Güncelleme Tarihi:
Yükseköğretim Kurumu (YÖK) verilerine göre Türkiye’deki 62 üniversitede kadın alanında çalışma yapan araştırma uygulama merkezi bulunuyor. Kadın çalışmaları, toplumsal cinsiyet sorunları, kadın, aile ve toplum gibi konularda faaliyetler gösteren, araştırmalar yapan, eğitimler düzenleyen bu birimlerin yanı sıra 13 üniversitede de bu alanda yüksek lisans programlarıyla dersler veriliyor. Ancak bu merkezlerin ne yeterli bütçeleri var ne de araştırma yapabilecek akademik kadroları. Yetkililere göre Türkiye’de kadın konusunda katedilmesi gereken daha çok yol bulunuyor.
Prof. Dr. Funda Şenol Cantek (Ankara Üniversitesi KASAUM Müdür Yardımcısı): Kadın araştırma uygulama merkezleri olarak akademik çalışmalar yapıyor, lisans programlarıyla toplumsal cinsiyet alanında eğitim veriyoruz. Kadınların sorunlarını ele alıyor, çözümler üretiyoruz. Ayrıca kadınların mağduriyetlerini gidermek gibi bir amacımız da var. Bunun için araştırmalar, anketler yapıyor, kitaplar basıyoruz. Resmi kurumlarla ortak projeler yürütüyoruz. Çalıştaylar, atölyeler, sertifika programları düzenliyor, cinsel taciz ve saldırılara karşı eğitimler veriyoruz. Cinsiyet eşitliğini akademide ve toplumda hâkim kılmaya gayret ediyoruz. Kadınların dezavantajlı durumlarını ortaya kaldırmak için politikalar üretmeyi amaçlıyoruz. Karşılaştığımız temel sorunlardan biri, merkezimizin bir bütçesinin olmaması. Diğer sorunumuz da, az sayıda öğretim üyesinin kendi fakültelerindeki sorumluluklarının yanında, merkezdeki çok uzun soluklu ve çok sayıda işin üstesinden gelmeye çalışmaları. Öğrencilerin alana ilgisi iyi. Her yıl 300’den fazla öğrenci, yüksek lisans ve doktora programlarımız ile sertifika programımıza katılmak için başvuruyor.
Öğrencilerle sorunların çözümünde, cinsiyet eşitliği konusunda politika üretilmesine yönelik faaliyetlerde omuz omuza çalışıyoruz. Ancak bu alanda çalışan erkek akademisyen sayısı az. Akademisyen erkekler, kadın çalışmaları ve toplumsal cinsiyet çalışmaları alanına mesafeli yaklaşıyorlar. Kadrolaşma, bütçe oluşturulması, mekan ve teçhizat tahsisi konusunda merkezlere daha çok destek vermesi gerekiyor.
Prof. Dr. Yıldız Ecevit (Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı): Kadın çalışmaları anabilim dalı bünyesinde açılan programlarda akademsiyen sorunları yaşanabiliyor. Başka bölümlerde görevli olan akademisyenler burada ders verebiliyor. Eğer öğretim üyesi ekslikliği varsa istediğiniz dersi de açamayabiliyorsunuz. Türkiye’de kadın çalışmaları konusunda en büyük sorunların başında uzmanlaşma ve kaynak yetersizliği geliyor. Kadınlar üzerine çalışan erkek akademisyenlerin sayısı da az. Türkiye’de bu konuda kitap yazan, toplumsal cinsiyet alanında ve kadın konusunda çalışan beş-altı profesör var. Kadınla ilgili birimler istediği bütün araştırmaları yapamıyor, yeni açılanlar da emekliyor. Maddi olanakların azlığı, projeleri sınırlıyor. Kadın alanında çalışan, bu konuda eğitim almış öğrenciler resmi kurumlarda yeterince istihdam edilmiyor. Devlet memuru ile sınav puanlarına öncelik verilmesi de kadrolara alım yapılması da sağlıklı politikların geliştirilmesini engelliyor.
Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu (İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama Araştrma Merkezi Müdürü): Üniversitelerdeki araştırma merkezleri özellikle bütçe ve kadro konusunda ciddi sorunlar yaşıyor. Birimimiz bünyesinde eğitim programları, konferanslar, sempozyumlar, eğitimler veriyoruz, ayrıca yüksek lisans programları da düzenliyoruz. Her üniversitenin kendi sistemi içinde fon bütçesi olsa da daha fazla saha araştırması yapmak için yeterli parayı bulamıyoruz. İdari, akademik kadro eksikliği, mali sorunlar çalışmaları olumsuz etkiliyor. Diğer bölümlerden öğretim üyeleriyle bu alanda faalliyetlerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Ama burada sorun sadece maddi olanaklarda değil. Bu konuda yeni politikalar üreten, istekli, gönüllü insanların rolü de oldukça önemli.
‘Tabela merkez’ yerine, diğerleriyle eşit statü
Doç. Dr. Gonca Bayraktar Durgun (Gazi Üniversitesi Kadın Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü)
- Öncelikle temel eğitim başta olmak üzere üniversite öncesi eğitimde çocuklar ve gençler bireysel haklar konusunda bilgi sahibi olmalı.
- Kız ve erkek öğrenciler kadın hakları, insan hakları, demokratik kültür konusunda daha fazla bilgilendirilmeli. Müfredatlarda bu konular daha fazla yer kaplamalı.
- Farkındalık geliştirme, şiddetin önlenmesi çalışmalarına ağırlık verilmeli. Üniversiteler burada daha etkin rol oynamalı.
- Gençlerin toplum gönüllüsü olmaları, projelere katılması daha çok desteklenmeli.
- Merkezler bürokratik engellerle karşılaşmamalı.
-Ulusal ve uluslararası projelerin kaynakları arttırılmalı.
- Kadınlara yönelik çalışmalar için ulusal veri tabanı oluşturulmalı.
- Yerel yönetimler kadın çalışmaları için daha teşvik edici ve işbirliğine açık olmalı.
- Kaynakların verimli kullanılması için strateji geliştirilmeli ve denetimleri yapılmalı.
- Kadın hakları, kadına yönelik şiddet gibi konular ortak sosyal bir problem olarak görülmeli. Cinsel, etnik, politik farklılıklar yerine ortak akılla çözüm üretilmeli. Farklıklar unutularak sorunlara yaklaşılmalı.
- Araştırma merkezlerinin kendi kadroları olmalı. Üniversite bünyesindeki birimler kendi kaynaklarını oluşturabilmeli, bütçeleri olmalı.
- ‘Tabela merkez’ olmaktan çıkarılıp, diğer merkezlerle eşit statüde kabul edilemeliler. Bu birimlerde yapılan çalışmalar toplantıların ötesine geçmeli.
- Kamu kurumlarıyla yapılan işbirliklerinde bu birimlere pozitif ayrımcılık yapılmalı. Üniversitelerle işbirliklerine daha fazla yer verilmeli.
- Kadın konusunda politikalar üretilirken bu birimler de sürece dahil edilmeli.
- Bakanlıklarda personel ihtihdam edilirken konuda uzmanlaşma da öncelikler arasında yer almalı. Alan personeline daha fazla yer verilmeli. Liyakat unutulmamalı.
Rakamlarla Türkiye’de kadın olmak
*Türkiye nüfusunun (77 milyon 695 bin 904) yüzde 49.8’i (38 milyon 711 bin 602) kadın.
*Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2014’te şiddet gördüğü gerekçesiyle polise başvuran kadınların sayısı 118 bin 14.
*2014 yılı İnsan Hakları İhlalleri Raporu’na göre şiddet, tecavüz ve taciz nedeniyle geçen yıl 296 kadın öldürüldü, 776 kadın da yaralandı. Son 7 yıl içinde kadına yönelik şiddet yüzde 1400 arttı.
*Okuma yazma bilmeyen kadın oranı erkeklerden 5 kat fazla. Erkeklerde yüzde 1.9, kadınlarda yüzde 9.4
*Evli çiftlerin yaş farkı incelendiğinde, yüzde 75.2’sinde gelinin yaşı damattan küçük.
*Resmi olarak ilk evliliğini 2013 yılında yapmış olan kadınların ortalama evlenme yaşı 23.6.
*Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içinde istihdam oranı kadınlarda yüzde 27.1.
*Kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9.4. Kadın hâkim oranı yüzde 36.9, kadın profesörlerin oranı ise yüzde 28.7.
*Kadınlar siyasi alanda erkeklere göre daha az yer alıyor. Halen 535 üyesi olan TBMM’de milletvekillerinin yüzde 85.61’sı erkek yüzde 14.39’u kadın.
*Kadınların yüzde 75’i siyasette kadınların daha fazla yer alması gerektiğini belirtiyor.