Matematik “başarılı” olmanın altın anahtarı gibi

Güncelleme Tarihi:

Matematik “başarılı” olmanın altın anahtarı gibi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2016 09:00

Açılımı ‘Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’ olan PISA (Programme for International Student Assessment) OECD tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, öğrencilerin kazandığı temel bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesi. Okuma (okuduğunu anlama) ve matematik alanında sorular yöneltilen PISA’da ayrıca öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme şekilleri, okul ortamları ve aileleriyle ilgili veriler toplanıyor.

Haberin Devamı

Öğrencilerin kendi dillerinde hazırlanan sınavlara katıldığı bu çalışma her ülkede belirlenen ulusal merkezler tarafından yapılıyor. PISA başarı testleri ve anketleri ülkemizde nisan ayı içerisinde uygulanıyor. Örgün öğretimde kayıtlı olan 15 yaş grubu öğrencilerin okuduğu bütün okullar sınava katılabiliyor. Okul ve öğrencilerin seçim işlemi OECD tarafından tesadüfi yöntemle belirleniyor. 

PISA’da çoktan seçmeli sorulara ilâve olarak karmaşık çoktan seçmeli ve açık uçlu sorular da kullanılıyor. PISA sınavlarını, öğrencilerin okul ortamında edindikleri bilgileri ölçmeye ek olarak bu kazanımları okul dışında ne kadar kullanabildiklerini de anlamaya çalışan farklı bir uygulama şeklinde görmek gerekiyor.

PISA “okur-yazarlık” üzerinde duruyor

Pek çok ulusal sınav “öğrenileni” ölçmeyi hedeflerken PISA “okur-yazarlık” üzerinde duruyor. OECD ülkeleri matematik eğitimi için her yıl toplam 230 milyar dolara yakın bütçe ayırıyor. Çünkü matematik hâlâ çağdaş dünyada “başarılı” olmanın altın anahtarı. OECD araştırmalarına göre gençlerin sahip olduğu matematik becerileri ile iş dünyasında iyi şartlarda cazip ücretli pozisyonlara ulaşma arasında doğrudan bağlantı var. Sadece matematik bilgisini ölçmekten çok 15 yaşındaki gençlerin sahip oldukları matematik bilgisiyle neler yapabildiğini bir başka deyişle matematik okur-yazarlığını değerlendirmeyi amaçlayan PISA sonuçlarına baktığımızda Türkiye’nin matematik okur-yazarlığı konusunda ne kadar geride kaldığı aşikâr.

Haberin Devamı

Okuma-anlama becerilerinde en üst seviye çok sayıda çıkarımın ve detaylı karşılaştırmaların yapılmasını, birden fazla ve uzun metin arasında bağlantılar kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini içeriyor. Bu düzeydeki öğrenciler detaylı bir şekilde benzerlikleri ve farklılıkları bulabiliyor. Kendilerine sunulan metinleri tam olarak anladığını gösteren öğrenciler birden fazla metinden elde edilen bilgileri de bir araya getirebiliyor. Daha da önemlisi, bir metnin içerisinde açıkça ifade edilmemiş kavramları anlayabiliyor ve soyut kavramları yorumlayabiliyor. Ayrıca birçok kriteri ve görüşü göz önünde bulundurarak ve metnin ötesinde bir anlayış sergileyerek alışılagelmiş konuların dışındaki metinler üzerinde eleştirel bir değerlendirme yapabiliyor veya hipotezlere ulaşabiliyor.

Haberin Devamı

Matematik becerilerinde bir problemi matematiksel olarak kurgulama, bilgi, işlem, muhakeme, problem çözme ve elde edilen sonucun gerçek yaşama uygunluğuna karar verme (yorumlama ve değerlendirme) boyutları ele alınıyor. En önemlisi, soruların hangi gerçek yaşam durumlarında kurgulanacağı. Böylece edinilen bilgi ve becerilerin hayata ve gerçek durumlara transferini sergilemiş oluyor. İçerik kategorileri olarak nicelik, belirsizlik, veri analizi, değişim ve ilişkiler, uzay ve şekil üzerinde durulurken temel matematiksel yeterlikler olarak da iletişim, temsil biçimleri, strateji üretme, muhakeme, sembolik dil ve işlemler kullanma üzerinde duruluyor.

Haberin Devamı

Beceri ve donanım farklılığı birçok değişkeni etkiliyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın PISA Ulusal Ön Raporu’na göre bilimsel yeterlikler içinde akıl yürütme, eleştirel düşünme, bilimsel bilgiye ilişkin temsilleri dönüştürebilme (verileri tabloya, tabloyu grafiğe dönüştürebilme gibi), veriye dayalı argüman oluşturma ve açıklamalar yapma, modeller üzerinden düşünme, matematiksel süreçleri, bilgiyi ve becerileri kullanma var.

Sayılan tüm bu beceri ve nitelikler bireyin topluma katılımına, mutlu ve huzurlu bir aile kurmasına, sahip olduğu asgari bilgi ve becerilerle onurlu bir yaşam sürdürmesini sağlayacak işler bulmasına, suçtan uzak kalmasına, ülkesi ve insanlık için yararlı olacak (bu olmuyorsa da zarar getirmeyecek) sosyal ilişkiler kurmasına, kısaca yaşamdan ümitli olmasına kadar pek çok değişkeni etkiliyor.

Haberin Devamı

Bir ülkenin çocukları, okulda yetişmeye başladıkları çağlardan itibaren öğrenciliğin nottan ibaret olmadığına, pek çok bilgiyi yaşam için edindiklerine, kazandıkları temel becerilerin kişi, olay, zaman ve mekân açısından bir anlam zinciri oluşturmak üzere işe yarayacağına (elbette yaşları ve bu dönemin özellikleri de göz önüne alınmak kaydıyla) ikna olmaları gerekiyor.

Ancak öğrencilerin bulundukları yaş grubu ne olursa olsun tüm bunlara öncelikle onları yetiştiren sistemin bütün insani unsurlarının (siyasi yapılar, milli eğitim bürokrasisi, aileler, eğitim yöneticileri, öğretmenler, yerel ve ulusal medya, sosyal çevre) ikna olması şart. Aile hayatının, iş yaşamının ve sosyal hayatın dinamikleri içindeki karmaşık mekanizmaları anlayabilmek, anlamlandırabilmek, neden-sonuç ilişkileri kurabilmek, verimli, etkin, yararlı, kendiyle ve dış dünyasıyla barışık yurttaşlar yetiştirebilmek için önce bu konuda mutabakat aranması gerekiyor.

Haberin Devamı

Uluslararası izleme sistemi: TIMSS

TIMSS’in (Trends in İnternational Mathematics and Sciences Study: Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması ) temel amacı, dünya çapında matematik ve fen bilimleri alanlarında eğitim ve öğretimin gelişmesine yardımcı olmak. Proje bu doğrultuda öğrenci başarısındaki eğilimleri izliyor ve ulusal eğitim sistemleri arasındaki farklılıkları belirliyor. Çalışma kapsamında öğrencilerin matematik ve fen bilimleri alanlarındaki performansları, eğitim sistemleri, öğretim programları, öğrenci özellikleri, öğretmen ve okulların özellikleri ile ilgili bilgiler toplanıyor.

TIMSS, 4 ve 8’inci sınıf düzeyindeki öğrencilerin matematik ve fen bilimlerindeki performanslarını dört yıllık süreler içerisinde ölçerken, öğrenci başarı seviyelerinde ortaya çıkan değişimler konusunda da bilgiler sağlıyor. Bu bağlamda, öğretim programlarına ilişkin elde edilen ayrıntılı bilgiler sayesinde ülkeler hem kendi içinde gelişimlerini izleyebiliyor hem de diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak değerlendirmeler yapabiliyorlar.

TIMSS’te, öğrencilerin başarı puanlarının belirlenmesinin yanı sıra, uygulanan okul, öğretmen ve öğrenci anketleri ile çok geniş yelpazede veri toplanıyor. Anketlerle toplanan veriler ve öğrencilerin sınavlarda elde ettikleri puanlar, hem ülke içinde değerlendirme yapmaya hem de uluslararası düzeyde eğitim sisteminin farklı ülkelerle birçok açıdan karşılaştırılmasına imkân sağlıyor. Bu bağlamda, TIMSS araştırması, her aşaması çok iyi şekilde tasarlanmış uluslararası bir izleme sistemidir. ABD Eğitim Bakanlığı, İngiltere Eğitim Araştırma Kuruluşu, Boston College ve katılımcı ülkeler tarafından finansal olarak destekleniyor. Ülkemiz açısından bakıldığında ise TIMSS araştırması her yönüyle önemli bir çalışma.

Sadece formül ve kurallar ezberletilmemeli

PISA ve TIMSS sınavları için erken yaştaki kazanımlar iyi verilmeli. 2005 ylında hazırlanan yeni müfredat bazı güncellemelerle ve düzenlemelerle uygulamada. Kabaca bu müfredat kazanımların ilkokullarda oyunlarla, ortaokulda etkinliklerle ve liselerde ise proje tabanlı yöntemlerle verilmesini amaçlıyor. PISA ve TIMSS matematik testlerine ilişkin olarak başarıyı belirleyen faktörler (örtük değişkenler) yakından incelendiğinde şu sonuçlar gözleniyor:

* Bu sınavlara ilkokuldan itibaren hazırlık yapılmalı ve üçüncü sınıftan itibaren her sınıfa mutlaka çoklu zeka testi uygulanıp elde edilen sonuçlara göre sınıf içindeki etkinlikler, problemler ve örnekler zenginleştirilmeli.

* Sadece test sınavına yönelik, formül ve kurallar ezberletilerek eğitim yapılmamalı.

* Öğretmenler yeni müfredatı, yöntemleri ve teknolojik materyalleri kullanmayı iyi öğrenmeli ve sınıfta uygulamalı. Anlatılacak konuların (özellikle başlangıç kısmında) öğrenilmesini istekli kılacak güdülemeyi yapmalı, güncel olaylarla ilişkilendirilmesini ve sınıf içinde yapılan etkinliklerin (problemler, çalışma yaprakları, oyun v.b)  benzerlerini öğrencilere mutlaka ürettirmeli.

* Velilerle işbirliği içinde özellikle ilkokul seviyesinde öğrencilere çok kitap okutturup evde veliye anlatması sağlanmalı. Çünkü okuduğunu anlama matematik başarısını ciddi ölçüde artırıyor.

* Öğrenciler matematikte başarısız olduklarına inanıp bu alanla ilgili olarak kendilerini çaresiz hissettikçe başarı düzeyleri düşüyor. Bu ilişki duyuşsal özelliklerin başarıyı ne ölçüde etkilediğini göstermesi açısından önemli.

Klasik yöntemden de faydalanılmalı

* Sınıf içi öğrenci merkezli etkinlikler kapsamında ele alınan proje tabanlı ya da gruplar halinde öğrencilerin birlikte çalışması başarıyı kısmen olumsuz etkiliyor. Yani daha çok öğrenci merkezli etkinlikler kapsamına girdiği söylenebilecek çalışmaları yaptığını belirten öğrenciler matematik testinde başarısız oluyorlar. Buradan öğrenci merkezli etkinliklerden vazgeçilmesi gerektiği anlamı çıkmamalı. Öncelikli olarak bu tür etkinlikler öğretmenin rehber görevinde başarılı olmasını gerektiriyor. Bu bulgu projelerin geliştirilmesi ya da gruplara geribildirim konusunda iyi rehberlik hizmeti verilmediğini gösteriyor. Öğrenci merkezli etkinliklerden farklı olarak öğretmen merkezli sınıf içi etkinlikler başarıyı zayıf da olsa olumlu yönde etkiliyor. Bu bulgu etkileşimli eğitim veren, problem çözümlerinde öğrenciye yardım eden, örnek yapan öğretmenlerin öğrencilerinin TIMSS matematik testinde daha başarılı olduklarını gösteriyor. Klasik yöntem içerisinde ele alınabilecek nitelikteki bu etkileşimler, klasik yöntemlerin iyi kullanıldığı takdirde etkili olabileceğini ortaya koyuyor. Ayrıca bu tür etkinlikler zayıf da olsa öğrencilerde başarı algısını arttırıyor.

* Okul dışı etkinliklere katılma oranı arttıkça öğrencilerin matematikteki başarı seviyeleri az da olsa düşüyor.

* Matematik Öğrenci Anketi incelendiğinde, özellikle öğrenci merkezli etkinliklerin yoğun olduğu sınıflarda ve matematiğe verilen önemin fazla olduğu durumlarda öğrencilerin sınıf içinde düzenli ve sessiz oldukları, öğretmenin söylediklerine aynen uydukları gözleniyor. Ancak öğretmen merkezli etkinlikler yoğunlaştıkça ve sosyo-ekonomik düzey yükseldikçe, zayıf da olsa bu durum tersine dönüyor. Sınıf içi ortamlarda öğrencilerin uyumlu ve sessiz olması başarı puanlarını düşürüyor. Sınıf içerisinde uyumlu ve sessiz olan öğrencilerin büyük ihtimalle konuya ilgisiz öğrenciler olduğu düşünülürse bunun beklendik bir durum olduğu söylenebilir. Sınıf ortamının sessiz ve sakin olması her zaman başarıyı beraberinde getirmiyor.

* Veriler, sosyo-ekonomik düzey, öğretmen merkezli etkinlikler ve matematiğe verilen önem arttıkça başarı algısı olumlu yönde etkilendiğini gösteriyor.

Ders programlarında konudan çok zihinsel becerilere ağırlık verilmeli

* Öğrenci başarısı ailenin sosyo-ekonomik yapısı, ailenin, arkadaş çevresinin matematik derslerine verdiği önem, sınıf içi etkinlikler gibi değişkenlerle ilişkili olduğu kadar, öğrencilerin duyuşsal özellikleri ile de ilişkili. Özellikle başarı-başarısızlık algısı başarı ile yüksek ilişki veriyor. Bu değişkenin öğretmen tutumundan etkilendiği açık. Öğretim programları ve okullardaki öğretim yöntemleri tasarlanırken öğrencilerin duyuşsal özelliklerini olumlu yönde arttırıcı etkinliklere öncelik verilmesi gerekiyor. Okullarımızda kullanılan öğretim programları konu ağırlıklı hazırlanıyor, öğrencilerin duyuşsal özelliklerini dikkate almıyor. Bu nedenle iki önemli noktanın üzerinde durulmasında fayda var. Birincisi, öğretmenlerimizin öğrencilere yaklaşırken onların derse olan ilgilerini yükseltici bir tutum izlemeleri, öğrencilere başarılı olma duygusunu kazandırmaları gerekiyor. Diğer bir nokta da kapsam ağırlıklı hazırlanan öğretim programlarının öğrencilerin zihinsel gelişim düzeyine uygunluğu açısından ele alınması. Bu uygunluğun kaybolması öğrencilerin kendilerini matematik alanlarında yetersiz ve başarısız algılamalarını kolaylaştıracak, öğrenciler başarısız olacak, bu başarısızlık da zaman içerisinde kendini tekrarlayarak kişilerdeki öğrenilmiş çaresizliği pekiştirecektir. Öğretim yöntemleri hazırlanırken, öğretim programları geliştirilirken ve yenilenirken konu kapsamı ile öğrencilerin gelişim düzeyleri birlikte irdelenmeli, konudan çok zihinsel becerilere ağırlık verilmeli. Bu ağırlıklı olarak öğretmenlerin elinde olan bir süreç. Bu çalışmaların sonuçlarına dayanarak öğretmenlerin ilgili alanda rehberliğe ve yardıma ihtiyacı olduğu söylenebilir.

* Öğretmen eğitiminin ele alınması kadar, var olan öğretmenlere de kendilerini geliştirme anlamında yardımcı olunması gerekiyor. Bu anlamda yapılacak en somut iş ise ilgili becerileri geliştirecek öğretmen el kitaplarının hazırlanarak kullanılmasını sağlamak, öğretmenlere bunun yanı sıra farklı kaynakları kullanma becerisi kazandırmaktır. Ayrıca öğretmenlerimiz, öğrettiklerini ölçerken sadece yazılı, sözlü ve ödevlerden faydalanmamalı. Bunun yanında süreç değerlendirme, rubrik, ürün dosyası değerlendirme v.s gibi ölçme araçlarını da kullanması gerektiğini öğrenmeli ve uygulamalı.

* Eğitim fakültelerindeki öğretim üyeleri de kendilerini yeni müfredata uygun olarak güncellemeli ve öğretmen adaylarını tüm bu gelişmelerden haberdar etmeli ve uygulamalı.

YGS ve LYS yerine TEOG benzeri sınav yapılabilir

* Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavları’nda (LYS) matematik dersi için kapsamın çok geniş olması sürenin az olması başarı ortalamalarını düşürüyor. Özellikle özgüven eksiklikleri olan öğrenciler yüksek düzeyde kaygılanıyor ve başarısız oluyorlar. Bu nedenle YGS ve LYS’de başarı ortalamalarını artırmaya çalışmak yerine bu sınavların formatı ve uygulanışı değiştirilmeli. Bu sınavlar yerine Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) benzeri sınavlar yapmanın daha uygun olacağı düşünülüyor. Her eğitim-öğretim yılının son yazılısı olarak gerçekleştirilen bu sınavlarda açık uçlu sorular da mutlaka sorulmalı.

Kaynaklar:

* Abazoğlu İ. (2014). Fen Bilgisi Öğretmen ve Öğrenci Özelliklerinin Öğrenci Fen Başarısı İle İlişkisi: TIMSS 2011 Verilerine Göre Bir Durum Analizi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi

* Yatağan M. (2014). Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programının Öğrenci ve Öğretmen Özelliklerine Göre Değerlendirilmesi: TIMSS 2007 ve 2011 verilerine ile Bir Durum Analizi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi

* MEB TIMSS Tanıtım Kitapçığı. 2 Temmuz 2016 tarihinde http://timss.meb.gov.tr/wp-content/uploads/Tanitim_Kitapcigi.pdf adresinden erişilmiştir.

* Trends in International Mathematics and Science Study. 2 Temmuz 2016 tarihinde https://en.wikipedia.org/wiki/Trends_in_International_Mathematics_and_Science_Study#All_average_country_scores adresinden ulaşılmıştır.

* Dönmez İ. Gazi Üniversitesi, Fen Bilgisi Öğretmenliği ABD, Doktora Öğrencisi Robotik Uygulamalar, Öğrenme Ortamları, TIMSS sonuçlarının değerlendirilmesi

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!