Güncelleme Tarihi:
UNESCO ve Dünya Bankasının verilerine göre koronavirüs salgını sonucunda tüm dünyada yaklaşık 1.5 milyar çocuğun okul, spor, kültür ve sanat etkinliklerine erişimi kısıtlanmış durumda. Buna karşın, televizyon ve bilgisayarın yanı sıra, 21’inci yüzyılın adeta bir sembolü haline gelen akıllı telefon ve tabletlerin de varlığıyla ekran karşısında geçirilen zamanda belirgin bir artış söz konusu.
Çocuk ve gençler ekranı eğitim, eğlenmek ve sosyal ilişkilerini sürdürmek için kullanıyor. Özellikle de, içinde bulunduğumuz uzaktan eğitim döneminde çocuklar okul dersleri için maalesef uzun saatler boyunca ekran karşısında kalıyor. Okul derslerinden sonra, Youtube’dan bir hobi öğrenmek ya da arkadaşlarıyla görüntülü konuşmak için teknolojiyi aktif bir şekilde kullanan çocuk için dijital dünya rahatlatıcı olabiliyor. Öte yandan, can sıkıntısı veya duygusal bir sebepten dolayı sosyal medyada amaçsızca vakit geçiren çocukların kaygı ve depresyon gibi problemlerinin arttığına dair bulgular mevcut. Bunun yanı sıra, bilimsel çalışmalar ekran karşısında geçirilen süre uzadıkça çocuklarda sağlıksız beslenme, uyku sorunları, sanal zorbalığa maruz kalma riskinin arttığına dikkati çekiyor.
KİTAPLAR SAYESİNDE ÇOCUKLARIN DUYDUKLARI KELİME ÇEŞİDİ ARTAR
Dijital teknolojinin, göz teması ve karşılıklı etkileşim içeren sosyal etkileşimlerimiz üzerinde olumsuz bir rol oynadığı da unutulmamalı. Dolayısıyla, dijital stresi azaltmak için çocukları kitap okumak gibi ‘çevrimdışı’ etkinliklere özendirmenin önemi yadsınamaz. Kitle iletişim araçları ve mobil cihazların sağlayamadığı pek çok kritik gelişimsel kazanımı çocuklar kitap okuyarak ediniyor. Kitaplar, günlük ve tanıdık kelimelerin yanı sıra zengin ve karmaşık, hatta nadiren kullanılan kelimeler içerir. Kitaplar sayesinde çocukların duydukları kelime çeşidi artar. Kelime dağarcığının gelişmesi, çocuğun söylenenleri anlama ve kendini ifade etme becerisine temel oluşturması açısından büyük önem taşır. Erken yaştan itibaren çocuklarıyla sık sık kitap okuyan ve dil gelişimine yönelik fırsatlar sunan ailelerde, çocuklar okula daha hazır başlıyor ve okuma-yazmayı daha hızlı öğreniyor. Yazılı metinler daha karmaşık cümleleri içerdiği için çocukların dilbilgisi yapılarına dair farkındalıkları da geliştiriyor. Yapılan araştırmalar, daha çok kitap okuyan çocukların matematik derslerinde de daha başarılı olduğunu gösteriyor. Çocuğun dil becerisinin düşünme ve problem çözme yetisini desteklediği dikkate alındığında, kitap okumanın matematik başarısı üzerindeki rolü anlaşılır oluyor.
ÇOCUKLAR KİTAPLARLA FARKLI KÜLTÜRLERİ ÖĞRENİYOR
Kitap okumak deyince her ne kadar ilk akla gelen dil ve bilişsel gelişim olsa da, yapılan araştırmalarda 11-18 yaş arasındaki çocuklar kitapları farklı kültürleri öğrenmek, yeni bilgiler edinmek ve eğlenip rahatlamak için okuduklarını bildiriyor. Okuduklarından edindikleri yeni bilgi ve deneyimlerle çocuk ile gençlerin genel kültürü ve düşünce evreni zenginleşiyor. Kitap okumak kişilik gelişimi için de önemli. Çocuklar çoğu zaman kendilerini kitabın kahramanıyla bir serüvenin içinde buluyor. Bu serüven boyunca karşılaşılan farklı karakterler ve yaşam deneyimleri empati duygularını geliştirir, sorunlar karşısında gösterilen cesaretin, gayret etmenin, yardımlaşmanın ve sabretmenin kendi yaşamlarına uygulayabilecekleri örneklerini görürler. Bazen de kendi yaşadıkları, dile getirmekte hatta nasıl anlamlandıracaklarını bilmedikleri deneyimlerle ilgili farkındalık kazanırlar. Ayrıca, çocuklar okudukları hikayede yer alan farklı karakterleri, olayların geçtiği yerleri hayal güçlerini kullanarak zihinlerinde kurgular, adeta kendi düş dünyalarında hikayenin resmini çizerler. Bu gibi soyut düşünme becerileri, odaklanmamıza ve planlama yapmamıza destek olan beyin bölgelerinin etkin şekilde çalışmasını destekliyor. Kitap okumak, çocuklarda dikkat, duygu ve davranış kontrolünü de geliştirme potansiyeline de sahip.
15 YAŞ GRUBUNDAKİ ÖĞRENCİLERİN OKUMA ALANINDAKİ BAŞARILARI OECD ORTALAMASININ ALTINDA
Yaşadığımız bu olağan dışı dönemde pek çok ebeveyn çocuğunun ekran karşısında geçirdiği süreyi sınırlamakta ve okumaya özendirmekte zorlandığını dile getiriyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yayınlanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) araştırmasına göre de, Türkiye’deki 15 yaş grubundaki öğrencilerin okuma alanındaki başarıları OECD ortalamasının altında kalıyor. Hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde okul zamanı dışında kitap okuyan çocuk sayısı her geçen yıl azalıyor. Kitle iletişim araçlarının ve mobil cihazların yarattığı rekabet ortamında, okuma kültürünü nasıl canlı tutabiliriz? Araştırmalar, hayatın ilk senelerinden itibaren kitaplarla tanışan ve kitaplarını oyuncakları kadar çok seven çocukların, okul dönemi boyunca daha sık ve düzenli okumaya devam ettiklerini gösteriyor. Bu bağlamda, aile içinde kitap okuma alışkanlıklarını arttırmak, çocukların dil ortamını ve okuma-yazma kültürünü zenginleştirmek büyük önem taşıyor. Çocuklar sevdikleri kişilerin evde okumaya değer verdiğini ve telefonlarını kaldırıp kitap okumaya da zaman ayırdığını gördükçe okumayı daha içtenlikle benimser. Ebeveynlerin kendi okudukları kitaplar hakkında sohbet etmeleri, okudukları ilginç bir bilgiyi, kitabı referans vererek çocuklarıyla paylaşmaları, kitap okurken karşılaştıkları alışılmamış kelimelere dikkati çekmeleri, çocuklara kitap okumanın yalnız yapılan bir eylemden öte, aile içinde paylaşılabilen bir deneyim olduğuna dair farkındalık sağlar. Araştırmalar, ev ortamında yazılı materyallerin, kitapların bulunmasını, daha da önemlisi az sayıda dahi olsa kendine ait kitaplarının olmasını, çocuğun gün içinde kitap okuma oranını arttıran unsurlar olarak gösteriyor.
ÇOĞUNUZLA ÇEVRENİZDE GÖRDÜKLERİNİ OKUYUN
okuma eylemini sadece bir boş zaman etkinliği olarak değil, bir yaşam biçimi olarak algılanması için çocuğunuzla gıda kutularının üzerindeki kullanma talimatlarını, çevrenizde gördüğünüz posterleri, yemek tariflerini, sinema afişlerini okuyun. Ayrıca, okumayı hayatlarında önemli bir yere koymaları ve okuma alışkanlığı edinmeleri için çocukların kendi ilgi ve merakları doğrultusunda yapacakları kitap seçimleri onların okuma heyecan ve ilgilerini daha canlı tutar. OECD’nin PISA araştırması, okuma alanında en iyi performansı gösteren çocukların sadece kurgu eserlere ilgi duymayıp mizah, biyografi, popüler bilim kitapları gibi yazılı eserleri de okuduğuna dikkati çekiyor. Kitaplar çocuğun yeni şeyler keşfetme ihtiyacını karşılayan nitelikte olmalı. Bunun yanı sıra, çocukların hayatında önemli bir yeri olan eğitimcilerin de çocuklara okuma sevgisi kazandırmadaki rolü yadsınamaz. Öğretmenlerin çocuklara kitap önerilerinde bulunmaları, sınıflarına kitap okumak için sevilen kişileri davet etmeleri, okuldaki kütüphaneyi çocuklarda merak uyandıran konular içeren kitaplarla zenginleştirmeleri ve bu kitaplar hakkında sohbet etmeleri okuma kültürünü destekleyen yaklaşımlar arasında yer alıyor.
PROF. DR. FEYZA ÇORAPÇI KİMDİR?
2006 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesi. Klinik psikoloji alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini ABD’deki Purdue Üniversitesi’nden aldı. Çalışmalarında erken çocukluktaki sosyo-duygusal gelişime katkıda bulunan aile deneyimlerini araştıran Prof. Dr. Feyza Çorapçı’nın bir diğer çalışma alanı ise çocuk yoksulluğa azaltmaya yönelik önleyici müdahale programları üzerine. İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile Sabancı Vakfının yayınladığı çocuk kitaplarına akademik danışmanlık yapan Prof. Dr. Çorapçı, İstanbul’un 0-3 yaş arası çocuklar ve ailelerine uygun bir kent haline gelmesine öncülük eden İstanbul95 programının akademik kadrosunda da bulunuyor.