Güncelleme Tarihi:
Örgütler çevrelerine bağımlı oldukları için kaynak bağımlılığı teorisi ortaya çıkar. Bu da örgütlerin varlıklarını sürdürmeleri için çevrelerine bağlı olduklarını gösterir.
Kaynak Bağımlılığı Kuramı Nedir?
Kaynak bağımlılığı kuramı örgütlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için çevrelerine ihtiyaç duyduklarını savunmaktadır. Örgütler bu bağımlılıkları kendi lehlerinde yöneterek kendilerini daha da ilerletmek isterler. Çevreye olan bağımlılıklarını azaltmaya çalışan örgütler daha az başarılı olmaktadır. Örgütlerin başarıya ulaşmaları için çevre koşullarının onların yanında olması ve çevre tarafından örgütlerin desteklenmesi gerekir. Kaynak bağımlılığı kuramında çevresel etkenler bulunmaktadır.
Sivil toplum kuruluşları, yöneticiler, çalışanlar gibi çevresel faktörler örgütleri etkileyen etkenlerdir. Kaynak bağımlılığı kuramında çevre üç şekilde ele alınmaktadır. Bunlar yoğunluk, iç ilişkiler ve kaynak kıtlığıdır. Çevre yoğunluğunun fazla olduğu yerde örgütlerin başarıya ulaşması daha kolaydır. Yoğunluk az olursa çatışma meydana gelir ve örgütlerin çevreyi yönetmesi daha zor olur.
Kaynak Bağımlılığı Teorisi Temel Kavramlar Nelerdir?
Kaynak bağımlılığı teorisinde temek kavramlar kaynak, özerklik, güç ve bağımlılıktır. Kaynakların çok olması örgütlerin faaliyetlerini devam ettirmeleri için ihtiyaç duydukları her şeyi kapsamaktadır. Bu kaynaklar sermaye, enerji ve hammadde olarak sayılmaktadır. Bu kaynakların elde edilebilmesi için örgütler çaba sarf ederek istedikleri miktarda kaynak elde etmeye çalışırlar.
Kaynakların yeteri kadar elde edilemediği zamanlarda çevresel faktörler ortaya çıkmaktadır. Kaynaklar bulunduktan sonra çevresel faktör ile bu kaynakların yönetilmesi de belirlenmektedir. Bu sebeple kaynak yönetiminde çevresel faktörlerin de önemi büyüktür. Çevreye bağımlı olan örgütlerde tüm işler çevreye bağımlı olarak yönetilir.
Kaynak Bağımlılığı Teorisi Nasıl Ortaya Çıktı?
Kaynak bağımlılığı kuramı 1978 senesinden beri Pfeffer ve Salancik tarafından örgütlerin çevreye bağlılıklarını inceleyen bir kuramdır. Bu kuram örgütlerin belirli stratejiler yürütmeleri için kullandıkları kaynakların tamamını tanımlayan bir kuramdır. Yaklaşım 1984 yılında 'Firmanın Kaynak Temelli Yaklaşımı' makalesinde ilk kez Birger Wernerfelt tarafından gündeme gelmiştir.
Bu kuramın temel noktaları örgütlerin çevreye olan bağımlılıklarıdır. Örgütler devam edebilmek ve rekabet sağlayabilmek için bir takım koşullara ayak uydurmaktadır. Kaynak bağımlılığı teorisine göre örgütlerin çevreye olan bağımlılıklarını azaltmak ve bağımlılıklarını yönetebilmek için faaliyetlerini yönetmek zorundadır. Bu kaynakları yönetmek örgütlerin tüm faaliyetleri daha iyi yönetmelerine ve çevreyi kendilerine göre şekillendirmelerine yardımcı olmaktadır.
Kaynak Bağımlılığının Yönetilme Stratejileri
Örgütlerin ne yaptıkları ve ne olduğu ile ilgili tüm süreçler kaynak bağımlılığı stratejileri olarak kabul edilmektedir. Stratejik planlama bir örgütün planlı olarak ne yapacağına ve nasıl yapacağına karar verme süreçlerinin tamamıdır. Örgütler sürekli etkileşim halinde oldukları çevrenin etkisi altındadır. Örgütün ihtiyaç duyduğu tüm kaynakların çevre faktörü içerisinde bulunması örgütleri çevreye bağımlı kılmaktadır. Kaynakların örgüt için önemli olması örgütlerin devamlılığı için önemlidir. Çevresel koşullarını yönetebilen örgütler daha uzun soluklu olmakta ve rekabeti yönetebilmektedir.
Kaynak Bağımlılığı Teorisi Temel Unsurlar
Hillman ve arkadaşları 2009 yılında kaynak bağımlılığı teorisini çevresel belirsizlikler üzerinde incelemiştir. Örgütün çevreye olan bağımlılığı gibi diğer dış faktörlerin de örgütlerin davranışları üzerinde etkili olduğunu kabul etmiştir. Thompson da 1967 senesinde yöneticilerin bu stratejiler üzerindeki belirsizlikleri gidermek için bağımlılığı azaltmaları gerektiğine yönelmiştir. Yöneticilerin bağımlılığı azaltmak için kaynakları kontrol altında bulundurması gerekmektedir. Çevresel faktörlere hükmetmek için bu faktörleri iyi tanımak ve yönetmek gerekir. Dış faktörlerden olan etkiyi azaltan örgütler daha uzun süreli olsa da bu faktörleri tamamen bitirmek mümkün değildir. En doğru tercih örgütlerin bu çevresel faktörleri yönetebiliyor olmasıdır.