Güncelleme Tarihi:
İTÜDER Bursa Şubesi tarafından yaptırılan İTÜ Evi’nin temel atma töreni için Bursa’ya gelen Rektör Karaca, üniversite mezunlarıyla Sheraton Otel’de bir araya geldi. Dernek Başkanı Hasan Tuğcu ve Bursa Valisi Münir Karaloğlu’nun da katıldığı toplantıda konuşan İTÜ Rektörü Mehmet Karaca, üniversite bünyesinde kurdukları enerji teknokenti hakkında detaylı bilgi verdi.
"2 bin 500 dolara aldığımız cihazı 50 dolara ürettik ama..."
Teknokentte 20’ye yakın her türlü enerji sektörüne hizmet edecek firmaların bulunduğuna dikkat çeken Rektör Karaca, şunları söyledi: "Konvansiyonel enerjiyi de yenilenebilir enerjiyi de dışlamıyoruz. Türkiye her enerji alanında ulaşabilecek bilgi ve beceriye sahip olmalı. Çevre losyonu çok önemli ama nükleer teknolojiye de sahip olmalıyız. Türkiye’de şuanda çalışan tek reaktör üniversitemiz bünyesinde. Rehabilitasyon için ciddi bir proje aldık sıfırdan rehabilite etmeye başladık. Orada kullanılan bir elektronik cihazı 2 bin 500 doları dışarıdan ithal ediyordu. Enerji kökenli bir firma üzerinden üretiyoruz maliyeti 50 dolar. Bunu satabilmek için akredite olmanız gerekiyor. Akreditasyon da maalesef onların elinde, tribün üreten firmaların elinde. Ama olsun en azından bir deneme babında 2 bin 500 dolara satılan cihazı 50 dolara üretmeyi gösterdi. Güneş enerjisinden, konvansiyonel enerjiye kadar her türlü enerjiyi kullanabilen birikime sahip olmalı ülkemiz."
Mezunların da üniversiteye sahip çıkması gerektiğini dile getiren Karaca, "Harvard Üniversitesi’nin vakfiyesinin gücü 32 milyar dolar civarında. Türkiye’deki hiçbir babayiğit şirketlerin toplamı 32 milyar dolar etmeyeceğini siz daha iyi biliyorsunuz. Mezunların katkıları sadece parasal değil, bir fiil üniversitelerin bir yere gelmesi için çalışması lazım." diye konuştu.
"Elektrikli minibüs bir saatte şarj olabilecek"
Elektrikli araç konusunda büyük gayret gösterdiklerini ifade eden İTÜ Rektörü Karaca, "Şuanda uzun süreli gidebilecek, yaklaşık 450 kilometre gidebilecek ama tek şarjla bir minibüs piyasaya sürmek üzereyiz, üzerinde çalışıyoruz, yakında süreceğiz. İki saat yakın şarj oluyor maalesef, onu bir saate indirmek hedefimiz. Yaklaşık 7-8 aydır da çalışıyoruz. Gelecek elektrikli araçların. Batı bile hibrit araçları yavaş yavaş terk ediyor. Dönüşüm çevre losyonu açısından söylemiyorum, enerjideki en büyük sorun enerji teknokentini oluşturduk." dedi.
"Doktora öğrencimiz az, öğretim üyesine düşen öğrenci sayısı çok"
Sosyolojiden, tıpa kadar, mühendisliğe kadar bir çok alanda doktoralı insan sayısının gerçekten Türkiye’de çok az olduğuna işaret eden Karaca, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının da arttığını açıkladı. Karaca, şöyle devam etti: “Yayın sayısında dünya sıralamasında toplam yayın sayısı ilk 20’lerde ama patent konusunda yerlerde sürünüyoruz maalesef. O açıdan girişimci üniversitelerde inovasyon kültürünün geliştirilmesi lazım. 21 bin lisans öğrencimiz var. Tıp eğitimi ve mühendislik eğitimi gibi uygulama yapan yerlere öğrenci kapasitesi çok çok üzerinde. Yurt sorunumuz, barınma sorunumuz yerleşke sorunumuz var. Matematik fizik alanında çok kuvvetliyiz. 2004’de kadar öğretim üyesi öğrenci ortalaması bir öğretim üyesine 5 öğrenci düşüyordu. Bugün gelinen noktada bir öğretim üyesine yaklaşık 12 - 13 öğrenci düşüyor. Mühendislik ve mimarlık eğitimi verildiği alanda çok fazla. Araştırma geliştirme yapan üniversitelerde dünya çapındaki okullarda bire beş gibi olan. Harvard’da bazı bölümlerde bire üç de olabilir. Hakikaten çok fazla diye düşünüyoruz."
"İstanbul Üniversitesi eski ama biz kadimiz"
İTÜ’nün kuruluşu hakkında da bilgi veren Karaca, İstanbul Üniversitesi’nin eski olmasına karşın kendi okullarının kadim olduğunu söyledi. Karaca, şöyle devam etti: "Alman bilim adamları geliyor, 1944’te kurdele kesilerek Türkiye’nin ikinci üniversitesi olarak kuruluyor. Kayıtlara baktığımızda modern mektep olarak baktığımızda Osmanlı döneminden beri devam eden sadece bir dönem hizmet veren yegane yüksek eğitim kurumu. İstanbul Üniversitesi’ndekiler alınmasın ama onların kuruluşu 1863’e dayanıyor. Darülfünûn-ı Şahane olarak kuruluyor, daha sonra kapanıyor. 1900’lü yıllarda 2. Abdülhamit tarafından yeniden kurulup devam ediyor. 1940 İstanbul Üniversitesi’ne dönüşüyor. Onlar esik olabilir ama biz kadim bir üniversiteyiz. Kadim kelimesi çok daha oturaklı bir kelime, Osmanlıca bir kelime, hem eski hem de oturaklı deniliyor. Biz böyle bir gururu tablosuna sahibiz."