Kadınların mesleki eğitimi ve Türkiye

Güncelleme Tarihi:

Kadınların mesleki eğitimi ve Türkiye
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 14, 2014 09:00

Kadın eğitimine yapılan yatırım toplumsal geleceğin bir anlamda garanti altına alınması anlamına geliyor. Bu nedenle kız çocuklarının eğitimi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de üzerinde titizlikle durduğu bir konu oldu. Eğitim düzeyi düşük özgüveni yetersiz, birey olabilme niteliklerinden yoksun kadının geleceğin neslini bir anne olarak yetiştirme konusunda da zafiyetler gösterebileceği söylenebilir.

Haberin Devamı

Öncelikle kadınların insancıl değerler adına önemli sorunlarla karşı karşıya oldukları ortada. Temel insan hakkı olan eğitim olanaklarından yeterince yararlanamıyorlar. İşgücüne katılım oranları da düşük olan kadınların daha çok tarım sektöründe çalıştıkları görülüyor, emeklerinin karşılığı olan ekonomik gelirleri elde edemedikleri, sosyal güvencelerinin yeterince sağlanmadığı da ortada.

Kadının işgücüne katılımı

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde 2011 yılı verilerine göre erkekler yüzde 70, kadınlar yüzde 60 dolayında işgücüne katılıyor. Erkeklerde en yüksek işgücüne katılım oranı yüzde 80’e yakın bir oranla İsviçre’de, kadınlarda en yüksek oran yüzde 75 ile İzlanda’da olduğu görülüyor. Ülkemiz ise karşılaştırılan ülkeler içinde kadınların işgücüne katılım oranı açısından yüzde 25 dolayında bir oranla son sırada yer alıyor (EUROSTAT, 2012). Son iki yılda bu oran bir ölçüde arttı, Ocak 2013 verilerine göre yüzde 29.13 e ulaştı (TÜİK, 2013). Ancak yine de uluslararası karşılaştırmalar açısından düşük durumda.

Haberin Devamı

TÜİK tarafından yapılan araştırmaya göre (2009) aktif işgücüne katılmayan kadınların yüzde 62,3’ü ev işleriyle uğraştıklarını ifade ediyor. Başka bir deyişle yaklaşık 12 milyon kadın ev hanımı olduğunu söylüyor. Bu durum ‘ev hanımlığı’ olgusunun bir çalışan kadın algısı oluşturmadığı biçiminde yorumlanabilir. Buna karşın çalışma çağındaki her 4 kadından ancak biri iş yaşamına katılıyor, bunların yaklaşık yarısı da tarım sektöründe çalışıyor.

İş yaşamındaki kadınların eğitim durumları incelendiğinde ise yaygın bir şekilde ilköğretim düzeyi ön plana çıkıyor. Bu durum çalışan kadının eğitim düzeyinin oldukça düşük olduğunu gösteriyor. Bulgulara göre okur yazar olmayan kadınların yüzde 17’sinin, yükseköğretim mezunu kadınların yüzde 71’i iş yaşamına katıldığı dikkate alınırsa kadın eğitiminin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Diğer yandan okur yazar olmayan kadınların yüzde 2,1’inin, yükseköğretim mezunu kadınların yüzde 19,9’unun iş aradıkları belirlendi (TÜİK, 2009). Bu durum ise eğitim düzeyi arttıkça iş gücüne katılma isteğinin, başka bir deyişle farkındalığın arttığı biçiminde yorumlanabilir.

Haberin Devamı

Kadın için çalışmanın ne anlam ifade ettiği konusunda yapılan bir araştırmada da eğitimin önemini ortaya koyan sonuçlar elde edildi. ILO tarafından Ankara, Gaziantep ve Konya’da yapılan bir araştırmaya katılan kadınlardan bazılarının açıklamaları şu şekilde (ILO, 2010):

Eğitim düzeyi düşük kadın önemli sorunlar yaşıyor

“Türkiye’de kadınlar için insana yakışır iş imkanları sağlanması yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesine yönelik aktif işgücü piyasası politikaları” konulu ILO –kadınların üç kesiminden veri toplandı. Bunlar (a) mesleksiz ev kadını olmak, (b) belirgin bir mesleği olmadan çalışan kadın olmak ve (c) meslek sahibi kadın olmak ne anlama geliyor? biçiminde yöneltilen sorulara araştırmaya katılan kadınlar cevap verdi. Bunlardan dört tanesi (ILO, 2010) şöyle:

Haberin Devamı

“Mesleksiz ev kadını olmak” anlamı
“Kayınvalidem veya kocam ‘sen eğitim almadın, hiçbir yeteneğin yok, dışarıda ne yapabilirsin ki? Nasıl para kazanabilirsin’ diyerek beni küçük görüyor. Bu durum beni çok üzüyor ve özgüvenimi azaltıyor”.

“Meslek sahibi olmadan çalışan kadın” anlamı
“Çalışıyorsunuz ama parayı kendinize ayıramıyorsunuz. Kocanız parayı alıyor. Siz çalıştığınızla kalıyorsunuz, karşılığında elinizde hiçbir şey olmuyor. Bu durum insanı yoruyor” (DPT, 2009).

“Meslek sahibi bir kadın olmak” anlamı
“Daha iyi bir kariyere sahip olmak için kendini geliştirmeye çalışır. Herkes ona saygı duyar. Kocanın karşısında daha güçlü olur. Kendini iyi savunabilir.”

Haberin Devamı

“Hayatının her günü bir önceki günden farklıdır. Dinamik ve canlı bir hayatı vardır.” (DPT, 2009).

Bu görüşlerden yola çıkarak bir değerlendirme yapmak gerekirse, eğitim düzeyi düşük olan kadın birey olabilme, kendini ifade edebilme, toplumsal işbölümüne katılabilme vb. açılardan da önemli sorunlar yaşayabiliyor. Daha girişimci, toplumsal yaşamın bir parçası olabilmek, ekonomik özgürlüğünü kazanabilmek adına kadınların eğitiminin ve özellikle de mesleki eğitiminin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Ancak bu konuda aşılması gereken engeller olduğu da bir gerçek. Bunlardan biri “yetersiz katılım çıkmazı” diye bilinen bir hipotezdir.

Yetersiz Katılım Çıkmazı Hipotezi: Kadınların genel eğitim ya da mesleki almalarının önündeki engel olacak durumlardan biri “yetersiz katılım hipotezi” olarak açıklanabilen bir düşünce. Bu hipotezin temel gerekçesi kadının eğitimine yatırım yapmanın gerekli olmadığı gibi bir düşünceye dayanıyor (DPT, 2009).

Haberin Devamı

Buna göre kentte düşük eğitim düzeyine sahip kadınların büyük ölçüde düşük ücretli ve çoğu zaman da kayıt dışı işlerde çalışabiliyor. Bu kadınların işgücüne katılımlarını engelleyen sosyo-kültürel gerekçeler de var. Yetersiz ücretlerle, uzun çalışma saatleri boyunca ve sosyal güvenceden yoksun çalışan bu kadınların bulundukları sosyal çevredeki algı “görüldüğü gibi düşük ücretlerle ve uygun olmayan koşullarda iş ortamı var, bu nedenle kız çocukları büyüdüklerinde bu tür bir ortamla karşılaşacakları için eğitim için yatırım yapmaya da gerek yok” biçiminde oluşabiliyor. Bu nedenle yetersiz katılım çıkmazı algısının önüne geçilmesi ve kentin varoşlarındaki kız çocuklarının eğitimine önem verilmesi, özellikle de mesleki eğitime yönelik çalışmaların yapılması bir zorunluluk.

Kilit meslekler daha fazla bilgi temelli

Günümüzde kilit sektörlerdeki meslekler daha fazla bilgi temelli olup, yaratıcı düşünme, problem çözme becerileri gelişmiş bireylerin istihdam edilebileceği bir gelişim gösteriyor. Bu nedenle öncelikle iyi bir temel eğitim almış olma gereği var. Ülkemizde ise bunun tam tersi bir gelişim gözleniyor. Son yıllarda olumlu gelişmeler olmakla beraber mesleki eğitime yöneltme açısından bir bakıma “son çare” algısı içinde değerlendiriliyor. Bu durum elbette ki kadınların mesleki eğitime yönlendirilmesini de olumsuz etkiliyor.

Ülkemizde kadın eğitimi ve istihdamı açısından önemli bir unsur olan kırsal kesimden kente göç olgusu dikkate alındığında önümüzdeki dönemde kente göç eden nüfus içindeki kadınları bekleyen önemli sorun işgücüne katılım güçlüğüdür. Çünkü eğitim düzeyi düşük kadınlar kırsal kesimde ev işleri ve tarım sektöründe aile işçisi olarak çalışırken, kentte buna uygun bir yapı bulunmadığı için çalışma yaşamına katılımları güç oluyor. Söz konusu kesim kentte yine vasıfsız işgücünün talip olduğu ve çoğu sosyal güvencesi olmayan düşük ücretli işlere talip olacaklar ve bu durum hem toplumsal cinsiyet eşitliği, hem de işgücü piyasasında kadın emeğinin sömürülmesi gibi bir olumsuzluğun sürmesi anlamına geliyor. Öksüz’ün belirttiği gibi (2007) kentteki kadının erkeklere oranla daha fazla işsizlik riski ile karşı karşıya kalmasının temel nedeni eğitim düzeylerinin daha düşük olması ve işgücü piyasasının gerektirdiği niteliklere sahip olmamalarıdır. Kentte yaşayan kadınların eğitim düzeyleri arttıkça ve gerekli nitelikleri kazandıkça işgücüne katılım oranlarının hızla arttığı da gözleniyor. Bu durum kadın eğitimine ve sektörel ihtiyaçlara dönük mesleki eğitime önem verilmesi gerektiğinin bir göstergesi.

Kadının istihdam edilebilirliğinin önündeki engellerden biri - giderek etkisi her ne kadar azalsa da hala etkili olduğu bilinen - sosyo kültürel değerlerdir. Özellikle eğitim düzeyi düşük kadınların ev dışında iş yaşamına katılmaları olumlu karşılanmıyor. Eğitim düzeyi düşük olan kadın, düşük ücretli, sosyal güvencesi olmayan işlere talip oluyor ya da ev hanımı olmayı tercih edebiliyor.

Kız çocuklarının eğitimini engelleyen unsurlarla mücadele şart

Kız çocuklarının eğitimi toplumsal geleceğin önemli unsurlarından biri. Kadının toplumsal yaşamda cinsiyet ayrımcılığı ile karşı karşıya kalmadan yaşaması ve kendini ifade edebilmesi isteniyorsa öncelikle kız çocuklarının eğitimine önem verilmeli.

Kısa vadede alınması gereken acil önlemlerin başında gerek kırsal kesimde gerekse kentte kız çocuklarının genel eğitimine özel önem verilmesi olmalı. Bunun için tüm toplum kesimlerinin desteği alınmalı, medya etkin bir şekilde rol almalı, kamu spotları hazırlanmalı, bilinçlendirme etkinliklerine önem verilmeli. Kısacası kız çocuklarının eğitime katılmalarını engelleyici unsurlarla etkin mücadele edilmeli.

Okul çağı dışındaki kızların ve kadınların toplumsal yaşamın eşit bir bireyi olabilmeleri için özellikle yaygın eğitim ve mesleki eğitime önem verilmesi gerekiyor Kırsal kesimde ya da kentte iş gücüne katılmayan kadınların sektörel gelişmeler de dikkate alınarak iş bölümüne katılmalarını sağlayabilecek mesleki yaygın eğitime katılmalarını sağlayıcı stratejiler geliştirilmesi gerekiyor. Bu kapsamda bölgesel sektörel gelişim, kadınların çalışabilecekleri öncelikli alanlar açısından araştırmalara dayalı stratejiler izlenmeli ve uygun mesleki eğitim programları uygulanmalı.

İşgücü piyasası içinde yer alan ve eğitim düzeyi düşük olduğu için pek çok olumsuzluk yaşayan kadınlara yönelik ise “yaşam boyu eğitim” yaklaşımı kapsamında gerek kişisel gelişim, gerekse iş başı eğitim uygulamaları ile niteliklerinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu amaçla yukarıda da belirtildiği gibi ihtiyaç analizine dayalı olarak işgücü piyasasının beklentileri ile örtüşen programlara ağırlık verilmeli.

İŞKUR’un uyguladığı işgücü yetiştirme programları kapsamında kadın işgücünün yetiştirilmesi önceliğinden vazgeçilmeden sürdürülmesi gerekiyor. Bu kapsamda kadına yönelik girişimcilik eğitimlerine özel önem verilmeli ve kendi işini kurmalarına teşvikler artırılarak devam ettirilmeli.

Kadının toplumsal cinsiyet eşitsizliğine maruz kalmasının önemli bir nedeni de erkeklerin bu konudaki bilinç düzeyinin yetersiz olması. Bu nedenle erkeklere yönelik de kadının toplumdaki yeri bağlamında toplumsal farkındalık oluşturacak eğitimler verilmeli. Bu doğrultuda hızlı yol alabilmenin yolu örgün eğitim programlarında yer vermenin yanı sıra sosyal medyanın etkin kullanılmasından geçmekte. Kullanılacak kamu spotları küçümsenmeyecek olumlu etkilere yol açabilir.

Kaynaklar
DPT. (2009). Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılımı: Eğilimler, Belirleyici Faktörler ve Politika Çerçevesi. (Rapor No 48508-TR). Ankara: DPT Yayını.

EUROSTAT. (2012). Employment Statistics. Retrieved from

ILO. (2010). Kadınların işgücüne katılımını belirleyen etmenler ve il istihdam ve meslek kurulları için öneriler: Ankara, Gaziantep ve Konya. (Hazırlayanlar: Hakan ERCAN, Ayşe GÜNDÜZ HOŞGÖR ve Özlem YILMAZ). Ankara: Uluslararası Çalışma Örgütü Ankara Ofisi

Maliye Bakanlığı. (2011). Türkiye’de işgücü piyasası sorunları ve çözüm önerileri: Ankara: Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı

MEB. (2013). National Education Statistics. Retrievedfrom

Külahçı, G. Şadiye. (1984). Kadın işgücünün mesleki eğitimi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 17(1). 431 – 444. Retrieved from

Öksüz, Nazan. (2007). Mesleki Egitim Kurslarının Kadınların İstihdam Edilebilirliğine Katkısı ve İşkur’un Üstlenebilecegi Roller. Ankara: Türkiye İş Kurumu Uzmanlık Tezi.

Sattar, Sarosh. (2011). Avrupa ve Orta Asya’nın Gelişmekte Olan Ülkelerinde Erkekler ve Kadınlar İçin Fırsatlar. Dünya Bankası yayını: Uluslar arası İmar ve Kalkınma Bankası

TÜİK. (2013). Türkiye İşgücüne Katılım Oranı. Retrieved from

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!