Güncelleme Tarihi:
Â
Tarihinin sürekliliği ve uygarlığının homojenliğinden dolayı Çin, uzun vadede dikkat çekici bir istikrar, hatta belirli bir değişmezlik izlenimi verir. Bununla birlikte evrimi boyunca, kısa vadede, bu ülke, derin ve sert kesintilerle karşılaştı. Bu açıdan günümüzdeki dönem, 1 Ekim 1949’da Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana bir istisna sayılmaz.
Köklü bir tarım reformunun egemen olduÄŸu (1950), halk komünlerinin kurulduÄŸu kısa ama önemli bir geçiÅŸ döneminden sonra (1949-1952), yeni rejim Sovyet modelinden kopya edilen bir ekonomik siyasete hızla yöneldi (1953-57).ÂAma 1958 yılından sonra Çin daha özgün yöntemlere baÅŸvurdu. "Büyük Sıçrama"nın baÅŸarısızlığı, onu köklü reformların hızını kesmek zorunda bıraktı; ama hemen sonra, Sosyalist EÄŸitim Hareketi (1963-1965) ve Kültür Devrimi (1966-1976) ile bu reformlar yeniden baÅŸladı. Mao’nun baÅŸlattığı Kültür devrimi döneminde, ülkenin baÅŸtan sona yeni bir anlayışla örgütlenmesini ve bilinç kazanmasını amaçlayan Maocu deneyler hızlandı ve genellikle baÅŸarısızlıklarla kapandı. Bunlar bugün ÅŸiddetle eleÅŸtirilmektedir. Ayrıca bu dönem 1963 ve 1969 yılları arasında en sert anlarını yaÅŸayan Çin-Sovyet çatışması dönemi oldu. Kesintisiz 27 yıl baÅŸbakanlık yapan Zhou Enlai’nin ve 1930 yılından itibaren parti baÅŸkanı olan Mao Zedong’un 1976 yılında ölmelerinden sonra Çin, sürekli devrim yolunu ve köktenci hareketleri terk etti. 1979 yılından sonra ise özel yararlara ve bireysel giriÅŸimciliÄŸe büyük yer veren sosyal ve ekonomik reformlara yöneldi. Öte yandan, ülke içinde yürütülen bu yeni çizgi, SSCB ile geliÅŸen bir yumuÅŸamaya ve Batı dünyasına açılmaya neden oldu. Buna karşılık yeni ekonomik ve toplumsal seçeneklere karşı genellikle kararsız olan iktidarın Marksist - Leninist ve otoriter doÄŸası hemen hemen hiç geliÅŸmedi. Tibet milliyetçilerinin gösterileri ve Pekin’de öğrencilerin demokratik hareketi ağır bir ÅŸekilde bastırıldı.
ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ
1921’de Åžanghay’da kuruldu. 1927’ye kadar SSCB’nin talimatlarını izledi ve sonra ayrıldı. Bu ayrılık, Merkez Komitesi’nin baÅŸkanı olan Mao Zedong’un kafasındaÂdaha 1934-35 yıllarında ÅŸekillenmiÅŸti. Mao baÅŸkanlığı, 1976’da ölümüne kadar sürdürdü. 1949’da Çin Komünist Partisi iktidara geldi ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdu. Önce bir örgütlenme evresi (1949-1957) geçirdi; sonra güçlü bir iç tartışmalar evresine (1958-1965) girdi; bu evrede Deng Ksiaoping önemli bir rol oynadı. Kültür Devrimi süresince (1966-1976) hemen hemen tümüyle parçalanan parti 1978’de Deng Ksiaoping’in iÅŸine yarayacak ÅŸekildeÂyeniden yapılandı. Önce Hu Yaobang (1980-1987), Zhao Ziyang tarafından yönetildi; 1989 Haziranı’ndan sonra ise Jiang Zemin’in yönetimine geçti. Günümüzdeki parti tüzüğü 1982’de toplanan XII. Kongre’de yapıldı.
HALK KURTULUÅž ORDUSU
1920’li yıllarda Parti tarafından kurulan komünist birlikleri bu ordunun çekirdeÄŸini oluÅŸturdu ve Çin-JaponÂsavaşı (1937-1945) boyunca çok geliÅŸti.ÂÇin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra, ordunun yeniden örgütlenmesinde SSCB’nin aktif yardımı SSCB ile ortaya çıkan anlaÅŸmazlık sonucunda kesildi. Ordu 1964’te atomÂsilahlarıyla donatıldı.
Günümüzde, Halk Kurtuluş Ordusu profesyonel bir ordu haline geldi. Kadın ve erkek asker sayısı toplam 3,2 milyondur; bu mevcudun 2,3 milyonu kara kuvvetlerinde, 470 000’i hava kuvvetlerinde ve 340 000’i deniz kuvvetlerinde yer alır. Bu sayıya 1,8 milyon silahlı polisi, 5 milyon yedeği ve yaklaşık 10 milyon milisi eklemek gerekir. Genel anlamda Çin ordusu son derece yetersiz donatılmıştır. Kendi toprakları dışında müdahale gücü zayıftır. Buna karşılık asker sayısının çokluğu ülke için etkin bir savunma aracıdır.
BATI’DA VE TÜRKIYE’DE MAOCULUK
1920’li yıllarda Batı’ya, özellikle Fransa’ya öğrenim için giden Çinli öğrenciler çoğunlukla birer devrimci olarak ülkelerine dönüyorlardı. Çin Komünist Partisi’nin kurucusu Chen Daksiu bunlardan biri olduğu gibi, Mao’nun sağ kolu Zhou Enlai ve Çin’in son lideri Deng Ksiaoping de bunlardandır.
Aradan 40-50 yıl geçti; bu sefer Kültür Devrimi sırasında, Çin Batı’da heyecan uyandırdı. Mayıs 1968’de üniversite öğrencileri Mao’nun portresini afiÅŸ yapıp Kızıl Kitap’ını ellerinde taşıdılar.ÂBunu SSCB’nin baÅŸ tacı ettiÄŸi kapitalizmle barış içinde bir arada yaÅŸama sloganına, muhalefetlerinin bir simgesi ve Üçüncü Dünya ülkelerine antiemperyalist olduklarını göstermek için yaptılar. Bu hareket bütün Batı’ya az çok yayıldığı gibi Türkiye’de de yankı buldu. Türkiye’de antiemperyalist ve sosyalist Maocu bir akım 1970’li yıllarda ivme kazanarak yükseliÅŸe geçti. DaÄŸlara çıkarak Mao tipi kır gerillasıÂgrupları oluÅŸturup, silahlı eylemlere yöneldiler. Bu süreçte söylem ve eylem anlayışlarındaki farklılıklar nedeniyle birçok farklı yapı oluÅŸtu. Türkiye’deki Maocular hem Batı’ya hem SSCB’ye karşı çıkıyorlardı.
Çin Devrimi’nin önderi Mao Zedong, zamanı gelince halkın özlemlerini harekete dönüştürmeyi baÅŸardı. Öğretiye harfiyen baÄŸlı kalmadan, onu allak bullak etmekten korkmadan, yalnız 2-3 milyon işçisiÂbulunan 500 milyon köylüden ibaret bir millete komünizmi uyarladı. BaÅŸlangıçta askeri ve siyasi hasımlarını idare etmeyi beceren bu usta taktikçi, eylemi zafere ulaÅŸtırdıktan sonra bile, yıkıcı sonuçlar doÄŸuran ütopyalar uÄŸruna devrimci mücadeleyi iki kere daha baÅŸlatmaktan çekinmedi.