Güncelleme Tarihi:
Peki, bu dönemi ne kadar farkında olarak yaşıyoruz? Değişimin neresindeyiz? Üzerimize düşeni ne kadar yapıyoruz? Sistemin içinde asalak olarak mı yaşıyoruz, yoksa sürece üretici olarak katkımız var mı? Herkesin dönüp kendisine bu soruları sorması gerekiyor. Artık marifet bilgiye ulaşmak da değil, çünkü bilgi bombardımanı altındayız. Marifet, üzerimize sağanak gibi yağan bilgiyi süzmek, ayrıştırabilmek ve en önemlisi de doğru şekilde kullanmak...
Teknoloji devrimi hayatımızın her anında. Eğitim de teknoloji devriminin doludizgin yaşandığı alanların başında geliyor. Dijital sistem, öğrenme metotlarının tam kalbinde. Yaşamımızın diğer alanlarında olduğu gibi eğitimde dijital sistem doludizgin öğrenme metotlarına giriyor.
Okula ulaşamayan genç nüfus 600 milyon
23-27 Ocak’ta Davos’taki Dünya Ekonomik Forum toplantılarının eğitim ile ilgili katıldığım bölümlerinde bu konu ile ilgili çarpıcı veriler açıklandı. Dünyada okula ulaşamayan genç nüfus 600 milyon. Her sene giderek artacak olan bu rakam, bilgiye ulaşabilen ile ulaşamayan arasında uçurumlar açacak. Eskiden kitaba yaklaşabilen veya yaklaşamayan ayrımı varken bugün, internet kanalı ile dünyaya ve evrene uzanabilen ile bundan yoksun olanın bilgi farkını konuşuyoruz.
Dünya kimimiz için o kadar küçüldü ki, bu büyük farkın giderilmesi için gerekli olanların yapılmasına dönük çalışmalar başladı bile. Dünyada okula ulaşamayan ve her gün nüfusu artan 600 milyon çocuğa okul yapılamayacağına ve öğretmen tahsis edilemeyeceğine göre sanal okullar çocuklara gidecek. Bunun başka bir çözümü şu an için gözükmüyor. Bu da sanal okulların çok daha süratli bir şekilde hayatımıza gireceğinin göstergesi. Geleceğin okullarının kapısı olmayacak. Online okullar, gelişmekte olan ülkelerin okula erişim, okul kitapları gibi altyapı maliyetlerini çok düşürecek. Öte yandan başarılı sanal eğitim örnekleri de yaygınlaşmaya başladı. Sanal yüksek eğitimde iyi bir örnek olarak gelişen The Virtual (Sanal) University of Monterrey Tec (Mexico) 145 bin öğrencisi, 16 yüksek lisans programı ve ayrıca internet tabanlı doktora programı ile bunu kanıtlıyor.
Eleştirel düşünmeyen beyinler ürettik
Tam da bu noktada çok çarpıcı bir sistem değişikliği ile karşı karşıyayız. Türkiye’ye baktığımızda şimdiye kadar içinde bulunduğumuz eğitim sisteminin bireyi pasifleştiren bir yapısı olduğunu görebiliriz. Sorgulamayı bilmeyen, eleştirel düşünemeyen, çalışmayan beyinler ürettik uzun senelerce... Bu kadar yoğun eğitim alan, yetişen insanlardan yeni keşiflerin olmayışı, düşünürlerin, araştırmacıların çıkmayışını başka nasıl izah edebiliriz? Bu yazılanları samimiyetle yaptığım bir öz eleştiri olarak kabul edin lütfen. Eleştirileri öteye atmıyorum, hepimiz bu resmin içindeyiz. Resme fotoshop düzeltmeleri yapmadan bakmalıyız ki resmin orijininde değişiklikler olabilsin diye düşünüyorum.
Türkiye’de 11-18 yaş aralığındaki genç nüfusumuz 13 milyonu buluyor. Bu ancak birkaç Avrupa ülkesinin nüfusunun biraraya gelip ulaşabileceği bir rakam. Bu rakamlar bir yandan eğitimin kalitesi, ulaşılabilirliği ve istihdama yönelik yeni iş hayatına atılan gençlere iş imkanları oluşturmak açısından zorluklar ortaya çıkarırken, diğer yandan da dinamik, gelişen, üreten Türkiye’nin genç nüfusu Avrupa’nın gözünü kamaştırıyor.
Sanal eğitim kapıya dayandı
Genç Hayat Vakfı olarak bu yaş gurubunun hayata hazırlanma sürecinde onlara destek olmak için çeşitli eğitim içerikleri ve modeller geliştirerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Genç nüfusumuzun eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve istihdam konusunda hızla desteklenmesi gerekliliği Türkiye’nin gözardı edilemeyecek bir gerçeği. Öğretmen eğitimleri, eğitim ve öğretim teknikleri, müfredat ve sisteminde yapılması gereken birçok yenilik varken ve biz bunların dönüştürülmesi için çalışırken kapıya çoktan sanal eğitim dayandı. Bu başlı başına farklı bir altyapı hazırlığı ve öğretmen eğitimi gerektiren yeni bir alem. Buna çok hızlı bir şekilde hazırlanmalıyız diye düşünüyorum. Bugün edindiğimiz bilgilere göre Milli Eğitim Bakanlığı, tüm müfredatın internet ortamına taşınacağı yeni bir sistem hazırlıyor. Şu anda 46 binden fazla görsel ve işitsel materyalin yüklendiği sistemin 8 ay sonra öğrenciler tarafından kullanılacağı bildiriliyor.
Bütün bu hazırlığın yanı sıra bana göre en önemli konu bu dönüşüme beyinlerin hazırlanması. Şimdiye kadar dışarıda bir hedefe yönlenerek başarıyı not almak, sınıf geçmek, en yüksek hızda test çözerek kapağı üniversiteye atmak olarak hedeflemiş beyinleri kendisi için kesintisiz öğrenmeye, araştırmaya, çalışmaya ve üretmeye yönlendirmemiz gerekiyor.
Önümüzdeki süreçte gençler bilgiye ulaşım araçları ile baş başa kalacaklar. Doğru bilgiye ulaşmak, milyonlarca data arasından kendi için gerekli ve hayatına geçirebileceği bilgiyi seçmek de yine belirli bir altyapı hazırlığı ile mümkün olacak. Aksi taktirde bilginin hayata geçirilemeyeni beyinlerde çöp olarak kalacak ve günden güne yığılan çöplerin arasından değerli ve işe yarar olana ulaşmak giderek zorlaşacak.
‘Öğrenmeyi Öğrenmek’
İşte tam da bu noktada öğrenmenin gerekliliğini anlatabilmek, ihtiyacı hissettirmek, insanın değerinin farkındalığını yeniden inşa etmek için eğitimler yapılandırmak, interaktif öğrenme metotları ile bunları gençlere aktarmak için çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Bizler Genç Hayat Vakfı olarak kolları sıvadık ve bu doğrultudaki eğitim içeriklerini yapılandırmaya başladık. ‘Öğrenmeyi Öğrenmek’ adı altındaki çalışmamızın diğer sivil toplum kurumları, özel sektör ve devlet tarafından da desteklenerek gelişip yaygınlaşacağını umuyorum. Eğer bizler destek verirsek, sürekli yeni olanın açığa çıktığı bir sistemde yaşadığını fark eden gençlerin kesintisiz öğrenmeyi kendilerine layık göreceklerini ve bu doğrultuda gayret edeceklerini düşünüyorum.