Güncelleme Tarihi:
Keloğlan hikayeleri çocuklara iyiyi, doğruluğu ve dürüstlüğü anlatmak amacı ile kurgulanmıştır. Bu hikayeler büyük küçük herkes tarafından çok sevilmektedir.
Keloğlan Kimdir?
Keloğlan Türk masalları içerisinde en sevilen ve günümüzde hala anlatılan hikayeler arasındadır. Özellikle Altay ile Türk mitolojisi içerisinde Keloğlan karakterinden çokça söz edilmektedir. Keloğlan saçı olmayan bir karakterdir. Keloğlan halkın içinden çıkan bir karakter olması sebebi ile bütünü ile halkı temsil eder.
Masal ve hikayelerde keloğlan genellikle fakir bir karı kocanın, bazen yalnızca fakir bir kadının çocuğu olarak anlatılmaktadır. Bazı hikayelerde ise bu karakter fakir ninesi ile birlikte yaşamaktadır. hikayelerin ilk bölümlerinde genellikle tembel ve beceriksiz olarak anlatılsa da ilerleyen kısımlarda oldukça cesur, dürüst ve becerikli bir karakter olduğunu görürüz.
Keloğlan yalnızca Türk kültürüne ait olan bir karakter değildir. Bunun yanında Rus, Kafkas, Arap ve Acem kültürlerinde de keloğlan karakterini görmek mümkündür. Türk masallarında daha fazla sevilen keloğlan farklı kültürlerde değişik isimler ile de anılabilir.
Keloğlan masalları genellikle 4 ayrı bölümden oluşur. İlk bölümde Keloğlan ile çevresinde yaşayan insanlar anlatılmakta ve kısa bir tanıtım yapılmaktadır. İkinci bölümde maceraya atılacak olan Keloğlanı buna neyin ittiği ile ilgili bir irdeleme yapılmaktadır. Üçüncü bölümde maceraya atılan keloğlanın serüveni anlatılır. Dördüncü bölümde ise kurnazlığı ve bilgeliği ile başarıya ulaşan keloğlan anlatılmaktadır.
Keloğlan Masalları ve Hikayeleri Oku
Keloğlan ve Kırmızı Taş
Bir zamanlar uzak bir diyarda Kel bir oğlan ile annesi yaşarmış. Annesi keloğlanı çok severmiş. Bir gün annesi komşuya gitmek için evden ayrılırken keloğlanı da sıkı bir şekilde tembihlemiş
-Benim keloğlum ben yokken aman deyim evden çıkma, dışarılara çıkıp da kırmızı taş ile oynama sakın. Yoksa rüzgar seni alır götürü oralarda anam diye ağlarsın demiş
Bunun üzerine keloğlan:
-Merak etme canım anam senin sözünden çıkmam diyerek annesinin arkasından coşkulu bir şekilde el sallamış
Annesi gittikten sonra bir kuş keloğlanın odasının camına konmuş. Daha sonra kuş ona seslenmiş:
-Keloğlan canım oğlan annen sana kırmızı taş ile oynama dedi ama sen çık da oyna demiş.
Keloğlan kuşun nasıl konuştuğuna epey şaşırmış. Şaşkınlık ile kuşa dönüp:
-Sen nasıl olur da konuşursun demiş.
Sonra keloğlan ayağa kalkarak kuşu yakalamaya çalışmış. Fakat ne yaparsa yapsın yakalayamamış. Kuş yüksek bir yere konarak:
-Kırmızı taşı bul, prensese git ve onu kurtar demiş. Sonra da ani bir şekilde ortadan kaybolmuş.
Keloğlan kuşun ne demek istediğini bir türlü anlamamış. Kırmızı taşı bulmak için de içinde inanılmaz bir arzu oluşmuş. Evden dışarı çıkmış her yerde kırmızı taşı aramaya başlamış. Ancak nereye bakarsa baksın nafile taşı bulamamış. Etrafına baktığında ise farklı bir yerde olduğunu görmüş. Burası sanki başka bir ülkeymiş. Burada her yer kırmızı taşlar ile doluymuş. Eğilip bir taşı almak istemiş ancak taşlar kendisinden kaçıyormuş. Daha sonra annesinin bahsettiği rüzgar keloğlanı almış ve uçurmuş.
Keloğlan bu kırmızı taş ile ne yapacağını bilemezken yanına gelen kuş tekrar belirmiş. Keloğlan kuşu görünce öfkelenmiş sen benim başıma ne işler açtın diyerek taşı kuşa doğru fırlatmış. Kırmızı taş kuşun kafasına çarpmış ve o anda bu kuş güzel bir prensese dönüşmüş. Keloğlan bu prenses ile evlenmiş ve sonsuza kadar mutlu olmuşlar.