Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de demokratik okul kültürünün güçlenmesine katkıda bulunmak amacıyla İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA) ve Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) 2013’ten beri ortaklaşa yürüttüğü, ‘Demokratik Okullara Doğru: Öğrencileri ve Okulları Güçlendiren Katılım Uygulamaları Projesi (DOD)’ sona erdi. Yasalar, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Stratejik Belgeleri ile Eyüp Merkez Ortaokulu’ndaki uygulamalar incelenerek hazırlanan rapora göre, Türkiye’deki okullarda öğrencinin söz hakkı yok. Çocuk katılımı kâğıt üzerinde kalıyor. Okullarda çocuğun katılım hakkı öncelikli bir konu değil.
YÖNETİMDE SÖZ SAHİBİ DEĞİL
Altı yayın ve bir belgesel çalışmasıyla paylaşılan proje kapsamında eksiklerin ve politika önerilerinin olduğu bir de el kitabı hazırlanarak, okullar ve Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildi. Raporun dikkat çeken sonuçları şöyle:
Öğrencilerin okullarda karar alma süreçlerine katılımlarının en önemli araçlarından biri olan öğrenci meclislerinin tüm okullarda kurulması kararı alındı. 2011-2014 MEB Stratejik Planı’nda ilköğretim programlarında da demokrasi kültürünün oluşmasına yönelik etkinlikler teşvik edildi. MEB’in bazı güncel uygulamaları okullarda çocuk katılımını destekleyebilecek fırsatlar sunuyor. Bununla birlikte, çalışmaların hazırlık ve uygulama süreçlerinde çocukları ve haklarını önceliklendiren bir yaklaşım yok. Öğrenci meclisleri düzenli toplanacak zaman ve yer bulma sorunları nedeniyle verimli çalışamıyor. Çalışabildikleri durumlarda da, okul yönetiminde pek söz hakkı olmuyor. Meclislerin rolü gezi, gösteri veya yarışma benzeri etkinlikler düzenlemekle sınırlı kalıyor.
SEÇMELİ DERSLERİ OKUL BELİRLİYOR
Sosyal etkinliklerin de işleyişi çoğu zaman kâğıt üzerinde kalabiliyor. Çocukların görüşlerinin alınması yasal güvence altında değil. Stratejik planlarda çocuk katılımından söz ediliyor ancak izleme çalışmaları yapılmadığı için etkin katılımın olup olmadığına dair göstergeler yok. Mevcut eğitim sisteminde öğrenciler, öğretim programlarında seçmeli derslerini belirleyebiliyor. Ancak, bu seçenekleri okullar sınırlandırabiliyor, okuldaki yetişkinler veya veliler çocuklardan daha fazla söz sahibi olabiliyor.
LÜTUF DEĞİL TEMEL HAK
Türkiye’de eğitim alanındaki mevcut durum, çocuğun katılım hakkının öncelikli bir konu olmadığına işaret ediyor. Çocuk katılımı çoğunlukla, ancak eğitim sistemi içindeki birçok sorun ve aksaklık aşıldıktan sonra değinebilecek, ikincil bir konu olarak algılanıyor. Halbuki katılım yetişkinlerin, çocuklara lütuf olarak sunacakları bir olanak değil; temel bir haktır. Devlet de bu hakkı güvence altına almakla, yaşama geçmesini sağlamakla ve izlemekle yükümlüdür. Yetişkinlerin, çocukların becerilerine ve sorumluluk alma kapasitelerine ilişkin önyargıları ve olumsuz tutumları, çocuk katılımının yaşama geçmesinin önündeki en temel engel. Bunların aşılması için öncelikle devletin uygun ortamı hazırlaması gerekiyor.