Güncelleme Tarihi:
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin özel okula dönüşümüyle ilgili, “Biz herkes için geçerli genel kuralları koyuyoruz. Siyasi faaliyette bulunmayacaksın, eğitim dışı faaliyette bulunmayacaksın, mali yapın sağlam olacak, eğer dönüşüme girdiysen o bölgede o türden bir okula ihtiyaç olduğu bizim tarafımızdan onaylanacak. Bütün bu kriterlere uyan herkes dönüşebilecek” diye konuştu.
Eğitim gündemi ile ilgili soruları yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, özetle şunları söyledi:
Dershane dönüşümü
Dershaneden özel okula dönüşüm için başvuran kurumların fiziki, mali durumları ve yasalara uygunluğuna ilişkin kontrolleri yapıldı. Bunlar herkes için araştırılıyor. Bu kriterlerle uymayan, hele bir de herhangi bir suç örgütüyle, terör örgütüyle, bunu sadece belli bir örgüt için söylemiyorum, herhangi bir suç veya terör örgütüyle ya da uygunsuz yapılanmayla yani soyut olmayabilir, siyasal olabilir, uyuşturucu ticareti yapan bir adamın kurduğu bir şey ise orada böyle bir bağlantı görüyorsak, bunlar dönüşüm için gerekli izni alamayacaklar. Herkes için geçerli, bu yapı için de geçerli, hiç kimseyle alakalı olmayan dershane grubu veya işletmesi için de geçerli. Mali inceleme, sabıka incelemesi herkes için gerekli. Orada elenebilir bunlar ama bu onlara çok özel bir muamele yapıldığı anlamına gelmez. Özel okula dönüşüm sürecinin 31 Ağustos itibarıyla sonuçlanacak. Dershanelerin faaliyetleri de 1 Eylül 2015’te sona erecek. Biz herkes için geçerli genel kuralları koyuyoruz. Siyasi faaliyette bulunmayacaksın, eğitim dışı faaliyette bulunmayacaksın, mali yapın sağlam olacak, eğer dönüşüme girdiysen o bölgede, o türden bir okula ihtiyaç olduğu bizim tarafımızdan onaylanacak. Bütün bu kriterle uyan herkes dönüşebilecek. 2 bin 206 dershane dönüşüm programına başvurdu. Bunlardan 2 bin 174’ü değerlendirmeye alındı. 118’i ise ‘kurum açma izni’ aldı.
Yurtdışındaki okullar
Yurtdışında 120’ye yakın ülkede okullar faaliyet gösteriyor. Bu okullar sadece ‘Paralel Yapı’ya ait değil. Başka vakıf ve derneklerin de bu tür okulları var. Hükümet olarak referans verilen veya açılmalarına önayak olunan okullarla ilgili bu ülkelere ziyaretlerimizde resmi makamlar bize referanslarımızın devam etmediğini sordu. Bu okulları kapatmaya gönlümüz razı olmadığı için devralmak istedik. Bunları sadece “eğitim yapan kurumlar” haline dönüştürmek istiyoruz. Maarif Vakfı’na ilişkin düzenleme TBMM erken kapandığı için yetişmedi, ancak kuruluş çalışmaları devam ediyor. Yasaların da izin vermesi durumunda bu okulların bulunduğu ülkelerin “okulları devralın” önerilerini olumlu yanıtlayacağız.
CHP’nin 1+8+4 önerisi
Bu konuda CHP’de ciddi bir kafa karışıklığı var. 8 yıllık kesintisiz eğitim, “eğitim kademelerindeki tüm öğrencilerin aynı eğitimi alması” anlamına geliyor. 4+4+4 sisteminin temel esprisi, ilkokuldan sonra çocukların yetenekleri, ilgileri ve tercihleri doğrultusunda eğitim almalarının önünün açılması. Toplumsal talep de göz önüne alınarak, imam hatiplerin ortaokul kısımları da açıldı. Öğrenciler imam hatiplere zorla yönlendirilmiyor, tercihleriyle bu okullara yerleştirme yapıldı. İmam hatip okulları münhasıran, sadece ve sadece ‘imam’ veya ‘hatip’ yetiştiren okullar değildir. Veliler de çocuklarını bu okullara ‘imam’, ‘hatip’, ‘vaize’ olsun diye göndermiyorlar. Zaten, Diyanet İşleri Başkanlığı da buradan mezun olanları ‘imam’ olarak istihdam etmiyor, onlar ilahiyat fakültesine gitmek zorundalar. Veliler çocuklarını normal eğitimin yanında bazı dini bilgiler de edinsin diye bu okullara gönderiyor. Yabancı heyetler imam hatip okullarını, Fransa’daki kiliselerin rahibe okullarına benzetiyor. Ben de İmam Hatip Liseleri Mezunlar Derneği’ne ısrarla, senelerdir bu okulların adının değiştirilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Ben zamanında bir öneride bulunmuştum ama artık vazgeçtim. Çünkü hassasiyetleri var, ‘bizim okulumuzla nostaljik bir bağımız var’ diyorlar. Hayırseverler özellikle imam hatip okulları yaptırmak istiyorlar ve binaları gösterişli yaptırıyorlar. Veliler bu durumu bilmedikleri için bu okulların inşaatlarına ayrı bir önem verildiğini zannediyorlar.
TEOG yerleştirmeleri
Geçen sene TEOG yerleştirmelerinde MEB, herhangi bir devlet okulundan özel okula geçmek isteyenlere teşvik verdi ve özel okula geçmek için devlet okuluna kayıt yapma şartı vardı. Bunu bu sene kaldırdık. Öğrenciler özel okula kayıt yaptırdıysa ya da özel okulda okuyorsa ihtiyacı olması ve kriterleri karşılaması halinde teşvikten yararlanabilecek. Biz onları, mutlaka oraya gitmek zorunda oldukları için devlet okullarıyla irtibatlandırmadık. Biliyorduk ki onların büyük kısmı özel okula gidecek. Ama özel okula giderken devletten teşvik almak isterlerse kayıtlarının olması gerekiyordu. ‘Ben istemediğim halde, şuraya yerleştirdiler’ diyenlerin hiçbiri, o yerleştirildikleri okullarda okumadılar. Hemen kayıtlarını aldılar, özel okula geçtiler. Bu sene bunu önlemek için sistemde bir düzeltme daha yaptık. Önce ‘özel okula gidecekler bir ayrılsın’ dedik. Onlar artık özel okula gitseler bile, teşvik alabiliyor. Onlar gidip kayıtlarını özel okullara yaptırsınlar. Geriye sadece ‘devlet okuluna gitmek istiyorum’ diyenler kalacak. Onları da biz 25 okul tercihine puan sıralamasına göre yerleştireceğiz. Herhangi bir özel okula kaydolmamış, 25 tercihten birine de yerleşememiş öğrencileri ‘açık lise’ye kaydedeceğiz. ‘Açık lise’ bir tür dağıtım merkezi gibi kullanılacak. Bu öğrenciler daha sonra imkanlarına göre ya özel okula ya da devlet okulundaki boş kontenjana yerleşebilirler. Böylece geçen seneki ‘zorla yerleştirdiler’ dedikodusundan kurtulmuş oluyoruz.
Özel okul puanları
Geçen sene puan türleriyle ilgili sorun çıktı. Bu sene özel okullar, hangi kriterle öğrenci alacağını yönetmelikle yazmak zorunda. Böylece veliler önceden çocukların puanı ve özel okulların puan türlerine göre uygun tercih yapabilecekler. Velilerin koşturacağı söyleniyor. Hayır, bilgisayar başına otursunlar. Hangi okul, hangi puan türüyle alıyor, kendi puanıyla karşılaştıracak. Ona göre ‘Bu okula girme ihtimalim var’ diyebilecek. Hepsi bilgisayar ortamında yürüyebilecek işler.
Suriyelilere ayrı üniversite kontenjanı
Konaklama merkezinde bulunan Suriyeli mültecilerin çocukları, kamplarda belediyelerin ve STK’ların açtığı okullarda Türkiye’nin hassasiyetlerine göre gözden geçirilen Suriye müfredatı ile haftada 5 saat Türkçe dersi okuluyor. Daha çok okula ve yüksek öğretim görenler için üniversitelerde kontenjana ihtiyaç var. Türk öğrenciler girdikten sonra ayrıca Suriyeliler için oluşturduğumuz ek kontenjanla alım yapıyoruz. Kimse şu dedikoduyu yapamaz, muhalefette öyle eğilimler gördüğüm için söylüyorum. ‘Türk öğrenciler dururken, Suriyeliler eğitim alıyor.’ Hayır, Suriyeliler için bilahare kontenjan oluşturuluyor. Gaziantep’de öncelikli olarak Suriyeli öğrencilerin okuyacağı Türk-Katar Uluslararası Üniversitesi kurulacak.
Toplu sınavları yapan bakanlığın ilgili birimini genel müdürlük seviyesine çıkardık. Dolayısıyla tüm sınav tekniklerini, her alanda o alanın gerektirdiği en uygun sınav biçimini uygulayabilmek için altyapımızı hazırlıyoruz. Hem TEOG hem bir takım giriş sınavları için de geçerli. Tüm bunlar hem teknik altyapı hem ona uygun soru havuzlarının hazırlanmasını gerektiriyor. Bu da zaman içinde, birikimle oluşacak. Fakat her yıl bir öncekinden daha iyi, nitelikli sınav yapabilecek bir doğrultuda çalışıyoruz.
Öğretmen atamaları
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “atanmayan öğretmen kalmayacak” vaadi var. Hani demiş ya, ‘Allah’ım şu adamın aklını bana ver de, bir gece rahat uyayım’ diye. Nasıl atayacaksın 300 bin, 500 bin öğretmeni? 200 bin eğitim fakültesinde okuyan öğrenci var. 300 bin bekleyen mezun var. Branşları biliyor musun? Hangi okulda kaç öğretmene ihtiyaç var? Hangi okulda hangi branşta boşluk var? Bunları biliyor musun da atayacaksın? Neden atıyorsun, bedava maaş ver. Hani veriyorsun ya herkese, onlara da ver. CHP’nin elinde şu kadar belediye var. Atanamayan öğretmenlerden hiç olmazsa 50 bin tanesini, buyursunlar kurslar açarak değerlendirsinler, göreyim
Okulların ihtiyaçları
Bu işin çözümlerinden biri, okulları yerel yönetimlerle ilişkilendirmek. Nitekim bazı belediyelerimiz bunu bir sosyal sorumluluk olarak görüp, okullarımıza çok ciddi katkılarda bulunuyor. Ankara Büyükşehir Belediyesiyle de anlaşmamız var. Peyzaj çalışmalarından içerideki fiziki yapının düzenlenmesine kadar, pek çok konuda desteklerini alıyoruz. Fakat yeterli değil. Bizim yaptıklarımız yeterli mi, değil. Önümüzdeki dönemlerde yapacağımız önemli reformlardan biri de, her okulun kendi bütçesi olan tüzel kişilik haline gelmesi. Öğrenci başına oralara bütçe tahsis edilmesi ve o bütçeyle fiziki altyapılarını ve çevre düzenlemelerini de yürütebilir hale gelmesi. Fakat bu arada onların o tüzel kişilikle, yerel yönetimlerle de ilişki kurabilir hale gelmesi.
Okulların isimlendirilmesi
okullara isim verirken özenli davranılmıyor. Pek çok sanatçımızın, bilim adamımızın isimleri unutulmuş ya da ihmal edilmiş. Çok da eğitim açısından gerekli olmayan asker, sivil bürokrat isimleri yaygın biçimde ve ulu orta kullanılmış. Buna bir çekidüzen verilmesi lazım. Her okula eğitime yaptığı katkılarla o ismi hak eden, öğrencilerde rol model hissi uyandıracak kişilerin isimleri verilmeli. Bu dönemde isimlendirme konusunda özenli ve sivil davranmaya çalışıyoruz. Bazı yerlerde özellikle yöre halkının hassasiyetlerine uymayan ve uymadığı için verilmiş isimler var. Sırf orada yaşayanlara inat verilmiş isimler var. Bunları düzeltmemiz lazım.
Üniversiteye giriş sisteminde değişiklik
Biz MEB olarak üniversiteye girdi sağlayan kurumuz. Yani bizim mezun ettiğimiz öğrenciler üniversiteye giriyor. Sınav kadar, öğrencilerin niteliği de önemli. Üniversiteye ne kadar hazırlıklı şekilde olurlarsa, üniversitede yapılacak şeylerin niteliğini artırır. Üniversite hocalarının yakınmalarından biri, üniversiteye gelen çocuklarının lisede temel bilgileri almadan geldikleri yönünde. Doğru mu, doğru. Eğitim kalitemizi okul öncesinden başlayarak yükseltmemiz gerekiyor. Bunun için çalışmalarımız var. Bunlardan biri de TEOG. TEOG’lar devam ettiği sürece, onun üzerinden sağlayacağımız veri tabanı bize her öğretmeninizin performansı hakkında fikir veriyor. Sadece öğrencilerin değil.
TEOG’da müfredatı ön plana çıkarınca, soruları da ona dayalı sormaya başlayınca, hem öğretmenlerimiz müfredatı ciddiye almaya, hem çocuklarımız sınıf içindeki başarılarını sınavlara yansıtmaya başladılar. Benzer bir şeyi lise eğitimde de yapıyoruz. ‘Ne kadar müfredatı öne çıkarırsak, sınavlarda ne kadar müfredata dayalı soru olursa, dershane türü illüzyonlara ihtiyaç o kadar azalmış olur’ diye düşündüğümüz için, üniversiteye giriş sınavlarında sorulacak sorulara MEB olarak biz de öğretmenlerimizle katkıda bulunmak istiyoruz.
Üniversiteye giriş sisteminde radikal değişiklik gündemde değil. Doğru da değil. Eğitimde çok fazla değişiklik yapmakla itham ediliyoruz. Fakat bir yandan da kimse yaptığımız değişikliklerin gereksiz olduğunu söylemiyor.
Yabancı dil eğitimi
Türk eğitim sistemi yabancı dil eğitiminde çok başarılı olmadığı için eleştiriliyor. Yabancı dil eğitiminde öncelikle gramer eğitiminin verilmesi doğru değil. Tamam İngilizce konusunda çok başarısızız. Fakat yabancı dil eğitimi konusunda Türk maarifinin çok başarılı olduğu bir alan var. Biz bütün, Kürt çocuklarına Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Şakır şakır bakın HDP milletvekillerinden yola çıkarak ölçün. Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Nasıl öğretiyoruz? Öğretmeye kalkmadığımız için öğretiyoruz. Yani onları zorla bir Türkçe eğitimine alıp, onlara Türkçe gramer öğretmeye kalkmadığımız için onlar okullarda, teneffüste oynarken, güreşirken, şakalaşırken Türkçeyi de öğreniyorlar. Bir yabancı dil böyle öğrenilir. Yabancı dil eğitimi için sınıf oturum sisteminin de yeniden düzenlenmesi gerekir. Dil eğitimi için çalışmalar yapıldı ve pilot uygulamaya başladık.