Güncelleme Tarihi:
Eylül 2018’den bu yana Koç Okulu Genel Müdürü olarak görev yapan Günel, velilere çocuklarına deneyim yaşatmaları ve teknolojiyi kullanmada kontrollü olmayı öneriyor. Mutlu bir ortamın öğrenme performansını yüzde 40 artırdığını anlatan Günel, en büyük hedeflerinin etkili karar alabilen mutlu bireyler yetiştirmek olduğunu söylüyor. Murat Günel ile eğitimi konuştuk:
İstanbul’da bir devlet okuluna Fen Bilgisi öğretmeni olarak atanmamla yeni deneyim ve öğretiler eklendi hayatıma. Öğretmenlik benim için okulu ve eğitimi solukladığım, bir yandan da öğrenme macerasını derinleştirmek için fırsatlar kolladığım bir dönem oldu. Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) açtığı sınavdaki başarı ve ABD’de yüksek lisans ve doktora eğitimi bursu beni sınırlar ötesinde öğrenme ve derinleşme yolculuğuna çıkardı. Fen eğitimi dışında yan alan olarak da istatistik gibi eğitimin pek de aşina olmadığı bir alanda da uzmanlık geliştirmeye başladım. Meslek lisesi öğrenme deneyimi, teori ve pratik ilişkisi, burada da çok belirgindi. Amerika’daki lisansüstü eğitimim süresince Türkiye’deki araştırmalara yönlendirici ve ortak oldum. Sanırım kökler ve bağlar benim için önemli bir aile mirasıydı.
- Türkiye’ye döndükten sonra eğitim yolculuğunuz devam etti.
2006 yılı heybemde pek çok deneyim, yayın, birikim ve profesyonel ve sosyal bağlantı ile yurda dönüş zamanı oldu. O zamandan beri farklı üniversiteler, STK’lar, kamu ve özel kurumlarındaki çalışmalar bilgi, görgü ve deneyim atlasına eklendi. Bunun ana teması hep öğrenci odaklı, öğrenme merkezli, yetkinlik ve yeterlilik gelişimi oldu. Bu ana renk sadece kurumlara, fonlara, bağlamlara göre ton değiştirdi. Bazen TÜBİTAK ve Avrupa Birliği eğitim projelerinde, bazen MEB, UNICEF ya da Ulusal Ajans gibi kurumlarda, bazen de Adana Ovası’ndaki mevsimlik tarım işçiliği bağlamında hayat buldu. Bugünlerde ise Vehbi Koç Vakfı’nın kurduğu, 39 farklı şehirden öğrencinin ikinci evi Koç Okulu’na uyanıyorum. 2 binin üzerinde öğrencisi, yaklaşık 450 öğretmen ve çalışanı ile eğitim için işleyen bir saat gibi.
- 8 aydır Koç’tasınız. Burada neler yapmayı hayal ediyorsunuz?
Geçen 8 ayın odağını iki kelimede ‘anlama çabası’ olarak özetleyebilirim. Günlük, dönemlik işleyişler, rutinler ve ritüellerle beraber daha derinde ihtiyaçları görme ve gözetme çabası. İletişim, duyulmak, görülmek, değer görmek, empati, aidiyet, iş birliği, uyum, anlayış, gelişme, ilham, keyif anlamlandırmaya ve konumlamaya çalıştığım ihtiyaçlar arasında oldu. Başta öğrenciler olmak üzere akademik ve idari personel, veliler ve mezunlar bu öğrenme sürecinde yol arkadaşımdı. Onlarla birlikte okulu tekrar keşfe çıkmış gibiyiz. Benim çıktığım en keyifli yolculuk bu. Hayalimin ve odağımın çok kısa ama kapsayıcı olduğunu söyleyebilirim; okulumuzun herkesin etrafında buluştuğu anlam ve amacını belirlemek ve görünür kılmak. İçeriklerimizi, süreçlerimizi ve pratiklerimizi bu çekirdeğin etrafına toplayacağız. Ama bunların tamamını paydaşlarla birlikte, ortak akılla oluşturmak ve yürütmek durumundayız. Bu süreç boyunca, okulumuz sosyal, duygusal ve bilişsel olarak öğrenen ve uygulayan organizmaya dönüşecek. Rahmetli Vehbi Koç ile başlayan kurucu irademiz, 30 yılı aşkın tarihimiz, kültürümüz, geçmiş deneyimlerimiz bu öngörü ile güçlü bağlara sahip. Sanırım bana düşen kolaylaştırıcı olmak.
- Nasıl bir eğitim yaklaşımınız var?
Koç Okulu, Vehbi Koç Vakfı tarafından 31 yıl önce lise olarak kuruluyor. Ardından 1998’de ilköğretim okulunu bünyesine dâhil ediyor ve kısa sürede ülkemizin önde gelen eğitim kurumlarından birine dönüşüyor. Bugün 496’sı ilkokul, 691’i ortaokul, 1010 lise olmak üzere toplam 2197 öğrencimiz var. Kökleri derin, kültürü olan bir eğitim yaklaşımımız olduğunu söyleyebilirim. Bireysel olarak çocukların hem kendilerini tanıdığı, anlamlandırdığı, hem de dünyayla ilişkilenme şekillerini kurguladığı bir eğitim ortamı sağlıyoruz. Ülkemizdeki genel tabloya baktığımızda maalesef ‘sınav için bireyler yetiştirildiği’ sonucu ortaya çıkıyor. Çünkü çocukların önüne konulan ve aşmaları istenilen çıtalar hep sınavlara endeksli. Akademik başarı ‘amaç’ olduğunda süreç başka işliyor, ‘araç’ olduğunda ise başka işliyor. Öğrencilere sunduğumuz sosyal, sanatsal ve sportif çalışmalar, kulüpler ve güçlü akademik programlar ve sosyal sorumluluk projeleri ile onların anlam ve amaçlarını bulmalarını ve geliştirmelerini sağlayacak bir yapıdayız. Etkili karar alabilen mutlu bireyler yetiştirmek en büyük hedefimiz. Gelecek vizyonumda, iletişim ve iş akış kanalları iyi çalışan, çocukların dünyayla ilişkilenme şeklinden mutlu olduğu bir okul var. Mutlu bir ortamın öğrenme performansını yüzde 40 artırdığı bilimsel bir gerçek. Okuldayken ve mezun olduktan sonra mutlu olan bir bireyin hayatında başarısız olma ihtimali yok.
ÖĞRETMEN VE ÇALIŞANLARIMIZLA ORTAK AKIL YÜRÜTÜYORUZ
Sadece dinlemekle kalmayıp, anlamaya ve hatta birlikte anlam üretmeye odaklanıyoruz. Kolektif akıl ile yönetim, hele hele okul yönetimi kültürel olarak aşina olduğumuz bir kavram değil aslında. Koç Okulu’nda fikir çeşitliliği, etkileşim ve katılımcılığı önemsiyoruz. Cevabı tartışmaya bile açılmayan konular yerine derinlemesine sorgulanmaya namzet fikirleri yüreklendiriyoruz. İnsanların yaptıklarından daha çok düşündüklerine odaklandığımızda kültür gelişir ve değişir. Değişimi, dönüşümü ve yönetimi de bence bu minvalde ele almak zorundayız. Eğitim gibi çok paydaşlı, yüksek beklentili, kitlesel ilgi alanımız ve ihtiyacımız olan bir mecrada katılımcılık, çok seslilik ve ortak akıl yoksunu olamayız. Son dönemlerde sıklıkla gündemimizde olan ‘kapsayıcı eğitim’ kavramını yönetişime de aktarmak zorundayız. Kapsayıcı yönetim, ‘atomu keşfetmemizde’ ve dönüşümü sağlamada anahtarımız. Plan ve stratejilerimizin mükemmelliğinden ziyade kurgu ve pratiklerimizin icrasındaki katılımcılığı düşünmeliyiz; düşündürtmeliyiz. Değerli ve görünür kılmalıyız. Önündeki bariyerleri tereddüt etmeden kaldırmalıyız.
ÇOCUKLARA DENEYİM YAŞATMALIYIZ
Çocuğun yapmak istediği şeye fırsat sunmamız gerekiyor. Çocuk için bir şeye başlama, merak etme, merak etmeyle birlikte deneyimleme ve sonucu görme özyeterlilik duygusunu beslemeliyiz. Çocuğun dünya ile etkileşimini onun sınırları içerisinde yaşatmak zorundayız ama ona fırsatları sunuyor olmamız gerekir. Derinleşmek istediği yerlerde de kapıları daha fazla açmalıyız. Bu sadece tek kapı ya da üç kapı açık, oradan geç değil, farklı kapılarla sunmalıyız bunu. Çocuğun ne yaşayacağını, ne hissedeceğini, nasıl bir sosyal çevresi ve akran grubu olduğunu bilmeden çocuğu buraya itiyor olmak ayrı bir mesele. Ama bir şeyleri birlikte yapıyor olma hali çocuğa en iyi gelen hal. Teknoloji meselesi bir kutu solucan gibi. Ayıklayıp diziyor olabilir miyiz çok emin değilim. Çünkü bizim şu anki akıl sınırımız ve algımızla ölçemediğimiz düzeyde bir etkileşim ve bağ kurmuşlar. Bizim yaptığımız şeyleri modellemeye yatkınlar. Ama doğru sınırlar nedir tam bilinmiyor. Teknoloji araç olmalı. Çok serbestliğin de çok dayatmanın ikisinin de çalışmadığını biliyoruz.
KİMDİR?
Prof. Dr. Murat Günel, yüksek lisans ve doktora derecelerini Iowa State Üniversitesi’nde Eğitim Müfredatları ve Öğretim ana alanı ve İstatistik yan alanlarında aldı. 2006’da doktora çalışmasının ardından üniversitede üstün başarı ve gelecek vaadeden genç araştırmacı ödüllerini kazandı. Ayrıca, hem üniversite hem de TC New York Eğitim Ataşeliği Uluslararası Kültüre Katkıları için başarı ödüllerine layık görüldü. 2008’de doçent ve 2014 yılında profesör oldu. Yurt içinde ve yurt dışında birçok kitap bölümü ve dergi makalesi yayımlanmış olan Prof. Dr. Günel’in uzmanlığı, öğretmen yeterlilik ve yetkinlikleri ve bu yetkinliklerle öğrencilerin öğrenme çıktıları arasındaki ilişkisinin araştırılmasıdır.