Güncelleme Tarihi:
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), adayların ‘bilinçli tercih’ yapabilmesi için geçen sene lisans programlarındaki öğretim üyeleri sayılarını tercih kılavuzuna yazmıştı. Öğrenciler aynı bölümün hangi üniversitede kaç öğretim üyesi ile eğitim verdiğini görebildi. YÖK, Program Atlası’nı devreye sokarak adaylara verileri sundu, net sihirbazı adı altında sanal bir rehber hoca oluşturdu. Bu çalışmalara bu yıl iki yenilik daha eklendi. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Hürriyet’e bu konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu:
HER ŞEY BİLİNÇLİ TERCİH İÇİN
Yeni YÖK olarak tercih kılavuzunda çok önemli iki değişikliğe de imza atıyoruz. Bu sene merkezi sınavlarda üniversitelerin mezunlarının başarılarını belirteceğiz. Adaylar, tercih etmeyi düşündükleri üniversitelerin o programından mezun olanların başarılarını artık görebilecek. Örneğin tıp fakültesini tercih edecek bir aday gitmeyi düşündüğü üniversitenin tıp fakültelsi mezunlarının, o programdaki akademisyen sayısı dışında, merkezi sınavlardaki başarılarını da görebilecek. Kılavuzda şunlar olacak:
Programın adı, öğrenim süresi, puan türü, genel kontenjan, özel koşullar, başarı sırası, ek puan başarı sırası, en küçük puan; prof, doçent ve yard. doç. sayısı; programın akredite olduğu kurum, (o üniversite mezunlarının merkezi sınavdaki başarılarını gösteren) merkezi sınav sonuçları, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, Adalet Bakanlığı Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Sınavı, Kamu Personel Seçme Sınavı...
Devreye sokacağımız diğer yenilik ise üniversitelerin programlarının hangilerinin akredite edilip edilmediğine dair bilgi. Bu bilgi üniversitelerimizi bir yarışa, kalitede rekabete yöneltecek. Üniversitelerimiz bunun için verdikleri eğitim öğretimi daha da iyileştirme yolunda gayret sarf edecek. Verilen eğitimin YÖK’ün dışından bağımsız kurumlarca değerlendirilmesinde büyük yarar var. Bu süreç programların niteliğinin yükselmesini de peşi sıra getirecek.
Akreditasyon, ilgili programa ait yeterlilikler esaslı ve uluslararası kalite güvencesi normlarının da referans alınarak düzenlendiği ilke ve esaslar dahilinde kurulca tescil yetkisi verilen ajanslar tarafından tanınma sürecidir. Program akreditasyonu, zorunlu olmayıp, kurumların kendi istek ve talepleri esaslı olacak. YÖK olarak bu süreci teşvik etmeye yönelik olarak akredite olan programları bu sene tercih kılavuzunda belirtme konusunda bir karar aldık. Bu sürecin mezunların istihdam edilebilirliğine önemli katkıda bulunması bekleniyor ve bu şekilde yükseköğretim kurumlarımızda ‘daimi tekamül esaslı’, yani sürekli iyileşme temelli bir kalite güvence sisteminin oluşmasını hedefliyoruz. Bu da kurumlarımızın daha şeffaf, hesap verebilir ve rekabetçi bir yapıya dönüşmesi sürecine katkı sağlayacak.
VERİLER PAYLAŞILACAK
Öğrencilerin bilinçli tercih yapmasını sağlamak için geçen sene lisans programlarındaki öğretim üyeleri sayısını cesaretle kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu sene de bu bilgileri adaylar ve bütün Türkiye ile paylaşacağız. Artık adaylar girmek istedikleri programlar arasında bir karşılaştırma yapabilecekler. Elimizdeki bütün verileri kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Sistemin, akademik hayatın güçlü ve zayıf yönleri, Türk bilim hayatının birikimi, üniversiteleri dönüştüren nedenler bu verilerle görülebilir. Yaptıklarımızın amacı sistemi özeleştiri yapabilir ve kendi kendini iyileştirebilir hale getirmek. Bu o kadar cesaretli bir iş ki! Bu sene de yayınladığımız veriler ile bir ölçüde üniversitelerin karnelerini, dolayısıyla da bir ölçüde YÖK’ün karnesini adaylara ve velilere biz sunuyoruz.
KALİTE KURULU ÇALIŞIYOR
Uluslararası kuruluşları Kalite Kurulumuz belirledi. Pek çok üniversitemiz yurtdışından 1000’e yakın programın akredite edildiğini bize iletti. Biz de bunların değerlendirmesini Kalite Kurulu’na bıraktık. Kurul, uluslararası 108 kuruluşu belirledi. Yurtdışında pür ticari akredite kuruluşlarını eledi.
Türkiye’de bu konuda bir farkındalık oluşturmaya başladık. Bütün dünyada olduğu gibi mühendislik, sağlık ve diğer alanlarda da çok yakın bir zamanda mezun olunan üniversite sorulur hale gelecek. Üniversitedeki o programın aynı addaki diğer üniversitelerin programlarına göre faik tarafı, kazandırılan yetkinlik açısından üstün olup olmadığı önemli olacak. Akreditasyon burada devreye girecek.
Artık akredite edilen programlara anne baba ve çocuklar bir başka nazarla bakacak. Piyasa da bunu değerlendirecek. Eğitimin niteliğinin kontrol edildiği ve kontrol edildikten sonra bir belgenin verildiği görülecek. Bu aslında yükseköğretimde kalite sürecimizde devrim gibi bir gelişme. Akredite olmayan programlar bu lige yükselmek ve akredite olmak için gerekli şartları sağlamaya kendilerini zorlayacaklar. Çünkü YÖK’ün şartları başlangıç, girdi esaslı. Mükemmeliyeti arayan şartlar değil. Biz ise sistemin kendini iyileştirmesini istiyoruz.
Ülkemizde onbinlerce program var. Bir kısmı lisansüstü, bir kısmı lisans ve ön lisans programı. Birbiriyle benzer programlar da bulunuyor. Aynı içerikte, aynı yeterlikleri sağladığı iddiasıyla ortaya çıkan farklı adda programlar olabiliyor. Bunların arz talep dengesi bir müddet sonra dengelenecek. Hatta bazı programlar için eşitlenmeye başladı bile. Bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de artık farklılıklar, yetkinlikler, kalite aranmaya başlayacak.
443 akredite program yer alacak
Kılavuzda yer verilecek olan ulusal akreditasyon ajansları tarafından akredite edilen 335 programın alanlara dağılımı şöyle: 227’si mühendislik, 52’si fen ve edebiyat, 27’si tıp, 10’u eczacılık, 9’u psikoloji, 6’sı mimarlık ve 4’ü veterinerlik programı. Ulusal akreditasyon kurumları YÖK tarafından yetkilendirilen kuruluşlar. Uluslararası akreditasyon ajansları tarafından akredite edilmiş olan 108 programın alanlara göre dağılımı ise şöyle: 74’ü mühendislik; 29’u işletme, iktisat, pazarlama, muhasebe; 1’i hukuk, 1’i eczacılık, 1’i moleküler biyoloji ve genetik, 1’i iç mimarlık, 1’i ise İngilizce öğretmenliği. Toplamda 443 akredite program kılavuzda yer alacak. Bunların 335’i ulusal, 108’i de uluslararası akreditasyon kuruluşları tarafından akredite edilen programlar.
DİPLOMANIN PUL OLMAMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, tıp, hukuk, mühendislik ve mimarlıktaki başarı sıralamasının önümüzdeki sınavlardan sonra eğitim, eczacılık ve diş hekimliği fakülteleri için de getirileceğini belirtti. Prof. Dr. Saraç, şunları söyledi:
MESLEKİ YETERLİLİK SINAVI
Yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi için dirayetli adımlar atıyoruz, çeşitli planlarımız var. Yükseköğretimde girdi kalitesinin yükseltilmesi için son bir yıl içinde önemli kararlar aldık. Başarı sıralamasında aralarındaki fark yüzbinleri bulan öğrencilerin aynı sınıfta, aynı öğretim üyesinden, aynı müfredatı takip etmesinin eğitim bilimi açısından doğru olmadığını düşünüyoruz.
Bunun için ilk olarak tıpta 40 bin, hukukta 150 bin, daha sonra mühendislikte 240 bin, mimarlıkta 200 bin taban başarı sırası şartı getirdik. Bir sonraki yıl için de bu yılki sınavlardan sonra eğitim, eczacılık, diş hekimliği fakülteleri için de başarı sırası getirmeyi düşünüyoruz.
Bu programlar için başarı sıralaması sınırı paydaşlar ve alanının uzmanlarınca istendi. Bunu belirlerken sınırlamanın yıkıcı olmamasını da gözettik. Bu tedbirler girdi esaslıdır, süreç ve çıktı esaslı düzenlemeler de gereklidir, bu yolda da adımlar atıyoruz. Bu ülkede diplomanın pul olduğu bir dönem yaşanmasını istemiyoruz.
Mezuniyet sonrasında meslek icrası için sadece YÖK’ün değil diğer ilgili paydaşların da katkı sağlayacağı bir ‘mesleki yeterlilik sınavının’ olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konu yasal bir düzenleme gerektiriyor. Bunu hükümetin gündemine taşıdık.
Bilim hayatının olmazsa olmazı temel bilimlerdir. Son yıllarda sürekli açılan bu programlarda ciddi bir planlama yapılmadığı için büyük boşluklar yaşanıyordu. 20’ye yakın öğretim üyesinin bulunduğu bölümlere hiçbir öğrenci yerleşmiyordu. Geçen yıl rasyonel bir planlama yaptık ve temel bilimlerde doluluk mühendislik programlarının önüne geçti. Geçen sene öğrenci verilmeyen bazı üniversitelerin bu bölümlerine öğrenci kontenjanı verdik. Fakat bu da belli kriterler çerçevesinde belirlendi.
TARIM VE GIDA ÖNEMLİ
Geçen sene 76 üniversitede temel bilim programına 6 bin 985, bu sene 78 üniversiteye 7 bin 655 kontenjan verildi. Geçen sene kontenjan verilen program sayısı 161 idi. Bu sene 192 oldu. Öğrenci kontenjanı geçen sene 6 bin 985 iken bu sene ayrılan kontenjan 7 bin 655 oldu.
Bu yıl ziraat, su ürünleri ve orman fakültelerini gündeme aldık. 35 ziraat, 27 veteriner, 16 su ürünleri, 8 tarım ve doğa bilimleri fakültemiz var. Ziraat’te 30 bin 220, veteriner’de 11 bin 854, su ürünleri’nde 1.518, tarım ve doğa bilimleri fakültelerinde ise 609 öğrenci bulunuyor. Ziraat’te 2 bin 474, su ürünleri’nde 499, veteriner’de 1.775, tarım ve doğa bilimleri fakültelerinde 133 öğretim elemanı var. Bu fakültelerimizin istihdam başta olmak üzere çok sorunlarını aktarmak mümkün. Tarım ve gıda, ülkemiz için stratejik bir alan. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde su ürünleri ihmal edilirse bu zenginliğimiz yok olma, daha sonra da bu alanların başkaca ülkelerin ilgisine açılma tehlikesi var. Hayvancılık asla ihmal edilmemeli. Bu alanlar bilimsel ele alınıp, geliştirilmeli. Nitelikli öğrenci talebinin yükselmesi için bazı sıradışı kararlar alacağız.