Güncelleme Tarihi:
Öğrencilerin yüreğine dokunmak, onların sevgisini kazanmak için öğretmenler her türlü fedakârlığı yapıyor. Öğretmen, tüm toplumlarda insan yetiştirme işlevini üstlenen eğitim sisteminin vazgeçilmez üyesidir. Eğitim süreci içinde yeni kuşakların yetiştirilmesinde etkin bir rol alırlar. Eğitimin niteliğinin yükseltilmesinde, insanların ve toplumun geliştirilmesinde öğretmenin rolü çok büyük ve önemlidir. Değişen ve gelişen dünyada, öğretmenler de çağa ayak uydurarak geleneksel eğitim yaklaşımından çağdaş eğitim yaklaşımına geçiş yaptı.
Atatürk’ün, “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneği kazanmamıştır” sözü ile öğretmenlik mesleğinin ne kadar önemli olduğu ve ne denli etkin bir rol oynadığını açıkça gösteriyor. Öğretmenlik, dünyanın her yerinde, milletlerin geleceğini şekillendiren en önemli ve en onurlu meslek olarak kabul ediliyor. Toplumda telkin gücü en yüksek olan öğretmenler, etrafındaki yüzlerce hatta binlerce genç beynin şekillenmesinde baş mimar olarak kabul ediliyor.
Mesleğini seven öğretmen sıkıntıların üstesinden gelir
Öğretmenler görev gereği mesleklerini, devletin belirlediği yerlerde yapmak zorundadır. Bu görev yerleri büyükşehir merkezine bağlı, sosyo-ekonomik durumu yüksek, tüm imkânlara sahip veya herhangi bir Doğu ilinde ulaşım, barınma vb. sıkıntıların yaşandığı küçük bir köyde tek öğretmenli bir okul da olabilir. Merkezi ve sosyo-ekonomik durumu çok iyi olan okulda görev yapan öğretmenler şanslı, ancak kırsal alanlara atanan öğretmen arkadaşlarımız için bu durum o kadar da kolay olmayabilir. Zira köyde görev yapan öğretmenlerin birçok sıkıntıyla karşı karşıya gelme olasılığı yüksektir. Bu sıkıntıların büyük bir çoğunluğu gerek ekonomik yetersizliklerden, gerekse çevresel faktörlerden dolayı meydana geliyor. Ancak mesleğini severek yapan öğretmenler, sıkıntıların üstesinden gelerek koca yürekli minik bedenlere “yaşam alanları” veya “küçük bir dünya” inşa edebilir, onların kahramanı olabilir.
Kırsal alanlardaki olumsuzlukların giderilebilmesi için kentsel alanlarda olduğu gibi kırsal alanlarda da eğitim sisteminin işlevsel ve başarılı olması gerekiyor. Bunun başarılı olabilmesi için de en büyük görev öğretmenlere düşüyor. Bu bağlamda öğretmenler, öğrencilere yönelik öğrenme ortamını düzenleyerek, kazanımlara yönelik etkinlikler hazırlayarak, ders araç-gereçleri hazırlayıp kazanımlara uygun yöntem ve teknik seçerek öğrencilerin akademik başarılarına katkı sağlayabilir. Tüm zorluklara rağmen öğretmenlerin en asli görevi, Türk milli eğitiminin genel amaçları ışığında görev yaptığı toplumu aydınlatmak; geleceğe emin adımlarla ilerleyen, ilgi ve istekleri doğrultusunda kendi hayatına yön veren hür bireyler yetiştirmek olacaktır.
Köy hayatı ve köy halkı ile uyum sağlama
Atatürk, “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış olan kişidir köylüler” sözü ile köylülerin üretkenliğinden ve öneminden bahsediyor. Köy okuluna atanan öğretmenlerin köy hayatına uyum sağlaması için bazı yollar mevcut. Köy ve köylüyle uyum sağlamanın birçok yolu var. Bunların başında; ev ziyaretleri, köy halkı ile iletişim halinde olma, köy yaşamını benimseme, özel günlere katılma (düğün, nişan, bayram vb.) ve köy halkına karşı önyargılı davranışlarda bulunmama sıralanabilir. Görev yaptığımız köyde ev ziyaretinde bulunarak köylülere değer verdiğimizi gösterebiliriz. Ev ziyaretleri sırasında evde bulunan çocuklar, aile ile iletişim halinde olan öğretmeni görüp, okulu ve öğretmeni daha çok benimseyip derslerine karşı daha ilgili olurlar. Ev ziyaretleri esnasında öğrencimizin yaşadığı ev hakkında bilgi sahibi oluruz, bu da öğrenciyi tanımada büyük öneme sahip. Aynı şekilde köy halkının düğün, nişan, bayram gibi özel günlerine katılarak orada yaşayan köy halkına önem verdiğimizi hissettirip iletişim gücümüzü arttırabiliriz.
Fiziki şartları değerlendirmek
Köy okullarının fiziki şartları sınırlıdır. Örneğin kalorifer sistemi olmayan bir köy okulunda ısınma sorununu soba ile gideririz. Küçük köy okullarında genellikle hizmetli personel bulunmaz. Sobanın yakılması, kurulması, boşaltılması vb. işlerini öğretmen yapar. Bu gibi işleri yapan öğretmenin performansında düşüş olabilir veya eğitim öğretim için zaman kaybı olabilir. Ancak sobanın etrafına sereceğimiz rengârenk minderlerle öğrencilere ev ortamı atmosferini yaşatıp okula uyum sağlamasına yardımcı olabilir, sobanın etrafında masal, hikâye kitaplarını okutabiliriz. Böylelikle fiziki şartlardaki bu dezavantajı avantaja dönüştürebiliriz.
Aynı şekilde atıl durumda olan bir öğrenci sıra-masasını süsleyip sınıfın bir köşesine birkaç kitapla birlikte okuma köşesini tasarlayabiliriz. Budanmış ağaç dallarını öğrencilerin resimleriyle süsleyip etkinlik köşesi yapabiliriz. Ve daha nicelerini… Bütün bunlar öğrencilerin okula ve sınıfa alışmasını hızlandırır, eğitim-öğretim sürecinde onları daha aktif ve istekli hale getirir.
Köy okullarında görev yapmak, gerek ekonomik yetersizliklerden dolayı gerekse çevresel faktörlerden dolayı biraz meşakkatli olsa bile, görevini severek yapan öğretmenler için bambaşka bir deneyim oluyor. Çocukların mutluluğu ve geleceği için çok çalışmalı ve çok gayret etmeliyiz. Son olarak Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünü paylaşmak isterim:
“Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden, rahat yaşama yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş insanlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Hoşça kalın.