Güncelleme Tarihi:
Milli eğitim seviyesine ulaşmış ve tabii olarak öğrencilik statüsünde bulunan, 6-18 yaş arası kesimin çağdaş dünyanın ve insanlığın en önemli problem alanlarından biri olan sanal dünyada, özellikle de kişisel verilerinin muhafazası anlamında korunup, kollanmaları için ne yapılmalıdır?
EN TEMEL İNSAN HAKLARINDAN BİRİ
Günümüzün en özgürlükçü toplumlarının bile bu gruptaki insanlara tamamen liberal bir bakış açısıyla ve kontrolsüz biçimde ‘bırakalım, kendi yollarını kendileri çizsin, kendi tercihlerini kendileri belirlesinler’ deme lüksü bulunmuyor. Alan özü itibariyle ‘kontrollü özgürlük’ stratejisi izlenmesi gereken bir nitelik arz ediyor. Bu tür özgürlük, yolu, yöntemi ve kuralları net biçimde belirlenmiş bir düzlemde gerçekleştirilebilir.
Kişisel veri, kişiye ait, kişiyi tanımlayan, kişiyi ilgilendiren ve ona sıkı sıkıya bağlı bilgileri ihtiva eder. Sadece bir kişiyi ilgilendiren, onun mahrem alanı içinde kalan bir verinin bir başkası tarafından merak edilmesi, hatta bilinmesi iyi niyet kuralları çerçevesinde olumlu karşılanabilecek bir durum değildir. Veriyi merak eden ve elde etmek isteyen açısından soracak olursak: Kişi bir başkasının mahrem alanına niçin girmek ister? Ya illegal bir merak ya da psikolojik bir bozukluk hali olmalıdır ki, kendisini ilgilendirmeyen bir alana müdahil olsun.
Bu nedenle, kişisel veri en temel insan hakkı normları kapsamında değerlendirilmesi gereken bir alandır. Kendi hak ve sorumlulukları bakımından, tüm sebep ve sonuçlarıyla beraber neyin iyi, neyin ise kötü olduğunu bilebilecek durumda olmayan ve kendisine tüm toplumun umutlarını, gelecek beklentilerini emanet ettiği, nesli devam ettirecek çocuklara/öğrencilere dikkat ve özen gösterme mükellefiyeti bulunur.
DEVLET KORUYUCU MEKANİZMALAR GELİŞTİRİR
‘Koruma-kollama’ görevi en başta bu gruba karşı duyarlı davranmak durumunda olan devlete, kurumlarına, sivil toplum ve gönüllü teşekküllere, sosyal gruplara ve tüm bireylere düşer. Devlet anayasasındaki sosyal devlet ve hukuk devleti ilkeleri gereğince özel yaklaşım gerektiren bireylere karşı pozitif düzenlemeler yapmak, koruyucu mekanizmalar geliştirmek zorundadır. Bu mekanizmalar sadece yasaklama, engelleme ve cezalandırma şeklinde negatif tutumlarla yetinmemeli, bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitme yoluyla davranış kazandırma biçiminde de kendini göstermelidir.
Öğrencilerin korunması konusunda ilk başlanması gereken alan bireyin kendisidir. Birey sebep ve sonuçlarını tam olarak kavramadan kişisel verilerini paylaşabilir ya da başkalarının ulaşması için açık bir kapı bırakabilir. Öncelikle açık kapıların, ulaşımı kolaylaştıran yanlışların engellenmesi gerekir. Kişisel verilerin korunmasında en fazla ihmal sosyal medya alanında yapılmaktadır. Ancak, suiistimaller ya da eksiklikler bu alanla sınırlı değildir. Yüz yüze ya da sanal gruplardaki tartışmalarda ya da kişinin serbest tartışma platformlarında paylaşacağı veri de son derece tehlikeli sonuçlar üretebilir. Veya kişisel verilere tamamen kişinin iradesi ve bilgisi dışındaki kaynaklardan ve üçüncü kişiler aracılığıyla da erişilebilir. Söz gelimi, her alışverişte, her resmi-özel kuruluşta kişisel verilerin talep edilmesi bu anlamda bir risk oluşturur. Hiç beklemediğimiz bir anda ve yerde veyahut tamamen tesadüf eseri bilgilerimizi çoğu zaman kendi irademizle paylaşabiliyoruz.
SOSYAL MEDYADA HESAP AÇMA 13 YAŞ ALTINA İNDİ
En sorunlu görünen sosyal medya alanında, hesap açabilmek için genellikle 13 yaş yeterli oluyor. Ancak, bunun altındaki yaşlarda hesap açan ve paylaşım yapan kişilerin varlığı biliniyor.. Bu gençlerin çocukların hesapları incelendiğinde genellikle herhangi bir süzgeçten geçirilmeden bilgilerin paylaşıldığı görülüyor. Masumane duygularla kendisine, yakınına veya arkadaşına ait ve üçüncü kişileri ilgilendirmeyen veriler kamusal hale getiriliyor. Paylaşan bu durumda bir sakınca görmüyor, hakkında paylaşım yapılan da bunu kötü niyetli olarak yorumlanabiliyor. O bilgilerin genellikle herkese açık olduğu dikkatlerden kaçıyor.
Kişisel veri güvenliği konusunda bireyin doğup, büyüdüğü ve ilk sosyalleştiği yer olan aile ihmal edilmemeli. Ailenin sağlayacağı kontrollü öğretme stratejisi bilinçlendirme açısından etkili bir mekanizma oluşturabilir. Arkadaş seçiminde olduğu gibi, kendisini ifade etmesi noktasında da aile sorumlu biçimde davranmalı, neyin kişisel, neyin toplumsal ve anonim olduğu konusunda duyarlılık oluşturmalı. Geleneksel Türk toplum ve aile yapısı maalesef kişisel veri konusunda bile kolektivisttir. Kişiliği ve kişiselliği bencillik olarak değerlendirme kolaycılığı, bireyi göz ardı eden toplumsal kültür ve bireysel alanla – kamusal alanın iç içe geçmesi bu alandaki açmazlar.
COVID-19 ÖĞRENCİLERİ SANAL İMKANLARI KULLANMAK ZORUNDA BIRAKTI
Bir başka kademe kuşkusuz okul ortamıdır. Okullarımızın ekseriyetinde yakın zamana kadar inkâr ve yok sayma taktiği izlenmiş, öğrencilerin sanal mekanizmalara ulaşmaması gerektiği, en azından okul ortamında yasaklanmasının önemli olduğu düşüncesi geliştirildi. Oysa özellikle COVID-19 döneminde ister istemez tüm öğrenci ve öğretmenler sanal ortam ve imkânları kullanmak zorunda kaldılar. Her ev internete, dolayısıyla tüm dünyaya açık bir kapı oldu. Bilgilendirici, bilinçlendirici ve öğretici uygulama ve dersler yoluyla kişinin okulda eğitilmesi gerekiyor. Bu konuda atılması gereken çok fazla adım bulunuyor. Başlangıç noktası galiba bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir strateji geliştirilmesidir. Mevzu esasen pek çok bakanlığı ilgilendiriyor. Ayrıca RTÜK, BTK ve KVKK gibi düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar da sorumluluk sahibidir.
REŞİT OLMAYAN KİŞİLERE AİT VERİLERİN KORUNMASI
Bilgilendirme, bilinçlendirme ve koruma anlamında öncelikle bir proje koordinatörü tayin edilmeli, sürecin tüm paydaşların katılımlarıyla yürütülmesi için gerekli altyapı sağlanmalı. Yasal mevzuatın güçlendirilmesi, özellikle reşit olmayan bireylerin paylaşımlarına ve kişisel verilerine ulaşım sağlayan büyüklerin engellenmesi ve cezalandırılması da gündeme gelmeli. Evet, küçükler kişisel veri paylaşımında bulunabilirler. Büyüklerin bu tür veriye ulaşamamaları, ulaşma durumlarında ilgilileri uyararak başkalarının ulaşımlarının engellenmesi için çaba sarf etmeleri beklenir.
Kişisel Verileri Koruma Kurulu daha aktif hale getirilmeli. Reşit olmayan kişilere ait verilerinin korunması adına özel bir program öngörebilir. Öğrencilik gibi anayasal bir hakkın kullanılması, temel bir sorumluğun ifası esnasında ortaya çıkabilecek sorunların giderilmesi önemlidir. Örneğin özel veya resmi bir kuruma ait bir sınav başvurusu esnasında verilerin paylaşılmayacağı ifade edilmesine rağmen pek çok kişiye kurs, burs, özel okul vs. gibi bilgilendirmeler gelmesi akla ister istemez soru işaretleri getirir. Küçük puntolarla iradesi sakatlanan bireyler, internette bir başka sayfaya geçebilmek için onay verme zorunluluğu gibi tuzakların neden olduğu, kontrolsüz bilgilerin yayılmasından kaynaklanan mağduriyetlerin hesabını birileri vermeli. Tanımadığı bir kurumdan veya kişiden mesaj alan kişi öncelikle iletişim verilerinin kaynağını otomatik olarak öğrenme hakkına sahip olmalıdır.
6-18 YAŞ ARALIĞINA ÖZEL İZİN
Gönüllü teşekküller ve sivil toplum kuruluşları son yıllarda sanal dünyanın yararlı ve zararlı yönlerine ilişkin çalışmalar yürütür hale gelmişlerdir. Bu yapılara, medya kuruluşları da dâhildir. Sorumluluk sahibi kuruluşlar bu alanda daha fazla çalışma yürütebilirler. Türkiye henüz bu konuda erken safhalardadır. Sayıları bir elin parmak sayısını geçmeyen gönüllü kuruluşun faaliyet yürütmekte olması başlangıç için iyi, süreklilik ve etki bakımından kötüdür. Öğrencilerin gençlerin kişisel veri bağlamında bilinçlendirilmesi ve elde edilen verilerin muhafazası alanında daha fazla baskı oluşturacak gönüllü kuruluş sayısı hızla artırılmalı, medya sürece çekilmelidir. Bu anlamda hem sayısal artış, hem politika geliştirme hem de fon teminine yönelik kamusal girişim ve destekler kurgulanmalıdır.
Sonuç olarak; öğrencilerin özellikle de 6-18 yaş aralığındaki ilk, orta ve lise düzeyindeki kişilere ait verilerinin korunması özel ilgi isteyen bir alandır. Veri güvenliği konusunda kamusal kurumlar ilk adımı atmalıdır. Buna öncelikle ellerindeki bilgiyi koruma yoluyla işe başlayabilir, arkasından bilgilendirme ve bilinçlendirme yönünde çaba harcayabilirler. Böylece gerekli yaptırım ve yasal mekanizmalarla alana dair bir koruma mekanizması getirilmesinin önünü açabilirler. Bireyin bilgilendirilmesi ve hak ihlallerinin ağır yaptırımlara maruz bırakılmasını da unutmamak gerekmektedir. Toplum olarak işe, ‘çocuk’ hakkındaki ve ‘çocuğun verdiği’ haberlere ilgiyle yaklaşmamakla başlayabiliriz.
PRF. DR. ÖNDER KUTLU KİMDİR?
1967 yılında Ankara’da doğdu. Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi, SBF, Kamu Yönetimi Bölümünde (1990); Yüksek Lisans (1996) ve Doktora (2001) öğrenimlerini İngiltere - University of Exeter – Department of Politics’te tamamladı. Exeter Üniversitesi’nde iki yıl öğretim üyeliği ve Devon County Council adına altı ay öğretmenlik yaptı. Niğde Üniversitesi (2002) ve Selçuk Üniversitesi’nde (2002 - 2015) öğretim üyesi olarak çalıştı. 2005 yılında Doçent, 2011 yılında Profesör oldu. Selçuk Üniversitesinde Bölüm başkanlığı, Rektör danışmanlığı ve Dış İlişkiler ve Erasmus Koordinatörlüğü ile Stratejik Planlama, Kalite, Akreditasyon, İç denetim koordinasyon gibi kurullarında görevler aldı. 2015 yılından itibaren Necmettin Erbakan Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesinde görev yapıyor. Bu üniversitede Rektör Yardımcılığı ve Dekanlık (Hukuk ve SBF) görevleri yaptı. YÖK, ÜAK ve YÖKAK bünyesindeki kurul, komisyon ve çalışmalarda akademik ve idari görevler yürütmekte olup, Bakanlık, yerel yönetimler ve meslek kuruluşlarında (Sanayi ve Ziraat Odalarında) danışmanlık görevleri ifa etti. AB ve BM projeleri yanında ulusal destekli (Başbakanlık, Bakanlık, valilik, yerel yönetim, meslek kuruluşu, kalkınma ajansı, üniversite) pek çok projede yürütücü, koordinatör ve danışmanlık görevleri yerine getirdi. Halen 187 dernek, vakıf ve sendikanın üyesi bulunduğu Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkanlık görevini yürütüyor.