Güncelleme Tarihi:
Kapsayıcı eğitim tüm öğrencilerin farklı gereksinimlerine yanıt veren ve ayrımcılığın söz konusu olmadığı bir süreç. Daha adaletli ve barışçıl bir toplum için kapsayıcı eğitimi yaygınlaştırmamız gerekiyor. Sınıflar, tüm çocukları farklılıklarıyla birlikte eşit biçimde kapsamalı. Tüm çocuklar derken; öğrenme güçlüğü yaşayan, bedensel engeli bulunan, mülteci olan; dil, din, etnik köken, cinsel yönelim gibi açılardan her türlü farklılığı taşıyanların tamamını anlamalıyız.
Engelli çocukların eğitime erişimi bir sistemin kapsayıcılığını anlamak için bakılan temel göstergelerden biridir. Ülke olarak bu bakımdan nerede olduğumuzu çok iyi kestiremiyoruz; çünkü engeli olan çocukların ne kadarının okulda olduğuna ilişkin verilerde eksikler var. 2011 yılına ait veriler, 3 yaş üzeri nüfusumuzun yüzde 7’sinin engelli bireylerden oluştuğunu söylüyor. 2015-2016 eğitim öğretim yılında özel eğitim hizmetlerinden yararlanan görme, işitme, ortopedik, zihinsel vb. engeli olan öğrencilerin sayısı yaklaşık 290 bin idi. Bunların yüzde 1’i okul öncesi, yüzde 38’i ilkokul, yüzde 42’si ortaokul, yüzde 19’u ise lise düzeyinde eğitime devam ediyor. Ayrıca yüzde 70’i kaynaştırma yoluyla, yüzde 13’ü özel eğitim sınıflarında, yüzde 17’si ise özel eğitim okullarında kayıtlı. Okul dışında kalan engelli çocukların sayısını ise kesin olarak bilemiyoruz. Bu konuda ulusal çapta güncel veri toplanması, okul çağındaki engellilerin ne kadarının eğitimine devam ettiğinin saptanması, herhangi bir sebeple eğitimden ayrılanlar varsa, bu durumun nedenlerinin araştırılması gerekiyor. Amaç, engeli olan tüm çocukların kendisine en uygun eğitime erişmesini sağlamak olmalı.
Mesele sadece okula kaydolmaları değil
Kapsayıcı eğitim tüm çocukların okula kaydolmasından ibaret değil; farklılıklarına uygun ortamların sağlanmasını ve uygun öğretim yöntemlerinin benimsenmesini de gerektiriyor. Okulun fiziksel yeterliliği (örneğin işitme cihazı kullanan çocukların bulunduğu sınıflarda sesin yankılanmasını en aza indirecek önlemler alınması), onların farklılıklarına uygun materyallerin geliştirilmesi, eğitimcilerin kapsayıcı eğitim yöntemlerine hakim olması, rehberlik hizmetlerinin yeterliliği de kapsayıcı eğitim için şart.
Bu eğitim modeli dışlanmama hakkını da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla yalnızca politika yapıcılara değil, eğitimin tüm paydaşlarına (öğretmenler, okul yönetimi, aileler) sorumluluk düşüyor. Engeli olan çocukların engeli olmayanlar ve onların aileleri tarafından dışlanmaları kapsayıcı eğitim sisteminin önünde bir engeldir. Oysa unutmamak gerekir ki, her çocuk diğerinden farklıdır ve okullarda kapsayıcı eğitimin bir kültür haline gelmesi, engeli olmayan ancak başka yönlerden farklı özellikleri olan öğrencilerin de yararınadır.
Ayrıca kapsayıcı bir eğitim ortamında engelli öğrenciler için geliştirilen alternatif öğretim yöntemleri diğerlerinin yeni öğrenme yöntemleriyle tanışmasını sağlıyor (örneğin işitme engelli çocuklar için kullanılan görsel malzemeler işitme engeli olmayan çocukların da öğrenmesini destekliyor). Kapsayıcı eğitim ortamında engeli olan çocuklar gözetilerek çeşitlendirilen rehberlik hizmetleri tüm öğrencilerin yararınadır. Bunun için eğitimciler ve aileler bu yöntemin önemi konusunda bilinçlenmeli, çocuklara bir arada, birbirimizin hakkına saygı duyarak yaşamayı öğrenmeleri için yol gösterici olabilmeliler.
Suriyelilerin eğitimi için de önemli
Türkiye’de bulunan okul çağındaki yaklaşık 1 milyon Suriyeli çocuğun eğitimi de kapsayıcı eğitim bağlamında büyük önem taşıyor. Bakanlık, yıl sonuna dek 450 bin Suriyeli öğrencinin eğitime erişmesini, bunların 105 bininin de Milli Eğitim Bakanlığı okullarında eğitim görmesini amaçlıyor. Erişim, kapsayıcı eğitimin olmazsa olmazı olduğundan bu sayıların artırılması gerekiyor. Ancak erişimin yanı sıra, bu modelin diğer unsurlarını da göz önünde tutmak şart. Suriyeli çocukların dilsel ve kültürel özelliklerine ve gereksinimlerine yanıt veren bir yaklaşımın, onları eşit biçimde kapsayacak öğretim yöntemlerinin benimsenmesi lazım. Suriyeli öğrencilere ayrımcılığın ve dışlanmanın olmadığı bir okul yaşamı sunmamız için de eğitimcilere ve ailelere büyük rol düşüyor. Bunun, yalnızca onların değil tüm çocukların ve toplumun yararına olduğunu anımsamak gerekiyor.
Sonuç olarak, hiçbir ayırım yapmadan tüm çocukları kapsayan, hepsinin potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlayan bir eğitim sistemini yaygınlaştırmaya ihtiyacımız var. Yeni eğitim öğretim yılında da her birimizin kapsayıcı eğitime nasıl katkı yapabileceğini düşünmesi gerekiyor. Engeli olanların, Suriyelilerin ve bu yazıda ele alamadığım diğer dezavantajlı çocukların eğitiminde atılacak adımlar, sistemimizin kapsayıcılığı için anlamlı birer gösterge olacak ve kapsayıcı bir topluma ne kadar yakın ya da uzak olduğumuzu bize gösterecek.