Güncelleme Tarihi:
ANA RENKLERDEN SİYAH ELDE EDİLİR
Evet. Bu bilim insanının görüşlerine aynen katılıyorum. Anaokulundan yükseköğretime, resim-iş eğitimi öğrencilerinin eğitimi de dahil olmak üzere neredeyse tüm okullarımızda boya renkleri yanlış öğretiliyor. Sanatçılarının da bu hatanın içinde olması son derece düşündürücü ve üzücü. “Öğrendiğin kadar bilirsin’’ cümlesinden hareketle, öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve sanatçılarımız kırmızı renk ile magenta rengini, mavi ile cyan rengini ayırt edemiyor. Bu nedenle ofset baskıda kullanılan üç ana renk olan Cyan-Magenta-Sarı boya ana renklerini, matbaalarda çalışan ustalar bile Mavi-Kırmızı-Sarı olarak tanımladılar. Çünkü okullardaki resim eğitiminde, 1793’den bu yana Goethe tarafında benimsenen renk teorileri öğretiliyor. Bu teori de artık günümüzde bilimsel geçerliliğini yitirdi. Bu teori üç boya ana renginin Mavi-Kırmızı-Sarı ve üç ana renk karışımının siyah olacağından söz ediliyorr. Uygulamada renklerin koyulaştığı ama hiçbir zaman siyah elde edilemediği görüldü. Halbuki cyan, magenta ve sarı renklerle tam bir siyah boya elde edilebiliyor. Siyah boya anahtar gibidir. Elinizdeki boya ana renk karışımları ile siyah boya elde edemiyorsanız, kullandığınız boya büyük olasılık bilimsel olarak yanlıştır.
Bilimsel temelli doğru örneklerini boya fabrikalarında, yazıcı mürekkeplerinde, ofset basımlarında ve CMY renklerini kullanarak resim yapan ve CMY renklerine öncülük yapan ve tanıtılmasında katkıda bulunan Dr. Turan Enginoğlu’nun resimlerinde görüyoruz.
Sanatçı Turan Enginoğlu, 2019 yılından bu yana tüm yağlıboya resimlerini Cyan-Magenta-Sarı ana renkleri ve onların karışımları ile gerçekleştiriyor. Ortaya çıkan resimler geniş bir renk evreninde daha canlı ve daha doğal görünüyor. Sanatçının beyaz boya kullanmaması, rengin açma ile ilgili sorunlarını satürasyon ile çözmesi, sanatçının eserlerinin daha doğal ve canlı görünmesini sağlıyor. Çünkü kullanılan beyaz boya pigmentinin renkle karışması boyanın canlılığını yitirmesine neden oluyor. .
RENKLER TANITILMALI
Peki ne yapmalıyız? Eğitim sistemimizde anaokulundan itibaren bu renkleri tanıtmalıyız. Fakültelerdeki resim öğretmenlerinin de bu bilimsel çalışmalara katkı vermeleri, ellerini taşın altına koymaları gerekir. En azından kırmızı ile magenta, mavi ile cyan arasındaki farkı anlamaları, yanlış bilginin ortadan kalkması için zor olsa da çaba göstermek gerekir. En azından kırmızı rengin magenta ile sarı rengin eşit karışımından, mavi rengin de magenta ile cyan renklerinin eşit karışımından meydana geldiğini bilmeleri gerekecek. Yeşil rengi bulmak içinse cyan ile sarı rengi yine eşit karıştırmaları yeterli. Burada karışımdan çıkan ara renklere dikkat edersek bunlar Kırmızı-Yeşil-Mavi renklerdir. Sonuç olarak birincil renkler Cyan, Magenta ve Sarı (CMY), ara (ikincil ) renkler ise Kırmızı, Mavi ve Yeşil (RGB) renklerdir.
YEŞİLİN FARKLI RENKLERİ
Şayet bu yeni renk evreni ile çalışmaya başlarsak, eski renk teorisinde kırmızı ve mavi olan birincil renklerin artık ikincil renk konumuna düştüğünü görürüz. Yeşil renge gelirsek burada durum biraz daha karışık. Eski sistemde yer alan yeşil ikincil renk, mavi ve sarı renk karışımından oluşuyor. Mavi renk içinde magenta rengi barındırdığından yeşil nötr bir yeşil olur. Halbuki CMY sisteminde canlı bir yeşil elde etmek için eşit oranda cyan ve sarı ana rengi karıştırmak yeterlidir.
GOETHE’NİN RENK TEORİSİ YANLIŞ
Ana renkler her durumda canlıdır. Ara (ikincil) renkler ise onu meydana getiren her ana renkten daha koyudur ve dolayıyla ışıklılığı azalmıştır. Üç ana renk karışımı ise en koyudur. Doğru oranlarla karıştırıldığında, tam siyah boyaya ulaşılır. Böyle bir durum Goethe’nin renk teorisinde ana renklerin tespiti ve üç ana rengin karışımlarının yanlışlığını da ortaya koymanın en güzel yoludur. Goethe’nin renk teorisinde iki ana renk karışımı her zaman üç ana renk karışımı olarak gözükür. Buda karışımlarda renklerin birdenbire canlılığı yitirmesine sebep olur.
RENKLER IŞIKSIZ ANLAŞILMAZ
Rengi ve renkli resmi anlamak için ışığın doğası ve gözümüzün renkleri nasıl algıladığını bilmeye ihtiyacımız vardır. Boya renkleri olarak tanımladığımız rengin kaynağını oluşturan pigmentler, beyaz ışığın bileşenleri olan kırmızı, yeşil ve mavi ışığı tek tek ya da farklı oranlarda yansıtarak renkli görünürler. Gözün retinasında bulunan ve kırmızı, yeşil ve mavi ışık spektrumuna duyarlı olan fotoreseptörler, cisimden/pigmentten gelen bu farklı dalga boylarındaki ışık enerjisini elektrik enerjisine dönüştürür. Elektrik akımı sinir hücreleri aracılığıyla beynimizin ilgili bölümüne iletilerek işlenir ve hangi rengi gördüğümüze bu şekilde karar veririz. Öyleyse rengin kaynağı olan ışıkla başlayalım. Görmek için ışığa ihtiyaç vardır. Işık olmadan herhangi bir nesneyi (renkli olarak) görmek mümkün değildir.
RENK DENEYİ
Bunun yanında gözümüzün görme sırasında mükemmel bir uyumlama yeteneği vardır. Anlık tamamlayıcılık testi2 ile gözümüz önündeki renk ortadan kaldırıldığında boş alana o rengin tamamlayıcısı yerleşir. Herkes bu deneyi kolayca yapabilir. Gördüğünüzde çok şaşıracaksınız. Buraya o rengi koyan beynimizdir. Bununla ilgili daha detaylı bilgilere linkteki daha önceki yazımızdan3 ulaşabilirsiniz. Beynimiz, gözümüzü fizyolojik olarak uyumlandırmak için kendini mükemmel bir pozisyona getirmektedir. O halde bu refleks davranıştan çıkan sonuçlara baktığımızda, Görülen Renk+ Gözün Koyduğu Renk Algısı= Gri olur. Ana renklerin tamamlayıcıları artık Goethe’nin söyledikleri gibi çıkmıyor. Bunun yerine, cyan rengin tamamlayıcısı kırmızı, magenta rengin tamamlayıcısı yeşil, sarı rengin tamamlayıcısı da mavi renk olarak görülüyor... Deneyimlerimiz artık Goethe’nin ortaya koydukları ile çelişiyor. Bu deney aslında bize yanlış öğretilen renklerin yanlışlığını bireysel olarak test etmek içinde güzel bir fırsattır.
GÖZ NE İSTER?
‘Göz ne ister?’den hareket edersek, göz mutlak bir nötr renk alanına sahip olmak ister. O halde ressamlar ne yapmalı? Elbette ki tuval yüzeyine elde ettiği ve karıştırdığı bir nötr boyayı sürerek ‘ben en güzelini yaptım’ diyemez. Işık evrenine en yakın bir boya evreniyle çalışarak, renklerini yüzeye ustaca sürerek ve boya renklerinin uygun oranda birbirine soğurmasını sağlayarak yeni renklerin ustaca ortaya çıkmasını sağlamak zorundadır. Goethe’nin renk prensiplerine göre resim yapanlar, Mavi-Kırmızı-Sarı renklerinin onlara sağladığı renk evrenini kullanmak zorundadırlar. Dolayısıyla bu durum tek renk armonisi ve komşu renkler armonisi kurallarını kullanmayı zorunlu kılar. Tamamlayıcı renklerden söz bile etmiyorum. CMY renk evreninin ancak dörtte biri olan bu evrende tamamlayıcı renkler yanlış kullanıldı. Karışımlarından da siyah boya çıkmaz. Goethe’nin renk teorisi etkisi, ressamlara Kırmızı ve Mavi rengi evrenin en etkili iki rengi olduğunu kabul ettirerek, bize göre bunlar boyanın ikincil renkleri, binlerce eser üretmesini sağlar. Ressamlar kırmızıyı magentaya doğru, maviyi de cyan rengine doğru götürebilseydi, renk evreni dört kat genişleyebilecek ve CMY renk evreninde tüm renklerin eşit güce sahip oldukları görebileceklerdi.
Sonuç olarak, Goethe’nin renk teorisi, üretilen eserlerin tek bir renk hakimiyetinde kalmasını sağlamıştır. Bu doğru bir uygulama değildir. Bu yanlış alışkanlıkları ancak yeni renk sistemine geçerek düzeltebiliriz. Sonuç olarak, artık CMY renk sisteminde tek renk hakimiyetinde resimler yapmamıza gerek kalmamıştır. Doğru yol CMY renk sistemini benimseyen boyalarını kullanmaktan geçer. CMY bir bakıma bilimin desteğiyle gökkuşağının renkleriyle resim yapmaktır. Korkmayın. Deneyin. Nasıl bir zamanlar atom parçalanamaz deniliyordu. Parçalandı ve renkte de en son nokta bu. Cyan Magenta ve Sarı (CMY) yeni boya renklerimiz.
Kaynaklar
1- Woolf, L. D. (1999). Confusing Color Concepts Clarified. The Physics Teacher, 37(4), 204-206.
2- Tamamlayıcılık Testi: https://www.exploratorium.edu/snacks/bird-in-cage
3- Turan Enginoğlu, Kemal Yürümezoğlu. Tamamlayıcı renkler kullanarak resimde nötr alan yaratmak. Herkese Bilim Teknoloji Dergisi, 18 Eylül 2020, sayı:234, sf. https://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/toplum/tamamlayici-renkler-kullanarak-resimde-notr-alan-yaratmak
PROF. DR. KEMAL YÜRÜMEZOĞLU KİMDİR?
Kemal Yürümezoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Özel Eğitimi Bölümü Özel Yetenekliler Eğitimi Anabilim Dalında Profesördür. Lisans Eğitimini 1994 Uludağ Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Fizik Eğitimi bölümünde tamamladı. Aynı fakültede 1995 -1997 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1997 yılında Balıkesir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Fizik Eğitimi alanında ilk Yüksek Lisans derecesini aldı. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı Bursu ile 2000 yılında Paris Diderot (Paris7) Üniversitesi’nden Fizik ve Kimya Teknik ve Bilimleri Öğretimi alanında ikinci Yüksek Lisans derecesini aldı. 2004 yılında ise Strasbourg I (Université Louis Pasteur) Üniversitesi’nden Eğitim Bilimleri (Fen Eğitimi) alanında doktora derecesini aldı. Araştırma alanları kavramsal fizik öğretimi ve araştırma-sorgulama temelli bilimsel etkinlik geliştirme üzerinedir. Son yıllarda multidisipliner bir çalışma grubu ile üstün/özel yetenekli öğrencilere yönelik
Sorgulama ve STEAM temelli etkinlikleri ile programlar üzerine çalışmalar yürütüyor ve bu çalışma sonuçlarını çeşitli konferanslarda, farklı bilim ve popüler bilim dergilerinde yayımlanıyor.
EMEKLİ DR. ÖĞRETİM ÜYESİ TURAN ENGİNOĞLU KİMDİR?
1953 Yılında Tire’de doğdu. 1971-1973 yılları arasında İlkokul öğretmenliği yaptı. 1977 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümünü bitirdi. Trabzon Güzel Sanatlar Galerisinde müdürlük görevini 3 yıl boyunca sürdürdü. 1987 Yılında Sanatta Yeterlik aldı. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Ana Bilim Dalında Öğretim Üyesi olarak görevine devam ediyor. 1980 yılında Birleşmiş Ressam ve Heykeltıraşlar Derneğine üyesi olan sanatçı, aynı yıl açılan karma resim sergisine katılmıştır. Sanatçı çalışmalarını İzmir’de kendi atölyesinde sürdürüyor.