Güncelleme Tarihi:
Bu dönüşümün aynı zamanda yeni mesleklerle yeni istihdam alanları da oluşturacağı öngörülmektedir. Örneğin, WEF mesleklerin geleceği 2018 raporunda ortadan kalkacak meslekler nedeniyle toplam istihdamda yüzde 10’luk daralma öngörülürken ortaya çıkacak yeni mesleklerle yüzde 11’lik büyüme kestiriminde bulunulmaktadır. Bu öngörü kapsamında 0,98 milyon iş ortadan kalkarken 1,74 milyonluk yeni iş pozisyonunun ortaya çıkacağı belirtilmekte ve dolayısıyla istihdamda yeni imkânlara ve net iş pozisyonundaki artışa dikkat çekilmektedir. Söz konusu rapor bu eğilimden yola çıkarak küresel ölçekte büyük ölçekli firmalar tarafından istihdam kapasitesindeki dönüşümlere yer vermekte, bu kapsamda 75 milyon işin insan ve makine arasındaki emek bölünmesi nedeniyle makine tarafından ele geçirilirken 133 milyon yeni istihdam pozisyonun ortaya çıkacağı kestiriminde bulunmaktadır.
İş pozisyonlarındaki bu dönüşüm eğilimi beraberinde mesleklerle ilgili temel becerilerde de dönüşümleri beraberinde getirmektedir. Aynı rapor 2018-2022 dönemi için bir mesleği yerine getirmede ihtiyaç duyulan temel becerilerin yaklaşık yüzde 58’i değişmezken yüzde 42’sinin değişeceğine; bu değişimin analitik düşünme, yenilik, girişimcilik, kritik düşünme, müzakere edebilme, esneklik ve karmaşık problemleri çözebilme gibi becerileri daha fazla ön plana çıkartacağına işaret etmektedir. Diğer taraftan artık ülkelerin iş piyasaları da statik olmaktan çıkmaktadır. Özellikle çok uluslu şirketler üretim yerlerini farklı ülkelere kaydırmaktadırlar. Üretimin coğrafi yöneliminde iki faktörün öne çıktığı görülmektedir: Yatırım yapılacak yerdeki uygun becerilerde insan kaynağı mevcudiyeti (yüzde 74) ve işgücü maliyetinin düşüklüğü (yüzde 64) (World Economic Forum, The Future of Jobs Report 2018).
MESLEKİ EĞİTİM İŞ PİYASALARINDAKİ DÖNÜŞÜMDEN DOĞRUDAN ETKİLENİYOR
Tüm bu öngörülerin bugünden yarına sert bir geçişle gerçekleşmesi beklenmemektedir (OECD Employment Outlook 2019: The Future of Work). Bazı işler veya işlerdeki bazı görevler otomasyonla insandan makineye geçerken ülkeler işgüçlerini bu geçişte ortaya çıkacak yeni mesleklere nasıl taşıyabileceklerine veya aynı mesleğin gerektireceği yeni ilave becerileri nasıl kazandırabileceklerine odaklanmaktadır. Bir başka deyişle, ülkeler bu dönüşümlerden en az hasarla etkilenecek şekilde vatandaşlarının uzun vadeli istihdamını destekleyecek yeni becerileri kazandırmaya çalışmaktadır. İş piyasalarındaki bu köklü ve hızlı dönüşümden doğrudan etkilenen eğitim türü doğal olarak mesleki eğitimdir. Tüm ülkelerde mesleki eğitimin yüzleşmek zorunda kaldığı temel sorunlardan bir tanesi, mesleki eğitimin iş piyasasındaki bu dönüşüme ve çok hızlı değişen beceri setlerine eğitimi nasıl adapte edebileceği ve nasıl cevap verebileceğidir. Teknolojideki hızlı dönüşümler doğrudan üretim ve hizmet sektörünü etkilemekte, bu durumda doğal olarak hem mevcut meslekleri yeniden tanımlamaya yol açarken hem de mesleklerden beklenen beceri ve yetkinlikler de sürekli değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Mesleki eğitim nispeten statik görünümlü eğitim yapısıyla bu değişime nasıl ayak uydurabilecektir?
Ülkeler mesleki eğitim sistemlerini bu dönüşüme adapte edebilmek için çözümler üretmeye çalışmaktadır. Yapılacak dönüşüm, mesleklerin görev ve beceri tanımlarının sürekli değişeceği göz önüne alındığında sürekli değişimi talep etmektedir. Çok paydaşlı olan mesleki eğitimde müfredat ve becerileri güncelleme süreçlerinin sağlıklı olabilmesi için paydaşların aktif katılımının gerekmesi, bu değişime ayak uydurmayı yavaşlatacak mıdır?
Mesleki eğitimde dönüşüm, iş piyasasındaki hızlı dönüşümlere mezunların adaptasyonunu kolaylaştıran temel ve jenerik becerilere daha fazla ağırlık vermeyi ön plana çıkartmaktadır. Bu yaklaşım eğitimdeki dönüşümü de makul ve yönetilebilir ölçekte tutacaktır. Aslında, bu yönde dönüşümün sinyalleri mesleki eğitim ile ilgili uluslararası çalışmalarda da kendisini son zamanlarda göstermeye başlamıştır. Bu tartışmaların odak noktasını, mesleki eğitimin mesleklere özgü ve ayrıntılı bir eğitim mi yoksa mesleklerle ilgili daha genel becerilere ağırlık veren, ayrıca hızla değişen koşullara adaptasyonu kolaylaştıran akademik ve temel becerilere ağırlık veren bir mesleki eğitim mi olması gerektiği sorusuna verilecek cevap oluşturmaktadır.
MESLEKİ EĞİTİM GENÇ İŞSİZLİK ORANINI DÜŞÜRÜYOR
Mesleklere oldukça özgü ve ayrıntılı mesleki eğitimin okuldan işe geçişi kolaylaştırdığı ve genç işsizlik oranını da düşürdüğü bilinmektedir. Ancak, bu avantajlarına rağmen mezunların iş piyasasında uzun vadeli istihdamında sorunlara yol açtığı da son zamanlarda yapılan araştırmalarda gösterilmektedir. Özellikle bu şekilde dar eğitimin, iş piyasasında yeterince iş olmadığında meslekler arası hareketliliği de sınırladığı için mezunları daha düşük beceriler gerektiren işlere veya alınan eğitimle ilişkili olmayan işlerde istihdama zorladığı bilinmektedir. Mesleki eğitimle iş becerileri uyumu sağlandığında da bu eğitim akademik becerilere yeterince yer vermediği için uzun vadede çalışanların iş piyasasındaki dönüşümlerin gerektirdiği becerileri öğrenememe veya yeni koşullara adapte olamama yüzünden işsiz kalma risklerinin arttığına işaret edilmektedir. Dolayısıyla her iki mesleki eğitim yaklaşımının avantajları ve dezavantajları iş piyasasında yaşanan ve yaşanmaya devam eden dönüşüm ile birlikte ele alındığında, meslekler arası geçişkenliğe imkân veren ve akademik, temel ve jenerik becerilerin kazanılmasına ağırlık veren bir mesleki eğitime doğru dönüşüm, makul görünmektedir. Özellikle mesleki eğitimin ortaöğretim seviyesinde güçlü olduğu Kıta Avrupası’nda bu yönde dönüşümün başladığı görülmektedir. Aslında bu dönüşüm, genel lise ve meslek lisesi arasındaki müfredat farklılaşmasını da azaltacağı için iki lise türü arasındaki kalın duvarların da esnemesine yol açacaktır.
Yeni yaklaşımda iş piyasasında adaptasyonu kolaylaştıran akademik, temel ve jenerik becerilere daha fazla yer verilmesi bir taraftan mesleki eğitim mezunlarının uzun vadeli istihdam edilebilirliklerini arttırırken diğer taraftan da mesleki eğitim mezunlarının yükseköğretime erişimlerini de kolaylaştıracaktır. İş piyasasındaki beceri beklentisinin yavaş yavaş yükseköğretim mezunları tarafından karşılanabilir seviyeye çekildiği göz önüne alındığında, yeni yaklaşımının mesleki eğitim mezunları için bu riskli duruma da çözüm üretebileceği görülmektedir.
MESLEKİ EĞİTİMDE 47 ALAN VE 109 DAL VAR
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu dönüşümleri yakından takip ederek ve tüm paydaşları ile sürekli bu sorunu müzakere ederek mesleki eğitimde haftalık ders çizelgelerinde ve mesleki eğitim alan ve dallarında kapsamlı bir güncellemeye gitmektedir. Bu çerçevede yapılan ilk değişiklik, mesleki eğitim verilen alan ve dalların değişen beceri setlerine göre güncellenmesi olmuştur. Mesleki ve teknik Anadolu liselerinde 55 alan ve 203 dalda verilen mesleki eğitim, güncelleme çalışmaları sonrasında 47 alan ve 109 dalda birleştirilmiştir. Diğer taraftan, mesleki eğitimdeki akademik derslerin ağırlığı arttırılmış ve Anadolu teknik programlarında 12’nci sınıfta haftalık 31 ders saati ilave akademik ders alabilme imkânı getirilmiştir. Anadolu teknik ve meslek programları arasındaki farklılıklar lisenin ilk üç senesinde ortadan kaldırılmış ve böylece her iki program arasında öğrencilerin geçiş yapabilme imkânları arttırılmıştır. Dönüşümde özellikle dijital becerilere ayrı bir yer ayrılarak öğrencilerin bu beceriler yönünden güçlü bir şekilde mezun olabilmeleri hedeflenmiştir. Yeni mesleki eğitim öğretim planı 2020-2021 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlayacaktır. Söz konusu müfredat güncellemesine genel olarak bakıldığında meslek alanlarını geniş tabanlı, aktarılabilir ve transfer edilebilir temel mesleki beceriler üzerine inşa eden, birden fazla meslek dalına ait becerilerin öğrenciye kazandırılmasını ve böylece mezunların istihdam edilebilirliği artıran bir mesleki eğitim öğretim programı oluşturulduğu görülecektir. Ayrıca, akademik becerilere daha fazla ağırlık verdiği için yeni öğretim programından mezun olanların yükseköğretime erişimleri de görece desteklenmektedir. Böylece, giderek güçlenen mesleki eğitimin hem iş piyasası hem de yükseköğretimle bağları daha güçlü hale gelecektir.
MAHMUT ÖZER KİMDİR?
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümünden (1992) mezun oldu. 28 Kasım 2010-4 Ekim 2017 tarihleri arasında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü olan Özer, 1 Ağustos 2015-1 Ağustos 2016 tarihleri arasında Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanlığı yaptı. 4 Ekim 2017’ye kadar Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan vekilliği görevlerini de yürüten Özer, 4 Ekim 2017’de ÖSYM Başkanlığı görevine atandı. Özer, 8 Ağustos 2018’de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Bakan Yardımcılığına atandı.