Güncelleme Tarihi:
Oftalmoloji bilimi gözün yapısı ile gözde meydana gelen hastalıkları inceleyen bir bilim dalıdır. Bu sözcük Yunancadan dilimize geçmiştir. Sadece insanların değil hayvanların da gözlerini inceler. Çünkü insan ve hayvan göz yapıları birbirine çok benzemektedir.
Oftalmoloji Nedir ve Neyi İnceler?
Vücudun oldukça hassas olan organlarından bir tanesi şüphesiz gözlerdir. Göz ve göz hastalıkları hakkında eğitimler almak ve göz hastalıkları yaşayan insanlara yardımcı olmak için bu mesleği seçmek oldukça heyecan vericidir.
Tarihteki pek çok medeniyet oftalmoloji bilimi ile yakından ilgilenmiştir. Mısırlılara ait olan ve M.Ö 1550 yılında yazılmış olan Ebers isimli papürüslerde oftalmoloji ile ilgili ileri seviyede bilgiler olduğu gözlenmiştir. Bu papirüs incelendiği zaman Mısırlıların göz hastalıkları ile alakalı olarak klinik çalışmalar yaptıkları görülmektedir.
Hipokrat'ın oftalmoloji ile alakalı bilgileri Mısırlılara bakıldığı zaman oldukça gerideydi. Sonrasında ise Romalılara kadar Celsus'un konu ile alakalı yapmış olduğu çalışmalar dikkati çekmiştir. Galen de oftalmoloji bilimine pek çok katkı sağlamıştır. Ancak görme ile alakalı ortaya attığı teoriler oldukça yanlıştır.
Oftalmoloji Bilimi Hakkında Kısaca Bilgiler
İslam alimleri oftalmoloji ile alakalı eski Yunan çalışmalarını Arapçaya çevirmişlerdir. Bunun yanında Yunanlıların yapmış olduğu yanlışlıkları da düzeltmek için çalışmalar yapmışlardır. İslam alimleri çalışmaları sonucunda elde ettikleri bulgular ile kendilerine özgü bir oftalmoloji anlayışı benimsemişlerdir.
Huneyn Bin İshak isimli alim 9. yüzyılda göz ile alakalı yazmış olduğu eserler ile dikkati çekmiştir. Ammar ise 10. yüzyılda ilk defa katarakt ameliyatını gerçekleştirmiştir. Ali Bin Abbas Arabistan'da bazı göz hastalıkları ile alakalı çalışmalar yapmış ve kendine özgü tedavi yöntemleri geliştirmiştir.
11.yüzyıla gelindiği zaman Ali Bin İsa isimli alim ilk defa göz hastalıkları ile alakalı olarak bir kitap kaleme almıştır. 13. yüzyılda İbn-i Nefis gözün yapısı ile görme olaylarının nasıl gerçekleştiği ile alakalı çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar gözün yapısını modern anlamda açıklamaktadır.
Oftalmoloji bilimi rönesans döneminde pek gelişemedi. 16 ile 17. yüzyıllarda göz anatomisi ve gözün görme yapıları incelenmeye başladı. Konu ile alakalı olarak 18. yüzyılda oldukça önemli gelişmeler elde edildi. 19. yüzyılda ise anestezi ve asepsi uygulamalarının da gelişmesi ile birlikte göz cerrahisi hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir.
1851 yılında Helmholtz tarafından geliştirilmiş olan oftalmoskop isimli alet oftalmolojide büyük bir gelişme yaşanmasına sebep olmuştur. 1911 yılında ise Gulstrand biyomikroskobu keşfetmiştir. Bununla birlikte yaşayan gözün muayene edilmesi de mümkün hale geldi.
İslam alimleri klasik düşüncelerin dışına çıkarak görmenin gözden çıkan enerji sonucunda gerçekleştiğini öne sürmüşlerdir. 10. yüzyılda yaşayan El-Razi isimli alim Görmenin Tabiatı Üzerine isimli eserinde gözün yalnızca ışığı yaymadığını söylemiştir. 11. yüzyılda yaşamış olan Hasan İbnül Heysem dönemine kadar konu ile alakalı aydınlatıcı bir bilgi olmamıştır. İbnül Heysem geometri ve fizik üzerine çalışmakta olan bir alimdi ve optikle alakalı olarak da pek çok çalışmalar yapmıştır.
Bilinenin dışında cisimlerden yansıyan ışınların göze gidip görüntünün ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Aynı zamanda İbnül Hüysem ilk okuma gözlüğünü bulan bilim insanıdır. 16. yüzyıla gelindiğinde Kepler'in yapmış olduğu çalışmalar İbnül Heysem'in çalışmalarını tamamlayıcı nitelikteydi. Kepler'in yapmış olduğu çalışmalarla birlikte göz artık optik bir cihaz gibi düşünüldü.