Güncelleme Tarihi:
 JOHN FITZGERALD KENNEDY FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Â
Rose Fitzgerald Kennedy çok disiplinli ve düzenli bir kadındı, ikinci çocuÄŸunun doÄŸumundan sonra çocuklarıyla ilgili önemli olayları küçük kartlara yazarak günlük tarzında bir arÅŸiv oluÅŸturmuÅŸtu. Dört erkek veÂbeÅŸ kızdan oluÅŸanÂdokuz çocuÄŸuyla ilgili bütün bilgileri burada toplamıştı.ÂBu kartları küçük tahta kutular içerisinde Âsaklamaktaydı. Doktor vizitelerinden, ayakkabı numaralarına kadarÂher türlü bilgiyi bu kartlarda bulmak mümkündü. Küçük John’a annesi. Rose tarafından büyükbabası John Francis Fitzgerald’ın ismi verilmiÅŸti. Çevresindekilerce ünlü Boston Belediye BaÅŸkanı, Ballı Fitz, yakınları ve ailesi tarafından da, Küçük Mavi Gözlü Bebek Jack ya da yalnızca Jack lakaplarıyla anıldı. Annesi Rose’un John için tuttuÄŸu notlara bakıldığında pek de saÄŸlıklı bir bebek olmadığı anlaşılmaktaydı, Rose onun geçirdiÄŸi bütün hastalıkları da günü gününe kaydetmeyi unutmamıştı; boÄŸmaca, kızamık, suçiçeÄŸi bunlardan yalnızca bazılarıydı. 1920 senesinin Åžubat ayının yirminci günüydü, John üç yaşındaydı ve o dönemlerde ölümcül tehlikesi olan kızıl hastalığına yakalandı; ölümle karşı karşıya olması ailesini büyük üzüntüye boÄŸdu. Hastahanede kalmış olduÄŸuÂsüre boyunca babası yanından bir an olsun ayrılmadı. Bir ayın sonunda John yavaÅŸ yavaÅŸ düzelip iyileÅŸmeye baÅŸladı. Ama John hayatı boyunca hiçbir zaman çok saÄŸlıklı bir insan olmadı. O ya da bu sebeple her zaman bir rahatsızlığı vardı; hatta onun bu kadar sık hasta olması ailesi arasında alay konusu olmaktaydı. Babası sık sık şöyle söylerdi: "EÄŸer John’u bir sivrisinek ısırırsa, o sivrisineÄŸin ölümü garantidir."
John üç yaşındayken Boston’un banliyösü olan Brookline’deki evlerinden, birkaç blok ötede yeni bir eve taşındılar. Bu yeni ev on iki odalı, cumbalı ve geniÅŸ bir verandası olanÂmuhteÅŸem bir evdi.
JOHN’UN BABASI
John’un babası çok çalışan, inançlı, enerjik bir adamdı. BaÅŸarılı bir iÅŸ adamı olabilmek için elinden gelen her ÅŸeyi yaptı. Harvard Ãœniversitesinde öğrencilik yaptığı yıllarda, Irlandalı bir Katolik olarak kabul görmek için çok çabaladı. Otuz beÅŸ yaşına geldiÄŸi zaman bir milyon dolar sahibi olacağına dair kendine söz verdi. Bu yıllarda Boston ÅŸehri ve yöresinde Irlandalı Katoliklere karşı büyük bir ayrımcılık ve aÅŸağılamaÂpolitikası hüküm sürmekteydi. Bütün bunlara raÄŸmen baba Joseph KennedyÂsözünde ve yemininde kararlıydı. John’un büyük büyük babası ve annesi ailede Irlanda’dan Amerika’ya göç etmiÅŸ olan ilk kiÅŸilerdi veÂgöçün ilk zamanlarında onlar da çok büyük sıkıntılar çekmiÅŸlerdi. Bütün zorluklara karşın yeni dünyaya yerleÅŸerek kendi ailelerini oluÅŸturdular. John’un büyük babası daha da iyisini yaparak Boston’un ünlü bir politikacısı olmayı baÅŸardı. Bütün bu çabalar sonucunda kazandıkları konum dolayısıyla John oldukça iyi hayat ÅŸartları içinde dünyaya gelmiÅŸti. Kennedy’ler artık istedikleri her ÅŸeye ve hatta fazlasına sahiptiler.
Kennedy’lerin evinde olay hiç eksik olmazdı. John sekiz yaşındayken evde kendisinden baÅŸka altı kardeÅŸi daha vardı; aÄŸabeyi Joe, kız kardeÅŸleri Rosemary, Kathleen Eunice, Patricia ve erkek kardeÅŸi Robert.ÂJean ve Teddy ise daha henüz doÄŸmamışlardı. Birkaç hizmetkár bir de dadı anneleri Rose’a yardım etmekteydi.
Yaz aylarının başında okulların kapanmasıyla birlikte Kennedy ailesinin çocukları Cape Cod’daki Hyannis Port kasabasında bulunan yazlık evlerine giderler; yüzmekten, yelkencilikten, Amerikan futbolu ve yürüyüşlerden oldukça zevk alırlardı. Bu eÄŸlenceler zaman zaman bir yarışa dönüşürdü. Birbirleriyle yarışmak, zoru seçmek onlar için bir aile geleneÄŸi haline gelmiÅŸti; özellikle de ailenin erkek çocukları arasında. Baba Joseph bu yarışma alışkanlığını her zaman desteklemiÅŸti; bir baba olarak beklentileri büyüktü. Kennedy erkeklerinin, girdikleri her karşılaÅŸmayı kazanmalarını, denedikleri her ÅŸeyi baÅŸarmalarını isterdi. Sıklıkla da ÅŸu deyimi tekrarlar dururdu, "Zorun üstüne doÄŸru gittiÄŸin zaman, zorun kendisi gider." Bazen bu yarışların oldukça ileri gittiÄŸi de olurdu. Bir keresinde Joe kardeÅŸi John’a bisikletle yarışmayı teklif etti; büyük bir çekiÅŸmenin ardından yarış çarpışmalarıyla sonuçlandı. Joe olayı birkaç sıyrıkla atlatırken John’un kafasına yirmi sekiz dikiÅŸ atıldı. Bu olayda John’un daha fazla zarar görmüş olmasının en büyük sebebi Joe’nun kendisinden iki yaÅŸ büyük ve daha kuvvetli olmasıydı; zaten bu gibi durumlardaÂher zamanÂJohn hırpalanırdı. YaÅŸlarının yakın olmasından dolayı en büyük çekiÅŸme onlar arasında olur ve Joe John’u tahtına rakip olarak görürdü. Kızlar ise farklı bir gurubu oluÅŸturuyorlardı; Jean ve Teddy’e gelince onlar daha bebektiler ve zamanlarınınÂneredeyse tamamını evdeki evcil hayvanlarla geçirirlerdi.
O yıllarda Connecticut eyaletinin Choate kasabasındaki yetiÅŸkin erkek çocukların gitmiÅŸ olduÄŸu özel lise herkesin favorisiydi. John okulda oldukça popüler bir gençti. Basketbol, futbol, tenis ve golf oynardı ve kitap okumaktan da büyük zevk alırdı. Yakın arkadaşı Lem Billings, anılarında John’un diÄŸer arkadaÅŸlarından çok farklı bir çocuk olduÄŸunu yazmıştı. Öyle ki New York Times gazetesine üye olmuÅŸ, dünyadan ve Amerika’nın kalbi New York’tan gelen haberleri günü gününe takip etmekteydi. Lisedeki başöğretmeninin notlarına göre ise o en iyi öğrenci sayılmazdı. Favorisi olan tarih ve Ingilizce dışındaki derslere, çalışması gerektiÄŸi kadar çalışmaz, gereken önemi vermezdi. Babası tarafından yazılmış ve kendisinin de yıllarca saklamış olduÄŸu bir mektupta babası "OÄŸlum John, despot ve kötü bir baba olduÄŸumu sanmıyorum. Sen benim sahip olduklarımın çok daha fazlasına sahipsin, akıllı, kültürlü bir çocuksun. Bence bundan çok daha iyisini yapabilirsin. Elindeki imkanları iyi kullanırsan beni geçip çok uzun yollar kat edebilirsin. Senin bir dahi, bir mükemmel insan olacağına inanıyorum; eÄŸer olmazsan çok ÅŸaşıracağım ve hayal kırıklığına uÄŸrayacağım. Iyi bir baÅŸlangıç yapmak her zaman kolay olmaz. Sen iyi bir baÅŸlangıç yaptın ve daha çok gençsin. Önünde baÅŸarıyla kat edeceÄŸin uzun yıllar var. Bu yüzden senden, yapabileceÄŸinin en iyisini yapmanı bekliyorum; umarım çok ÅŸey istemiyorumdur. Anlayışın ve kararlılığınlaÂsen zaten iyi bir vatandaÅŸsın."
HARVARD’DA
John 1936’da ChoateÂözel lisesinden mezun oldu ve aÄŸabeyi Joe’nun da okumakta olduÄŸu Harvard Ãœniversitesi’ne kabul edildi. Yine Joe gibi o da okul takımında futbol oynadı; çok çabalamış olmasına raÄŸmen spor dallarında Joe kadar baÅŸarılı deÄŸildi. Bir gün oyun esnasında belindeki disk kaydı ve sakatlandı. Tedavi görmesine raÄŸmen bu sakatlık onu hayatı boyunca rahatsız etmeye devam etti. Bu iki genç erkek ailenin gözbebeÄŸiydiler ve babalarının ikisinden de beklentileri büyüktü. O yıllarda aÄŸabey Joe herkese Amerika’nın ilk Katolik baÅŸkanı olacağını söylerdi ama kimse onun bu sözlerini fazla önemsemezdi. DiÄŸer yandan John bu konuda onun kadar istekli görünmüyordu. O sadece spor yapıyor, öğrenci kulüplerinde aktiviteler yürütüyor veÂharıl harıl ders çalışıyordu. Tarih, kamu ve politika dersleri dışındaki bütün notları ortalama düzeydeydi. Ve ne yapsa bir türlü geliÅŸme gösteremiyordu.
1937 yılının sonlarına doğru baba Joseph Kennedy Ingiltere’deki Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği’ne atandı. Joe ve John hariç bütün aile de Londra’ya taşındı. Ailenin bu ani taşınma kararı John’un Avrupa politikası ve dünya ilişkileriyle daha çok ilgilenmesine neden oldu. Yaz tatilinde Ingiltere’deki ailesine ve diğer Avrupa ülkelerine yapmış olduğu ziyaretler onun ufkunun gelişerek hayat görüşünün değişmesine neden oldu. Harvard’a geri döndüğünde Avrupa onun özel ilgi alanlarından biri haline gelmişti.
Joe ve John düzenli bir ÅŸekilde aileleriyle mektuplaşıp haber almaktaydılar. O yıllarda Avrupa’da gerilim iyice artmıştı. Dünya çapında büyük bir savaşın baÅŸ göstereceÄŸine dair sinyaller alınmaktaydı.ÂAlmanya’yı Adolph Hitler, Italya’yı ise Mussolini yönetiyordu. Her ikisi de saÄŸlam ordulara sahip hırslı insanlardı; emelleri ülkelerinin yüzölçümünü büyütmek ve yeni kaynaklar yaratmaktı. 1 Eylül 1939 tarihinde Almanya’nın Polonya’yı iÅŸgaliyle II. Dünya savaşı baÅŸlamış oldu.
Aynı yıl Harvard son sınıf öğrencisi olan John Ingiltere’nin Almanya ile savaÅŸa hazır olamamasının nedenleri üzerine bir bitirme tezi yazdı. Çok beÄŸenilen bu tez "Ingiltere Neden Uyudu" adlı bir kitapta yayımlandı. 1940 Haziran’ında John Harvard’dan mezun oldu. Aynı gün babası ona Ingiltere’den bir kutlama telgrafıÂgönderdi: "Her zaman bildiÄŸim ve inandığım iki ÅŸey vardı, bunlardan birisi akıllı olduÄŸun, diÄŸeri ise azmindi. Sevgiler, baban."
II. DÜNYA SAVAŞI VE POLİTİK GELİŞMELER İÇİN TIKLAYIN