Karl Marx

Güncelleme Tarihi:

Karl Marx
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 26, 2007 17:20

"Burjuva Bilimine" Karşı Kapital

Haberin Devamı

KARL MARKX FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN

 

Altyapıların bilgisinin devrimci bilinç için kaçınılmaz olduğunu düşünen Marx, Kapital’in yazılmasına yıllarını vermiştir; bu eser, kapitalizmin acımasız zorunluklarının bilimini yaratmalı, kapitalizmin doğuş, olgunlaşma ve yıkılma koşullarını aydınlatmalıydı. Burada söz konusu olan çalışma, nesnel bir gerçekliği betimlemek için tüm ütopik görüşleri ve tüm kehanetleri dışlayan bir çalışmadır ve bu nesnel gerçekliğin bilgisi yalnızca onun gerçekleşmesini çabuklaştırabilir. Kapital’in Almanca ikinci basımına önsözde (1873), filozof Marx’ın değiştiği, ancak filozof tarafının tamamen de ortadan kalkmadığı görülmektedir. Alman Ideolojisi’nde olduğu gibi "burjuva" kuramcılarının evrensellik iddialarıyla alay edilmektedir: "Ekonomi politik ancak sınıf savaşları üstü örtülü kalması veya istisnai olgular olarak kendini göstermek şartıyla bilim olarak kalabilir." Eğer bir bunalım ortaya çıkıyorsa, "sorun, şu veya bu teoremin doğru olup olmadığını bilmek değil, ama zamanında ortaya çıkıp çıkmadığını, polisin hoşuna gidip gitmediğini, kapitale yararlı mı zararlı mı olduğunu bilmektir". Buna karşılık (ve 1845’te olduğu gibi), Marx, bilim yoluyla bir sınıfın çıkarlarının taşındığından kuşku duymamaktadır: "Böyle bir eleştiri bir sınıfı temsil ediyorsa, bu sınıf, tarihsel misyonu kapitalist üretim tarzını kökünden değiştirmek, devrim yapmak ve nihai olarak {hedefi} sınıfları ortadan kaldırmak olacak bir sınıftan başkası olamaz." Burada konuşan eski pratik-eleştirel filozoftur ve bu tarihte tüm Avrupa’da bulduğu yankıdan dolayı da gurur duymaktadır. Kendisinden diyalektik mantık yöntemini aldığı Hegel’i incelediğini ve onu "ayaklarının üzerine diktiğini" (veya, başka bir yorumla, ondaki "zihni çekirdeği" çekip çıkardığını) hatırlatmaktadır. Diyalektikle ve materyalizmle, düşünce "güç" olmaktadır; 1873’te Marx şunları yazıyor: "Var olan şeylerin pozitif olarak kavranışında, (diyalektik) aynı zamanda, hem onların kaçınılmaz olumsuzlanmasının anlaşılmasını, hem de zorunlu yıkımlarını içermektedir; (...) diyalektik esas itibarıyla eleştirel ve devrimcidir."

Haberin Devamı

 

Haberin Devamı

KESÄ°NLÄ°KLER VE BELÄ°RSÄ°ZLÄ°KLER: "MARKSÄ°ZME" DOÄžRU

 

Marx’ın düşüncesinin birliği sistemin özelliği değildir; ama bu birlik şu kesin belirlemede bulunmaktadır: yeter ki, kuramcı gözlerinin önündeki toplumsal hareketi sistemleştirsin, o kuramcı doğru bir iş yapmakta ve "iedeoloji"den kurtulmaktadır. 1843’ün filozofunun söylediği gibi: "Biz dünyanın bizzat kendi bağrından geliştirdiği ilkeleri dünyaya taşıyoruz. Ona niye savaştığını ve kendinin bilincinin (özbilincin) ulaşılması zorunlu olan bir şey olduğunu kesin bir şekilde gösteriyoruz." Görüldüğü gibi, tarihsel zorunluluğu (dönemin romantik veya ütopik sosyalistlerine karşı) ifade eden bu kesinleme, dogmacılığa gidebilir; iradeci olmak istemeyen (Marx’ın babasına yazdığı bir mektupta belirttiği gibi), olanı ve olması gerekeni bir araya getiren bu niyet, ideolojileri eleştirirken, kendi kendisini de eleştirebilecek midir?

 

Haberin Devamı

Kızları tarafından hazırlanan sorulara verdiği cevapta, istediğini özlü bir şekilde ortaya koyarak şunları yazan da Marx’tır: "Her şeyden kuşku duyun."

 

MARKSÄ°ST TERMÄ°NOLOJÄ°

 

Altyapı: üretim tarzının yalnızca ekonomiye özgü aşamasını oluşturur ve dinden bilime kadar "üstyapının" çeşitli ideolojik dallarını belirler.

 

Ideoloji: sınıflı toplumları tutsak kılan yanıltıcı zihinsel veya tinsel üretim.

 

Insan: Kapital’e göre insan, emeÄŸin tarihsel koÅŸullarından bağımsız olarak önce araçları yaratan bir hayvandır. Marx tarafından yeniden ele alınan bu tanımlama Franklin’e aittir.ÂSınıf mücadelesi: Antikçağ’daki kölelikten, komünizm evresine kadar günlük yaÅŸamda olduÄŸu gibi, tarihin de itici gücü olan toplumsal doku.ÂÃœretim tarzı: "üretici güçler" ile "üretim iliÅŸkilerini" bir araya getiren üretim tarzı, toplumun tarihin bir evresinde bir kuÅŸak tarafından seçilmemiÅŸ olan koÅŸullarını ve bu koÅŸulların içinde insanların yaÅŸamalarını, çalışmalarını ve düşünmelerini hayata geçirme tarzını oluÅŸturur.

 

Haberin Devamı

Yabancılaşma: bu kavram, genç Marx’ta, işçinin insan olmaya özgü olan özüne yabancılaşmasına neden olan çalışma etkinliğini belirtmektedir.

 

Gerçek bir tarihsel güç haline gelen Marx ve Engels’in düşünceleri, gerçekte, bir felsefeden, idelerin dünyayı yönetip yönlendirmesini reddeden maddecilikten kaynaklanır. Gerçekten, XIX. yüzyılın ilk yarısında Hegel felsefe ekolünden yetiÅŸen bu iki Alman genci, HegelciliÄŸin tarihsel belirlenimcilik düşüncesini benimserler. Yalnız Marx ve Engels’teki tarihsel belirlenimciliÄŸin hareket ettirici gücü Hegel’deki gibi ide deÄŸil, bu kez, ekonomik koÅŸullar ile siyasal devrimlerdir. Söz konusu Alman felsefesiyle Fransız sosyalizminin ve Ingiliz ekonomi politikasının sentezini yapan Marksizm, kendini, "bilimsel sosyalizm" olarak tanımlar. Bilimsel sosyalizm, komünist perspektifi, bir ütopya olarak deÄŸil, kapitalist geliÅŸmenin kaçınılmaz sonucu olarak koyar.ÂGerçekten de, kapitalist üretim tarzında burjuvazi, ezilen bir sınıfın, proletarya emeÄŸini sömürmektedir. Bu sömürünün meyvesi ise artıkdeÄŸerdir (ücretli işçiye ödenmeyen, onun emeÄŸinin arta kalan bölümü). ArtıkdeÄŸer kárı saÄŸlar, kár birikimi ise sermayenin büyümesine neden olur. Bu ekonomik sömürü, sınıf mücadelesi’nin temel hedefini oluÅŸturur. Burada, baskı aracı olan devlet, burjuvazinin çıkarlarına hizmet eder. Düşüncelerimizin etki alanı veya ideoloji (din, hukuk, sanat, politika vb) de, sınıflar arasındaki güç dengesine boyun eÄŸer: bir dönemin egemen düşünceleri, egemen sınıfın düşünceleridir. Bu analizden yola çıkan Marx ve Engels, teori ile pratik arasında bir eklenmenin gereÄŸini belirtirler:ÂKapital’deki açıklamalar, Alman Ideolojisi’yleÂgetirilen eleÅŸtiri, Komünist Manifesto’daÂözetlenen tarih anlayışı, yani tüm kuramsal eser, siyasal baÄŸlanmaya çaÄŸrıdır; kuram da kendinden kaynaklanan bu siyasal baÄŸlanmayla beslenir. Marx ve Engels, önce Paris’teki Alman göçmenleri, sonra da Londra’da Ingiliz sendikacılarıyla, devrimci bir eylem yürütür. Bu eylem, I. Enternasyonal’in temellerinin atılmasıyla hedefe ulaşır. Paris Komünü’ne ÅŸiddet yoluyla son verilmesi, Marx ve Engels’i proletaryanın siyasal örgütlenmesi konusundaki tutumlarını güçlendirmeye götürür; proletarya, komünist devrimi gerçekleÅŸtirerek, özel mülkiyetin ailenin ve devletin ortadan kaldırılması hedefine ulaÅŸacaktır.

 

Haberin Devamı

MARKSİZMİN ÜÇ KAYNAĞI

 

Almanya, Fransa ve Ingiltere’deÂMarx ve Engels, dönemin kültürel açıdan en ileri, ekonomik bakımdan en geliÅŸmiÅŸ bu üç ülkesinin en özgün yanlarının bir sentezini gerçekleÅŸtirme olanağı bulmuÅŸ oldular.ÂMarx, felsefe ve hukuk öğrenimini önce Bonn’da, daha sonra Berlin’de Hegel’in felsefesinden, ateist ve devrimci sonuçlar çıkarma çabası içindeki "sol Hegelciler" grubuna baÄŸlı kalarak yaptı. Marksizmin önderleri, söz konusu Alman idealizminin Äžbu düşünce tarzını "tersyüz" ettikten sonraÄž diyalektik yöntemini, sistemli tutkusunu ve akılcı uzlaÅŸmazlığını almıştır. Fransa’nın devrimci tarihi, sınıf mücadelelerinin açıklığını, keskinliÄŸini, açık iktidar kavgalarının deneyimini, gizli örgütlenme biçimlerini ve "ütopyacı" sosyalizm idealini (Cabet, Fourier, Saint-Simon) benimsediler.ÂIngiltere ise onlara, en geliÅŸmiÅŸ biçimiyle kapitalist ekonomiyi, sefalet içindeki bu emekçi sınıfın durumunu, kitlesel sendika kavgalarını ve ilk ekonomistlerin (A. Smith, D. Ricardo, T. R. Malthus) eserlerini saÄŸladı; iki kuramcıyı, sömürünün iÅŸleme mekanizmasının bilimsel kavrayışına doÄŸru yönlendirdi.

 

Ä°DEOLOJÄ°NÄ°N ELEÅžTÄ°RÄ°SÄ°

 

Ideoloji terimini Fransız ideologlardan alan Marx-Engels, bu deyimle, insanların, kendileriyle, doğa ve toplumla olan ilişkilerini tasarladıklarını ifade ettiler. Ideolojik kandırmacanın eleştirisi, ağırlıklı biçimde, Alman Ideolojisi’nde (1845-1846) yer alır. Bu eleştiri, öncelikle, getirdiği maddeci tezlerle, tarihsel maddecilik için temel niteliktedir: ideaları, düşünceleri belirleyen, maddesel gerçekliktir; tersi söz konusu olamaz; bunun sonucunda da tarihsel maddecilik ideaların, düşüncelerin özerk bir tarihi olduğu görüşünü reddeder. Bir devrin egemen ideolojisi, o dönemde toplumda egemen olan sınıfın ideolojisidir. Ancak egemen ideolojinin boyunduruğu altında bulunan bir ideoloji ya da ideolojiler de vardır; her bir ideoloji, sosyal bir sınıfın çıkarlarının "yansıması"dır. Bununla birlikte bu "yansı" tezi, bir belirlemenin ancak "son kertede" ideolojik işleyişe göreli bir özerklik bırakan maddesel koşullar tarafından gözönüne alınmasıyla birtakım nüanslar kazanır. Bu ideoloji tüm kültürel fenomenleri (din, felsefe, hukuk, sanat, politika vb) bir arada toplar ve bilimsel bilginin karşısında yer alır.

 

EKONOMÄ°NÄ°N ELEÅžTÄ°RÄ°SÄ°

 

Marx, bir muammadan yola çıkar: eğer sermayedar, hammaddeyle işçinin emeğinin tam karşılığını ödemiş olsa, üretilen mal nasıl kár getirirdi kendisine? Emek de bir metadır (proleter; iş gücünü, emeğini, pazar kurallarına göre sermayedara kiralar, kendisini köleden ayıran da budur). Ayrıca, bir meta, bir mal, sosyal yararlılığı ve değişim kapasitesiyle tanımlanır; onun değişim değeri ile fiyatını belirlemeye yarayan ortak ölçü ise, kendi içinde kristalleşen sosyal emeğin miktarıdır. Yani Marx, Adam Smith’in kullanım değeri-değişim değeri, ayrımını kullanmaktadır. Sözgelimi pırlanta, yüksek bir değişim değeri, buna karşılık düşük bir kullanım değeri taşımaktadır; oysaki su söz konusu oldu mu, tam tersidir bu. Demek ki; bir malın değeri, onun somut yararında değil, üretilmesi için gereken emeğin miktarındadır. Emek gücünün değeri ise, onu oluşturmak için gerekli eğitim, beslenme, konut vb gibi unsurlardan kaynaklanır. Fakat emek gücünün özgünlüğü asıl onun, ilkesel başlangıç değerinin üzerinde bir değer üretme gücünde yatar; bu özerkliğiyle de zenginliklerin biricik kaynağını oluşturur. Sermayedar, parasını, kapitale dönüştürmeyi; diğer bir deyişle kár elde etmeyi başarıyorsa bu, işçiye, emek gücünün korunması, canlı tutulması, varlığını sürdürebilmesi için gerekli olanın çok üstünde çalışma saati dayatmasındandır. Bu karşılığı ödenmeyen emek fazlası, başlangıçtaki yatırıma eklenen artıkdeğeri oluşturur.

 

KAPİTALİZMDEN KOMÜNİZME DEVRİMCİ GEÇİŞ İÇİN TIKLAYIN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!