Güncelleme Tarihi:
Bilginin tek yönlü olduğu, öğretmenin anlattığı ve öğrencinin de sürekli dinlemek zorunda kaldığı yöntemdir bu. Ne yazık ki sınıflarımızda çoğunlukla bir monolog hâkim; bir türlü diyaloğa geçemedik. Öğretmen öğretir; öğrenci öğrenir(!) Öğretmen konuşur; öğrenci susar. Zaten onlardan da hep susmaları beklenir. Susa susa susmayı öğrenir öğrenci. Kopar sınıftaki eğitimden. Merak etmek, araştırmak, keşfetmek ve paylaşmak sanki öğrencilerimiz için hiç de geçerli olmayan kavramlar. Sanki öğrenciler birer kukla ve ipleri de bizim elimizde.
DÜŞÜNME YETENEĞİNİN GELİŞMESİ İÇİN EN UYGUN YÖNTEM
Hâlbuki çocuklar ve gençler kıpır kıpırdır; hepsinin kendilerine göre fikirleri, görüşleri var ve kendilerini ifade etme gereksinimi içindedirler. Konuşmak isterler, anlatmak isterler. Soru sormak da onların en doğal hakkı çünkü etraflarında neler oluyor bitiyor anlam vermek isterler. Öğrenci merkezli sınıfları, sadece bir eğitim yöntemi meselesi olarak görmemek gerek. Bu aynı zamanda demokratik ortamları küçük yaştan içselleştirme meselesi. Nedir öğrenci merkezli öğretim yöntemi? Öğretmenlerin, öğrencilerine çeşitli etkinliklerle, projelerle, oyunlarla söz hakkı verdiği ve gerekli müfredatı sınıfta bu şekilde işlediği bir yöntem. Bu yöntem, çocuklarımızın hayal dünyasını, yaratma, düşünme yeteneğini geliştirmek için en uygun yöntem.
DERS ÜÇE BÖLÜNMELİ
Verdiğim öğretmen eğitimlerinde benim tavsiye ettiğim şu: dersi üçe bölün, üçte birinde öğretmen olarak dersi sizler anlatın, üçte birini verdiğiniz çeşitli etkinlikleri öğrencilerinizin sınıf içinde grup halinde hazırlamalarına ayırın ve kalan zamanın üçte birinde ise onların hazırladıklarını sunmalarına, arkadaşları ile paylaşmalarına ve bu sunum üzerinden dersi tartışmalarına fırsat verin. Tabii ki bu düzenlemenin çeşitlemeleri olabilir. O da öğretmenin takdirine bağlı ama önemli olan onlara konuşma, tartışma, fikirlerini anlatma, birbirlerini dinleyerek farklı görüşlerle tanışma fırsatını vermek ve böylece öğrenciyi öğretim sürecine dahil etmektir.
BİLGİ DAHA KALICI HALE GELİYOR
Son yıllarda dünyada ve ülkemizde öğrenci merkezli öğretim amaçlı birçok etkileşimli veya iş birlikçi öğrenme teknikleri geliştirilmiş ve bu tekniklerle ilgili yüzlerce araştırma yapılmıştır. Yapılan araştırmalar, öğrencilerin bu tekniklerle bilgiyi sadece daha rahat edindiğini ya da daha iyi öğrendiğini değil; aynı zamanda daha kalıcı bilgiye ulaştığını da saptadı. Etkileşimli veya iş birlikçi öğrenmenin tüm yaş gruplarında ve tüm alanlarda problem çözme becerisinin yanı sıra; kodlama, akılda tutma, hatırlama gibi becerileri edinmede de çocuklara avantaj sağladığı araştırmalarla belirlendi.
DEMOKRASİ SINIFLARIN YAŞAM TARZI OLMALI
‘Demokrasi ve eğitim’ konusunun duayenlerinden Amerikalı filozof ve eğitim kuramcısı John Dewey (1859-1952), demokrasi kavramını açıklarken, demokrasinin toplumların birer küçük evreni (mikrokozma) olan sınıflarda bir yaşam tarzı olarak yeşermesi gerektiğini belirtti. O’na göre, öğretmenin rolü yeniden düzenlenmeli; sınıftaki öğretmen-öğrenci ilişkisi dikey olarak değil de yatay olarak ayarlanmalı. Okullarımızda bu ortamlardan mahrum ettiğimiz çocuklar ve gençler, daha ilerde hiç yaşamadığı, tatmadığı bir ortamın özlemini çekmekte ve toplum içinde suskun, edilgen, silik ve hatta çekildiği tarafa kolaylıkla giden yetişkinlere dönüşüyor.
ÖĞRENCİ MERKEZLİ ÖĞRENME GELİŞTİRİLMELİ
Öğretmen ve okul yöneticileri olarak bize düşen en önemli görev, öğrenci merkezli, etkileşimli, iş birlikçi öğrenmeyi teşvik etmek; sınıflarımızda bu yöntemin uygulanmasına fırsat vermek, okullarımızın felsefesini, müfredatını, yöntemlerini, sınıf yönetimini ve sınıf-içi alıştırmalarını hep bu amaca yönelik geliştirmek olmalı. Demokratik ortamlar, herkesin katkıda bulunduğu; herkesin sesinin duyulduğu, karşılıklı fikirlerin değer verildiği ortamlar. Yani sosyal adaletin bulunduğu yerler. Unutmamalıyız ki geleneksel pedagojiler geleneksel davranış biçimleri üretir. Onun için, öğrencilerimizin yurttaşlık duygularını kuvvetlendirmek, geleceklerini sağlam temeller üzerine inşa etmelerini sağlamak zorundayız. Okullarımızda öğrenci merkezli öğretimin iyice yerleşmesi için, eğitimciler ve eğitim bilimciler olarak hepimiz, üstümüze düşeni yapmalıyız.
PROF. DR. ZEYNEP KIZILTEPE KİMDİR?
1978’de Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan Prof. Dr. Zeynep Kızıltepe, yüksek lisansını da burada tamamladı. Doktorasını ise Exeter Üniversitesi’nde yaptı. Halen Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görevini sürdüren Kızıltepe’nin, çalışma alanları arasında; gelişim, öğrenme, motivasyon, öğretmen yetiştirme bulunuyor.