Güncelleme Tarihi:
1894 yılında İstanbul’da Sultan Abdülaziz’in yaverlerinden biri olan Ali Kırat Paşa’nın dört çocuğunun sonuncusu olarak dünyaya gelen Safiye Ali’nin en büyük hayaliydi doktor olmak. Ancak o yıllarda İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi kız öğrenci kabul etmiyordu. O da birinci dünya savaşı sırasında maddi zorluklara rağmen tüm kararlılığıyla Almanya’nın yolunu tuttu. Würzburg Üniversitesi’ndeki Tıp eğitiminin ardından Haziran 1923’te Türkiye’nin ilk kadın doktoru oldu. Kadınların da doktor olabileceğini ispatlayan bir öncü olan Safiye Ali, 1952 yılında hayatını kaybetti. Ancak tam da o yıl mezun olup doktor olan bir başka kadın, yeni bir alanda öncü olacaktı. Beyin cerrahisinin gelişmeye başladığı yıllardı. Henüz dünyada dahi doğru düzgün kadın cerrah yokken, genç bir tıp talebesi olan Aysima Altınok hedefini belirlemişti: Türkiye’nin ilk kadın beyin cerrahı olmak.
BEYİN HAKKINDA DOĞRU DÜZGÜN BİLGİ YOKTU
20 Eylül 1929 yılında Erzincan’da dünyaya gelen ve tıpkı Safiye Ali gibi 4 çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Aysima Altınok, ilkokul eğitimini burada tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. 1939 Erzincan depreminden iki ay önce geldiği bu koca şehir onun hayatını değiştirecekti. Süleymaniye Kız Ortaokulu ve ardından İstanbul Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra sıra üniversiteye geldi. Daha küçük yaşlarda doktor olmayı kafaya koyan Aysima Altınok cerrah olma hikayesini şöyle anlatıyor:
Bizim zamanımızda Türkiye’de bir tane tıp fakültesi vardı. O da İstanbul Tıp Fakültesi. Ben oraya üçüncülükle girdim. İkinci sınıfta anatomi fizyoloji okumaya başladığımızda baktım birçok şeyin geniş bilgisi var. Ancak beyin bütün her şeyi idare ediyor ama hakkında doğru düzgün bilgi yok. Bir şey söylüyor ama onu doğru düzgün yerine oturtmuyor. Dedim ki tamam ben beyin cerrahı olacağım.
MERDİVEN TEPELERİNDEN AMELİYAT İZLEDİM
1952 yılında üniversiteden mezun oldum. Türkiye’de de dünyada da beyin cerrahı sayısı azdı. Bazı üniversiteler beni kadın doktorları cerrahi bölümlere almadıkları için reddettiler. Doç. Dr. Feyyaz Berkay o zaman nöroloji kliniğinin üstünde bir nöroşirurji departmanı kurmuştu. Ben de ona gittim beyin cerrahı olmak istediğimi söyledim. Gelip ameliyatları seyretmek için izin istedim ve o da kabul etti. Arkasına bir merdiven koydu ben tepesinden hepsini takip ettim. İki buçuk sene çalıştım orada. 1956 yılında ise Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde Türkiye’de nöroşirurjinin (beyin ve sinir cerrahisi) kurucusu olarak kabul edilen Doktor Hami Dilek’in asistanı oldum ve ondan eğitim aldım. Sonra gazetede bir ilan gördüm. Bakırköy Akıl Hastanesinde bir asistan açığı varmış. Doktor Hüsamettin Gökay’ın asistanı olarak çalışmaya başladım. 1959 yılında uzman oldum ve 9 yıl sonra da klinik şefi oldum. 30 küsur sene Bakırköy’de çalıştım.
‘DOKTORLUK ERKEK İŞİ’ DEDİLER
Doktorluk zaten erkek işi, beyin cerrahı zaten büsbütün öyle. Ne olacaksın sen?” derdi çevremdekiler. Ben istedikten sonra her şeyi yaparım dedim. Ben bugüne kadar yapamayacağım hiçbir işe başlamadım. Her başladığım işi başından sonuna kadar düzgün götürdüm. O yıllarda da başladığım işi tamamlamak istedim hep. Sabaha kadar uyumam, her hastamla ilgilenirdim. Yani kız çocuklarının, erkeklerden bir farkı olmadığı hatta bazı alanlarda çok daha başarılı olabileceğini söylüyorum.
KADININ KENDİNİ SEVMESİ ÇOK ÖNEMLİ
Kız çocuklarına eşitlik kavramını mutlaka öğretin ve onların da bu hayata katacakları değerlere dair onları yönlendirin. Kendine güvenen kız çocuklarının yetişmesi için artık daha fazla sayıda bilinçli ebeveyn ve toplumsal etki yaratan insan var. Kız çocuklarınıza, kendini sevmenin bir lüks olmadığını, daha iyisini hak ettiğini, “Ben iyi bir hayatı hak ediyorum” diyerek güne başlamayı öğretin. Kendini seven her bir kadın, kendi değerlerini var ederek; cinsiyet eşitsizlikleri barındıran sistemi aksatmış olur. Bu yüzden; kadının kendini sevmesi çok önemlidir.”
OKUTTUĞU DOKTOR ADAYLARINDAN ZİYARET
Aysima Altunok Türk Eğitim Vakfı bağışçısı olarak bugüne kadar çok sayıda kız çocuğunun eğitimine destek oldu, olmaya da devam ediyor. Onlardan ikisi Melis ve Aslı, idol olarak gördükleri meslek büyüklerini evinde ziyaret etti. Aysima Altınok, onları görünce çok mutlu olduğunu dile getirdi. Genç doktor adayları ise Türkiye’nin ilk kadın beyin cerrahını tanımaktan gurur duyduklarını belirttiler.
ANNEM ‘GÜÇLÜ KADIN OL’ DERDİ
Annesinin “Kendi ayaklarının üstünde dur. Kimsenin eline bakma ve güçlü bir kadın ol” dediği Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Melis Beyaz. “Annem babam okuyamadığı için tek istekleri bizi okutmak ve iyi yerlere gelmemizi sağlamaktı” diyen Melis, evlerinde yakında iki doktor birden olacağını söylüyor:
“Annem benden hiç ev işine yardım etmemi istemezdi. Sadece derslerime çalışmamı isterdi. Biz iki kardeşiz. Abimde tıp fakültesini geçen sene bitirdi. Ben ikinci sınıftayım. Üniversiteyi kazandığım yaz başvurdum TEV bursuna. Bana burs veren kişinin böyle örnek bir insan olması ve mesleğimizin öncülerinden olması beni daha da motive ediyor. Benim hayalim doktor olup maddi sıkıntılar sebebiyle tedavi olamayan insanlara yardım etmek. TEV bize karşılıksız destek oluyor. Ben de aynı şekilde başka insanlara çare olmak istiyorum.”
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Aslı Nur Kurt da, “Çok küçük yaştan beri hep doktor olmak istiyordum. Hatta Aysima Hanım gibi bir cerrah olmak istiyorum. Onunla tanıştığım için aşırı mutluyum. Yaşam hikayesinden örnek alıyorum. Kendi alanında çığır açmış bir insan. Bugün tıp alanında da diğer alanlarda da Türk kadınları belli bir konuma gelebildiyse Aysime Hanım gibi kadın karakterler sayesinde. Bunu onlara borçluyuz.” diyor.
Türk Eğitim Vakfı Genel Müdürü Yıldız Günay ise, “Türkiye’nin ilk kadın beyin cerrahı, kıymetli bağışcımız opreatör doktor Aysima Altınok ve bursiyerlerimiz Melis ve Aslı’nın hikayeleri ilham veren ve cesaret veren kadın hikayelerimizden bir kaçı. Sizleri de arkasında rüzgarını hissettiğiniz yanınızda desteğini bulduğunu tüm kadınları onurlandırmaya ve kızlarımızı desteklemeye davet ediyorum. Tüm kadınların hayallerini gerçekleştirebildiği, ihtiyaç duyduğu anda destek bulabildiği bir dünyamız olsun” dedi.
REKTÖRÜ KADIN OLAN 17 ÜNİVERSİTE
Devlet: Akdeniz Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi, İzmir Demokrasi Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Malatya Turgut Özal Üniversitesi
Vakıf: Antalya AKEV Üniversitesi, Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Demiroğlu Bilim Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, TED Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi
KADIN AKADEMİSYEN SAYISI ARTACAK
YÖK Başkanı Yekta Saraç kadın akademisyen oranıyla Türkiye’nin yakın zamanda Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden biri olacağını söyleyerek şöyle konuştu:
“Ülkemizdeki kadın öğretim üyesi sayısı Avrupa’nın çok çok üstünde seyrediyor. Kadın araştırma görevlileri erkeklerden fazla. Bugünün araştırma görevlileri öğretim üyeleri olacağı için 4 yıl içinde Türk yükseköğretim sisteminde kadın akademisyenler daha fazla olacak. Kadın akademisyen oranı açısından büyük bir ihtimalle Türkiye’nin Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden birisi olması mümkündür.”
* Türkiye’de 9746 profesör, 7058 doçent, 18 bin 455 doktor öğretim üyesi, 19 bin 152 öğretim görevlisi, 26 bin 355 araştırma görevlisi olmak üzere, toplam 80 bin 766 kadın akademisyen bulunuyor.
* Devlet ve vakıf olmak üzere Türkiye’deki 207 üniversitede toplam 3 milyon 971 bin 50 kız öğrenci eğitim görüyor.
MEB’DE 18 BİN KADIN YÖNETİCİ
Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 100 bin öğretmen görev yapıyor. Bunlardan 554 bin civarı kadın. 18 bin kadar kadın eğitimci de yönetici pozisyonunda çalışıyor.