Mardin’den Firaz Dağ bize bu satırları yazarken, Şırnak’ta öğrenciler ellerinde Türk
bayraklarıyla eylem yapıp okullarına öğretmen atanmasını istiyor. Öte yandan Şanlıurfa’da
kızlarını okutmak istemeyen anne baba, milli eğitim yetkilileri gelince çocuklarını
samanlığa saklıyor. Şanlıurfa’da kızları okula göndermek ‘ayıp’ sayıldığından, gencecik
kızlar annelerinin kaderine hapsoluyor. Bizlerse binde bir gelen güzel haberlerle
Türkiye’nin geleceğine dair umut beslemek için direniyoruz.
Mesela son günlerde gazete okuduğunuz kaç haber sizi mutlu etti? Size ‘oh be!’ dedirten kaç
olay yaşandı Türkiye’de? Dürüst olmak gerekirse bana en son nefes aldıran haber uzaklardan,
Adanalı Meryem’den geldi. Nuh deyip peygamber demeyen babasına rağmen nihayet Meryem okullu
oldu. Meryem, şimdilik gazetelere haber olurken kendisini bu yaşa kadar okula göndermeyen
babasına karşı bir ‘dokunulmazlık’ kazandı. Lakin bakalım kızların okutulmasının ayıp
sayıldığı şehirlerde, Meryem’in babası bu ‘mahalle baskısına’ ne kadar dayanabilecek?
“Üniversiteye gidersen, ne olmak istiyorsun?” sorusuna, Meryem, “En çok doktor olmayı
istiyorum ama ben o kadar okuyamam” diye cevap vermiş. Hoş Meryem yaşıtları gibi 11.sınıfta
olsaydı da acaba Tıp fakültesini kazanma hayali kurabilecek miydi, verilere bakılırsa o da
tartışılır. Zira Meryem’in ailesinin Adana’ya göç ettiği Doğu illerinde üniversite kazanma
oranı içler acısı. ÖSS’de en başarısız iller Ardahan, Hakkari ve Şırnak. Biz Şemdinli’de 17
kız çocuğu daha okullu oldu diye seviniyoruz; peki ya okullu olup da üniversiteli
olamayanlar ne olacak? Görüldüğü gibi Şırnaklı çocuklar, ‘Öğretmen istiyoruz!’ diye boşuna
sokaklara atmamışlar kendilerini.
2007 ÖSS’de Hakkari il birincisi olan Emrah, Türkiye sıralamasında 2 bin 937’nci oldu.
Nerdeyse tercih ettiği her bölümü kazanacak durumda olan Emrah, kararını doktorluktan yana
vermiş. Doktor olup Hakkari’ye tekrar dönmeyi planlayan Emrah’ın sözleri gerçekten çarpıcı.
Güvenlik nedeniyle 5 yıllık ilköğretim eğitimini 8 yılda bitiren ve babasına tarla
işlerinde yardım eden Emrah, sevincinin buruk olduğunu şöyle ifade etmişti:”Bu sonuca
sevinemedim. Hakkari sonuncuysa bu Türkiye’nin ayıbıdır. Bundan herkes sorumlu. ‘Hakkari
yine sonuncu oldu.’değil, ‘Hakkari’yi yine sonda bıraktık.’ denilmeli. Biz bu imajı hak
etmiyoruz. Burası da Türkiye’nin bir parçası. Acınmaya değil anlaşılmaya ihtiyacımız var.
Öğretmenlere hiçbir yerde burası kadar ihtiyaç yok. Aptal değiliz. Niye sonuncu olalım?”
Bu arada 2.AKP döneminde Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ’10 bin’ sözleşmeli öğretmen
alınacağına dair müjdeli bir haber vermişti. Ne yazık ki arkası gelmedi. Öğretmenler nasıl
atama bekliyorsa, Şırnak’taki öğrenciler de öğretmenlerini bekliyor. Hiç kimsenin
‘İstanbul’da açık bitti mi?’, diye iyimser bir soru sormasını beklemiyorum! Cevabın,
‘hayır’ olduğunu eminim hepimiz yakın çevremizden biliyoruz. Ancak bu konu, memleketin
önem skalasında o kadar arkalarda kalıyor ki; bu ülkede eğitim haberleri takip edilirse;
hiç olmazsa magazinden sonra en çok okunan ‘ikinci haber’ olursa belki o zaman ‘açıklar’
biraz daha hızlı kapanır, diye düşünüyorum. Aksi halde cismen olmasa da fikren, samanlığa
kitlenen Urfalı kızlardan bir farkı kalacak mı, diğer gençlerin?
Ülke gündeminde her gün yeni bir tartışma, yeni bir kıyas. Üniversiteler ‘kendi işine
baksın’, okullarda ‘münferit’ olaylar, yeni yasalar, ‘yasa’ boğulanlar… Hasılı
unutulamamalı ki; tüm anayasaların üstünde insanın da bir ‘anayasası’ var. Bu ‘anayasanın’
temelinde eğitim ve öğretimde fırsat eşitliği olmalı. Zira güneş balçıkla sıvanmıyor.
Cehaletin cesaretle birleşmesinin sonucunun ne olduğunu, acı olaylarla neredeyse her gün
tecrübe ediyoruz. Her yeni doğan bebeğin geleceğinin aydınlığı için hatırlamamız gerekiyor
insanın anayasasını.
Şairin dediği gibi… Suyu şavka döndürüp /Düşü gerçeğe çevirip/ Düşmanı dost
kılacaksın!/Anayasası bu insanın/ Emekleyen çocuktan/ Uzayda koşana dek / Yürürlükte her
zaman…(Can Yücel)