aslı Çolak’ın depremden önce mutlu bir evliliği, dört çocuğunun neşeli kahkahasıyla çınlayan huzurlu bir evi vardı. Kendisi gibi sınıf öğretmeni olan eşi Mustafa Çolak ile üniversite yıllarında tanışmış, ardından aynı okullarda görev almışlardı. 4’üncü çocuğunu dünyaya getirdiği için doğum izninde olan Aslı öğretmen 7 Şubat’ta işe başlayacak, öğrencilerine kavuşacaktı. Ancak o sabah okuluna gidemediği gibi hem 13 yıllık eşine hem de ilk çocuğu olan 11 yaşındaki Ali Mert’e veda etmek zorunda kaldı. Enkazda, diğer üç çocuğuyla 4 buçuk saat boyunca kurtarılmayı beklerken üstüne düşen tavan nedeniyle sağlığını da yitiren Aslı Çolak, iyileşir iyileşmez yeniden ikinci yuvası olan okuluna koştu. Öğrencileriyle birlikte yeniden hayata sarılan Aslı Öğretmen, eğitim aşkını ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
VELİLERİMİN CÜMLELERİ BANA GÜÇ VERDİ
“Atatürk Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra ilk görev yerim olan Gaziantep’in Nizip ilçesine 2008 yılında atandım. 2010 yılında evlendikten sonra eşimin yanına, Şanlıurfa’ya tayin oldum. Orada aynı okulda o müdür ben de ise sınıf öğretmeni olarak 5 yıl boyunca çalıştık. Hem bölge halkı hem de öğrencilerimiz bizi çok seviyordu. Hatta oradaki öğrenci ve velilerim hala beni arar ve ‘Hocam sen yalnız değilsin, arkanda biz varız’ derler. Onların bu cümleleri de bana hep güç verdi.
EVLATLARIMI SON KEZ KAYDA ALMIŞIM
Doğum iznimin son günü 6 Şubat 2023’tü. O gün, öğrencilerime ‘yarın okula geliyorum, hepinizi çok özledim’ diye mesaj atmıştım. Evde de çocuklarım tatil sonrası okula başlayacakları için heyecanlılardı. Evin içinde sevinçli bir telaş vardı. Hatta o gün onların videosunu çekmiştim. Evlatlarımı son kez bir arada kayda aldığımın farkında değildim. Ayrıca o gece küçük kızım Zümra, benimle uyumak istediğini söyledi ki normalde evde herkes kendi odasında yatar. O nedenle eşim 11 yaşındaki oğlum Ali Mert ve diğer kızım Miray ile kaldı. Ben de Zümra ve 6 aylık bebeğim Göktuğ ile uyudum. Sabaha karşı saat 04.17’de ise şiddetli sarsıntıya uyandım.
‘HATAY YOK OLDU’
Hemen eşimin yanına koşup depremin durmayacağını bir an önce toparlanmamız gerektiğini söyledim. Ancak ikinci sarsıntının başlamasıyla buna fırsatımız olmadı. Kızım ve bebeğimle yere kapandım. Binanın yıkılmayacağından kendimce çok emindim ancak binamızın bağlı olduğu diğer bina yıkılınca bizimki de yana devrildi. 5 katlı binanın üçüncü katındaydık. Evin tavanı sırtıma çökmüştü ve üstüme binen tonlarca ağırlığı hissedebiliyordum. Elimde telefon vardı ve neyse ki akrabalarıma haber verebildim. Tam o sırada çok şiddetli bir deprem daha oldu ve binaların yıkılma sesini duyunca içimden, ‘Hatay yok oldu’ dedim. Artık o enkazdan çıkmanın imkansız olduğunu düşünüyordum.
ÖĞRENCİLERİMLE HAYATA BAĞLANDIM
Her geçen gün yaşadığım acının azalmasını beklerken onların yokluğu beni de yok etti. Ancak üç çocuğum için hayata tutunmalıydım. Bacağımda ve omurgamda çok ciddi sorunlar vardı. Bu nedenle birkaç ameliyat geçirdim. İlk birkaç ay hiç yürüyemedim. Şu anda fizik tedavi sürecim devam ediyor. Ancak sağlığım çalışmaya el verdiği an yeniden okula dönmek istedim ve geçtiğimiz eylül ayında göreve başladım. Yeniden öğrencilerimle birlikte olmak bana çok iyi geldi. Onlar beni hayata tekrar bağladı. Şu an 4’üncü sınıfın derslerine giriyorum. 10 yaşındaki kızım Miray da benim sınıfımda eğitim görüyor. Benimle benzer süreçleri yaşayan çocuklarla birbirimize destek oluyoruz. Burada herkes umudunu yitirmişti ama şimdi birbirimizi iyileştiriyoruz. Öğrencilerim hala geleceğe umutla bakıyor ve ben de onların öğretmenleri olarak en iyi yerlere gelmeleri için elimden geleni yapıyorum. İyi ki mesleğime dönmüşüm.”